Can Sıkıntısı


Tükenmişlik sendromu kavramını ülke olarak Meryem Uzerli ile birlikte duysak da bu kavramın ortaya çıkması 1974 yılında Herbert Freudenberg tarafından olmuştur. Herbert bu kavramı, “insanların çok fazla iş yükü yüklenmeleri nedeniyle işlerinin gerekliliklerini yerine getirememe ve duygusal olarak tükenme” olarak tanımlamıştır. “Bireyin yaşadığı bitkinlik, aşınma ve başarısızlık duygularının toplamı” demiştir kısaca Freudenberg. Peki bu duygu durumunun sebebi nedir sorusuna 1981 yılında Maslach ve Jackson insan beklentileriyle, karşılaşılan gerçekler arasındaki fark demiştir. Bu hayatın boyumuzu aşan yoğun talepleri karşısında ruhsal olarak tükenmiyor muyuz? Ruhsal anlamda ki enerji düşüklüğü ise bize fiziksel açıdan da enerjimizi düşürmek ile kalmayıp üstüne bir de kronik hastalıklar veriyor. Yorulma ile başlayan bıkkınlık ile devam eden bir can sıkıntısı kısacası…

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tükenmişlik sendromunun bir hastalık olmadığını sadece bir rahatsızlık durumu olduğunu –Pazartesi sendromu gibi- belirtmekle birlikte ancak bu sıkıntı durumu giderilmez ise bir hastalık olan depresyona sürükleyeceğini belirtmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre depresyon ise bir hastalık olarak görülmektedir. Bu durum iş yaşamında ortaya çıkarsa sadece kişiyi değil çalışmış olduğu kurumu da etkisi altına almak durumunda kalacaktır ve iş yerinin de verimliliği olumsuz yönde etkilenecektir. Bazı insanlar görürüz uyusa da yorgun kalkar yataktan, sürekli yorgun olduğundan şikayet eder. İşe de gitmez ama nedir onu bu kadar yoran? Çalışanlar dışında en çok da ev hanımlarında görülüyormuş tükenmişlik sendromu. Her gün aynı işleri yapmak, yaptıklarının görev gibi algılanması, teşekkür takdir almak yerine sürekli eksiklerinin konuşulması, bitmeyen bir mesai… En kötüsü de emeğinin karşılığını alamamak değil midir? Düşünsenize sabah uyandığınız vakitte çalışmaya başlıyorsunuz ve ta ki yatana kadar. Kimse çalıştığınızı düşünmüyor. Evde yatıyor, oturuyor oh ne rahat gözüyle bakıyor.

Bazı insanlar da, önce kariyer, der. Mesleğini her şeyin önüne koyar. Çarpıcı bir araştırma diyor ki; mesleğiniz diğer her şeyden önce geliyorsa siz tükenmişlik sendromunun birinci evresindesiniz. Hep iş hep iş demeye başladıysanız ve hayata karşı hayal ve beklentileriniz yok olmaya başladıysanız siz de tükenmişlik sendromunun ikinci evresindesiniz demektir. Engellenmiş hissiyatı ile birlikte işlerin çok zor gelmesi üçüncü evre, yapılan işi mecburen yapma ve kendini çaresiz hissetme dördüncü evre ve sondasınız demektir. Artık bağışıklık sisteminiz düşmekte ve sürekli hasta olmaktasınızdır. Kilo azalışı veya artışı beklenen bir durumdur. Kaslarınızın ağrısının sebebini anlayamaz mide kramplarınızın nedenini yediklerinize bağlı olduğunu sanırsınız. Geceleri uykuya dalmakta çok zorluk çekmekle birlikte ve/veya uyanmakta zorluk çekmeye başlarsınız. Yaşam sevinciniz, hevesiniz ve hayaliniz bitmiştir veya bitmek üzeredir. Kendinizi yalnız ve çaresiz hissedersiniz. Unutkanlıklar, sinirlilik halleri, işleri ertelemeler, günlük işlerin çok zor gelmesi, bağımlılıklarda artış, -ki bu sigara, alkol olabildiği gibi çikolataya da karşı olabilir- herkese ve her şeye karşı tahammülsüzlük… Hassas, her şeye evet diyen çok iyi insanlar da görülmesi de adaletsizlik değil midir?

Aylin Kaya


Like it? Share with your friends!

İncetezat Edebiyat
Kişisel yazılarınızı bize göndererek sitemizde yer almasını ve daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz. https://www.incetezat.com/misafir-yazarlik/

2 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir