Sokakta hiç ses yok. İnce ince narin bir yağmur eşlik ediyor sokağın sessizliğine. Sıcak evinin penceresinde izliyor bir kız yağmur ile sessizliğin dansını. Kocaman ela gözleri de yağmur damlalarıyla dans etmeye başlıyor. Oradan başlıyor uzaklara, geçmişe ve hayallere doğru yolculuk. İlk olarak çocukken mutlu olduğu anılar geçiyor gözünün önünden. Yağmurun altında koştuğu, ıslandığı zamanları ve yağmurla birlikte ortaya çıkan toprak kokusunu hatırlıyor ve bir tebessüm beliriyor tertemiz masum yüzünde. Özlem dolu bir tebessüm. Ne kadar da mutluydu o zamanlarda. Her şey ne kadar da masumdu. O zamanlarında her şey tozpembeydi tıpkı çok sevdiği pamuk şeker gibi.
Sonra bir ah çekti taa derinden. İçinin en ücra köşesinden, kimsenin görmediği, bilmediği, kimseye açmadığı kapıların ardından kocaman bir ah. Aslında bütün şikâyetleri, pişmanlıkları, keşkeleri, kırgınlıkları bu ahın içindeydi. Baksan iki harf ama anlattığı şeyse iki harften fazlası. Sözün yetmediği, dilin dönmediği bir dert. Geriye kalansa acı dolu bir yutkunma ve iki damla gözyaşı.
Kız siliyor gözlerindeki yaşı ve örtüyor o gizli kapıları ve unutmaya çalışıyor keşkelerini. Ah bu yağmur nerden yağdı diye içinden geçiriyor sitemle. Ne tuhaftı bu yağmur, tıpkı bir anahtar gibi onu seyretmek yeni yeni kapılar açıyordu zihninde. Kimi kapıdan güzel anılar, hayaller izlenirken kimi kapılardan kaçtığımız kâbuslar, korkular keşkeler görünüyor.
Bu kadar hüzün yeter felsefeyi bırakalım diyor genç kız. Gücünü topluyor ve bu sefer hayallerine geliyor sıra. Şimdi ise gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilmediği ama onu mutlu eden senaryolara geliyor sıra. Okul, iş para pul değil hayalleri. Küçük masum şeyler. Mesela yemyeşil bir yerde kocaman bir ağaca asılmış hamakta çok sevdiği bir yazarın kitabını okurken hayal ediyor kendisini ya da babasıyla balık tutarken, tüm aile piknikte eğlenirken, bahçede rengârenk mis kokulu çiçekler yetiştirirken hayal ediyor. Tekrar bir tebessüm beliriyor yüzende. Bu seferki özlem dolu bir mutluluk olmadığından gamzeleri de beliriveriyor yanağında.
Ne var bunda mutlu olacak deyip mutluluğunu kursağında bırakmayalım. Mutlu olmak için çok büyük şeylere gerek yoktur ki. Aslında küçük şeyler de mutlu olmak için yeterlidir mutlu olmayı bilen için. Her zaman yapılabilen şeyler diye de düşünmeyelim bunları. Bu şeyleri yaşayamayanlar ya da ileri de yaşayamayacak olanlar da var. Genç kız sevdikleri yanındayken, henüz vakit geç değilken, fırsat varken dolu dolu yaşamak istiyor hayatı. Yaşamak yetmeyecekmiş gibi geliyor hayallerinde de yaşatıyor mutlu olduğu kareleri.
Hani demiştik ya iyi bir insan olmak zor değil diye mutlu olmak da zor değil. Bu genç kız için zor değil mesela. Dik durmak ve hayata rağmen elimizdekilerle mutlu olmak zor değil. O zaman mutsuz olmak için çabalamak niye. Mesela sabırla yetiştirdiğiniz çiçeğin çiçek açmaya başladığınızı gördüğünüzde hiç mutlu olmuyor musunuz ya da denediğiniz pasta tarifinin güzel olması mutlu eden şeyler değil mi? Gözlerimizi kapatıp hayal edelim mutlu olduğumuz anları çok büyük şeyler belirmiyordur zihnimizde.
Görüyorsunuz değil mi şu genç kız ile yağmurun bize nerelere getirdiğini. Bir yağmur yağdı biz de bu genç kızla birlikte bir yolculuk yaptık geçmişten geleceğe. Tekrar bir yolculuk için yağmurun yağmasını beklemeyelim ve mutlu olmak için de geç kalmayalım. Ha bir de yağmurda ıslanmayı da unutmayalım. Islanmaktan korkmayalım. Kimileri yağmuru seyrederken kimileri de yağmurda ıslanırmış diye bir söz var ya ıslanmak da yağmuru izlemek gibi mutlu ediyor insanı. Yağmurda ıslanmak dizilerde izlediğiniz bir sahne ya da çocukluğunuzdan kalma bir anı olarak kalmasın. Tabi yağmurdan sonraki o toprak kokusunu da unutmayalım. Son kez içimize çekiyor gibi çekelim toprağın kokusunu ve son kez ıslanıyormuş gibi ıslanalım yağan yağmurun altında.
0 Yorum