Şarkıların ardı ardına boğuşarak, bağır çağır çaldığı yorgun bir gecenin sabahına uyanırım belki. Belki perdenin arasından süzülen güneşin yüzüme yansıyan sıcaklığını hissettiğimde gözlerimi açarım. Kim bilir belki ufak bir çocuğun ağlamalarında veya evin reisinin kükreyişinde istemsizce kulak kesilerek güne merhaba derim. Sabahın hangi saatidir açık pencereden ciğerlerime çektiğim hafif serin hava bilinmez. Uyanmışlığın tüm zerresini genzimden beynime kadar hissederim. Uyumanın güzelliğinde az bir uykuya tabi olmaktır yaşamanın her zamanını değerlendirmek ve ebedi uykuya dalmadan tüm zamanın ötesine adını fısıldamaktır uyanmak. Yaşanılan hayat boyunca kaç bin kez uyunmuş ve uyanılmıştır fakat “bir sabahın uyanışı, zamanın çok ötesine değin uyumanın habercisidir” belki de.
Kim bilir bu kaçıncı “Ya bu sefer uyanır da uyandığımı anlayamazsam” düşünceleridir, kim bilir bu kaçıncı “Ya kendi elimle uyumam gerekirse” düşünceleridir, sayısı bile bilinmez ancak işin en ürpertici yanı bu korkularla yaşamaktır.
İnsanız en nihayetinde yaşımız kaç olursa olsun, hangi hayatı yaşarsak yaşayalım, hangi olgunlukta olursak olalım duygularımızla yaşar, duygularımızla hareket ederiz. Mantık yaşamımız boyunca bizim yanı başımızda olsa da bazen duygular, aklın ve mantığın ötesinde hareket eder işte bu sebepledir hayatın gidişatına tahammülsüz kalışımız, işte bu sebepledir yaşamın ağırlığında bazen güçsüz kalışımız.
İnsan bazen düşüncelerine bile hükmedemeyebiliyor, ya korktuğum başıma gelirse düşüncesi sardığında tüm yüreği panik olmamak mümkün olmayabiliyor ve bu doğrultu da empati kurmayı bile unutabiliyor.
Hiçbir insan düşünememe yetisine sahip değildir fakat öyle yoğunlukta düşüncelerle boğuşuyor ki insan düşünmeden duramadığı için bu yetiye sahip olma arzusu içinde olabiliyor. Bu düşüncelerin en başında da empati terazisi yer alıyor.
Bazen insan bir kendi hayatına bakıyor bir de geceye uyanarak yaşayabilen insanlara bakıyor. Burada kurulan empati de kimin daha cesur olduğu birbirine karışıyor. Asıl cesaret örneği hangisi?
Uyanıldığında istemsizce gündüzün geceye karıştığı bir hayatı yaşayabilmek mi? Yoksa uyanıldığında ve gündüzün geceye karıştığı anlaşıldığında ebedi uykuya merhaba demek mi?
Kim bilir belki bu merhaba bir korkaklıktır, belki kaçmaktır, belki de kimseye eyvallah etmemektir.
Bu şekilde yaşayabilmenin örneğini bir süre yaşayarak tecrübe edildiğinde tahammülsüzlük hangisi olur, bu şekilde yaşayabilmek mi? Yoksa bu şekilde yaşamayı reddetmek mi?
Bu duyguyu anlayabilmek şüphesiz hiç kolay değildir.
Güneşin ışığını görebilenler, yattığı yatağı, karşısındaki televizyonu, duvardaki saatin kaç olduğunu, müzik dinleyerek sızıp uyuyabilen bir insanın uyandığında çalmaya devam eden telefonundaki müziği kapatabilmeyi başarabilmesi, nefes alabilmesi mi önemlidir, insanın kendinde? Yoksa uyandığında sadece güneşin sıcaklığını hissedebilen birinin nefes alabilmesi mi önemlidir insanın kendinde?
Güneşin sıcaklığını görüp anlayabilen bir insan, güneşin sadece sıcaklığını hissedebilen bir insanı anlayabilir mi?
Şüphesiz her hayat Allah’ın bizlere bahşettiği bir lütuftur ancak bu hayatı imtihanlarla yaşayabilmek zordur ve bizlere düşense zor olanlarla mücadele edebilmektir. Karanlığın hükmettiği bir hayatı yaşayabilme cesaretini gösterebilme iradesi şüphesiz ki yalnızca cesur olan insanlardadır. Peki ya bu cesareti, bu iradeyi gösteremeyen insanları yargılayabilir miyiz?
Belki de bu iradeye sahip olamayan insanların karanlıktan sonsuza kadar kaçması onlar için bir cesarettir.
Kim bilir bir gün bende şarkıların ardı ardına boğuşarak, bağır çağır çaldığı yorgun bir gecenin sabahına uyanırım belki. Belki perdenin arasından süzülen güneşin yüzüme yansıyan sıcaklığını hissettiğimde gözlerimi açarım. Kim bilir belki ufak bir çocuğun ağlamalarında veya evin reisinin kükreyişinde istemsizce kulak kesilerek güne merhaba derim.
Kim bilir belki bende uyandığımda sadece o sıcaklığı hissedebilirim. Olur ya telefonda çalan müziği kapatamayacak olurum, pencereden esen rüzgârı ciğerlerime çekerek uyandığımda saatin kaç olduğuna bakamam, kim bilir ayağa kalktığımda elbiselerimi giyinip odamdan dışarıya adım atamam. Olmaz değil ya bu hayatta her şey olur. Ama olursa güneşe bir merhaba diyememek, olursa bir çift gözün gülümseyişini görememek ve olursa bir iradesizlik örneği göstermek, “bu gidiş bu hayata küskünlük değil, insanlara kim olursa olsun bir eyvallah etmemektir.”
Hangi duygu hangi tercihi doğurur bilinmez ama hangi cesaret aslında korkaklıktır onu yalnızca bu duyguyu yaşayabilenler anlayabilir.
Her insanın gün ışığına pencereden bakıp bir merhaba diyebilmesi ümidiyle…
Serkan EMİR
0 Yorum