Benelüks turu ile Paris’ e gelmiştik. Ancak Versay Sarayı ekstra turlar kapsamında yer aldığı ve merkeze epey bir uzak olduğu gerekçesi ile kabul görmemişti. Biz çok ama çok kararlıydık. Bir saat kadar süren tren yolculuğu sonrasında Versailles durağında indik. 15 dakikalık bir yürüyüş sonrası saraya ulaşmıştık. İlk andan itibaren büyülü görsel şölen insanı öyle bir esir ediyordu ki. Gözbebeklerim büyümüş ağzım açık kalmıştı.
Gitmeyi düşünenler için öncelikle genel bilgilendirmeleri vermek isterim: Saray Pazartesi günleri kapalı ve Paris Pass Kartı (bizdeki Müze Kartı gibi) sahibi iseniz kuyruk beklemeden girebilmektesiniz. Sarayın çevresinde birçok restoran bulunmaktadır. Ancak bu restoranlarda yemek ücretleri aşırı pahalıdır. Saray etrafında bulunan parklarda ve bahçelerde küçük piknik yapmak hem keyifli hem de hesaplıdır. Son olarak da Sarayı gezmek tüm gününüzü alacağından, sabah erkenden gidin derim.
Genelde, ilk olarak Sarayın içi, daha sonra Sarayın Bahçeleri ziyaret edilir ve en son Marie Antoinette mülkü ziyaret edilmektedir. Ancak siz gezinize ters yönde başlarsanız kalabalıktan az da olsa kurtulabilirsiniz.
Saray 8. Louis tarafından 1624 yılında bir av köşkü olarak inşa edilmiş. 1669 yılında 14. Louis genişletilerek kullanılmıştır. Sarayda yer alan oda sayısının 350 olduğu söylenmektedir. Birçoğu ziyaretçilere kapalıdır. Ziyaret edilebilenler bu kadar muhteşem iken diğerleri nasıldır diye düşünmeden edemiyor insan.
Royal Chapelle (Kraliyet Şapeli) mermer mahkemesi olarak biliniyor. Sağlı sollu uzun görkemli mermer sütunlar üst ve alt kısımları işlenmiş. Büyük kubbeli tavanın tamamında resim tasvirleri var. Kenarlıklar olduğu gibi altın ile kaplı. Yukarı kaldırdığınız başınızı uzun bir süre indiremeyeceğinizi bilin, müthiş bir görsel şölen.
İmparatorluk Yatak Odasına geldiğinizde kırmızı borda renkli ipekle kaplanmış duvarlar, kristalin en büyük ve işlenmiş olanlarının kullanıldığı büyük bir avize, yine aynı görkemde yatağın her iki kenarında duran şamdanlar… Yatağın başı tamamen altın kaplama.
Aynalar Salonu adında anlaşılacağı gibi aynen. Tavanlar sarayın tamamında olduğu gibi resmedilmiş durumda. Salonun her tarafında biçimlendirilmiş aynaların görüntüsü oldukça masalsı. Aynaların içinden her an periler çıkacakmış gibi hissediyorsunuz.
Hercules Salonunu diğer salonlardan ayıran tavanlarda yer alan fresk resimleri. Bu salonda yer alan heykellerde oldukça gösterişli. Burada da hem duvarlarda hem de eşyalarda bol miktarda altın kaplama var.
Saray içerisinde gezmeye devam ederken birbirinden güzel odaları görebilirsiniz. Hepsinde tavanların tamamı resmedilmiş, duvarlar çok değerli tablolar ile bezenmiş. Eşyaların tamamı altın kaplama yada kristal. Durup bir an gözlerinizi kapatın. Düşünün birbirinden şık beyler, birbirinden şık güzel hanımlar bu salonlarda dans ediyor. Saray bahçesine çıkana dek bu büyü içerisinde kalıyorsunuz adeta.
Bahçeden geçerek epey bir yürüdükten sonra Marie Antoinette mülküne ulaşabilirsiniz. Saraydaki ihtişam burada da var. Kraliçe Antoinette’in yaşam tarzı ve zevkleri burada daha bir ön plana çıkmaktadır. Sarayın tamamında olmayan tuvalet sadece bu mülk içerisinde yer almaktadır. Versay Sarayı’nı gezdiren rehberler koca sarayda hiç tuvalet olmadığını, saray halkının tuvalet ihtiyacını perdelerin arkasında giderdikten sonra bir kumaş parçasına sararak sarayın bahçesine attığını anlatırlar. Hatta derler ki, topuklu ayakkabı da bu kumaş parçalarına basmadan bahçede gezinebilmek için icat edilmiştir. İşte parfümün bu kadar etkin olmasında Versay sarayının etrafındaki kötü kokunun bastırılmasının yattığı da söylenmektedir.
Anlatılmaz yaşanır derler ya, gidin ve de yakından görün derim.
Serpil Can
Anlatılmaz yaşanır derler ama sen öyle güzel anlatmışsın ki yaşadıklarını , senle beraber gitmiş kadar oldum çok güzel bir gezi yazısı tebrik ederim canım 💌
Bu güzel yazıyı okuduktan sonra, gitmemek çok yanlış olur diye düşünüyorum. Kalemine sağlık canım