Güvercin


Sen loş ışık seversin. Burası çok aydınlık, kafesinin üzerine hırkamı örteyim. Dinlen sen, yorgunsun. Aralıktan beni görebilirsin, korkma yanındayım.

Seni bulduğum gün tüylerin yağmurdan ıslanmış, çamura bulanmıştı. Bedenin kaskatı, kaldırımın kenarında yatıyordun. Ölmüş yavrucak dedim. Yere eğildim, yakından görmek için,bahçeye mi gömsem, sokak kedileri parçalamasın zavallıyı. Sonra kanadında küçük bir hareket, yardım et bana der gibi. Gülümsedim, avcuma aldım seni. Ayakların soğumuş, kanadın mı kırık acaba.Ne kadar da narinsin, tüylerin ıslanınca küçücük kalmışsın. Veterinere gittik, küçük bir operasyon geçirdin. O gün aldım sana bu kafesi. Bakmadım rengine şekline, sen iyi ol da, gerisi önemli değil.

Toparladın kendini zamanla. Tüylerin bembeyazmış, ne güzelsin! Kanadını eskisi gibi yukarıda tutmuyorsun, ağrın da yok anladığım kadarıyla ama artık uçman mümkün değil. Ne yapalım, buna da şükür.

Alıştık beraber yaşamaya ama sen hep tetiktesin. Elime almama izin yok. Kafese yaklaştığımda yandan ürkek bakışlar, tünekte çıt çıt çaktırmadan uzaklaşman, güler misin ağlar mısın. Anlatsana ne oldu, gitmek mi istiyorsun? Sokaklar tehlikeli olabilir senin için, kafesin kapısını açık bırakırız istersen dışarı çıkarsın. Yazın balkona koyarız kafesi, güneşlenirsin.

Demez olaydım. Yine yerde buldum seni, düştün mü, uçmak mı istedin? Ben de üzgünüm, kuş dediğin uçmak ister tabi. Gel seni kafesine geri koyalım, yaramazlık yok!

Keyfin yerinde bugün, belli. Pencerenin kenarında dışarıyı seyrediyorsun, müzik sana da mı iyi geliyor, anlıyor musun acaba? Uzaklara uçma kuşum, uçup da gitme vurulursun, masallara kanma kuşum, üzerse eller yorulursun; kuşum Aydın vardı, bilir misin? Benim de keyfim yerinde. Bugün evdeyim, pinekleriz beraber; üzüm yeriz.

Günaydın. Aa ne oldu burda, her yer tüy olmuş. Bırak kaşınmayı, çizmişsin her yerini. Izin ver bakayım, ısırma ama beni, sadece bakacağım! Böcek mi girmiş kafesine, sinek mi, izin ver bakayım. Üzüm mü alerji yaptı, ne alakası var, kuşlar üzüm sever.

Canın mı sıkıldı, sesin çıkmıyor. Sırtını dönmüş oturuyorsun, bugün kafesini temizleyemedim, onun için mi kızdın.

Nasıl açmışsın da o kapıyı dışarı çıkmışsın, anlayamadım, ben mi açık bıraktım, hiç hatırlamıyorum. Gece ayazdı, akıl edemedin mi içeri girmeyi.

Uyku tutmadı. Bütün geceyi balkonda sandalyenin tepesinde geçirdim. Gecenin ayazında. Bu sefer gerçekten hastalanıyorum. Kızdım sana evet, ama nedenini söylemedim, konuyu açmak bile istemiyordum, sen açtın. Benim üzüme alerjim falan yok ki, sıkıntıdandır. Seni bulduğumda benim de mi kolum kanadım kırıktı? Tutunacak dalım mı yoktu, belki de dinleyenim yoktu ya da çoktu ben fark etmemiştim.  O gün nereye gidiyordum, bir şey arıyordum ama ne? Yoksa gitmek yerine kaçıyor muydum, kalabalığa mı karışmak istemiştim, ya da kalabalığın içinde yalnız mı kalmıştım?

Ne arıyordum, kendimi mi, seni mi?

Ağlıyor musun? Kuşlar ağlamaz ki.

Ağlayan benim.

Dilek GÜLCÜ


Like it? Share with your friends!

Dilek Gülcü
Kafası karışık, zamansızlığa hapis, kitapsever, müzikdinler, enstrumanist, yazar da çizemez, kedi annesi, çok düşünür az konuşur kurumsal hayatın içinde dünyalı bir yolcu. Şimdilik...

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir