edebiyat siteleri – İnce Tezat https://www.incetezat.com Thu, 29 Oct 2020 09:50:37 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.5.2 https://www.incetezat.com/wp-content/uploads/2018/09/thumbnail_favicon.png edebiyat siteleri – İnce Tezat https://www.incetezat.com 32 32 Vatan Sevgisi https://www.incetezat.com/siir/vatan-sevgisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=vatan-sevgisi https://www.incetezat.com/siir/vatan-sevgisi/#respond Thu, 29 Oct 2020 09:25:34 +0000 https://www.incetezat.com/?p=5201 Binlerce yıldan bu yana Yürürken hatıralarla kol kola Bir çınar yaprağı düşer  omuzlarınıza. Alır götürür sizi asırlarca ıraklara… Susuz kaldığımız yıllara… Kâh yeşerir kâh kızıla döneriz Ama asla ölmeyiz. Ne biz ne de koca çınar Özgürlüksüz yaşarlar. Beslenir ruhlar o kaynakla , Can damarlarımızla. Haşmetli gövdemiz Sımsıkı tutunur, Ululaşırız toprağımızda. Kesseniz dahi dallarımızı Öldüremezsiniz içimizdeki yaşayanları;...

The post Vatan Sevgisi first appeared on İnce Tezat.

]]>

Binlerce yıldan bu yana

Yürürken hatıralarla kol kola

Bir çınar yaprağı düşer 

omuzlarınıza.

Alır götürür sizi asırlarca

ıraklara…

Susuz kaldığımız

yıllara…

Kâh yeşerir kâh kızıla döneriz

Ama asla ölmeyiz.

Ne biz ne de koca çınar

Özgürlüksüz yaşarlar.

Beslenir ruhlar o kaynakla ,

Can damarlarımızla.

Haşmetli gövdemiz

Sımsıkı tutunur,

Ululaşırız toprağımızda.

Kesseniz dahi dallarımızı

Öldüremezsiniz içimizdeki

yaşayanları;

“Aşkları…
Deli ve özgür kanını…
Özgürlük umutlarını…”

Yeniden filiz verir, canlanır

Sonsuzluğa kök salarız.

Ey yüce ve güçlü çınar!

Gök kubbedeki

Hilâl ve yıldıza bak,

Heybetinden korkuyorlar!

Nalan BİLEN

The post Vatan Sevgisi first appeared on İnce Tezat.

]]>
https://www.incetezat.com/siir/vatan-sevgisi/feed/ 0
Yüreğim Balmumu https://www.incetezat.com/deneme/yuregim-balmumu/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=yuregim-balmumu https://www.incetezat.com/deneme/yuregim-balmumu/#comments Wed, 28 Oct 2020 10:13:54 +0000 https://www.incetezat.com/?p=5198 İkarus kuşu gibi açtı kanatlarını, uçtu yüreğime. Yüreğimin de kanatları gibi bal mumundan yapıldığını unutarak…* Kadim zamanların birinde Bilinmezlik Ülkesi’nde yaşıyorum. Yüreği bal mumundan yapılmış insanların arasında yalınayak dolaşıyorum… Nereden geldiğimi ve ne kadar zamandır burada olduğumu bilmeden yürüyorum. Üzerimde sadece beyaz bir bez parçası… Ayaklarım cam kırığı kesiği… Ayna kırılmış belli ki… Bir baykuş...

The post Yüreğim Balmumu first appeared on İnce Tezat.

]]>

İkarus kuşu gibi açtı kanatlarını, uçtu yüreğime. Yüreğimin de kanatları gibi bal mumundan yapıldığını unutarak…*

Kadim zamanların birinde Bilinmezlik Ülkesi’nde yaşıyorum. Yüreği bal mumundan yapılmış insanların arasında yalınayak dolaşıyorum… Nereden geldiğimi ve ne kadar zamandır burada olduğumu bilmeden yürüyorum. Üzerimde sadece beyaz bir bez parçası… Ayaklarım cam kırığı kesiği… Ayna kırılmış belli ki… Bir baykuş sesi tepedeki ağaçtan geliyor, bakıyor ama göremiyorum.

             Hoş bir melodi duyuyor ağır adımlarla sese doğru ilerliyorum. Rüzgâr saçlarımı yalayıp geçerken bir grup insan melodi eşliğinde salınıyor. Kadınların bellerine kadar inen kıvırcık saçları platin, kestane, bakır… Hepsi örülü. Yaprak taçları ile ne kadar da güzeller diye düşünüyorum. Ben de mi öyleyim diye merak ediyorum kendime bakmak istiyorum ama aynam kırık… Kendimi göremiyorum. Sol tarafımda bir nehir olduğunu fark ediyorum cam gibi berrak. Susamışım… Ne kadar yürüdüğümü bilmiyorum. Eğilip elimi suya daldırdığım esnada sudaki yansımamdan ürküp geri çekiliyorum. Tekrar eğilip baktığımda kırık cam parçaları arasından bal mumundan yapılmış yüreğimi görüyor, gözlerimi ovuşturup tekrar bakıyorum. Bu su içimi gösteriyor. O an anlıyorum kırılan ayna değil benmişim aslında… Vücudum incecik parça parça çatlaklarla dolu bir cam. Düşünüyorum, kendimi ne kadar zamandır görmediğimi. Yüreğini görmeden yaşayabilir mi insan? Bilmiyorum çünkü Bilinmezlik Ülkesi’nde yaşıyorum. Yüreğim bal mumu, vücudum camdan… Demek bu yüzdenmiş onca kırılmam ve hemen unutmam. Yaşadığım şaşkınlıkla sudan uzaklaşarak insanlara yaklaşınca camdan bedenlerinin içindeki bal mumu yüreklerini,  güneşte erimesin diye beyaz bir bez parçası ile kapattıklarını görüyorum. Tıpkı benim gibi… Şimdi daha iyi anlıyorum bazı şeyleri. Burada insanlar mutlu… Kimse neden kırıldığını bile bilmeden unutuyor. Her gün yeniden doğuyor.

             O da ne? Birden hava kararmaya başlıyor. Müzik duruyor. Gökyüzünden damla damla bir şeyler dökülüyor insanların üzerine. Dünyanın kanı mı bu? Petrol, insanların bembeyaz kıyafetlerini kana buluyor. Herkes kaçışıyor. Müzik duruyor. Baykuş ötüyor. Kurtlar uluyor. Korkuyorum. Gökyüzünde kocaman kanatlı bir melek beliriyor o anda. İkarus kuşu açıyor kanatlarını uçuyor yüreğime… Yüreğimin de kanatları gibi bal mumundan yapıldığını unutarak alıyor tüm korkularımı, siliyor. Yüreğim ısınıp erimeye başlıyor şimdi kanatlarıyla birlikte içimde bir kuş ölüyor…

* https://youtu.be/pSEGzrwO7-I  Yazarken ilham aldığım müzik ile okumanızı tavsiye ederim.

The post Yüreğim Balmumu first appeared on İnce Tezat.

]]>
https://www.incetezat.com/deneme/yuregim-balmumu/feed/ 2
Öğrendim https://www.incetezat.com/siir/ogrendim/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=ogrendim https://www.incetezat.com/siir/ogrendim/#respond Tue, 27 Oct 2020 09:00:08 +0000 https://www.incetezat.com/?p=5195 Öğrendim, ruhumu bedenimden ayırmayı,Çok büyük bir sır bu, söylemem… Öğrendim, senin ruhuna girmeyi,Farkında mısın? Tam içindeyim… Öğrendim, bedenimi ruha çevirmeyi,Yanımda yalnız değilim bu yüzden… Öğrendim, iki bedende de yaşamayı,Altını üstüme getirdim sende ben… Öğrendim, ağlamamayı da sonunda,Bak ruhun bedenime sindi,Bedenin ise ruhumun karşısında… Ahmet Gencal25 Ekim 2020

The post Öğrendim first appeared on İnce Tezat.

]]>

Öğrendim, ruhumu bedenimden ayırmayı,
Çok büyük bir sır bu, söylemem…

Öğrendim, senin ruhuna girmeyi,
Farkında mısın? Tam içindeyim…

Öğrendim, bedenimi ruha çevirmeyi,
Yanımda yalnız değilim bu yüzden…

Öğrendim, iki bedende de yaşamayı,
Altını üstüme getirdim sende ben…

Öğrendim, ağlamamayı da sonunda,
Bak ruhun bedenime sindi,
Bedenin ise ruhumun karşısında…

Ahmet Gencal
25 Ekim 2020

The post Öğrendim first appeared on İnce Tezat.

]]>
https://www.incetezat.com/siir/ogrendim/feed/ 0
Korku https://www.incetezat.com/oyku/korku/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=korku https://www.incetezat.com/oyku/korku/#respond Mon, 26 Oct 2020 10:10:15 +0000 https://www.incetezat.com/?p=5192 Bir kökten ayrılan dal dal filizlerini çilli yeşil yaprakları süsler, o yaprakların hemen üstünde renk renk, çil çil biter sıklamenler. Yazı, sıcağı sevmezler, kış güzelidirler. İnceden de bir yel esti mi bir kaldırırlar ki başlarını gül mü dersin bu nergis mi bilemezsin. Sıklamenleri en iyi Kerim Bey bilir. Evinin her köşesine bilhassa beyaz olanları yerleştirir....

The post Korku first appeared on İnce Tezat.

]]>

Bir kökten ayrılan dal dal filizlerini çilli yeşil yaprakları süsler, o yaprakların hemen üstünde renk renk, çil çil biter sıklamenler. Yazı, sıcağı sevmezler, kış güzelidirler. İnceden de bir yel esti mi bir kaldırırlar ki başlarını gül mü dersin bu nergis mi bilemezsin. Sıklamenleri en iyi Kerim Bey bilir. Evinin her köşesine bilhassa beyaz olanları yerleştirir. O güzelim çiçeklerin çilli yapraklarına öyle naif dokunuşlar bırakır ki, en kırgını en halsizi bile cana gelir. Bu dokunuşları izlemeyi de en iyi Nurhan bilir.  İki yıl çalıştı Kerim Bey’in yanında. Kocası,  “Huyun suyun değişti senin,” deyip, bir daha göndermedi o eve. Almanca öğretiyordu ya Kerim Bey Nurhan’a , kıskandı, gücendi. “Otur evinde,” dedi, “ oradan gelecek paranın,” dedi,  “ben…”

 Yalvardı Nurhan da bir kere kaşını bile oynatmadı. İçine beton dökmüşler sanki.

Şimdi bir akşamüstü…

Nurhan balkondan oğlu Halil’i seyrediyor. Halil’in de aralarında olduğu üç beş çocuk kovalamaca oynuyor. Birbirlerinin ayaklarına takılıp düşüyorlar. Hiçbir şey olmamış gibi kalkıp kovalamaya devam ediyorlar birbirlerini.

Yazmasını açıp bir daha bağladı. Omzunun üzerinden salona bakıp içeriyi yokladı. Karanlık salonun her köşesine sinmişti. Kalkıp ışığı yakmak istemedi. İyiydi böyle, kimseler onu görmezdi, görmesindi. Ara sıra yalandan oğluna seslendi Nurhan. Halil annesini duymazdan geldi. Eğilip bir tütün sardı. Avucunun içine alıp gizli gizli tüttürdü. Ani bir yel esti. Bu yel tütün dumanını alıp uzaklara götürdü. Sanki o an balkon camının önüne dizdiği renk renk sıklamenler de kan ter içinde oynayan çocuklar da bir “Yarabbi şükür.” dedi. Sıklamenlerin yapraklarından gelen hışırtıyla kafasını onlara çevirdi. Kendinden başka kimsenin bilmediği adlarını fısıldadı Nurhan çiçeklere. Mavi mavi açanı Schön, onun yanındaki alaca morlusu Nach, pembe çiçekli en diri duranın ismi de Danke, hemen yanındaki nazlı, kadife açan da Guten Morgen.

Karanlık iyice çöktü.

Sonbaharın huysuz kokusu şehrin üzerinde döneniyor. Evlerin balkonlarından yayılan ışıklar sokağa titrek aydınlıklar bırakıyor. Bazen bu titreklik bir kapı sesinin duyulmasıyla artıyor, çoğalıyor ve kayboluyor. Geceye düşen karanlık Nurhan’ın kendinden menkul karanlığını da koyultuyor; yavaş yavaş, santim santim. Bu iç karanlık bu akşamüstü ansızın belirmedi, ansızın yorulmadı Nurhan. Her akşam bir kapı sesinin çınlayışıyla çoğaldı, büyüdü, arttı. Nurhan’ın etrafını çepe çevre sarıp iyice hareketsiz bıraktı onu. Umut her gün biraz daha geri çekilirken Nurhan başka yollar açtı koyu dehlizlerine ışık saçmak için. Hemen her akşam içinde beliren karanlığı Kerim Bey ışıldayan gözleriyle aydınlattı, yoldan geçenler arasında Kerim Bey’e en çok benzeyene belli belirsiz gülücükler attı, bazen tüm bunlar yetmeyince evden çıkamadığı tüm aylar boyunca Kerim Bey’in rüyalarına uzanmaya çalışıp kendi suretini unutturmamak için çabaladı. Kimseler duymasın diye sessizce Almanca konuşmaya çalıştı Kerim Bey’in yokluğuyla, izlediği her filmi Kerim Bey’le izlermiş gibi izledi. Ama en çok esrimeyi sevdi Nurhan. Çoğaldı o anlarda, parçalandı, birleşti, uçtu, uyandı…

Halil’e bir yol daha seslendi. Halil, annesinin sesini işitince bir an durdu, tekrar koşmaya devam etti. Nurhan, “Babası kılıklı ne olacak.” dedi, duyulur duyulmaz bir sesle. Sokağın ucuna baktı. Kocasının geç geleceğini anladı, yine de yemekleri ısıtmak için mutfağa gitti.

Yemekleri karıştırırken mutfak dolabının camlı bölmesindeki kahve fincanına ilişti gözü. Ocağın altını kapatıp ısıtıcıya su koydu.  Kerim Bey’den habersiz çantasına attığı üstten çatlamış beyaz fincanın çatlak yerini okşadı.  “ Ne iyi ettim,” dedi, “ Ayıpsa da ayıp.” Kerim Bey’in uzun parmaklarıyla bıraktığı döngülere benzeş döngüler bıraktı çatlağın üzerine. Fincanın çatlak yeriyle parmağı arasındaki mesafeyi sıfıra indirerek doldurdu sıcak suyu. Mutfak masasının sandalyelerinden birine oturdu. Dizlerini göğsüne çekip çenesini de dizlerinin üstüne bıraktı. Kahvenin kokusunu duyumsadı. Kerim Beyle içtikleri kahvenin kokusu ayrıydı tabi. Bu koku olsa olsa o kokunun kötü bir taklidi olabilirdi ama bu bile yetti Nurhan’a. İçinde sadece Kerim Bey’i düşününce beliren esrikliği saklandığı yerden çıktı, usta dokunuşlarla Nurhan’ı Kerim Bey’in evine yolladı.

 Hatırlamak hazzının kapıları, bungun yaşamının en kıymetli dakikalarına açıldı.

Sabah simitçilerinin titreyen sesleriyle yankılanan uzun ve daralan ve gariban sokağa ilk adımını atar atmaz hüzünden morarmış gözleri ışıdı. Esrarlı kokuların yükseldiği aktarların önünde durdu. Derin bir nefes çekti. Gittikçe daralan sokaklarda sevinçten yürüyemedi de gökyüzüne uçtu sanki. Sırtlarına yükledikleri denklerini titreyen bacaklarıyla pazarlara taşıyan hamallara bir yol durup el vermek istedi.  Ve kuşlar ve balıklar ve simit tezgâhları… Işıkta yükselen bir su gibi Nurhan. Hafif.

 Usulca açtı kapıyı. Başkasının evine başkasının anahtarıyla girmiş olmanın tuhaf ürpertisini hissetti yine. Eve ilk adımını atınca gözlerine sevinç yağmurları oturdu.  “ Ya rabbim sen büyüksün, yine geldim ya.”  Kerim Bey rahatsız olmasın diye kapıyı sessizce kapattı.  Uzun bacaklarına hiç yakışmayan ölgün adımlarla banyoya gitti hemen. Yazmasını çıkardı, örgülü saçlarını açtı. Nurhan’ın kendinden bukleli saçlarının her telinde ayrı ayrı çiçekler bitti. Hala güzel hala diri Nurhan… Yüzünde hala balkıyıp duran güneşlerin parıltısını hiçbir yaşanmışlık hiçbir tokat söndürememiş ya oh olsun o beton suratlıya da hayata da.

Elinde biten sevinç serinliğinden aldığı güçle hemen işe koyuldu. Alev alev tutuşsun dünyanın bir ucu umurunda mı. Ne toz bıraktı ne kir. Tertemiz etti her yeri tertemiz. Evin baygın kokusu kaybolup gitti. Ev bir güzel koktu ki yüzyıllık yoldan kokusu duyulurdu vallahi.

Dünya gözüyle şöyle bir bakayım, dedi, eve ne olur ne olmaz. Baktı. Unutmasın diye evi, dönüp bir daha baktı. Tam mutfağa girecekti ki bir daha… Hafızamda durmuyor ne yapayım, dedi, kendi kendine. Kafama inen yumrukların biriyle un ufak olacak diye korkuyorum bu ev ne olmuş yani. Bir daha baktı.  Sonra mutfağa girdi. Burada olduğu için bir daha şükretti. Hele bir yaz olsun da, dedi, Munzur Baba’ya gidip kurbanı mı da keseceğim. İki lokma atıştırdı hemencecik.  Ekmek kırıntılarını avuç içine topladı, bismillah, deyip, pencereden savurdu. Bir kumru gibi ayakuçlarında sekip banyoya gitti. Bukleli saçlarını ensesinden akıttı. Gözlerinin üzerinden uzayan kirpiklerini tükürüğüyle gerginleştirdi. Birkaç kez yanaklarına vurdu. Keskin inen omuzlarını genişletti. Kendisine yan bir bakış attı. İri dudaklarını büzüştürüp birkaç kez kapayıp açtı. Son bir kez saçlarını savurup tekrar mutfağa gitti. Kahvesi ve yemeğini hazırladı Kerim Bey’in.

Sabahın henüz kirlenmemiş çiğ kokusu gibi girdi odaya.  Az sonra odada Nurhan’ın ayak sesleri duyuldu. Ne yapacağını şaşırdı, ağzının içindeki çöl rüzgârına çare bulamadı da dili dudağı kupkuru oldu. Aman Nurhan, dedi, içinden hiç bozuntuya verme. Kerim Bey’in yüzüne bir kez bakabildi nihayet. Bakar bakmaz aylardır içinde bir ağırlık gibi duran sıkıntı eriyip gitti. Kerim Bey’i izledi bir kaç saniye. Kerim Bey’in Beyazından bıkmış düz saçları gözlerine indi. Beyaz teninde beliren koyu lekeler boynundaki kırışıklıkta kayboldu.

Kapanan kapının sesiyle irkildi Nurhan. Bir çöl rüzgârının estiği ağzını sulandırmaya çalıştı. “Tüh Allah belanı versin Halil ödümü patlattın.” dedi. Halil annesini hiç duymadı bile. Alışmıştı Nurhan’ın bu hallerinde. Anahtarını girişteki komodine atıp salondaki televizyonu açtı. Nurhan saati yokladı. Bir an ocağın altını yakmak için yekindi ama vazgeçti. “Yok yok,” dedi, içinden “gelmediyse geç gelir artık.” Nurhan bardağın çatlak yerine bir daha dokunup gözlerini kapadı. Bir süre aklında kayıtlı tüm nirengi noktaları bir sıtmaya tutulmuş gibi titredi, birbirine karıştı. Yüzünü yalayan tuzun tadını hissetti. Gözlerini sıkı sıkıya kapatıp kahvenin kokusunu tekrar duymak istedi. Bardağı okşadı, Kerim Bey’in saçlarını sonra…

Masanın başında alnını tokatlıyor Kerim Bey. Kalemi eline alınca başlayan yazarlığı anlaşılan yine sekteye uğramış. Nurhan’ı görür görmez seyrek saçları havalandı. Ağzında biten şaşkınlık ifadesini saklamaya çalıştı. Nurhan, hani anlaşmıştık der gibi baktı Kerim Bey’e. Bunu anlayan Kerim Bey alnını tokatlamaya devam etti. “Zihnimin perdelerini açıyorum Nurhan.” dedi. Bir yandan da tüm sayfası karalanmış deftere düşen kırçıl saçına kaleminin ucunu bastırdı.

Kerim Bey’in önüne bıraktı üsten çatlamış kahve fincanını ve öğlenlerini bir sandviçle geçiren Kerim Bey’in yemeğini buyur etti. Aralarındaki sessiz uzlaşı bozulmadı.

 Kerim Bey kalemi elinden bırakıp masasındaki beyaz sıklamenin yapraklarına yumuşak dokunuşlar bırakırken “Kendine neden kahve yapmadın?” dedi. Sustu Nurhan, cevap vermedi.  Ayakta durup masayla bitişmiş duvarı seyretti. Şimdilerde gülüşlerini yeşil yapraklı sıklamenler içine saklayan Nurhan’ın yüzünde ani bir gülümseyiş belirdi.  “Siz,” dedi bir heyecanın çevirmesi içinde   “siz almışsınız gönderdiklerimi.” İğdiş edilmiş tüm sevinçleri tekrardan parlamaya başladı Nurhan’ın. Gözünün kayıp ışığı yanıp söndü. “ Duvarınıza da asmışsınız.” Kerim Beyin  yüzünde de bir aydınlık belirdi.  Kahvesinden ilk yudumu alıp pembe diliyle dudağına pembe dokunuşlar bıraktı.  Duvarda asılı, oğlunun Almanya’dan gönderdiği resmin hemen yanına tutuşturduğu bayram tebliğlerine bakıp, “ Ağaçlı olanı çok beğendim.” dedi. “ İnce bir zevkin varmış.” Kahvesinden bir yudum daha alıp ekledi “ Ama neden adresini yazmadın Nurhan, ben de cevap yazardım.” Nurhan kızardı. Bukleli saçları ani bir salınımla inip kalktı. Bir cevap vermedi. Bir bilseydi Kerim Bey o bayram kartlarını göndermek için Nurhan’ın ne taklalar attığını, en güzel yazısıyla özene bezene yazmak için kaç kart yırtıp attığını… Almanca yazıp yazıp silip eni sonu Türkçe yazmaya kara verdiğini, kartları postalamak için Halil’le postaneye gittiğinde oğlunun babasına söylememesi için ne tehditler savurduğunu… Ama sırası değildi bunların. Kerim Bey de bu sessiz uzlaşıyı bozmamak için lafı uzatmadı daha fazla. İkisinde de ayrı ayrı göveren bu yasak sevgi yerini yine bir sessizliğe bıraktı.

Kerim Bey her daim bir hırka asılı sandalyesini geriye itip masasından kalktı. Kireçlenmiş dizlerinin çıtırtıları duyuldu. İki adımda kitaplığa gitti.  Almanca kitabını masaya bırakıp sandalyesine oturdu.  Kitabın sayfalarını açarken “Nerde kalmıştık Nurhan?” dedi. Nurhan tam bir şey söyleyecekmiş gibi oldu ama vazgeçti.

Kapı çaldı. Nurhan irkildi. Gövdesine çektiği bacaklarının üstüne düşen çenesini dış kapıya giden koridora doğru çevirdi. Kapı bir kere daha çaldı. Nurhan’ın titremesi arttı. Gerilmiş yüzü pörsüdü, benzine yürüyen kan geri çekildi ve bir titremeye bıraktı kendini. Fincanın çatlak yerine yapıştırdığı parmağını kaldırınca hatırlamak kapısı unutmanın sessizliğine kapandı. Her şey olağan ritmine kavuştu. Mutfak yine kendi mutfağına dönüştü.  Dertop olmuş gövdesini çözdü. Yemekleri ısıtmak için ocağın altını bir daha yaktı. Kapı diğerlerinden daha yüksek bir sabırsızlıkla çaldı. Sokağı aydınlatan ışık titredi.

Hatırlamanın diğer ucunda, en acı noktasında Nurhan şimdi.

“Korkuyorum Kerim Bey” dedi.

AVNİ KILIÇGEDİK

The post Korku first appeared on İnce Tezat.

]]>
https://www.incetezat.com/oyku/korku/feed/ 0
Yakarış https://www.incetezat.com/siir/yakaris/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=yakaris https://www.incetezat.com/siir/yakaris/#respond Sun, 25 Oct 2020 09:57:02 +0000 https://www.incetezat.com/?p=5189 Ruhun dili,Olsa da olmasa da…Düş yükü bu,Taşınsa da taşınmasa da…Gerçeğin gücüHaykıra haykıra bağırsa!Bağırmasa da olur,Dilsiz dudaksız yalvarsa… Nalan BİLEN

The post Yakarış first appeared on İnce Tezat.

]]>

Ruhun dili,
Olsa da olmasa da…
Düş yükü bu,
Taşınsa da taşınmasa da…
Gerçeğin gücü
Haykıra haykıra bağırsa!
Bağırmasa da olur,
Dilsiz dudaksız yalvarsa…

Nalan BİLEN

The post Yakarış first appeared on İnce Tezat.

]]>
https://www.incetezat.com/siir/yakaris/feed/ 0
Cam https://www.incetezat.com/siir/cam/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=cam https://www.incetezat.com/siir/cam/#respond Thu, 22 Oct 2020 09:00:40 +0000 https://www.incetezat.com/?p=5185 Bir çiviyimDurduğu yerde paslanmışKabul etmemiş duvarlarNemli toprakta kalakalmış Bir sedirimTaş duvar önünde yaşlanmışDemir bacaklarım yetimGelen geçeni sırtlamış Bir kemiğimÇürük deriyle kaplanmışTopraktan kaçan dirimYakalanmayacak gibi yaşamış Hayatı sızdıran kesiğimSırtım kırık cama yaslanmışAdım adım kendimi izledimBedenim ruhumu geç tanımış Sezgi KARACA

The post Cam first appeared on İnce Tezat.

]]>

Bir çiviyim
Durduğu yerde paslanmış
Kabul etmemiş duvarlar
Nemli toprakta kalakalmış

Bir sedirim
Taş duvar önünde yaşlanmış
Demir bacaklarım yetim
Gelen geçeni sırtlamış

Bir kemiğim
Çürük deriyle kaplanmış
Topraktan kaçan dirim
Yakalanmayacak gibi yaşamış

Hayatı sızdıran kesiğim
Sırtım kırık cama yaslanmış
Adım adım kendimi izledim
Bedenim ruhumu geç tanımış

Sezgi KARACA

The post Cam first appeared on İnce Tezat.

]]>
https://www.incetezat.com/siir/cam/feed/ 0
Söyleyemedim https://www.incetezat.com/siir/soyleyemedim/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=soyleyemedim https://www.incetezat.com/siir/soyleyemedim/#respond Wed, 21 Oct 2020 09:00:00 +0000 https://www.incetezat.com/?p=5181 Söylerim sandım bir kez daha,Söyleyemedim.Konar sandım yanağımdan süzülen damlalar,Kalbine konduramadım.Uçardı eskiden yüreğimden taşanlar,Eksik kaldı dizelerim. Özlemek garipti, biz özlemekten de gariptik.Söylemek kolay sanılırdı, söylemekten de acizdik.Bölük pörçük bir aşkı zaten bizimkisi.Onu bile kaybettik. Kızardık, dövüşürdük.Gülmesek de sevgimizi bölüşürdük.Kırıp döksek de yine de bir ömürdük.Şimdi bizden eskiye döndük. Biliyorum eskidendi her şey, biz eskiden de eskilere...

The post Söyleyemedim first appeared on İnce Tezat.

]]>

Söylerim sandım bir kez daha,
Söyleyemedim.
Konar sandım yanağımdan süzülen damlalar,
Kalbine konduramadım.
Uçardı eskiden yüreğimden taşanlar,
Eksik kaldı dizelerim.

Özlemek garipti, biz özlemekten de gariptik.
Söylemek kolay sanılırdı, söylemekten de acizdik.
Bölük pörçük bir aşkı zaten bizimkisi.
Onu bile kaybettik.

Kızardık, dövüşürdük.
Gülmesek de sevgimizi bölüşürdük.
Kırıp döksek de yine de bir ömürdük.
Şimdi bizden eskiye döndük.

Biliyorum eskidendi her şey, biz eskiden de eskilere eksildik.
Yarınım sensin deyip, herkes gibi bizde yarınları bilemedik.
Biliyorum çok denedik.
Sevgimiz bitmez sandık, çoktan bitmiş göremedik.

Söylerim sandım bir kez daha, söyleyemedim.
Unuturum sandım seni, kendi kumarıma bile yenildim.
Hâla değil, ben hep seni sevdim.
Bunca bizsiz geçen zaman sonra bile, karşına çıkıp söyleyemedim.

The post Söyleyemedim first appeared on İnce Tezat.

]]>
https://www.incetezat.com/siir/soyleyemedim/feed/ 0
Sevgisiz https://www.incetezat.com/siir/sevgisiz/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=sevgisiz https://www.incetezat.com/siir/sevgisiz/#respond Tue, 20 Oct 2020 09:00:00 +0000 https://www.incetezat.com/?p=5178 Okyanus mavisinde Yazın heybesi belirdiğinde Herkes beni sever sandım. Oysaki benim, Gözlerimden akan yaşları Kimse görmez olmuş. Hani ben mavi gözlerim ile Bakıp dalıyorum ya dünyaya İşte o dünyada yaşayanlar var ya? Onlar beni sevmez olmuş. Ümit BADEM

The post Sevgisiz first appeared on İnce Tezat.

]]>

Okyanus mavisinde

Yazın heybesi belirdiğinde

Herkes beni sever sandım.

Oysaki benim,

Gözlerimden akan yaşları

Kimse görmez olmuş.

Hani ben mavi gözlerim ile

Bakıp dalıyorum ya dünyaya

İşte o dünyada yaşayanlar var ya?

Onlar beni sevmez olmuş.

Ümit BADEM

The post Sevgisiz first appeared on İnce Tezat.

]]>
https://www.incetezat.com/siir/sevgisiz/feed/ 0
Tarihin İlk Sevgili Tribi https://www.incetezat.com/oyku/tarihin-ilk-sevgili-tribi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=tarihin-ilk-sevgili-tribi https://www.incetezat.com/oyku/tarihin-ilk-sevgili-tribi/#respond Mon, 19 Oct 2020 09:01:13 +0000 https://www.incetezat.com/?p=5175 Andar, yalın ayak, başı kabak, alnında ter damlaları, Rahip Pada’nın evine doğru koşuyordu. “Buldum! Buldum! Ben buldum!” Hakkı da vardı tabii böbürlenmekte. İnsanlık tarihinde çığır açacak tekerleğin icadını kutlamasından daha doğal, gurur verici ne olabilirdi ki! Yalnız, yanından rüzgar gibi geçp gittiği sevgilisi Melki’yi görseydi iyi olurdu. Melki, elinde bir tabak üzüm, kerpiç evin duvarına...

The post Tarihin İlk Sevgili Tribi first appeared on İnce Tezat.

]]>

Andar, yalın ayak, başı kabak, alnında ter damlaları, Rahip Pada’nın evine doğru koşuyordu. “Buldum! Buldum! Ben buldum!” Hakkı da vardı tabii böbürlenmekte. İnsanlık tarihinde çığır açacak tekerleğin icadını kutlamasından daha doğal, gurur verici ne olabilirdi ki! Yalnız, yanından rüzgar gibi geçp gittiği sevgilisi Melki’yi görseydi iyi olurdu.

Melki, elinde bir tabak üzüm, kerpiç evin duvarına yaslanıp Andar’ı beklemeye koyulmuştu. Sinirinden, üzümün çöplerini bile ayıklamadan birer ikişer ağzına atıyordu. Otuz iki dişi birden görünen Andar yarım saat sonra karşıki köşede belirdi.

“Sevgilim hoş geldin! Ne zaman geldin? Çok beklemedin değil mi? Ben de Rahip Pada’nın yanından geliyorum. Bak! Sana bir sürprizim var. Gel içeri şöyle. Gözlerine inanamaycaksın. Tekerleği icat ettim! Tekerleği icat ettim inanabiliyor musun!” Andar mutluluktan havalara zıplıyordu ama Melki’de durumlar aynı değildi.

“Sana yeni topladığım üzümlerden getirmiştim. Koşarak yanımdan geçtin ve beni görmedin bile. Saatlerdir burada seni bekliyorum. Üzüm falan da kalmadı al işte boş tabak sana” diyerek tabağı Andar’ın eline tutuşturup kollarını göğsünün önünde kavuşturdu ve Andar’a arkadasını döndü.

“Üzüm mü getirmiştin bana. Benim tatlı sevgilim! Ne kadar da düşüncelisin! Seni görmedim,bağışla beni. Heyacandan Rahip Pada’nın evine kadar nasıl koştum ben bile bilmiyorum uçtum sanki. Hadi kızma bana, gelsene içeriye. Yeni icadımın son halini görmelisin.” diyerek tatlı sevgilisini yatıştırmaya, heyecanına ortak etmeye çalıştıysa da başarılı olamamıştı. Melki kaşlarını çatmış dudaklarını sarkıtmış Andar’ın heyecanını zerre kadar hissetmiyordu.

