Narenciye Fidesi


Çatılara alaca karanlık çökmüş, gökyüzünde gereksiz bir telaş vardı. Ezanların birbirini kovaladığı güz bitimiydi. Sara yorucu bir günün ardından ince, kıvrımlı parmaklarını mutfak penceresine dayamış, babasının gelmesini bekliyordu. Kemal Bey bütün sokağın derdini yüklenmiş gibi yıpranmış ayaklarını ağır adımlarla kaldırımlara sürtüyordu. Koltuğunun arasına şeffaf muşambaya sarılı, gövdesi yarı topraklı küçük fide sıkıştırmıştı.

Evin giriş kapısı koridorun ortasındaydı. Sabırsız adımlarla kapıyı açan Sara, mandalina fidesini dikkatlice babasından alarak toprak dolu saksıya diktikten sonra balkonun hafif güneş alan bölümüne yerleştirdi. Minik fide seçilmişlerin arasında önü irili ufaklı nazar boncuklarıyla süslenmiş kamyonun tahta kasasında dönmeyeceğini sezerek keskin virajları Allah’a ısmarlamıştı. Şimdilerde şehirli olmanın tedirginliğini ve balkon hanımefendisi oluşunun haklı gururunu bir arada yaşıyordu. Karşı balkonun neşesi çilli begonya ile ilk günden ahbap olmuş görünüyordu. Sara minik, alımlı fideye baktıkça içten içe hayalini kurduğu narenciye bahçesini canlandırıyordu gözünde. Serbest zamanlarında bahçıvan endamıyla toprağını gevşetip su ihtiyacını karşılıyor, hayata henüz tutunan yapraklarını kadife dokunuşlarla okşuyordu. Ara sıra anne babasının fuzulî tartışmalarını anlatır, fide ise başını eğerek kederine ortak olurdu. Aradan iki seneye yakın bir zaman geçmişti.

Minik fide boy atmış, ergen gibi serpilmişti. Tomurcukları şişmiş, ufak darbede patlayacak durumdaydı. Meltemlerin ılık ılık üflediği bir yaz akşamıydı. Sara, iyi dileklerde bulunmak için balkona çıktığında durgun mavi gözleri kocaman açılmıştı. Heyecanla beklediği tomurcuk patlamış yerinde benzi kaçık, cılız bir limon çıkmıştı. Hayal kırıklığına uğrayan Sara’nın mandalina bahçesi tarumar olmuş, içini tuhaf kızgınlık bürümüştü. O akşamdan sonra balkon onun için bir anlam ifade etmiyordu. Günlerdir sulanmayan limon ağacı çatlamış, kurak toprağa dayanamayıp saksısına ve kısa süren hanımefendiliğine veda etmişti. Akşam yemeğinde iri kaselere konulmuş bol naneli ezo gelin çorbası servis tabağına ihtişamla kurulmuşken kenarına iliştirilmiş limon dilimi sarayı acı acı süzüyordu. Sofradakiler guruldayan midelerini çorbayla buluşturma hazzını yaşarken Sara önündeki tabağa bakıp için için ağlıyordu.

Sibel Oğuz


Like it? Share with your friends!

İncetezat Edebiyat
Kişisel yazılarınızı bize göndererek sitemizde yer almasını ve daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz. https://www.incetezat.com/misafir-yazarlik/

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir