Sınır


İnsan toplumsal bir varlıktır. Diğerleriyle ilişkide olması kaçınılmazdır. Bu anneyle başlar. Aile ve toplum, okul, kentleşme, küreselleşme gibi sürer gider.

Son dönemdeki hızlı teknolojik gelişmeler ve küreselleşme bireyi etkiliyor. Peki,  zaman ve mekânın bize bunca dayatması içinde,   hakiki ben olmayı nasıl becereceğiz? Nasıl özgün kalacağız? O kadar çok dış uyaran içinde nasıl koruyacağız kendimizi? Anomiye kapılmadan, nasıl hem ben, hem de toplumsal bir varlık olabiliriz? Sorular uzar gider.

Sınır koymak? Sınır nedir? Spinoza;’’ Tanımlamak sınırlamaktır’’demiş.  Kendi sınırlarımı nasıl fark edebilirim? Kendimi tanımazsam sınırlarımı bilebilir miyim? Dr. Henry Clloud ve Dr.John Townsend ‘in Sınırlar isimli kitabında  “Sınırlar kim olduğunuzu ya da kim olmadığınızı gösterir, hayatınıza yön veren çizgilerdir” denmektedir.

Hayatta çeşitli roller üstlenir insan. Aile evinde çocuk olur, okulda öğrenci olur, iş hayatında çalışan olur, sevgili olur, eş olur, anne baba olur vs. Dostoyevski’nin Öteki Ben isimli romanında geçen bir diyalog, roller ve sınırları ne güzel anlatır;  ‘’Ben burada dairedeki sıfatımla bulunmuyorum. Bu benim özel hayatımdır, Andrey Flippoviç .‘’Ne dediniz efendim?’’ Bu benim özel hayatımdır diyorum ve bunda, bildiğim kadarıyla yadırganacak bir şey yok, yani resmi ilişkilerimle bir ilgisi bulunmuyor’’.

Edward T.Hall,  Proksemik – Kişisel Alanlar Teorisine göre alanlar dörde ayrılır; Mahrem alan; Bu alan, bedeninizden 45 cm kadar öteye uzanır. Kişisel Alan; Bu alan sizden yaklaşık 45 cm ötede başlar ve 1,2 metreye kadar uzanır. Sosyal Alan:Bu alan 1,2 metreden 3.6 metreye kadar uzanır.  Kamu Alanı ise 3,6 -7,6 m arası değerlendirilmiştir. Mahrem, yakın, uzak, kalabalık diye de adlandırıldığı olur bu alanların.   

Kendimize saygı duyulmasını istiyorsak, önce biz duymalıyız bu saygıyı. Çünkü biz kendimize saygı duymazsak, kişisel alanlarımızı çizmezsek bunu bizim için kimse yapmayacaktır. Elbette sorumluluğumuz da başkalarının sınırlarına saygılı olmaktır.  Dinimizdeki rıza ve hak kavramı bu sorunsalı çok güzel açıklar. Bazen aşırı kuralcılık da bizi soğuk ve kibirli gösterebilir. Belki de hüner,  samimiyet ile laubalilik ayırımındaki ince çizgidedir. Bu ayırımı yapabilen ben,  ben demez. Bilir ki ben gidince Allah gelir. Sınırlı varlık, sınırsız kudretin peşinden koşmuş, aklını yükseltmiş, gönlü açılmıştır.  Sınırlar anlamını yitirir onun için. Aşkın sınırsızlığına yelken açar. Wittgenstein’in “Üzerinde konuşulamayan şeyler hakkında susmak gerekir” cümlesiyle bitirelim sözü, sınırlarımızı aşmayalım.


Like it? Share with your friends!

Gülgün Bilgiç
Ege Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunuyum. İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümü öğrencisiyim. Yazmak anlamın melodisi, edebiyat bitmeyen senfoni... Dileğim çığlıklara tercüman olmak, şeffaf bir aralıkta yüreklere dokunabilmek...

14 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  1. Tebrik ederim çok derin ve ince bir konu çok güzel anlatmışsın başarılarının devamını diliyorum

  2. Çok yönlü ve kapsamlı bir yazı….ayni zamanda sorgulamaya da götüren … tebrikler ve sevgiler Gülgün… nicelerine

    1. Arzucum çok teşekkür ederim duyarlılığına, güzel değerlendirmene, hep birlikte nicelerine inşallah, sevgilerimle…

  3. Merhaba,
    Örnek alınacak bir yazı sundunuz yine:
    Bu kısa ve özlü yazıya bunca değerleri ve kavramları sığdırabilmeniz büyük bir maharettir.
    Doğrusu, önceleri alçak gönüllü ifadelerinizi dayanarak sizi edebiyat dünyasına yeni girmiş biri olarak görmüştüm. Meğer, kendi ifadenizle yazıyorum “bitmeyen bir senfoni” yazıyorsunuz…
    “Anomiye kapılmadan ve Üzerinde konuşulamayan şeylere girmeden” ilkeniz, bana büyüklerimizin “efradını cami, ağyarını mani”(Ne bir eksik ne de bir fazla.) ilkesini hatırlattı. Büyüklerimizin ilkesi, bana göre edebiyatla ilgili; ama sizin ilkeniz sosyolojiyi de içine alan bir edebiyatla ilgili.
    Tabii, şiir ilke tanımaz. Ama diğer türler için çok güzel bir ilke ortaya koymuş oldunuz. Çok yararlandım. İnşallah yazılarınızı okuyarak yararlanmaya devam edeceğim.
    Hayırlı günler dileğiyle saygılar…

    1. Değerli hocam öncelikle değerlendirmelerinizle beni onurlandırdınız. Çok teşekkür ederim. Asıl biz sizden çok yararlanıyoruz, öğrenmeye, ilham almaya devam edelim inşallah. Saygılarımla…

    1. Çok teşekkür ederim Nalancım, Allah hepimizin idrakini artırsın, sınırlarımızı genişletsin inşallah, sevgilerle…

  4. Çok güzel yazmışsın ama etrafımızda bunca hadsiz varken koyduğumuz sınırların yok sayılması da kaçınılmaz oluyor bazen.

    1. Teşekkür ederim canım, bazen bir şekilde sosyal alanda kalması gerekenleri özel hatta mahrem alanımıza alıveriyoruz. Proksemik alan teorisini bu yüzden tekrarlamak istedim. Kimi özel veya mahrem alanımıza acağız , bu seçimi yaparken daha dikkatli olalım diye. İnsanız hata bizm için. Elimizden kaçanlar için çok uğraş vermek gerekse de sabır her zaman en iyi ilaç olacaktır. Sevgilerimle…

  5. Gulgun ablacıgim makaleden cok faydalandım .Samimiyet ile laubalilik arasindaki ince cizgiye dikkat etmek gerektigini ne guzel anlatmissin. Sadece buna dikkat etsek iliskilerdeki guven duygusu daha da pekisecek.

    1. Çok teşekkür ederim Sevilcim güzel değerlendirmen için. Yararlandıysan ne mutlu bana. Güven ilişkilerin olmazsa olmazlarından. Sevgilerimle…

    2. Ayrıca hastaneden yeni çıktın. Duyarlılığın için tekrar teşekkür ederim. her zamanki gibi zarifsin. Şifa, iyilik, güzellik dileklerimle.