Zifiri karanlığın en zemheri olduğu vakitlerdeydi.
Bütün kılıçlar çekilmiş,
Bütün kalkanlar siper edilmiş,
Ve bütün aymazlık göğe yükselircesine, nüksetmişti.
Direnişin en elverişli olduğu anda pusu hüküm sürmüş,
Direniş galip gelerek, pusuyu püskürtmüştü.
Kifayetsiz kılmaktaydı ya maksat, tüm cereyanı.
Maksat, mazhar olmuştu, tüm hükmü ile.
Oysa bilinmemişti sükûnet.
Çıkılmaz zannedilen bu müebbetten, sabrın hikmeti ile çıkılmıştı.
Ve umut, en güzel vesile ile doğmuştu şu aciz kalbe.
Ve nihayet, zifirin zemheriyle sarmaş dolaş hücumu,
Şura ile hükümsüz oldu.
O şura dinginleştirdi kalbi,
Kalpse dinledi aklı,
Akıl kalbin aşkıyken dinlemek olmazdı zaten.
Amansız bir savaş peyda olacaksa eğer,
Netice sadece galibiyet olmalıydı.
En acımasız, en gaddar, en kindar sözler sabrı yenemedi.
Ve sabır olması gereken şekilde, tüm cesaretiyle o müebbet’in kapısını kırıp Azad etti.
Uzun zaman geçti, özgürlük güzelleşti.
Ve bütün bu müebbetlik süreçte, bir tek güzel şey oluvermişti.
Olur, mu demeyin.
Çirkin bir ayrılığın karanlığında, aydınlık bir sevgi yalnızlığa sarılıverdi.
Ve sevgi, yalnızlığın yeşerttiği bir neticeydi.
Şimdi o sevgi, bitmeli mi?
0 Yorum