Geçen yaz tatilini geçirmek için tercihimizi Yunan adalarından (Mykonos, Santorini, ve Rodos) yana kullandık.
Sevgili ülkemizden biraz uzaklaşıp farklı kültürlerin bir arada nasıl yaşadıklarını gözlemlemek istedik.
Yunan adalarında gördüğüm vatandaşlarımızın yüzde 90’ı hoşgörüyü hâlâ muhafaza eden Türkler. Ülke demokratik ve ekonomik duruma rağmen hemen herkes orta sınıf olduğu için herkese muamele aynı.
Şimdi de adalara bir bakalım mı?
Mykonos, en çok turist çeken adalardan birisi. En pahalı ve en lüks ada olarak da biliniyor. Bembeyaz evleri tam bir görsel şölen sunuyor. Mykonos ve Santorini’de bazı tavernalarda (restoran) sipariş verip yemeğin gelmesini beklemek ve yemek yemek için yaklaşık 1 saatinizi ayırmanız gerekebiliyor. “Siga siga=yavaş yavaş” anlamına gelen kavramları var ama beklerken bile bir ‘cüzdan’ olarak değil, bir insan ve bazen potansiyel bir arkadaş olarak görülüyorsunuz. Adaların ruhuyla uyumlu müzik var bazı tavernalarda. Buzuki var, mandolinin ezgileri var. Sadece gençlere değil, farklı nesillere hitap ediyor. Tabii ki buralarda alım gücümüzün sınırlı kaldığı yerler oluyor. Ama Rodos’ta daha çok bizlere hitap eden fiyat algısı var.
Volkanik cennet Santori’nin meşhur beyaz-mavi evleri görülmeye değer. Ve hala buranın aktif bir yanardağ olmasının ortaya çıkardığı bazı coğrafi bilgiler de edinilmeye ve dinlenilmeye değer. Adanın merkezi Fira. Limandan Fira’ya çıkmak için teleferiği tercih etmeyebilirsiniz. O zaman da katırlar eşliğinde yaklaşık 600 basamak tırmanmanız gerekiyor. Ve sonunda muhteşem bir panaromik manzaraya ulaşıyorsunuz. Mavinin her tonunu barındıran ve aynı zamanda kıyısında siyah kumu bulunan denize girmekte ayrıca güzeldi.
Rodos, Yunan Adaları turunun en önemli ayağı. Ege kültürünü ve medeniyetlerini izleyeceğiniz şövalyeler adası. Biz Rodos’a doyamadık. Ada tarih kokuyor. Antik Yunan, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinden kalma çok önemli çokça tarihi eserleri ve müzeleri barındırıyor. Bu yüzden tarih kokan sokakları bilhassa görülmeye değer. Rodos’un zengin tarihi ve hiç bozulmamış olup, hâlâ ortaçağ havasını yansıtan eski şehir bölümü var. Rodos Kalesi’nin de içinde olduğu eski şehir şahsiyetini kaybetmemiş.
Yunan adalarına neden gidin biliyor musunuz? Doğayı koruyorlar. Çirkin yapılaşma bulunmuyor denebilir. Hijyene önem veriyorlar, insanlar sıcak ve cana yakın, hizmet kalitesi yüksek ve yemekler güzel. İnsanları birbirinden ayıran köprüler sanki yıkılıyor Yunan adalarında. Farklı ekonomik güç, yaş ve kültürlerden gelen insanlar kaynaşıyor.
Belki de bu yüzden seviyoruz Yunan adalarını. Özlediğimiz geçmişimizi ve kaybettiğimiz değerleri orada buluyoruz. Ve hayalimizdeki cennet gibi bir ortamı da.
Sevgiyle.
Aybike AKGÜN
Ne güzel anlatmissiniz gitme isteği uyandı içimde 👍🌹