Farklı Dünyalarda


Gecelerin şahidi hiç olmadı. O günde vazifesini tamamlamak için güneş, dünyanın bu yüzünü karanlığa bıraktı. Şehirde insanlar kendilerine göz kırpan yıldızları fark etmediler. Yorgun bedenlerin eve gitme telaşı çok şeyden önemliydi. Sokakta oynayan çocuklara anneleri öfkeyle bağırdı. Baban şimdi gelir kızar bak diye. Ama hem kız hem erkek çocuklarının babalarından korkusu yoktu. Şimdi yemek yiyip uyuma sırasıydı. Yorulmuştular.

Rıdvan maaşın hesaba geçmesinin verdiği rahatlıkla, eve aldığı pahalı sigarasını keyifle tüttürerek gidiyordu. İlk olarak fırına uğradı. İki sıcak ekmek alıp yoluna devam etti. Marketten de eşinin verdiği alışveriş listesinde yazılı kumanyaları aldı. Dışarıya çıkıp ikinci sigarayı yakarken ise çöp tenekesinin sağında ve solunda çöpün içini karıştıran yaşlı bir kadın ve küçük bir kız çocuğu gördü.

Bu iki insan gündüz karınları aç olduğu için utanmış, kimseye görünmemek için akşamı beklemiş ve şimdi çöplerin içinden bir parça yiyecek bulmayı umuyorlardı. Herkes gibi Rıdvan’da bu utancı görmeyip yürüdü. Evine gidip mesut yuvasında eşi ve çocuklarıyla vakit geçirip uyuyacaktı. Oğlu Ömer elinde bir resimle babasına gelip kuşlar çocuk yer mi? diye sormasaydı.

Rıdvan resmi görünce çöp tenekesini karıştıran yaşlı kadını ve kız çocuğunu hatırladı. Marketten aldığı kumanyaları da alıp onları gördüğü yere gitti. Fakat kimse yoktu ortalıkta. Kumanya dolu poşetleri bir ağacın dalına astı ve üzgün bir şekilde eve geri döndü. Yüreğinde vicdan azabı ile.

O gecede diğer geceler gibi şehirde ki herkes Ayşe nine ve sultan’dan, habersiz, uyudu. Sadece Rıdvan’ın içi sızlıyordu. Gece şehrin ve insanların merhametini gölgeliyordu.

Ayşe nine ikindi vakti çıktı yola. Araba durağına gelince biraz soluklandı. Artık veda vaktiydi. Sarıya boyanmış köyünün temiz havasını çekti içine. Sonra doğup büyüdüğü bu yere baktı. Ağlardı ya neyse. Daha önemlisi Sultan’ın nine nereye gidiyoruz sorusu havada asılı kalmıştı ona üzülüyordu.

Bir akşam vakti… Sağ elinde eski bir bavul bavulun içinde eski bir iki parça elbise sol elinde önce Allah’a sonra kendisine emanet edilmiş çocuk ile köyünden ayrı bir yöne yürümek. Her şey gerideydi artık. Çocukken oynadığı sokaklar patikalar. Fındık bahçeleri taşladığı erik ağaçları…

Sümbül kadın iki koca eskitmiş huysuz bir yaşlıydı. Çocuklarının anne artık yanımıza gel teklifine ben sizin evlerinizin gürültüsünü kaldıramam diyerek istememişti. Ayşe nine yorgun haliyle zor bulduğu evin kapısının ziline çekinerek bastı. Bülbül kadın da kim bu be gecenin kör vakti yaşlı bir karının evine gelen diye söylenerek açtı kapıyı. Karşısında kardeşini elinde bavul diğerinde bir çocuk görünce kötü bir şeyler olduğunu anladı. Hayırdır Ayşe kadın hangi dağda kurt öldü de kapımı çaldın deyiverdi. Ve ekledi sen bu evin yolunu bilir miydin?

Ayşe nine mahcup suç işlemiş bir çocuk edasıyla abla içeride konuşalım olur mu dedi. geçin bakalım dedi isteksizce. Zavallı sultan her şeyden habersiz masum bir şekilde duruyor gözlerinden akan uykunun etkisiyle esniyordu. Ayşe nine ablasından müsaade isteyip önce Sultan’ı uyuttu.

-Neden geldiğini de anlattı.
-Ama sümbül kadın Sultan’a ve ona uzun süre yardımcı olamayacağını izah etti.
-Ayşe nine bana söz ver onu okula göndereceksin.
-Sümbül kadın ne demek o öyle.
-Ayşe nine bana bir şey olursa hani.

Ayşe nine iki ay sonra yakalandığı zatürreden kurtulamayınca son nefesini verdi. Cenaze işlemlerini belediye yürüttü. Cuma namazı çıkışı cemaat meyyite için namaza durduğunda gördü Rıdvan sultan’ ı ve tanıdı. İnsanlar tabutu araca koymak için ayaklandığında hemen Sultan’ın yanına gidip annen mi başın sağ olsun dedi.

-Ninem dedi. İçini acıtan bir sesle.
-Rıdvan kucağına alıp evine götürdü sultan’ı.

Yusuf YILMAZ


Like it? Share with your friends!

İncetezat Edebiyat
Kişisel yazılarınızı bize göndererek sitemizde yer almasını ve daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz. https://www.incetezat.com/misafir-yazarlik/

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir