Mert Atal Söyleşisi


Mert ATAL

Genç bir öğretmen ve aynı zamanda edebiyat tutkunu bir idealist olan sevgili Mert Atal ile yaptığımız söyleşi sizlerle. Kendisinin Kelebek Patikası isimli kitabını okumanızı ayrıca tavsiye ederiz. Buyrun öyleyse;

  • Bize kendinizden kısaca bahseder misiniz? Mert Atal kimdir?

Merhabalar, ben Mert Atal. 90 kuşağının çocuklarıyla birlikte yaşama merhaba dedim. Öğrenimimi doğup büyüdüğüm şehir olan Bitlis Tatvan’ın mahalle okulu olan Bahçelievler İlköğretim Okulu’nda tamamladım. Öğrenim hayatım boyunca sürekli mesleki kariyerimizi sorgulayan öğretmenlerim oldu ve çevremde sürekli doktor, mühendis, astronot vs. olmak istiyorum, cevaplarıyla huzurlanan arkadaşlarıma karşın çöpçü olmak isteyen bir çocuktum. Şimdilerde ise eğitimin temelden verilecek vicdani esaslarla iyileşeceğine inanan bir öğretmen olarak, eğitimin sektör olarak görülmediği bir dünyayı umut ederek çocuklarına adanmış bir öğretmen olarak, toprağının nemine bulandığım memleketimin uzak bir köşesinde görev yapmaktayım. Saf bir doğallıkla Mert Atal, kendini çocuklarına adamış biridir.

  • Edebiyatla ilişkiniz ve şiir yazma maceranız nasıl başladı?

Edebiyatla ilişkim garip bir şekilde gelişti. Çocukluktan gelen bir serüven bu. Bir gün okula girerken okulun önündeki duvarın üstünde bir kitap bulmuştum. Hayatımda bana ait olan ilk kitap olarak benimsemiştim onu. Ve gizlice okumaya başlamıştım ilk aitliğimi, yarım Türkçem ve okumamla. Daha sonra küçük bir kıza yoğun bir sevgi hissetmiştim. Tabi haliyle bir şeyler konuşmak gerekiyordu bu ilişkisel dönemde. Ama ben yarım Türkçemle konuşmayı pek tercih etmeyen içine kapanık bir çocuktum ve konuşamıyordum. İlk aitliğimi bir silah olarak kullanmayı farkında olmadan benimsemiştim. Kafiyeli dizeler hayranlık yaratıyordu bizim kuşakta ve bu hayranlığı hissetmek hoşuma gidiyordu. Sürekli kullanarak tükettiğim bu silah, yeni yazınlar üretmeme neden oldu. Acemi söz dizelerimin hayranlıkla dinlenmesi beni mest ederken başlamıştım yazmaya, kimsenin farkımda olmayışıyla.

  • Kitabınız Kelebek Patikası’nın ilk baskısını elinize aldığınızda ne hissettiniz?

Kelebek Patikası, benim ilk göz ağrım. Baskı örneği elime ulaştığı zaman bir çocuk gibi mutluydum. İçim içime sığmıyordu. Yürüdüğüm yolları tekrardan gururla yürümeye başlamıştım. Hiç elimden düşmüyordu bu konuda yalan söyleyemem. Sanki tüm dünya o duyguları kitaplaştırdığımı biliyor gibi geliyordu bana. Sanki dünyanın en büyük yazarlarından biriymişim gibi dolanıyordum sokaklarda. Ağzımın hala süt kokmuşluğu aklıma bile gelmiyordu. Neyse ki hayal dünyamdan çabuk uyandım.


  • Okuduğunuzda sizi en çok etkileyen kitap hangisiydi ve ne şekilde etkilendiniz?

Okuduğumda kendimi bulduğum tek kitap oldu. Sanki beni yazmıştı, Ahmet Altan. Sonra beni anlatan kitabı defalarca okudum her seferinde de aynı benle karşılaşmanın mutluluğuyla teşekkür ettim Ahmet ağabeyime. Son Oyun’du bu kitap. Olmak istediğim beni yazmıştı. Ama ben o kadar entrikalı ve acımasız değildim. Biraz daha üsluplu ve değerlere önem veren biriyim. Fakat yine de kendi inine çekilip dünyayı anlamlandırma gayretinde olan bir ben vardı orada.

  • Yazmak konusundaki motivasyon kaynağınız nedir?

Yazmak konusunda motive olduğum pek bir şey yok sanırım. Çünkü hangi zaman diliminde neyi yazdığımı pek kestiremiyorum. Mutluyken acıyı, hüzünlüyken mutluluğu işleyen bir yapıya sahip olduğumdan sanırım. Fakat toplumsal sarsıntılar beni etkilemiyor diyemeceğim. En hassas olduğum nokta bu sanırım. Modern dönemle bozulan toplum yapısına sitemlerim hat safhada.

  • En sevdiğiniz ve en çok kullandığınız cümle nedir?

En sevdiğim cümle ‘teşekkür ederim!’ cümlesidir. Çünkü teşekkür etmenin insanları yumuşatıp huzurlandırıyor. En azından ben öyle hissediyorum. İnsanlara; güzeli aşılayarak, güzel olanı inşa edeceğimize inanıyorum. Böylelikle oluşan kötü sinerjinin bertaraf edileceği kanısındayım.

  • Fırsatınız olsaydı bütün insanlara okutacağınız kitap hangisidir?

Yazılmış en iyi kitaplar bizleriz. Kendimizi okuyabilirsek eğer bizlerden bir parça olan insanlığın geri kalanını da anlamış oluruz. Empati kurarak yaşamayı öğreniriz. En iyi değerler salt vicdanın sahip olduğu değerlerdir. Yaratılış gayesi olarak iyiliği benimsemiş bir şekilde doğarız. Daha sonra çevresel ve kişisel faktörleri gözeterek değişen karakterlere sahip oluruz. Siz hiç annesinin emzirdiği bir çocuğun kasıtlı olarak annesinin canını acıttığını gördünüz mü? Bu yüzden önce kendimizi okuyup anlamamız gerekiyor ve kendimize yapılmasını istemediğimiz eylemleri başkalarına yapmamamızın farkına varmamız gerekiyor.

  • Hayatta en heyecanlandığınız an hangisiydi?

Tabiki de öğretmenlikteki ilk günüm. Meraklı ve heyecanlı masumiyet dolu gözlerin, gözlerimin içine bakması ve benim kısa bir donukluk ve daha sonrasında gelen kekelemeyle onlarla iletişime geçme çabam. Daha sonra aynı okulda şirin bir kütüphane kurmam.

  • Türk ve dünya edebiyatından en beğendiğiniz yazar kimdir?

Bu soruya hiç düşünmeden Şükrü Erbaş cevabını verebilirim. ‘Şiirin yaşayan tanrısı’ nın kendini çok iyi tanıdığından eminim. Bunu toplumsal normlarla işleyip iliklerimize kadar hissettiriyor. Dünya edebiyatından bakacak olursak eğer istisnasız bir şekilde Nazım Hikmet cevabını veririm. Uluslarası bir kimlik kazanan Nazım, alanında yetkin olmakla birlikte savunduğu fikirlerden ödün vermemesiyle de ön plana çıkmaktadır. Nazım Hikmet’in sergilediği bu dik duruş yeni yazarlar için bir ışık ve yol gösterici olmalıdır diye düşünüyorum.

  • Gerçekleşmesini istediğiniz en büyük hayaliniz nedir?

Gerçekleşmesini istediğim en büyük hayalim, Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yer alan bütün köy okullarında fiziki yeterlilikler dahilinde kütüphaneler kurmak. Biliçli, aydın, okur – yazar çocukların bu toplumu ilerletmesi büyük kıvanç olur bir ülke adına. Bilime önem verip aynı zamanda değerlerinden ödün vermeyen bir toplumsal yapı hiçbir zaman kaybetmez.

  • Mezar taşınıza ne yazılmasını isterdiniz?

Böyle bir şeyi hiç düşünmemiştim ama güzel soru tebrik ederim. Mezar taşıma, ‘ çocukları ve iyiliği koruyun ’ diye yazılmasını isterdim. İyiliği gözetenler mutlaka çocukları sevecektir. Sevgi ikliminde büyüyen çocuklar hiçbir zaman kötülüğü arzulamadılar çünkü. İyilik üzerine saltanat kurup ilerlettiler her zaman.

  • Yazmayı amaç edinmiş okuyuculara yazarlık yolunda ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?

Yazmayı amaç edinmiş kardeşlerime, özgün bir tarz oluşturup edebiyatımızı daha ileriye taşımak için çaba sarfetsinler. Edebiyatı popülerite adına değil de toplum ve edebiyat adına yapsınlar. Geniş bir okuma yelpazesi oluşturup etkili okumalar yapsınlar. Sabırlı olsunlar. İyi yazınlar ancak ve ancak bu şekilde ortaya çıkabilir.

  • Okurlara önerebileceğiz 3 kitap hangileridir?

Değerli okurlara önerebilceğim kitaplar arasında Halil Cibran’ın Ermiş’i, Hasan Ali Toptaş’ın Kuşar Yasına Gider’i ve Zülfü Livaneli’nin Mutluluk’u dile getirebilirim.

  • Ayrıca eklemek istediğiniz bir husus var mı?

Toparlayacak olursak eğer, birbirinizi sevin derim gönül dostlarım. Bunu başarırsak çok daha güçlü oluruz. İkilik yaratmaya çalışanlara karşı at gözlüğü takın ve onları görmezden gelin.

Kardeşçe kalalım, hoşça kalın.

Pek değerli İnce Tezat ekibi, sizleri yürekten kucaklıyor ve bana yer verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

incetezat.com ailesi olarak bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.


Like it? Share with your friends!

İncetezat Edebiyat
Kişisel yazılarınızı bize göndererek sitemizde yer almasını ve daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz. https://www.incetezat.com/misafir-yazarlik/

1 Yorum

Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  1. kitabını büyük bir heyecan ve zevkle okuduğum sayın Atal.
    söyleşiyinizi nefesimi tutarak okudum diyebilirim.onerilerileri dikkate alıp tavsiyeleri gözden gecirecegim.keyifli söyleşi için teşekkürler.Mert Atal’a başarilar dilerim.ayrıca değinmeden geçemeyeceğim mezar taşı sorusu içimi burkan bir soru olsa da cevap bir o kadar kahramancaydı gözümde.iyilik sarsın dünyayı…