Zaman


Zaman, kimine göre çok hızlı kimine göre ise çok yavaş akan bir kavramdır. Burada şu çok önemlidir. Biz kime göre yaşıyoruz. Tarihini tam olarak bilmediğimiz bir zamanda icat edilen saate göre mi yoksa vücudumuzun hissettiği zamana göre mi?

İnsan olarak biz her zaman bizi yönlendiren kavramlara göre hareket ederiz oysa ki bizi yönlendiren duygu ve düşüncelerimiz vardır. Biz hissettiğimiz zamana göre hareket edersek aslında daha mutlu olabiliriz fakat edindiğimiz bazı sorumluluklar vardır. Bu sorumlulukları yalnızca bu zamana göre hareket edersek yerine getirebiliriz. İşte bu yüzden de ruhsal yorgunluklar yaşarız hayatta. Ruhsal yorgunluklarımızı da genelde görmezlikten gelir yaşamak için mücadele eder dururuz. Kısaca sosyal hayat dediğimiz kavramı gerçekleştirebilmek için kendimizi yok sayarız. Peki yok sayılmış bir kişilik nasıl mutlu olabilir? Bunun cevabı çok basit mutlu olamaz. Aslında çözüm de çok basittir. Kendimizi dinlemek, kendi kişiliğimizi, duygularımızı hissetmek her şeyi kolaylaştırır. Belki zamanı ortak kullanmak zorunda olabiliriz ama duygularımız aynı olmak zorunda değildir. Bizde duygularımızı ve düşüncelerimizi hayata geçirerek daha mutlu yaşayabiliriz. Çünkü düşüncelerimize ve duygularımıza yer veriyorsak eğer mutluyuz demektir. O yüzden sevdiğini, üzüldüğünü, sevincini, heyecanını paylaştığın sürece kendini daha iyi hissedeceksin. Kendi zamanına kulak ver ve bulunduğun yeri ve zamanı düşünmeden yaşamana bak. Biliyoruz ki kimse mükemmel değildir. Ama herkes mükemmel olmaya çalışır. Oysa ki mükemmel olmaya çalışmayanlar daha mutludur.

Sonuç olarak içindeki sese kulak ver ve her nefesini hissederek yaşa, zaman gibi nefesin de geri gelmiyor…

Çiğdem ÜNVERDİ


Like it? Share with your friends!

İncetezat Edebiyat
Kişisel yazılarınızı bize göndererek sitemizde yer almasını ve daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz. https://www.incetezat.com/misafir-yazarlik/

3 Yorum

Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir