Corona


Bu konuyla ilgili yazmamak için kendimi sürekli frenledim. Ancak artık kendimi durduramıyorum galiba. Bu satırları yazarken sağlıklıyım. Ancak yarın için bir şey söyleyemiyorum. Geleceğe endişeli ve umutsuz bakmak da istemiyorum. Zira bu durum biz Türklere yakışmaz. Corona kelimesi Bulgarca’da taç anlamına geliyormuş. Evet, Dünyanın başına takılan bir taç oldu. O kadar güçlü ve karanlık ki… Henüz o tacı kaldırıp atan bir kral çıkmadı. Ümit ediyorum ki çıksın! Ancak Dünyanın dört bir yanında hayatı adeta durduran ve nefesleri kesen bu canavar için henüz silahımız yok. Cephelerde silah üretimi için savaşıyor beyaz önlüklülerimiz. Haberlerini bekliyoruz dört gözle. En kötüsü de ölümün şekli. Nefessiz kalıyorsunuz hem de tek başınıza. Son kez sevdiklerimi ve ailemi göreyim deseniz de onların hayatta kalabilmeleri için göremiyorsunuz. Hani bazı anlar vardır ya nefesim kesildi dersiniz. İşte bunu hem yaşayarak hem de yapayalnız can verdiğinizi düşünün. Kim cezalandırıyor bizi? Bencilliğimiz mi?

Bize nimet olarak verilmiş olan bu Dünyaya bakamadık. Altın tepsiyle hazır olarak sunulmuş olan cenneti koruyamadığımız gibi adeta bir cehenneme çevirdik. Evet, biz insanoğlu nankör ve benciliz. Ormanları, hayvanları ve suyu koruyamadık değil bile bile bencilce korumadık. Ancak dönüşü çok ağır oldu. Bir de şimdi kurallara uymamaya devam ediyoruz. Bencilliğimiz devam ediyor. Evde çalışın uyarılarına rağmen –herkes için söylemiyorum- karlarını bu durumda bile maksimize etmeye çalışan işyerleri personellerini kalabalık ortamlarda çalıştırmaya devam ediyorlar. Zorunlu olarak ücretsiz izin kullandırıyorlar veya kendi hakları olan ve blok şeklinde var olan izinlerini kullandırmaya zorluyorlar. Öte yandan temel gıda maddelerini neredeyse on katı fiyatına satmaya çalışanlar. Tabi ki herkes için söylemiyorum. Herkes kendini biliyor. Bakanlarımızın stoklar da yeteri kadar ürün var endişe etmeyin çağrılarına rağmen marketlerde ürünlerin kalmaması. Hatta özellikle kolonya ve dezenfektanların hiçbir yerde olmaması ve gelmeyeceklerini söylemeleri aynı zamanda bu ürünlerin eczanelerde on katı fiyatına satılmaları. İktisattaki talep, arz, fiyat ve kar kavramlarını bugün konuşamasak da sadece insanlık, birlik ve dayanışma kavramlarını konuşsak ne güzel olur.

Biz insanoğlu şu zamanda kadar yeteri kadar tüm canlılara çıkarlarımız uğruna zarar verdik. Ancak bugün artık birlik olma zamanıdır. Öncelikle önlemlerimizi alalım. Kişisel temizliğimize çok dikkat edelim. Özellikle eller ve parmak araları minimum yirmi saniye yıkansın. Telefon, mouse, klavye gibi sürekli temas halinde olduğumuz araçları dezenfekte edelim. Kalabalık ortamlara girmeyelim. Hapşırırken tek kullanımlık mendil kullanalım eğer o anda yanımızda yoksa dirseğimizin içine ağzımızı kapatarak hapşıralım. Evet çok samimi bir milletiz biliyorum. Ben de sarılmayı ve öpmeyi çok severim ancak bu salgın bitene kadar sarılmak ve öpmek kavramlarını unutalım. Bağışıklık sistemimizi güçlü tutabilmek için dengeli beslenelim. Evde kaldığımız süre içerisinde şekerli ve unlu gıdalara saldırmamalıyız. Dışarı da uzun yürüyüşler yapamazsak bile evde de yapabileceğimiz egzersizler mevcut. Bu konuda bizi yönlendirmesi için interneti de etkin kullanabiliriz. Bu egzersizler bağışıklığımızı güçlendirecektir. Gün birlik olma günüdür. Sevelim, sevilelim ,koruyalım, koronadan korunalım…

Aylin Kaya USTAMEHMETOĞLU


Like it? Share with your friends!

İncetezat Edebiyat
Kişisel yazılarınızı bize göndererek sitemizde yer almasını ve daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz. https://www.incetezat.com/misafir-yazarlik/

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir