GİRİŞ
Post, sonra gelen anlamını taşıdığına göre önce modern edebiyatın ne olduğunu anlamamız gerekiyor ki, modern edebiyat sonrasında ne olmuş onu da anlayalım. Hatta postmodern edebiyatı bir çerçeve içine oturtabilmek için edebiyat nedir ve başlıca hangi edebiyat akımları vardır ki, postmodern edebiyat da bunlar arasında yer alır, gibi konulara da kısaca değinelim.
Edebiyat, yazılı veya sözlü, düz yazı veya şiir formunda yayınlanmış sanatsal ifade biçimleridir. Ne kadar kalıcıysa, o kadar değerli olarak sayılır. Makale ve anıdan farklı olarak düşünülse de edebi formda yazılmış anılar ve makaleler de vardır. Edebi yazı, yazım biçiminin hoşluğu (sanatsallığı) yanında düş gücü ve kurmaca da içerebilir. Artık edebi eserleri dijital ortamlarda okuyor ve sesli olarak dinliyoruz. Bunlara da edebiyatın “postmodernist” yayılma ortamları diyebiliriz.
Sonuç olarak edebiyat bence tarih ve felsefe disiplinlerinin yanı sıra otobiyografi, günlükler, anılar, mektuplar ve deneme yazılarını da içerebilir.
Vikipedia edebiyat akımlarını şöyle sınıflandırmaktadır: Hümanizm, klasizm, romantizm, natüralizm, sembolizm, idealizm, realizm, fütüralizm, dadaizm, sürrealizm, letrizm, varoluşçuluk, kişilikçilik, expresyonizm, empresyonizm, sentimentalizm, modernizm, post modernizm.
Şimdi modernist edebiyata bir bakalım: Modernizm genel anlamda geleneksel olanın reddidir. Postmodernizm de modernizmin reddi olarak ortaya çıkacaktır. Böylece modernist romancılar geleneksel yazım tarzına, postmodernistler de modernist yazım tarzına karşı çıktılar.
Modernizmin doğuşunda I. ve II. Dünya Savaşlarının insanlık üzerindeki yıkıcı etkileri büyük rol oynamıştır. Modernist romancılar bu ortanın acılarını, kişisel öğelerle de besleyerek kurguladılar. Özellikle insanın iç dünyasını işin içine kattılar, dünden yarına akan zamanın akışıyla oynadılar ve geriye dönüş (flashback) tekniği kullandılar. Bilinç akışı, iç konuşma ve iç diyalog gibi tekniklerden yararlandılar. Neden sonuç ilişkisi bulanıklaştı. Klasik, giriş, gelişme, entrika, sonuç kalıbı kırıldı. Bu kültürel akımın 19. yüzyıl ortasında Fransa’da çıktığı kabul ediliyor.
POSTMODERNİZM
Yıldırım Özsevgeç, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 10, sayı 14’de Postmodernizm için kısaca şöyle bir giriş yapıyor:
“Postmodernist terimi, öncelikle felsefi anlamda kullanıldıktan sonra, politika, tarih, ekonomi, edebiyat ve diğer sanat dallarında da bir akımı ifade etmek için kullanılan bir terim haline gelmiştir… yirminci yüzyılın ikinci yarısında modernizme ve moderniteye karşı bir tepki biçimindeki kesin anlamını yüklemeye başlar… 1960’lardan sonra yaygınlaşmaya başlamıştır.” Postmodernizmi, modernizmin bir çeşitlemesi (varyasyonu) olarak da, ondan ayrı bir yaklaşım olarak da görenler vardır.
Yine aynı çalışmaya dönersek:
“Modernizmin eleştirisi temelinde şekillenen bu akım; modernizmle gelen akılcılığa, maddeciliğe, telkine, teslimiyete, insanı kendi emrine alıp köleleştiren teknolojiye ve bilime karşı çıkar.”
Konumuzun etrafında bu kadar dolaşmak yeter. Şimdi asıl konumuza odaklanalım.
POSTMODERN EDEBİYAT
Daha önce de söylediğim gibi yirminci yüzyılın ikinci yarısında kendisini iyice ortaya koyan postmodernizm kavramı önce mimari, felsefe, edebiyat, resim gibi alanlarda kendini göstermiş ve daha sonra başka alanlara da yayılmıştır. Felsefi açıdan postmodernizm gerçekliğin tek bir doğruya bağlı olmadığını ve çeşitli bakış açılarıyla çeşitlendirilebileceğini ileri sürer.
Postmodern edebiyat, dünyayı birebir yansıtmamaya çalışır ve kökleri postmodernizm fikrinin ortaya çıkmasından daha da geride aranabilir. Bu da daha önce de belirttiğim, zıtlık/çeşitleme tartışmasına (Bu bir karşı geliş midir, yoksa modern edebiyatın yeni bir çeşitlemesi midir?) yol açmaktadır.
Postmodern edebiyatın özelliklerine göz atınca bu özelliklerin bazılarını daha önceki edebiyat eserlerinde de görülebileceğini kabullenmek durumunda kalabiliriz.
