
Hikâyelerden oluşur yaşamımız. Sayısız hikâyelerden. Ben de sizler gibiyim. Kimliğimi, anımsadığım hikâyeler oluşturuyor. Bu hikâyeler çoğu zaman başkalarının hikâyeleriyle kesişir ve bizi biz yapar. Bazen bir koku anımsatır bir hikâyeyi, bazen bir ses, bazen bir dokunuş. Yaşam bizim hikâyelerimizin toplamıdır, çünkü geçmişi kafamızda kurgular, biçimlendirir, içselleştirir ve benimseriz.
Hikâyeler yoksa boş bir çuval gibiyizdir. Ne kendimizi tanıyabiliriz, ne başkaları bizi tanıyabilir. Başka bir deyişle varlığımız beş duyuyla algılanabiliyorsa, varoluşumuz da anımsadığımız hikâyelerle algılanabilir ancak. Yani hikâyelerim var, öyleyse varım.
Yukarıdaki satırları hayal meyal anımsıyorum. Yıllar önce bir arkadaşımın evinde karıştırdığım bir kitabın ilk sayfalarında okumuştum ve çok hoşuma gitmişti. Gençliğimde, bu satırlar benim için yeni bir bakış açısı getiriyordu. Doğal olarak yaşım ilerledikçe biriktirdiğim hikâye sayısı da giderek çoğaldı. Yaşamın aslında kafamda kurduğum dünya içinde benim için bir gerçeklik kazandığını daha da iyi anladım. Algılarım, değer yargılarımla, bilinçaltımla yoğrularak, yaşamımı bütünleyen hikâyeleri ortaya çıkartıyor ve beni var ediyordu.
Bu günlerde yavaş, yavaş yok olduğumu hissediyorum, çünkü birisi hikâyelerimi çalıyor. Kim olduğunu bir bilebilsem. Her gün uzak veya yakın bir hikâyem eksiliyor. Sabahları uyandığımda bir de bakıyorum ki hikâyelerimin birkaçı eksilmiş. Diyeceksiniz ki bu kadar çok hikâye çal, çal bitmez. Hiç de öyle değil. Her bulamadığım hikâye beni bir boşluğa düşürüyor ve telaşla diğer hikâyelerimi araştırıyorum. İçine düştüğüm şaşkınlık ve telaşla diğerlerini de bulamayacağımdan korkuyorum; üstelik bu gerçek oluyor ve bazılarını bulamıyorum da.
Bu hırsız yeni hikâyelerime daha çok dadanıyor. Sanki taze hikâye hırsızı. Umutsuzluğa kapılıyorum. Öte yandan hikâyelerimde kesişen insanların varlıkları da birer birer yok oluyorlar. Hırsıza inat bunları teker, teker yazarak bir kasada saklamayı düşünüyorum ama bu kadar çok hikâyeyi yazmaya ne zamanım ne de mecalim yeter.
Bu sorunla başa çıkabilmem için hırsızı en azından tespit edebilecek bir uzmana götürülüyorum. Bu hızla giderse çalınmamış hiçbir hikâyem kalmayacak.
———
Yaşlı adam yatakta huzurlu bir biçimde yatıyor. Çocukları doktorla konuşuyorlar. Doktor bu duruma alışkın bir ifadeyle açıklamalar yapıyor. Adamın çocukları dikkatle doktoru dinliyorlar. Doktor gözlüğünü düzeltiyor, öksürüyor, ona doğru bakan hasta yakınlarına boş gözlerle bakarak hırsızın adını telaffuz ediyor.
“Alzeihmer.”
—
Ben de söylenenleri yattığım yerden duyuyorum ama anlatılan artık bildiğim bir hikâye değil.
Orhan TUNCAY
Taze hikaye hırsızı cok guzel bir betimleme tebrikler. Hastalığın adını yazmasaydiniz bile anlaşılirdi inanın.
Çok güzel bir hikaye. Kalemine sağlık, teşekkürler.