
Sevgili Igor,
Duygu donörü bekleyenler listesinde ilk yüze girmişim nihayet. Uzun kuyruktaki yerimi alalı tam on iki yıl olmuş. Umudumu çoktan yitirmiştim biliyor musun?
Bağışçıların sayısı her ne kadar çok olsa da nakil bekleyenlerin taleplerine yetişmek oldukça zormuş. Nakil işlemi uzaktan kolay gibi gözükse de duygu aktarımı sırasında oluşacak bazı komplikasyonlarının önüne geçebilmek için alanında uzman doktorlar tarafından ince ayarlara ihtiyaç varmış. Özensiz yapılan bir işlem kalıcı hasarlar oluşturabileceği gibi ölüme bile yol açabiliyormuş (aşırı doz). Hukuki haklarımız saklı olsa da durumun düzeleceği garanti değil.
Babam kaygı duygusunu geçen ay bağışladı. Kaygıyı kim alıyor diye düşünebilirsin ama durum öyle değil. Tüm duyguların bir denge içinde kalması vücudun sağlığı için gerekli. Duygular bazen o kadar eksik kalıyor ki, insanlar çok mutluyken ya da sarhoşken korkusuzca hareket edip kendilerine ya da etraflarına zarar verebiliyor. Tabi ki kaygı, nakil için popüler bir duygu değil ama yine de bir tutam gerekli.
Duygu eksiklikleri/fazlalıkları/yoklukları doğuştan gelebildiği gibi, yaşam içerisinde de gelişme gösterebiliyor. Kayıplar, acılar, iflaslar gibi travmalar dengeleri bozabiliyor. Babamda çocukluğundan beri yükselen bir kaygı problemi vardı. İşlem yaptırmak için ikna etmemiz çok uzun sürdü. O kadar inanmıştı ki kendisinin normal olduğuna, yıllarca söylediklerimizi kulak arkası etti. Son dönemlerde fiziksel olarak da etkilenmeye başlayınca denemeye karar verdi. Duygu tipi dolayısıyla da sırası çabuk geldi. Şu anda kaygı düzeyi istenen boyutlarda ve normal hayatına dönüş yapmaya başladı bile.
Babamın sayesinde işlem yapılan yeri ilk kez gördük. Nakiller ameliyathanelerde yapılıyor, sonrasında kabulcüyü odasına çıkarıyorlar ve sorun olmadığına emin olduklarında evine gönderiyorlar. Burası bir hastaneden farksız; cerrahlar, hemşireler, hasta odaları var ama tanımı hastane olarak geçmiyor. Bu merkezlerin ismi Duyguluk. Hiç biri devlete ait değil ve tüm duygulukları, donörleri ve kabulcüleri bir arada tutan eşit haklar sağlayan hukuk kuralları var. Yerli yabancı herkesin nakil yaptırmaya, bağış yapmaya; eşitlik ilkesi çerçevesinde hakkı var. Herkes sırasını beklemek zorunda. Duygu kaçakçılığı, başkasının sırasını alma gibi usulsüzlüklerin ağır cezaları var.
Duyguluklarda acil servis bile varmış. Uzun yıllar sırada beklemiş, uygun bağışçıyı bulamamış insanların komaya girdiği durumlar olabiliyormuş. Vücut eksikliğe ya da fazlalığa dayanamıyor ve acil müdahale edilmesi gereken durumlar olabiliyormuş. Bir miktar cesaret ya da gözyaşı gibi…
Vücut bütünlüğü esastır yasası sayesinde bu işlemler gönüllü bağışçılarla yürütülebiliyor. Kimse iznin olmadan sana ait bir duyguyu senden alamaz ya da sana aktaramaz. Bağışlar gönüllüler tarafından yaşarken yapılabildiği gibi ölüm sonrasında da gönüllülük esası varsa yapılabiliyor. Ölümden sonra organları bağışlamak gibi düşünebilirsin. Benzer bir işlem ama daha basit.
Sanırım benim naklim ancak bir ölüm yaşandıktan sonra gerçekleşebilir.
Kim ister ki hayattayken mutluluğunu bağışlamayı…
Dilek GÜLCÜ
Zevkle okudum. Tebrikler.
Farklı ve ilgi çekici tebrikler 🎀