Postmodern romanda genellikle dil oyunları yer alır. Dil gerçeği ortaya koymaktan çok, onu kurmak için kullanılır. Dilde gerçeğe dair anlam çokluğu hedeflenir. Roman çok sesli olabilir. Yani romanda anlatan ve anlatıcı ses çıkartır. Anlatımlar iç içe geçebilir ve başka anlatılar devreye girebilir. Yazarın durumu da sorunsallaştırılmıştır ve anlam üretme okura bırakılır. Bir roman her okunuşunda yeniden yazılır.
Postmodern bir roman tüm edebiyatla ilişki kurmuş, göndermeler ve alıntılar yapan, hatta bunu kapalı biçimde okuyucunun anlayışına bırakan bir yapı içersinde de olabilir. Postmodern roman tek doğrultuda, tek bir anlam katmanına sahip anlatım türlerinden farklılaşır. Olay(lar) örgüsü üstüne kurulu olmayabilir. Anlam bütünlüğü bulamayabilirsiniz. Roman, anlatımın tamamlanıp bitirildiği ve tüketildiği bir durum değil, aksine hiçbir zaman tamama ulaşmayan, her okumada yeniden değerlendirilmeye açık bir metindir. Kullanılan dil de buna uygundur. Postmodern roman söz söyleme sanatıyla (retorikle) bezenmiştir. Dil oyunlarına yer verilirken zaman-mekân bütünlüğüne önem verilmez. Geriye dönüşler vardır.
Jale Parla, postmodern romanda okur-yazar-metin ilişkisini şu şekilde belirtmektedir: “Hiçbir metin tamamlanmış bir bütün değildir. Bu da okur ve yazarı yeni bir konumda düşünmemizi gerektirir. Okur ve yazar dil denizinde sözcüklerin anlamlarının dalgalar gibi birbirini izlediği bir devinim içinde yüzerken, metinler, benlikler, kimlikler ve yorumlar da yeni göstergelere dönüşürler.” (Don Kişot’tan Günümüze Roman, Jale Parla, İletişim Yayınları, 2000.)
Postmodern romanın ana temalarını şöyle sıralayabiliriz:
- Kara mizah ve ironi: Bu yaklaşım post modern edebiyat dışında da kullanılmasına rağmen, post modern edebiyatta sıkça görülür. Ciddi konular eğlenceli ve iromik bir yaklaşımla anlatılabilir. Bunun için kelime oyunları kullanılır.
- Metinler arası geçiş: Bir roman başka romanla veya romanlarla iç içe geçebilir, ondan alıntı yapabilir onun kahramanını kullanabilir, diğer romana uğrayıp tekrar geri dönebilir.
- Bir arada kullanma (pastiş): Farklı unsurların bir arada kullanılmasıdır. Çeşitli yazım tarzları bir arada kullanılabilir. Birbiriyle zaman uyumu olmayan veya gerçek ve kurmaca kişiler bir araya getirilebilir.
- Üst kurmaca: Üst kurmaca, yazmak hakkında yazmaktır. Romanın kurmaca özelliği okuyucuya açık edilir. Böylece yazarın otoritesi dinamitlenmiş olur.
- Kurmacanın ortaya konulması: Burada gerçekçilik reddedilmektedir. Yani, edebiyat bir kurmacadır, taklitçilik (mimesis) ve gerçeğe benzerlik bağı kurulamaz.
- Yaratım süreci: Burada romanın konusu romanın yaratım sürecini içerir. Kurmaca ve gerçekliğin sınırları göz önüne serilir. Hatta kesişebilir de.
Son Söz:
Yazımı ilginç bir postmodern yazım örneği olan Julia Cortazar’ın Sek sek romanının yazım biçimini aktararak tamamlamak istiyorum. Böylece en azından bir örnek vermiş olacağım.
Seksek birden fazla okunma yöntemi ile bugün internet ortamında kullanılan “hypertext” teknolojisinin kullanıldığı ilk roman örneğidir. Cortazar 155 bölümden oluşan kitabın ilk 56 bölümünü bitirdikten sonra okurun kalan bölümleri okumadan kitabı gönül ferahlığıyla bırakabileceğini söylüyor. Diğer bir lineer olmayan okuma biçimi ise 73. bölümden başlayarak yazarın öngördüğü bir çizelgeyi izleyerek okumak. Bu okuma şeklinde her bölümünün sonunda bir sonraki bölümün numarası verilerek yazar sizi okuduğunuz bölümden yeni bir bölüme yönlendiriyor. Okur bir bölümden diğerine seksek misali atlayıp zıplayarak kitabı okuyor. Bu arada Cortazar size tuzaklar hazırlıyor. 82’ye yönlendiriyor ama ortada 82 yok. 81. bölüm ise iki tane. Her seçim sizi başka alanlara götürüyor. En son bölüm ise sizi kitabın başına değil 123. cü bölüme, oradan 58’e ve sonra yine 123’e gönderdiği için Cortazar belki de sizi, bir çıkış yolu olmayan seksek kareleri içine hapsediyor.
Cortazar ile mistik bir sek sek- Eren Arcan
Postmodern günleri de aşacağımız günler dileğiyle.
0 Yorum