Adını Yaşamak Koymuşlar


Adını yaşamak koymuşlar ya şu canına yandığımın dünyasının, düşene kadar yıkar da yıkar.

Ne halden anlar vakitler ne de yankılanan yürek burukluğundan. Unutulmayan ne varsa sineye çekilesi inadına kan dökmek ister yürekten, hatırlatır da hatırlatır.

Hırpalanan gönülleri kim aldırır ki?

Kim uğruna hayatını siper ettiği sevgiye karşılığını verebilmiş ki?

İlla oyununu oynayacak ya hayatın en korkak, en soytarı ve en acımasız gerçekliğinden fırlayan kimliksiz, kişiliksiz, ruhsuz insanları. Sevgiye, sevdaya dair ne varsa ezip geçmek, yakıp yıkmak ister. Öyle de olur ne yazık ki.

Bizlerse bu ruhsuzların en saf kurbanları oluveririz tüm temiz sevgilerimizle.

Öyle ya kimin aklına gelir ki koşulsuz bir sevgide ihanete uğrayacağı?

Kim düşlerini kâbusa çevirir ki uğruna tüm umutlarını feda ederken?
Ve kim sevdiğine kuşkuyla bakar ki ölesiye seviyorken?

Her gün doğumu birer umut iken yaşayan gönüllerde her gün doğumu yeni bir acının habercisidir sevdaya mahkûm gönüllerde.

Umut etmek ile mahkumiyet arasında bir fark yoktur esasında ama biri diğerinden daha mutludur ve en önemlisi de biri diğerinden daha çok nefes alıyordur adına yaşamak denen bu yalancı kavga da.

Bunlar kimin tuzakları?

Bunlar kimin yasakları?

Bütün bunlar kaderin bir oyunu mu?

Yoksa imtihanın sıralamada ki rolleri mi?

Sen bu ve bunlara benzer binlerce sorularla boğarken çoktan terkedilmenin verdiği o müthiş acıyla ya da yıkımın eşiğindeyken hayallerinin en mükemmel mevsimlerini, tüm fırtınalarını dizmiştir, yüreğindeki yüreğinin başköşesine, seni boğarcasına.

Derin bir nefes alırsın tüm tükenmişliğin de yutarcasına ecelini.

Yutkunur, yutkunur düğümlersin kaderin tüm cilvesini.

Sökmeye çalışırsın da kendi elinle cehenneme çevirdiğin gönül heybeni,

Yıkar tüm benliğinle sevdan cihan savaşına bir kibritin ateşiyle koşar gibi.

Silinir elbet ömrünü eskittiğin acıların en eskisi, yitirdiğinde tüm geçmişini

Ruhunu dinlendirebilirsen bir feryadın dindirebildiği en durgun vakitlerde.

İşte o zaman veda edebilirsin ömrüm dediğin tek kişilik dünyana.

Sonra o dünya alır götürür seni hiçliğin ötesinde bir vakaya.

İşte o zaman anlarsın sevdiğin insanın en çok sevdiğini hissettirdiğinde seni öldürdüğünü.

Derler ki dünya da bir tek acı, bir tek yıkım sevgi ile midir?

Denir ki tüm acılar sevgisizlikten ibarettir.

“Bir deli vardı vaktiyle,

Sevdiği ‘delim’ derdi yüreği taşarken sevgiyle.

Uğursuz bir hissizlik canın tenine,

Ne sevgi kaldı geride ne de deli.

Uğultular eşliğinde tüketti vebalı sevgisizlik,

Bir sevilen kaldı geride bir de yitip giden bir deli.”

-Söyle be deli fani bir ecel yapışmışken kalbine,

Daha kaç nefes alacaksın ilahi ecel gelene kadar tenine.-


Like it? Share with your friends!

Serkan Emir
Ben bir yazar aday adayı olarak pek çok yazı ve kitap çalışması yapıyorum. Okumayı ve yazmayı çok seviyorum ve bu anlamda insanın en iyi dostunun, sırdaşının ve psikiyatristinin kendi kalemi defteri olduğunu düşünüyorum.

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir