Gezi Yazıları | İnce Tezat https://www.incetezat.com Mon, 24 Aug 2020 18:52:28 +0000 tr hourly 1 https://www.incetezat.com/wp-content/uploads/2018/09/thumbnail_favicon.png Gezi Yazıları | İnce Tezat https://www.incetezat.com 32 32 Sığacık-Gezi Yazısı https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/sigacik-gezi-yazisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=sigacik-gezi-yazisi https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/sigacik-gezi-yazisi/#respond Sun, 23 Aug 2020 09:00:00 +0000 https://www.incetezat.com/?p=4974 Sığacık kelimesini ilk kez duyduğumda zihnimde canlanan sadece tozlu bir boşluktu. Hiç gitmediğim, gideni duymadığım, varlığından bile haberimin olmadığı, ıssız, dağ bayır bir yer canlanmıştı gözümde. Hey gidi cehalet! Öncesinde de tatille ilgili bir takım perdeler zaten mevcuttu gözümde. Yol çok mu uzun, yolculuk çok mu yorucu geçer? Pandemi vakti evde mi kalsak, riske atmaya...

The post Sığacık-Gezi Yazısı first appeared on İnce Tezat.]]>

Sığacık kelimesini ilk kez duyduğumda zihnimde canlanan sadece tozlu bir boşluktu. Hiç gitmediğim, gideni duymadığım, varlığından bile haberimin olmadığı, ıssız, dağ bayır bir yer canlanmıştı gözümde. Hey gidi cehalet! Öncesinde de tatille ilgili bir takım perdeler zaten mevcuttu gözümde. Yol çok mu uzun, yolculuk çok mu yorucu geçer? Pandemi vakti evde mi kalsak, riske atmaya ne gerek var şimdi evde geçen bu kadar aydan sonra?

İzmir çevresinde başka nereleri vardı gidilebilecek? Bu kısım da perdenin arkadasındaydı benim için çünkü İzmir’e en son on sene önce falan gitmiş olabilirim. Dağlarında çiçekler açan, sırmalar saçan altın güneşe sahip İzmir, her daim kalbimizdedir, orası net! İzmirli birkaç arkadaşı arayıp nasıl bir tatil istediğimizi anlattım. Boşluklarımı doldurmalarımı rica ettim.Hepsinin görüşü birbirinden farklıydı tabi ki… Ortak noktaları Sığacık, Seferihisar’ın aşırı sakin olduğuydu, Cittaslowmuş sonradan öğrendim… Nihayetinde tatil arkadaşımla ortak karar Sığacık seçildi. Butik otelde yer ayırtıldı ve yola çıktık…

Kendi adıma yazayım. Mikrop kapmaktan korksam da son dört ayımı laptopum önümde,yemek masamın etrafında, bir sandalyeden diğerine gibi kısıtlı hareket kabiliyetiyle geçirdiğim için tatile çok ihitiyacım vardı. Daha doğrusu varmış.Tatile çıkmadan buna ayamasam da Sığacık’a vardığımda bunun çok iyi bir karar olduğuna kanaat getirip sis perdelerini dibine kadar açtım ve kendimi tatilin tatlı kollarına bıraktım.

Ilk gün, otele varır varmaz valizleri odaya atıp Akarca tarafında bir plaja gittik. Dalgalı ama temiz, anlattıkları kadar da serin olmayan sulara atladım; ki ben soğuk sudan hiç hoşlanmam; uyukladım, uyandım. Amele yanıklarıma baktım,geçer dedim bu da geçer.

Akşam az bir atıştırmalıktan sonra otele yüyüme mesafesi bir mekanda toniğimin içindeki cinimi yudumlarken yol yorgunluğu ufaktan ufaktan vurmaya başlamıştı. Git diyordu bana, artık git yat! Gözünden uyku akıyor! Peki dedim. Tontiş minnoş sakin otelimize geri döndük ve her zamanki gibi kandırıldığımı anlayıp uykusuzluğuma çare aramaya başladım. Sonunda kendisini yendim. Zzzzzz.

Kanuni’nin Rodos seferi için yaptırdığı kalenin surları içinde köklenmiş şirin bir tatil beldesi Sığacık. Butik oteller, çarşı, surların içinde uzanıp gidiyor (Sur severiz çünkü Samatyalıyım). Küçük küçük tek katlı (en fazla iki), restore edilmiş beyaz binaların kapıları, panjurları enerjik renklerle boyanmış. Duvarlarda grafitiler ya da tepeden sarkan bisikletler ya da pembe, mor çiçeklerle bezenmiş. Daracık sokaklar arnavut kaldırımı taşlarla süslü. Hatırladıkça gözlerimin kenarlarından kalpler fışkırıyor.

Ertesi sabah aşık olduğum kahvaltıyla tanıştım. Nasıl temizlenip pişirildiğini anlayamadığım ısırganlı ve pazılı puf böreğini tekrar yeme hayali ile günleri kapattım. Sonrasındaysa kağıt helva, ceviz ve bal kaymaktan yapılmış tatlıya da aşık olmaz mıyım! Zengin kahvaltı genel olarak çok lezzetliydi ama bu iki tat birincilikte kapışır (şahsi görüşüm).

Sıra geldi Akkum taraflarındaki plaja, yine muhteşem bir deniz, kum; poz vermeyi beceremediğim anlamsız fotoğraflarım… Sosyal medyada anlamsızlığımın üzerini örtmek için, altlarına bir takım açıklamalar yazdığım doğrudur.

Akşamına çarşıda gezip hediyelik eşya bakmak; kokuların, tatların yanına meta anı da katmak boynumun borcuydu. Ilk sırada olmazsa olmaz buzdolabı magneti geliyordu. Gittiğim yerlerden magnet almazsam gezginler huzurunda oraya hiç gitmemiş mi sayılıyorum nedir… Bilemiyorum artık… Satın almamam mümkün değil, mutsuz olurum resmen… Bu arada malum, kedilerle yaşadığım için magnetler evde yaşam mücadelesi veriyor. Doğal seçilim sayesinde hala buzdolabımın üzerinde yenilere yer var. O kadarına da takılmıyorum artık…Magnetim ve birkaç duvar süsü, zeytinyağımı da yüklendim. Miss…

Magnetsiz bir tatil düşünemediğim gibi, Ege’de mezesiz rakısız bir akşam da düşünemem… Bu planımızı da vücuda getirdikten sonra, yeniden uykusuzluk ve kapanış…

Bir sonraki gün Ekmeksiz Tabiat Parkı’na gittik. Burası sadece ekmeksiz değil, susuz, tuvaletsiz, yemeksiz içmeksiz…. Neden? Çünkü kaçak binalar nedeniyle kullanıma kapatılmış. Benim gibi güneşin altında kalamayacaklar için eğimli arazide ağaçların altı gölgelik ve esintili. Sandalyeye oturmacalı, bol karıncalı, doğayla içiçe çok da konforlu olmayan bir deneyim. Ama iyi ki gitmişim. Pırıl pırıl muhteşem bir denizi olan bu koyu dünya gözüyle görmüş oldum. Dileğim çevre dostu bir tesisle koyun hizmete sunulmasıdır sayın yetkililer!

Bir sonraki durağımız Teos Antik Kenti. MÖ 1000’lerden kalma; limanlı tiyatrolu, şair ve filozof ruhlu, Akropolisli kalıntılar… Otlamaya gelen keçiler ve çan sesleri eşliğinde gezimizi tamamladık. Ören yerinin girişinde gördüğümüz market, döndüğümüzde ya kapalıydı ya da serap görmüştük. Bilemiyorum…

Hayatımda yediğim en güzel gözlemeyi Sığacık sokaklarında yemiş, bitmesini hiç istemediğim nar suyunu burada içmiş olabilirim. Kabak çiçeği ve patlıcan dolması; otlu, peynirli börek ve keçi sütlü dondurma da güzel anılarım arasında yerlerini aldı. Listemde bir de atlayamayacağım sardalya vardı. Denizden babam çıksa yer miyim? Yerim sanki.

Şurada da soğuk bir bira içelim dediğimiz mekanda saniyeler içerisinde üç beş yerimizden bizi ısıran sivrisinek ve sinekleri esefle anarken, antik kentte taşların arasında rahatsızlık verdiğimiz kertenkeleden özür diler, sevgilerimi sunarım. Korkmasam önümüzden geçen kirpiyi de severdim… Belki bir sonraki gelişimde…

Dilek GÜLCÜ

The post Sığacık-Gezi Yazısı first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/sigacik-gezi-yazisi/feed/ 0
Yunanistan Gezi Yazısı https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/yunanistan-gezi-yazisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=yunanistan-gezi-yazisi https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/yunanistan-gezi-yazisi/#comments Mon, 20 Apr 2020 09:00:21 +0000 https://www.incetezat.com/?p=4438 Geçen yaz tatilini geçirmek için tercihimizi Yunan adalarından (Mykonos, Santorini, ve Rodos) yana kullandık. Sevgili ülkemizden biraz uzaklaşıp farklı kültürlerin bir arada nasıl yaşadıklarını gözlemlemek istedik. Yunan adalarında gördüğüm vatandaşlarımızın yüzde 90’ı hoşgörüyü hâlâ muhafaza eden Türkler. Ülke demokratik ve ekonomik duruma rağmen hemen herkes orta sınıf olduğu için herkese muamele aynı. Şimdi de adalara...

The post Yunanistan Gezi Yazısı first appeared on İnce Tezat.]]>
Rodos
Rodos

Geçen yaz tatilini geçirmek için tercihimizi Yunan adalarından (Mykonos, Santorini, ve Rodos) yana kullandık.

Sevgili ülkemizden biraz uzaklaşıp farklı kültürlerin bir arada nasıl yaşadıklarını gözlemlemek istedik.

Yunan adalarında gördüğüm vatandaşlarımızın yüzde 90’ı hoşgörüyü hâlâ muhafaza eden Türkler. Ülke demokratik ve ekonomik duruma rağmen hemen herkes orta sınıf olduğu için herkese muamele aynı.

Şimdi de adalara bir bakalım mı?

Mykonos, en çok turist çeken adalardan birisi. En pahalı ve en lüks ada olarak da biliniyor. Bembeyaz evleri tam bir görsel şölen sunuyor. Mykonos ve Santorini’de bazı tavernalarda (restoran) sipariş verip yemeğin gelmesini beklemek ve yemek yemek için yaklaşık 1 saatinizi ayırmanız gerekebiliyor. “Siga siga=yavaş yavaş” anlamına gelen kavramları var ama beklerken bile bir ‘cüzdan’ olarak değil, bir insan ve bazen potansiyel bir arkadaş olarak görülüyorsunuz. Adaların ruhuyla uyumlu müzik var bazı tavernalarda. Buzuki var, mandolinin ezgileri var. Sadece gençlere değil, farklı nesillere hitap ediyor. Tabii ki buralarda alım gücümüzün sınırlı kaldığı yerler oluyor. Ama Rodos’ta daha çok bizlere hitap eden fiyat algısı var.

