Merhaba İncetezat okurları. Söyleşi serimize iş dünyasının önemli bir ismi ile devam ediyoruz. Kendisi okumak ve yazmak konusunda da oldukça maharetli. 100’den fazla ödülü olan, kitapları ve konuşmaları ile bir çok insana ilham veren sayın Yüce Zerey. Kendisine, bize gösterdiği ilgi ve alakadan ötürü teşekkür ederek sorulara geçelim isterseniz.

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Yüce Zerey kimdir?
Bursa doğumluyum. Evli ve bir çocuk babasıyım. Pazarlama profesyoneliyim. Pazarlamanın pratik söylemlerine teorik altyapı olması için de, 18 senelik akademisyenim. Okumaya ve yazmaya çalışan biriyim.
Edebiyatla ilişkiniz ve yazma maceranız nasıl başladı?
Her ne kadar The Profesyonel kitabım 2014’te ve Fabrika Ayarlarına Dön kitabım 2016’da yayınlansa da tahmin edeceğiniz gibi yazma hikâyem çok uzun bir geçmişe sahip. Bence insan eline herhangi bir kitabı alır almaz yazmanın hayalini kurar. Ben de kurmuştum. Uzun okumalarımın neticesi değildir yazmak, zaten okurken yazmayı bir usul hâline getirdim diyebilirim. Sürekli not almak, bir şeyleri kayda geçirmek bu anlamda besleyici oluyor. Eğitim hayatım biterken kafamdaki yazmaya dair fikirlerim iyice belirginleşmiş ve profesyonel dünyada ilerlerken de dosyamı açmıştım. Bu dosya aslında tek bir dosya değil. Alt klasörlere ayrılan sonsuz bir süreç. Hayatımın hangi döneminde hangi klasörün bir dosyaya dönüşeceği meçhul… Yani aslındaki sorudaki gibi bu “macera” hem doludizgin giden hem de insanı ansızın durdurup “acaba doğru zaman mı?” diye sorgulatan bir süreç. Edebiyat, bu maceranın ara istasyonları demek zorundayım. Zira her molada “şimdi ne yazılabilir?” ve şimdi ne okunabilir?” diye düşünüyor insan.

Distopik eserler yazmak mı ütopik eserler yazmak mı?
Mima, distopik bir eser. Arka kapağında sevgili Hakan Günday’ın dediği gibi; her distopya birileri için bir ütopyadır. Dolayısıyla her ütopya da bir distopyadır. Aslında birinde yaşamı diğerinde yaşamsızlığı anlatıyoruz. Bir olumluluk ve olumsuzluk durumu var yani. Bunu da kişinin içinde bulunduğu hayat ve durumlar belirliyor. Yazarken duygular ve hisler ortaya çıkıyor ve roman kendine bir kategori seçiyor. Mima bu anlamda distopyayı seçti ama içinde bir ütopyayı da gizledi. Umarım başarılı olmuştur.
Çok çalışan bir insan olarak yazmak ve okumak sizin için ne ifade ediyor?
Hem nefes almak hem de bu nefesi doğru yerlerde doğru biçimde kullanabilmek için yazmaktan ve okumaktan maksimum düzeyde yararlanıyorum. İkisinin de birbirini kesintisiz olarak beslediğini düşünüyorum. Ne yazmadan okunabilir ne de okumadan yazılabilir. Bu düşmek ve kalkmak gibi bir şeye benziyor. Hayat insanı düşürmeye oldukça konsantre vaziyette ilerliyor. Okumak ve yazmak da insanı kaldırmaya and içmiş gibi. Bu iki eylem, ayakkabının bağacığı gibi. Görünüşte tek bir bağacık vardır ama ancak iki ucu birleşince bağacık gerçekten bağlanmış olur. Kısacası okuma-yazma eylemi beni hayata bağlıyor diyebilirim.
En sevdiğiniz ve en çok kullandığınız cümle nedir?
Sıkıntı yok
Fırsatınız olsaydı bütün insanlara okutacağınız bir kitap var mı?
Bu soruyu tek bir kitaba indirgeyerek cevaplamak belki haksızlık olabilir. Yani sadece Freud’u önerirsek İhsan Oktay Anar’a haksızlık etmiş oluruz. Sadece İhsan Oktay Anar önererek de Filibeli Ahmed Hilmi’yi unutmuş oluruz. Böylece okumuş olduğum alanlara dair de bir işarette bulunmuş oldum aslında. Psikolojiden tarihe, felsefeden tasavvufa kadar insanın yaratılış gayesini ön plana çıkaran her konudan yararlanmayı önerebilirim mesela. Elbette araya romanlar da girecek, öyküler de, denemeler de…

Türk ve dünya edebiyatından en beğendiğiniz yazar kimdir?
Türk edebiyatında benim için bilhassa Peyami Safa çok önemli bir yer tutuyor. Çağın çok ilerisini gördüğünü düşünüyorum ve görüşlerini dile getirirken de harikulade bir dil ustası olduğunu gösterdiğini ifade edebilirim. Ahmet Hamdi Tanpınar da yine romanlarıyla çağın çok ilerisine ulaşmış, nitekim hâlâ kitapları baskı üzerine baskı yapan bir ustamız. Dünya edebiyatından da Neil Gaiman, George Orwell, Ray Bradbury, Aldous Huxley gibi isimleri sayabilirim.
Gerçekleşmesini istediğiniz en büyük hayaliniz nedir?
En büyük hayalimi gerçekleştirmeyerek hayalimi sürdürebilmek.
Mezar taşınıza ne yazılmasını isterdiniz?
Bir mezar taşım olmasın isterim. İnsan yaşarken ne söylüyorsa odur. Ne öldükten sonra “ben öldüm!” diye bağırmanın bir gereği olduğunu düşünüyorum ne de yaşarken konuşmaktan ve yazmaktan kaçmış gibi öldükten sonraya bir mesaj bırakmayı anlamlı buluyorum. Hiçbir şey olmasın. Bu belki sınırsız ve sonsuz bir boşluğu, sessizliği çağrıştırır. Yani insanın yaşarken en çok ihtiyacı olan şeyleri…
Okurlara önerebileceğiz 3 kitap hangileridir?
Jean Baudrillard – Simularklar ve Simülasyon
Sigmund Freud – Uygarlığın Huzursuzluğu
Cemil Meriç – Bu Ülke
Ayrıca eklemek istediğiniz bir husus var mı?
Ben eklemeyeyim, Goethe eklesin: “İnsan her gün bir parça müzik dinlemeli, iyi bir şiir okumalı, güzel bir tablo görmeli ve mümkünse birkaç mantıklı cümle söylemelidir.”
incetezat.com ailesi olarak bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Bu keyifli söyleşi için ben teşekkür ederim.
0 Yorum