Bir Nefeslik Umut İçin


“Sen kapa gözlerini sevgilim…
Ben okumalıyım sana, yazdıklarımı değil; yazamadığım binlerce kelimeyi…”

Aldığı uzun nefesler kaburgasına daha çok batıyordu bu gece. Bu yüzden kısa nefeslerle şarkısını bitirdi.  Aslında dün akşam kopardığı gitar teline, parmakları bu sefer hiçbir şarkıda basmamıştı. Bunun farkındaydı ve asla vazgeçtiklerinin notasına bundan sonra basmayacaktı.  Son şarkısında yaşadıklarının kapısını ittirerek acısının son öğününü yedi ve gitarını başka parmaklara emanet ederek bir gece yarısı bu şehri terk etti.

Uzun süre haber alınamadı kendisinden. Hangi şehrin yabancısı olduğundan kimsenin haberi yoktu. Ta ki onun bir dergi için yazdığı yazıya rastlayana dek…

“Sen kapa gözlerini sevgilim…

Ben okumalıyım sana, yazdıklarımı değil; yazamadığım binlerce kelimeyi

Üzgünüm hala…

Biz nasıl geldik bu uçuruma? Bütün cesaretsizliklerim dilimin ucuna da gelse atlardım seninle yine o uçuruma biliyor musun?  Çakıl taşları topladı avuçlarım yokluğunda ama ben hep pamuk şekeri tadında hatırladım yaşadıklarımızı.

Güneş Mahallesi, Bulut Sokak, Menekşe Apartmanı,  kat /2, daire/3 Heybeliada /İstanbul idi adresim. Yani senin kokunun, yüzünün tam karşısı.

Gidemedim senden… 

Kapı aralığından izledim hep sensizken hayallerimi. Yaşamak iyi gelmedi bana ama sabrettim çünkü senden habersiz seni kalbime hep iltica ettirerek yaşadım.”

Okuduğunda hayreti yorgun düştü ve eli ayağı tutmadı bir an adamın. Hiçbir nefesi birbirine uymuyordu pişmanlığından. Evinin penceresine koştu hemen. Kurtulma ümidi kalmayan birinin çaresizliğiyle araladı perdesini ve kötü yola düştü düşünceleri bir an.  “Bilmiyordum.” dedi.  Ben hiç bu kadar sevilmedim ki!..

Perdeyi kapattı adam.  Açık ve kanamaya başlayan yarasıyla koşmaya başladı karşısındaki apartmana.  Aklını en uzak ülkelere kaçırdığını sandı sonrasında geri çağırdı. Cümlelerini tek tek dualarıyla uğurlayıp kat2, daire/3 ün zilini çaldı, çaldı, çaldı… Kapı açılmadı. Asırlık bir üzüntü duydu o an. Tam gitmeye hazırlanırken bir kapı açıldı yanında. Bir zarf uzattı yaşlı bir kadın: ‘’Geleceğini biliyordu ve bunu sana bıraktı, bana eğer bir adam kapıma gelirse bunu ona ver sen onu üzüntüsünden tanırsın dedi sonra da gitti.’’

Yazıldığı gün çağırılacağını bilen küçük zarftaki kâğıtta şunlar yazılıydı:

“Yüzüm o kadar çok çıktı ki cama, kalbim o kadar çok yürüdü ki sokağın ucuna sevgilim. Çatallı ve buğulanmış sesim o kadar seslendi ki ardından hiç duyulmayan. Seni tanıdığım zaman kurduğum cümlemle senden ayrı kaldığım zamanlardaki cümlem hep aynı oldu. Seni çok özlemenin hırkası bol gelmez bana. Bilirim ki sen asla beni üşütmezsin. Elveda…”

Özgür YALNIZÇA


Like it? Share with your friends!

İncetezat Edebiyat
Kişisel yazılarınızı bize göndererek sitemizde yer almasını ve daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz. https://www.incetezat.com/misafir-yazarlik/

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir