Son Güneşim


Eylül’ün son sabahıydı,
Tenimi yakan sıcaklık ve bir sonbahar sabahı.
Güneş gitmek bilmemişti bir türlü,
Terk edemiyordu gökyüzünü,
Ya Güz sözünü geçiremiyordu,
Ya da Güneş yalnız kalmaktan korkuyordu.
Kim bilir?

Bilmiyordum bir şeyi daha,
Güneşin beni ısıttığı son sabahtı bu,
Çekip gitmişti bir anda.
Elveda bile demeden, yarım bırakarak ruhumu.
Yine de düşünceliydi
Gitmeden evvel öyle bir şey getirdi ki bana
En soğuk kış gününde bile ısıtıyordu bütün bedenimi,
En çok da kalbimi.
Yokluğunu aratmamıştı güneşin,
Bugüne dek.
Bugünse,
Hava bir başka soğuk,
Baştan aşağıya bütün bedenim titriyor,
Bir rüzgâr geziyor ruhumun içinde, kanıma işliyor.
Ellerimden yüzüme ilerliyor, dudaklarım mühürleniyor,
Kalbimse dayanmaya çalışıyor
Bu inanılmaz soğuğun savaşına.
Biraz olsun sıcak kalabilmek istiyor,
Beni hayatta tutabilmek uğruna.
Her atışı büyük bir çaba aslında.
Ama yetmiyor hiçbiri, kış bitmiyor.

Ben de çabalıyorum bu arada,
Ruhumu, bedenimi ısıtacak bir şeyler bulmaya çalışıyorum mesela,
Ama nafile!
Ne bir bakış ne de bir gülümseme
Hiçbiri değiştirmeyecek beni titreten bu soğuğu
Sahi nerede bu güneş?
Peki ya sıcaklığına hapsettiği, sen neredesin?

Mert Hacı DERTLİ


Like it? Share with your friends!

İncetezat Edebiyat
Kişisel yazılarınızı bize göndererek sitemizde yer almasını ve daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz. https://www.incetezat.com/misafir-yazarlik/

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir