Uzak diyarlardaki Amora ülkesinin hakimi Kraliçe Semiramis süt banyosundan çıkmış, yardımcıları eşliğinde başdanışmanları ile yapacağı olağan toplantısına hazırlanmaktaydı. Her banyo sonrası olduğu gibi keyfi çok yerinde, şarkılar mırıldanıyordu. Bugün sıkıcı devlet işlerinden bir an önce kurtulup en son sipariş ettiği, tasarımını dünyaca ünlü modacı Heyli’nin yaptığı, mücevherlerle bezeli tacı almak için bekleyecekti. Pek de anlamadığı toplantıya katılacak, gündemi gözden geçirecek, canı istediği fikre onay verecek, canı istemediğine hayır diyecek ve şık elbiselerinden birini giyip modacıyı sarayında kabul edecekti.
Kırk odalı sarayı süslü püslü, her köşesinden ışıklar, renkler, tablolar fışkıran, İtalyan mimarisinin en güzel örneklerinden biriydi. Tahta geçtiğinde ilk işi gri renkler yüzünden ruhsuz bulduğu sarayı dekore etmek oldu. Bahçesine ülkenin dört bir köşesinden getirdiği bin bir renkli çiçekleri diktirdi. Her odayı farklı bir renge boyadı. Bir sürü işçi, arılar gibi sarayın yenilenmesi için aylarca uğramıştı. Sonunda Semiramis istediği gibi görkemli ve içinde gezindikçe ömrüne ömür katan sarayına kavuşmuştu. Ne kadar para harcandığını düşünmemişti bile.
Olağan toplantı, en sevdiği salonlardan fuşya meclis salonunda yapılacaktı. Salona girdiğinde başdanışmanlardan Mircan Paşa, iltifatlarını, sevgilerini abartılı sözlerle sıralayarak kraliçeyi elinden tutup tahtına oturttu.
-Doğunun güneşini kör eden, batının ay ışığını mest eden sayın kraliçem, bugün de gözlerimi kamaştırıyorsunuz. Eşsiz zümrüt küpeleriniz, dillere destan güzelliğinizin yanında gölgede kalmış. Sizi yakından gören bu naçiz kulunuzun gözleri ne kadar da şanslı. Merhaba, saygılarımı sunuyorum.
Kraliçe her ne kadar güzelliğinin gayet farkında olsa da duydukları karşısında zevkten dört köşe olmuştu. Kısacık bir “sefa getirdiniz” çıktı ağzından. Diğer Başdanışmanı Haki Paşa, tahıl depolarını kontrol etmek üzere ülke çapındaki uzun gezinden dün dönmesi gerekirken, güvenilir bir yere park ettiği otomobilinin dört tekerleğinin de çalınması dolayısıyla yola çıkamamış ve toplantıya katılamamıştı.
-Gündemimizde ne var paşa, hemen başlarsak bir sonraki randevuma yetişmek isterim.
Mircan Paşa atıldı hemen
-Güzeller güzeli kraliçem, malumunuz geçtiğimiz toplantıda gelirlerimiz konusunda küçücük bir daralma olduğunu size arz etmiştim. Kaygılanmanıza gerek yok. sizin zarif elleriniz kadar minicik olan bu bütçe açığını kapatmak için çözümler bulmak görevimiz. Gerekli malumatı topladım araştırmamı bitirdim. Önerimi huzurunuzda sunmak isterim. Devletimizin daha aydınlık bir geleceğe yürümesi için, halkımızın bu konuda özveride bulunması gerektiği kanaatindeyim. Bakınız dirlik ve düzeni layıkıyla sağladığınız halk size borçludur. Yeni önlem paletimiz herkesin faydasına olacaktır. Bu hususta elbette ellerinden gelen fedakarlığı göstereceklerine eminim. Bildiğiniz üzere, yeni yol çalışmaları ve refah içinde gittikçe kalabalıklaşan halkımız, saatlerini trafikte geçirmekte. Ne kadar büyük zaman ve kaynak israfıdır bu. Ülkemiz o benzini ne zor şartlar altında edinmektedir. Birçok vatandaşımız aileleri ile geçirecekleri zamanları daracık arabalarının içinde yağmur çamur demeden saatlerce trafikte bekleyerek heba etmekte. Ben de düşündüm taşındım ve vatandaşımızın sorununa çözüm üretmeyi başardım. Trafikte harcadıkları saat başına sürücülere vergi koymaya kadar verdim. Bu yöntem ile hem vergi denetmeni sayısı artacağı için istihdamımız artacak, hem devletin bütçesi küçük dar boğazdan kurtulacak hem de halkımız kişisel özgürlüklerine daha da yakınlaşacak. Her şey halkımızın iyiliği için.
Aklı yeni tacında olan Kraliçe Semiramis, söylenenlerin yarısını bile duymamıştı. Diğer başdanışman Haki Paşa’nın burada olsa asla kabul etmeyeceği bu fikre, düşünmeden onay verdi. Önünde duran fermanı imzaladı ve fuşya salondan ayrıldı.
Altın sarısı güneş işli bayrağa sahip ülkede yenilikleri halka bildirmek devletin en önde gelen göreviydi. Fermanı aldığı gibi haber kanalına giden Mircan Paşa, yeni uygulamayı flaş haber olarak halka duyurdu. Halkın büyük kısmı paniklemişti. Herkes bozuk yollardan uzaktaki iş yerlerine, fabrikalara giderken trafikte kalmaktaydı. Çalıştıkları firmalar yakınlarda olsa bu çileye asla katlanmazlardı ki.
Halkın bir kısmı evinde ekran karşısında homurdanıp kara kara yeni vergi yüzünden nasıl geçineceklerini düşünürken diğer kısmı da ”Devletimiz var olsun!” sloganlarıyla sevdikleriyle daha fazla vakit geçirebilmek için çıkartılan yeni düzeni kutlamak için sokaklara dökülmüştü.
Dilek GÜLCÜ
0 Yorum