“Sen artık beni sevmiyorsun!” derken sandeletinin ucuyla toprağı eşeliyordu.

“Olur mu öyle şey sevgilim!”

“Bütün vaktini bu aptal şeye harcadın.”

“Sevgilim, tekerlek bütün işlerimizi kolaylaştıracak. Artık topladığın üzümleri taa bahçelerden eve sırtında taşımak zorunda değilsin. Sana en güzelinden bir de araba yapacağım ve onu öküzlere çektireceğim. Bir düşünsene! Tarla sürmek, ürün taşımak artık çok kolay olacak. Ticaret bile yapabileceğiz uzak diyarlara!”

“Ticaret yapmaya başlarsan artık senin yüzünü bile göremem. Gidersin ve günlerce geri gelmezsin. Gün nedir biliyorum çünkü takvim diye bir şey keşfedildi. Katu, karısı Dumara için icat etmiş. Neden biliyor musun? Beraber geçirdikleri zamanı hesaplayabilmek için! Ya sen ne yaptın? Sen icadını benden önce koşa koşa gidip Rahip Pada’ya anlattın. Ra! Tanrım! Bunu hak etmek için ne yaptım!”

“Ey Ra! Duy sesimi! Bu icadımı olgun incirime atfediyorum! O benim yaşam sevincim, birtanem!”

“Tanrılar seni duyamaz Andar! Çünkü beni bir gün bile Büyük Ziggurat’a götürmedin, törenlere katılamadım. Dicle Nehri’ni bir kez bile görmedim. Evden bağa bağdan eve!” diye bağırarak bir hışımla evden içeri girdiği gibi kağıt ve deriden yapılmış tomar tekerleği paramparça etti.

Andar “Canım sevgilim ne yapıyorsun! Dur lütfen! O bizim geleceğimiz! İnsanlığın geleceği!” dese de sözünü dinletemedi. Tarih, tekerleğin icadının yıllar sonraya ertelenmesiyle yeniden yazılırken ilk sevgili tribi de hiyerogriflerdeki yerini almıştı…

The post Tarihin İlk Sevgili Tribi first appeared on İnce Tezat.

]]>
https://www.incetezat.com/oyku/tarihin-ilk-sevgili-tribi/feed/ 0
Bir Pazar Akşamı Gelsem https://www.incetezat.com/siir/bir-pazar-aksami-gelsem/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=bir-pazar-aksami-gelsem https://www.incetezat.com/siir/bir-pazar-aksami-gelsem/#respond Sun, 18 Oct 2020 09:44:33 +0000 https://www.incetezat.com/?p=5172 Bir Pazar akşamı gelsem meselaGüneş hicap duyarken batışındanYüzüne vururken kızıl ışık huzmeleriBirlikte diktiğimiz eriğin dalları arasındanKucağında okşadığın kedi yavrusu uyurken Bir Pazar akşamı gelsem,Elimde bir şişe yaş üzüm rakısıylaMeze falan da istemez, sohbetin yanındaYa da hiç konuşmasakAnlasam, bir iç çekişinle tüm olanı biteni.Denizden gelen meltem yırtsa ağır sessizliğiYosun kokusu karışsa anasona…Bakışlarını kaçırsan da nafile,El verir...

The post Bir Pazar Akşamı Gelsem first appeared on İnce Tezat.

]]>

Bir Pazar akşamı gelsem mesela
Güneş hicap duyarken batışından
Yüzüne vururken kızıl ışık huzmeleri
Birlikte diktiğimiz eriğin dalları arasından
Kucağında okşadığın kedi yavrusu uyurken

Bir Pazar akşamı gelsem,
Elimde bir şişe yaş üzüm rakısıyla
Meze falan da istemez, sohbetin yanında
Ya da hiç konuşmasak
Anlasam, bir iç çekişinle tüm olanı biteni.
Denizden gelen meltem yırtsa ağır sessizliği
Yosun kokusu karışsa anasona…
Bakışlarını kaçırsan da nafile,
El verir nefesinin ritmi
Anlasan, nereye koyacağımı bilemediğim gözlerimden
Anlasan keşkelerimi
Anlasan, her gidişimin sana dönüşlerimin başlangıcı olduğunu
Artık gelmiş olsa geçmişi unutma vakti…

Bir lahza yakaladığım bakışın,
‘Kal’ dese, ‘gitme’ dese, senden habersiz
Dediğine o an kızgın gözlerin
Kalsam, bir ömür sürse o an
Rakı hiç eksilmese bardağımdan,
Kızıl ışık hiç gitmese yüzünden,

Kedi hiç uyanmasa kucağında.

Gel desen, gelsem,
Kal desen, kalsam,
Öl desen, ölsem,
Sen hiç bilmesen…

Gülşah Eren

The post Bir Pazar Akşamı Gelsem first appeared on İnce Tezat.

]]>
https://www.incetezat.com/siir/bir-pazar-aksami-gelsem/feed/ 0