Santorini
Santorini

Volkanik cennet Santori’nin meşhur beyaz-mavi evleri görülmeye değer. Ve hala buranın aktif bir yanardağ olmasının ortaya çıkardığı bazı coğrafi bilgiler de edinilmeye ve dinlenilmeye değer. Adanın merkezi Fira. Limandan Fira’ya çıkmak için teleferiği tercih etmeyebilirsiniz. O zaman da katırlar eşliğinde yaklaşık 600 basamak tırmanmanız gerekiyor. Ve sonunda muhteşem bir panaromik manzaraya ulaşıyorsunuz. Mavinin her tonunu barındıran ve aynı zamanda kıyısında siyah kumu bulunan denize girmekte ayrıca güzeldi.

Rodos, Yunan Adaları turunun en önemli ayağı. Ege kültürünü ve medeniyetlerini izleyeceğiniz şövalyeler adası. Biz Rodos’a doyamadık. Ada tarih kokuyor. Antik Yunan, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinden kalma çok önemli çokça tarihi eserleri ve müzeleri barındırıyor. Bu yüzden tarih kokan sokakları bilhassa görülmeye değer. Rodos’un zengin tarihi ve hiç bozulmamış olup, hâlâ ortaçağ havasını yansıtan eski şehir bölümü var. Rodos Kalesi’nin de içinde olduğu eski şehir şahsiyetini kaybetmemiş.

Yunan adalarına neden gidin biliyor musunuz? Doğayı koruyorlar. Çirkin yapılaşma bulunmuyor denebilir. Hijyene önem veriyorlar, insanlar sıcak ve cana yakın, hizmet kalitesi yüksek ve yemekler güzel. İnsanları birbirinden ayıran köprüler sanki yıkılıyor Yunan adalarında. Farklı ekonomik güç, yaş ve kültürlerden gelen insanlar kaynaşıyor.

Belki de bu yüzden seviyoruz Yunan adalarını. Özlediğimiz geçmişimizi ve kaybettiğimiz değerleri orada buluyoruz. Ve hayalimizdeki cennet gibi bir ortamı da.

Sevgiyle.

Aybike AKGÜN

The post Yunanistan Gezi Yazısı first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/yunanistan-gezi-yazisi/feed/ 1
Moskova Gezi Yazısı https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/moskova-gezi-yazisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=moskova-gezi-yazisi https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/moskova-gezi-yazisi/#comments Tue, 10 Mar 2020 09:06:27 +0000 https://www.incetezat.com/?p=4256 Şehrin hava durumunun bu şehirde yaşayanların hücrelerine kadar işlediğini düşünüyorum. Zira buz gibi havayı insanların davranışlarında da gözlemek mümkün. Alışveriş yerlerine gittiğinizde insanların suratlarının asık olduğunu gördüğünüzde şaşırmayın. Zira ben sizin yerinize de şaşırdım. Kızları çok güzel ve erkekleri çok yakışıklı olan bu düzenli şehrin adı Moskova. Rusya’nın başkenti kendisi. Matruşka bebekleri ile çok sevimli...

The post Moskova Gezi Yazısı first appeared on İnce Tezat.]]>

Şehrin hava durumunun bu şehirde yaşayanların hücrelerine kadar işlediğini düşünüyorum. Zira buz gibi havayı insanların davranışlarında da gözlemek mümkün. Alışveriş yerlerine gittiğinizde insanların suratlarının asık olduğunu gördüğünüzde şaşırmayın. Zira ben sizin yerinize de şaşırdım. Kızları çok güzel ve erkekleri çok yakışıklı olan bu düzenli şehrin adı Moskova. Rusya’nın başkenti kendisi. Matruşka bebekleri ile çok sevimli olmakla beraber dünyanın en eski ve büyük metrosuna da sahip. Nizamı güzel olan bu şehri sevmeme rağmen içimde bir gurbetçi havası da olmadı değil. Sadece dört gün gezme amaçlı gittiğim bu şehirde çok sevdiğim arkadaşlarımla eğlenmeme rağmen kendimi yad ellerde hissetmemin sebebi neydi? Bir örnek vereyim; bizim büyük marketlerimiz de bile kasada oturan kasiyer kızlar hoş geldiniz deyip bir tebessüm bırakırken bu çok güzel kızların suratı asık ve ürünleri okuttuktan sonra sanki kafana atarcasına yan bölmeye koyması.

Şehirde bir çok şey çok güzel. Masal şehri gibi. Hele o Katedral yok mu? İnsan sanki bir çizgi filimin içerisinde gibi hissediyor kendini. Sebepsiz çok mutlu oluyor. Sokak şarkıcıları şarkılarını söylerken çok mutlu. Ülkedeki disiplin, nizam ve kuralların güzel işleyişi hissettiriyor kendini. Ancak Türkiye ile kıyaslandığında hizmet anlayışları çok kötü. Bizdeki restoranlar da hizmetin geciktiğini söyleyenler bir de Moskova da yemek yesin diyorum. Ülkemize dönünce şükür edeceklerdir.

Kaliteli, nezih bir restoran da arkadaşlarımızla yemek yemeğe gittiğimiz bir akşam ve dört gün boyunca her akşam farkettiğimiz bir durum oldu. Masaya önce salata geliyor. Siz o salatayı bitirip iyice hazmettikten ve içeceklerinizi bitirdikten sonra bir saat kadar önce sipariş verdiğiniz ana yemek teşrif ediyor. Rusların nasıl böyle zayıf olduklarını şimdi daha iyi anlıyorum. Çünkü doyma yirmi dakika da gerçekleşiyor. Moskova’nın ilginç bir tarafı da bu hizmetten dolayı hiç kimsenin çıkıp da şikayetçi olmaması. Herkes halinden çok memnun. Türkler hariç.

Masal dünyası olan bu şehri buz gibi havasına rağmen gezdikçe gezmek istiyorsunuz. Ayrı bir havası var. Hem insana kendini iyi hissettiriyor hem de yabancı ellerde olduğunu hatırlatıyor. Mezarlıkları bizim piknik yerlerimizden daha temiz ve daha görkemli. Zira çiçekler içerisinde özenle resimlenmiş otantik çerçevelerin önünde çektirdiğim o mutluluk pozunun ardından rehberden o çerçevelerin içinde ölülerin külleri olduğunu duyunca şaşkınlığımı gizleyemedim doğrusu. Ölmüş olan kişilerin mezarlarının başında heykellerinin de yaptığı işle resmedilmesi şaşkınlığımı bir kez daha artırdı. Örneğin; yaşamında kemancı olan bir kişinin mezarı başında da kendisinin keman çalarken heykeli olması insanlarına verdiği değeri bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Tüm güzelliklerine rağmen memleketim demekten kendinizi alıkoyamadığınız bu şehri mutlaka gezin derim. Dönüş uçağına bindiğinizde iyi ki gitmişim iyi ki görmüşüm deme zevkini kendinize yaşatın.

Aylin Kaya USTAMEHMETOĞLU

The post Moskova Gezi Yazısı first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/moskova-gezi-yazisi/feed/ 2
Marmara Adası-Gezi Yazısı https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/marmara-adasi-gezi-yazisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=marmara-adasi-gezi-yazisi https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/marmara-adasi-gezi-yazisi/#comments Wed, 04 Sep 2019 10:10:28 +0000 https://www.incetezat.com/?p=3400 Sıcaklarla aram pek iyi değildir, bu yaşıma geldim kıştan yazı özleyenleri hiç anlayamamışımdır. Denize girmeyi ve yüzmeyi çok sevsem de güneşin altında yatıp kavrulmak fikri hiç bana göre değildir. Böyle olunca da birkaç gün yüzebilmek uğruna yüzlerce kilometre yapmak fikri pek hoş gelmezdi. Geçen haftalarda bir dostum Marmara adasından övgüyle bahsedince  umutlandım ve gittim hemen,...

The post Marmara Adası-Gezi Yazısı first appeared on İnce Tezat.]]>
Marmara Adası

Sıcaklarla aram pek iyi değildir, bu yaşıma geldim kıştan yazı özleyenleri hiç anlayamamışımdır. Denize girmeyi ve yüzmeyi çok sevsem de güneşin altında yatıp kavrulmak fikri hiç bana göre değildir. Böyle olunca da birkaç gün yüzebilmek uğruna yüzlerce kilometre yapmak fikri pek hoş gelmezdi. Geçen haftalarda bir dostum Marmara adasından övgüyle bahsedince  umutlandım ve gittim hemen, iyi ki de gitmişim.

Marmara adası, Balıkesir’e bağlı Türkiye’nin Gökçeada’dan sonra ikinci büyük adası. Bostancıdan İDO ile yaptığınız bir yolculuk sonrası üç saatte gidebiliyorsunuz. (Yeni kapıdan da sefer var) Adada pek çok koy bulunuyor yüzmek için, denizi pırıl pırıl berrak ve sakin, tuzluluk oranı düşük olduğu için Ege ve Akdeniz’deki gibi gözlerinizi yanmıyor. Ben oralardan kıpkırmızı gözlerle dönerdim tatilden hem de çıkar çıkmaz yüzümü yıkamam rağmen.  Ada da pek çok tesis var şezlong ve şemsiye kiralayabiliyorsunuz.  Bayram sonrası gittiğim için fazla yoğunluk yoktu.  Deniz suyu sıcaklığı gayet iyi hiç serin değildi. Günün farklı saatlerinde berraklığından bir şey kaybetmiyor. Ben Aba plajından denize girdim ama Manastır plajını ve Çınarlı köyü plajını da çok methettiler zamanım olmadığı için bu yıl gidemedim ama gelecek yıl onları da görmek istiyorum. Bir de şifalı su plajı varmış cilt ve göz hastalıklarına iyi geldiği söyleniyor. Maalesef onu da döndükten sonra öğrendim. Ada mermeriyle ünlü, geçim kaynaklarından biri de mermer. Mermer nemi emdiği için Ada’nın nem oranı da düşük. İstanbullular için bu da önemli bir etken olabilir. Adayı tercih etmek için diye düşünüyorum.

Keyfinize bağlı isterseniz bir koya gidip her gün oradan denize girebilirsiniz ya da her gün farklı bir koyun keyfini çıkarabilirsiniz. Bu sizin adada kaç gün kalacağınıza da bağlı. Avşa adası ve Erdek 50 dakika uzaklıktaymış. Görmeyenler için oralara geçilebilir. Deniz otobüsünden indiğiniz merkezde küçük bir çarşısı, minik bir yat limanı var. Dolmuş ve taksilerle istediğiniz koya gidebilirsiniz.

Yani kısaca İstanbullular için çok yakınımızda küçük molalar verebileceğimiz bir yer bulmanın heyecanını ve şaşkınlığını yaşadım sizlerle de paylaşmak istedim naçizane.

Ben buraya en yakınımdaki huzurun adresi demek istiyorum izninizle, çünkü sakin huzurlu bir yer zeytin ağaçları, düşük nem oranı ve berrak deniziyle beni aldı götürdü bir yerlere ki tam da ihtiyacım olan.

Güzel ve keyifli nice tatillere diyelim mi? Sevgiyle kalın.

Arzu Ayman

The post Marmara Adası-Gezi Yazısı first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/marmara-adasi-gezi-yazisi/feed/ 2
Bir Gönül Yolculuğu Amasya https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/bir-gonul-yolculugu-amasya/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=bir-gonul-yolculugu-amasya https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/bir-gonul-yolculugu-amasya/#comments Thu, 15 Aug 2019 09:00:22 +0000 https://www.incetezat.com/?p=3287 Hani bazen dibe vurursunuz ve hiçbir şeyi gözünüz görmez ve kaçıp gitmek istersiniz ya, işte öyle zamanlardan biriydi benim için. Gitmeliydim ama nereye… Sonunda aylar önce okuduğum bir romanda, roman kahramanının ziyaretinden çok etkilendiğim Amasya geldi aklıma. Evet oraya… Hiç bilmediğim bir yer olmalıydı ve ben keşif ruhu yaşamalıydım karar verdiğim anda internetten otel aramaya...

The post Bir Gönül Yolculuğu Amasya first appeared on İnce Tezat.]]>
Hani bazen dibe vurursunuz ve hiçbir şeyi gözünüz görmez ve kaçıp gitmek istersiniz ya, işte öyle zamanlardan biriydi benim için. Gitmeliydim ama nereye…

Sonunda aylar önce okuduğum bir romanda, roman kahramanının ziyaretinden çok etkilendiğim Amasya geldi aklıma. Evet oraya…

Hiç bilmediğim bir yer olmalıydı ve ben keşif ruhu yaşamalıydım karar verdiğim anda internetten otel aramaya başladım ve Taşhan çıktı karşıma hemen rezervasyon yaptım, otobüs biletimi aldım ve küçük bir çanta hazırladım.

Savrulun ben geliyorum, gezgin ruhlu kovanın Amasya macerası başlıyor. Geceyi 2-3 saat uyku ile geçirmeme rağmen odama çantamı bırakıp kendimi sokaklara attım. Resepsiyondaki cici kızlar yolu tarif ettiler ve çoğu yerin yürüme mesafesi içinde olduğunu söylediler.

Anıttan aşağı yürüdüğünüzde hemen yalı boyuna geliyorsunuz ve Yeşilırmak boyunca sıralanmış yöre mimarisi ile yapılmış evler karşınıza çıkıyor. Her yer bayraklarla donatılmış ve evlerin aksi suya çıkmış çok güzel görünüyor. İlk görüşte vuruldum yani. Yürümeye devam ettikçe küçük ahşap köprülerle karşı kıyıya bağlanıyor ve ara sokaklara giriyorsunuz. Hediyelik eşya satan dükkanlar sıralanmışlar. Özellikle magnetlere bayıldım, çok özgün ve yaratıcı buldum. Bol bol aldım.

İlk köprüden girdiğinizde karşınıza sol tarafta şehzadeler köşkü çıkıyor ki müze olduğu için ziyaret edebiliyorsunuz. Balmumu şehzade heykelleri dönemin kostümleri ve mimarisi içinde size göz kırpıyorlar. Az ileride Hazeranlar Konağı var ki o da müze olarak geziliyor. Daha büyük bir konak ve her oda da odanın konseptine uygun bir düzenleme yapılmış. Tarih içinde gezindiğimi hissettirdi bana… Çeyiz seren kadınlar ya da selamlıkta oturan erkekler…

Hediyelik dükkanların karşısındaki merdivenlerden çıkmaya başlarsanız kaleye ve kızlar sarayına çıkabilirsiniz. Sıcaklarda biraz zor olsa da değiyor. Manzara çok hoş. Ne fotoğraflar çekiliyor…

Bilet alıp kral kaya mezarlarını ve kalıntıları gezebilir ya da kafeye çıkıp bir şeyler içip yiyebilirsiniz. Tercih sizin. Ben hepsini yapın derim. Ne de olsa her zaman gelmiyorsunuz.

Beyazıt camii restore edildiği için külliyeyi gezebildim. Eskiden ahır olan bölüme Amasya’nın dev maketi yapılmış, müze (minyatür Amasya) olarak geziliyor.

Ayrıca yörenin el sanatlarının sergilendiği bir yer var, çok beğendim. Özelikle yakılarak yapılmış eserler çok özgün. Külliyenin mutfağı canlandırılmış bir derviş çorba karıştırıyor. Ve nice eserler… Eskiden kiler olan bölümde Osmanlı’nın dönemleri büyük afişlerle hatırlatılmış ve önemli olaylar yazılmış. Dışarda çay ocağı var. Bahçe yeşil ve bakımlı.

Amasya halkı çok sıcak ve samimi. Her fırsatta çay ısmarlamak istiyorlar (semaver çayları meşhur). Kendinizi yabancı hissetmiyorsunuz. Kadın olarak yalnız gezmeniz göze batmıyor, sizi yadırgamıyor, aksine yardımcı oluyorlar. Sakin ve huzurlu bir mekân. Bana çok iyi geldi.

Buraya kadar gelmişken Ferhat’ın deldiği dağı görmeden olmaz derseniz, yaklaşık 15 dakika arabayla yolculuktan sonra bu dağı görebilirsiniz. Girişe sembolik olarak Ferhat ile şirin için mezar taşı yapılmış ve hikayeleri yazılmış. Dağın tepesine bronz heykelleri dikilmiş. İnsanlar yaptığı su yolu üzerinde yürüyerek gezebiliyorlar. Hayran kalıyorsunuz. Çıkmak kolay gelse de inerken biraz zorlandım. Biz yürümekte zorlanırken O bu dağı delebiliyor… Hayretler içinde kalıyor insan.

Aşağıda bir mağara aşıklar müzesi (ya da Ferhat ile Şirin müzesi) olarak yapılmış geziliyor. Girişte Cemal Safi’nin ‘’Benim adım aşk ‘’ şiiri var, ben bayıldım. Okumadan geçmeyin.

Girişte Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun gibi büyük aşkların heykelleri var orta bölümde saz aşıkları canlandırılmış. Aşık Veysel gibi… Sonrasında da Mevlâna, Yunus Emre gibi ilahi aşklara ayrılmış. Biraz karanlık zor görülüyor ama değer. Aşkın tüm evreleri böylece gözünüzde canlanıyor. (Leyla’dan Mevla’ya geçiş)

Yani ben Amasya da aklım kalarak daha doğrusu yüreğimin bir parçasını bırakarak dönüyorum.

Ve her fırsatta tekrar geleceğime inanarak.  Benim için bir huzur yolculuğu oldu ki tam da ihtiyacım olan buydu. Şehri çepe çevre saran dağlar bana güven verdi. Korunduğumu hissettirdi.

Unutmadan; Taşhan Osmanlı’dan günümüze kalan bir konak. Orada kalmak tarih içinde yolculuk yaptırdı bana. Kim bilir kimler kaldı benim yattığım odada… Odada tüm kulplar vav harfi işareti idi. Araştırdım vav; Allah’ın birliğini simgeliyor, yani tevhidi. Çok anlamlı geldi bana. Görünüş olarak cenin pozisyonunun sembolü, yani rahimde korunmak gibi.

Hepimiz O kocaman bütünden bir parçayız, okyanustaki zerreyiz aslında bunu hiç unutmasak keşke. Belki tüm kavgalar biter o zaman.

Darısı başınıza diyorum. Keşif dolu nice yolculuklarda buluşabilmek umuduyla sevgiyle kalın.

Arzu AYMAN

The post Bir Gönül Yolculuğu Amasya first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/bir-gonul-yolculugu-amasya/feed/ 4
Nam-ı Diğer Firenze https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/nam-i-diger-firenze/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=nam-i-diger-firenze https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/nam-i-diger-firenze/#comments Wed, 03 Jul 2019 09:00:39 +0000 https://www.incetezat.com/?p=3107 “Buongiorno” diyerek gülen gözlerle başlayan tatil sabahınızda size bir soru sorayım. Medici hanedanını hiç duydunuz mu? Anlamı kesin olarak bilinmese de birçok kaynakta “Hekimler” olarak geçmektedir. 14. ve 17. yy arasında İtalya’da hüküm sürmüş güçlü ve etkin bir ailedir. Bir şehir düşünün ki hemen hemen bütün toprakları tek bir ailenin olsun. Bu bağlamda elde edilen...

The post Nam-ı Diğer Firenze first appeared on İnce Tezat.]]>
“Buongiorno” diyerek gülen gözlerle başlayan tatil sabahınızda size bir soru sorayım. Medici hanedanını hiç duydunuz mu? Anlamı kesin olarak bilinmese de birçok kaynakta “Hekimler” olarak geçmektedir. 14. ve 17. yy arasında İtalya’da hüküm sürmüş güçlü ve etkin bir ailedir. Bir şehir düşünün ki hemen hemen bütün toprakları tek bir ailenin olsun. Bu bağlamda elde edilen finansal ve siyasal güç o kadar kuvvetli ki bu aileden birçok Floransa hükümdarı, 2 Fransa kraliçesi ve  3 papa çıkmış. 

Michelangelo Tepesi

Aydınlanmanın, özgürleşmenin, ortaçağ karanlığından kurtulmanın haklı gururunu yaşayan yaşatan rönesansın beşiği bu şehir Floransa’dır. Medici ailesinin sanata olan düşkünlüğü sayesinde birçok sanatçı finans sorunu yaşamamıştır. Da Vinci, Michelangelo, Rafael, Dante, Rossini, Machiavelli’ye ilham olan, rönesansın doğduğu bu topraklardır. Aile bütün sanat koleksiyonunu şehir dışına çıkarmama şartı ile Floransa yönetimine bırakmıştır. Günümüzde kültür, sanat, tarih ve mimari özellikleri ile dikkat çeken çok sayıda turist tarafından tercih edilen bir yer haline gelmiş 1982 yılında UNESCO Dünya mirası listesine girmiştir. Şehrin eski ve iyi korunmuş tarihi eserleri, yapıları, ortaçağın bütün tesirlerini iliklerinize kadar işlendiğini hissettirecek kadar hayran bırakıcıdır. Floransa açık hava müzesi gibidir. Başınızı çevirdiğiniz her noktada sanat eseri mimari bir yapı görürsünüz. Ayrıca heykel konusunda belki de dünyanın en zengin meydanlarına sahiptir. Böyle olmasına rağmen hiçbir heykelin üzerinde “David Maria’yı seviyor” yazısı göremezsiniz. Bu geçmişine, tarihine saygı duyan bir toplumun göstergesidir. 

Santa Maria Del Fiore Katedrali

Bu şehirde gezilecek görülecek o kadar çok yer var ki yazımda sadece en önemlilerinden bahsedeceğim. Floransa’yı tam anlamıyla yaşayabilmek için en az 3 güne ihtiyacınız var. Zaten şehrin dokusundan büyülenip buram buram tarih kokan dar sokaklarda gezerken her an karşınıza birbirine karışan nal sesleri ve ona eşlik eden borazanlarla geçen şövalyelerin çıkacağı hissine kapılmanız ve sonrasında kendinize gelmeniz de bayağa bir vakit alacaktır. Şehrin en önemli yapısı Santa Maria Del Fiore Katedrali’dir.”Fiore” İtalyancada çiçek demektir. Gotik tarzındaki katedralin yapımı tam 140 yıl sürmüştür. Hafif kahveye çalan koyu portakal renginde göz alıcı büyük bir kubbesi vardır. Dış cephesi insan üstü bir mermer işçiliği ile adeta dantel gibi işlenmiştir. İnsanı içine alan büyüleyici bir güzelliğe sahiptir. 400 basamaklı merdiveni ile kubbe seyir terasına çıkılabilir. Şehirde her bütçeye uygun konaklama tercihleri mevcut olmakla beraber Santa Maria Del Fiore Katedrali’ne yakın bir otel seçimi gezinizi daha konforlu hale getirecektir. Çünkü gezip görmek isteyeceğiniz yerlere yürüyerek çok rahat ulaşabilirsiniz. Diğer yandan 2 ya da 3 tekerlekli bisiklet kiralayarak da ulaşım sağlayabilirsiniz. Kendinize bir şehir haritası edinmeniz zamanınızı iyi planlamanızı sağlayacaktır.

Ponte Vecchio Köprüsü-Floransa

Romantik turistler, eşsiz gün batımını seyretmek için genelde 2 noktayı tercih ederler. Birincisi Ponte Vecchio Köprüsü. Şehri ikiye bölen Arno nehri üstünde bulunan Uffizi ve Medici saraylarını bir koridor ile birbirine bağlayan bu köprünün dünyada eşi benzeri yoktur. Üzerinde kuyumcu, kasap dükkanları ve evler vardır. Diğeri kentin panoramik manzarasına sahip seyir terası olarak inşa edilmiş Michelangelo Tepesidir. Burada kendinizden geçmek serbest. Kahve tonunda, masal tadında bir rönesans manzarası ile bütün şehir ayaklarınızın altında seyre dalabilir keyfini sürebilirsiniz. Yeşil ile bütünleşmek isterseniz Boboli Bahçelerini gezebilirsiniz. Biraz da kültür derseniz lise kitaplarımızdan hatırladığımız dönemin ünlü sanatçılarının anıt mezarlarını Santa Croce Bazilikası’nda ziyaret edebilir eserlerini ise Uffizi ve Academia Galleria’da yakından görme şansı bulabilirsiniz. 

Santa Maria Del Fiore Katedrali

Floransa’da gezip gördüğünüz kadar yiyip içtiğiniz de önemlidir. Yemek düşkünüyseniz pizza ve makarnasını yemeden, şarap tutkunuysanız Toskana’nın verimli bağlarından çıkmış bir şarabı yudumlamadan, tatlıseverseniz dondurma, tiramisu ve panna cottanın tadına varmadan dönmemelisiniz. Floransa, benim için tekrar tekrar gitmekten sıkılmayacağım ender yerlerden biridir. Müzeleri, dar sokakları, köprüleri, sıcakkanlı insanları ve lezzet durakları ile bu büyüleyici şehre “Arrivederci” diyerek veda etmek eminim sizin için de zor olacaktır.

Mine Tapınç

The post Nam-ı Diğer Firenze first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/nam-i-diger-firenze/feed/ 4
William Wallace Anıtı-Stirling https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/william-wallace-aniti-stirling/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=william-wallace-aniti-stirling https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/william-wallace-aniti-stirling/#comments Wed, 05 Jun 2019 09:01:33 +0000 https://www.incetezat.com/?p=2963 İskoçya’nın Stirling şehrinde hazırlık okumak için geldiğim University of Stirling’de öğrenci olarak bulunduğum ilk günlerde gezilecek yer ararken farkettim ki şehir aslında gezilecek bir doğa harikası. Ağaçların arasında oturmak bile çok keyifli. Ancak William Wallace’ın yani Mel Gibson’ın canlandırdığı ve yüreğimize kazınan “Brave Heart” filminin atmosferinin yaşandığı bu şehirde o kahramanın anıtını ziyaret etmek ayrı...

The post William Wallace Anıtı-Stirling first appeared on İnce Tezat.]]>
İskoçya’nın Stirling şehrinde hazırlık okumak için geldiğim University of Stirling’de öğrenci olarak bulunduğum ilk günlerde gezilecek yer ararken farkettim ki şehir aslında gezilecek bir doğa harikası. Ağaçların arasında oturmak bile çok keyifli. Ancak William Wallace’ın yani Mel Gibson’ın canlandırdığı ve yüreğimize kazınan “Brave Heart” filminin atmosferinin yaşandığı bu şehirde o kahramanın anıtını ziyaret etmek ayrı bir keyifti.

İlk önce Stirling üniversitesinde okuduğum için yürüme mesafesi olarak anıta varmam 20 dakikamı aldı. Tabi bu benim tercihimdi. Çünkü anıta doğru giderken “Legends Coffee House” da biraz dinlenme fırsatım oldu. Sıcak çikolata aldım. Fiyatı 2.50 pound’du. Ve Türkiye’de sıcak çikolatayı getirdikleri bardaklara göre gayet bardak büyüktü.

Kafede dinlendikten sonra karşıma 2 seçenek çıktı. Ya minibus dedikleri küçük servisle yoluma devam edip anıta doğru çıkacaktım ya da yürümeyi tercih edecektim. Bu arada servis ile ücretsiz olarak anıta gidebiliyorsunuz. Bunu öğrenmeme rağmen yağmurun altında yürümeyi çok sevdiğimden yürüdüm. Tabi yorulabiliyorsunuz çünkü biraz yollar dar. Ama yürürken Stirling’deki karakterler ve anıt hakkında güzel bilgiler edindim.

Dökümcü Heykeli

İlk karşıma çıkan heykelden bahsetmek istiyorum.“Dökümcü heykeli”: Bu heykel ile İskoçya’daki ilk metal dökümcüler resmedilmiş ve anlatılmıştır. İskoçya’nın ilk metal dökümcüleri çiftçilikle uğraşan İskoç vatandaşlarının torunları olup; dökümcülüğü Avrupa’ya yerleşen göçmenlerden öğrenmişlerdir. Milattan önce 2000’lerde bronzla çalışmaya başlayıp daha sonradan altınla çalışmışlardır. Abbey (Manastır) Craig denen yerde tarih öncesine ilişkin bronzdan mızraklar arkeologlar tarafından bulunmuştur. Bronzun kullanılışı, bakır ve kalayın alaşımı ticaretin artırılmasına yarar sağlamıştır. Kalay Cornwalldan (Güneybatı İngiltere’de kontluk) getirilirdi. Britanya’nın sadece belli bir yerinde herhangi bir miktarda bulunurdu. Milattan önce 1000’lerde esnaflar at arabası ve tekerleğin yapılışını öğrenmesine rağmen ticaret deniz aşırı yapılıyordu. İskoçya’nın en eski tekerleği Stirling’in Blair Drummond Moss denen bölgesindedir.

Stirling Köprüsü

İkinci olarak karşılaştığım bilgi ise; Stirling köprüsünde 1297 yılında gerçekleşen savaş (yazının resmi): Stirling sıklıkla dağlık arazilerin kapısı olarak bahsedilip, tarihi ve stratejik bir önemi varmış. Çünkü Kuzey İskoçya’nın girişiymiş. 1297’de eski ahşaptan bir köprüde akarsuyla nehir boyunca bulunan köprü hâlâ var. 11 Eylül 1297’de William Wallace ve Andrew de Moray tarafından yönlendirilen İskoç ordusu tuzak kurmak için River Forth’un kuzeyinde yarıdan fazla İngiliz ordusunun dar köprünün karşısına geçmesini beklemiş. İskoç ordusu İngilizlerin etrafını sarmış ve onları hareketsiz bırakmış, köprünün kuzeyini kilitlemiş ve İngilizlerinin kaçma ümidini yok etmişlerdir. Nehrin karşısına geçen İngilizler tuzağa düşürülmüş ve kılıçtan geçirilmiştir.

1886 Tarihi Kahramanlar

Üçüncü olarak öğrendiğim bilgi ise: “1886 yılının tarihi kahramanları” Willam Wallace anıtı, İskoçların çok önemli başarılarını ve İskoç halkına, topluluğuna yaptığı katkıları sergilemiştir.1886 yılında Robert Burns’ün ve Kral Robert the Bruce’un büstü galeriye getirilmiştir. Toplumsever Andrew Carnegie Robert Burns’ün büstünü bağışlamıştır. Kral Robert the Bruce’un büstü ise Marquess of Bute tarafından bağışlanmıştır. Yıllar geçtikçe daha fazla büst bağışlandı. 1907 de 16 tane bireysel anılacak büst vardı.

1869 Wallace Anıtı

1869 Wallace Anıtı ile ilgili: William Wallace Anıtı; 1861-1869 yılları arasında William Wallace’ı anmak için inşa edilmiştir. Bu anıtı inşa etmek için yarışma düzenlenmiş olup yarışmayı heybetli dizaynıyla John Thomas Rochead kazanmış ve inşa etmiştir. Bu anıt 246 basamağa sahip olup 220ft yüksekliktedir. Bu anıtta eski İskoç kalelerinde ve eski yapılarda bulunacak geleneksel taç, kule, silah topları ön plana çıkar. Ulusal Wallace anıtının içinde İskoçya’nın gerçek kahramanını ve efsanesinin hikayesini anlatan 3 tane sergi galerisi bulunur.

Son olarak William Wallace Anıtını gezmek için anıtın içine girdiğimde şu fiyatlarla karşılaştım. Açıkçası içeri girmek gibi bir düşüncem olmadı. Çünkü yolda karşılaştığım heykeller ve resimler hem anıt hakkında hemde savaş ve İskoç tarihi hakkında bilgi edinmeme çok iyi derecede yardımcı oldu.

Stirling için de birazcık bahsedecek olursam; gerçekten yemyeşil bir yer. Adeta bir cennet. Doğaya çok önem veriyorlar. Üniversitenin kampüsünde gezerken bile “lütfen kampüsün vahşi/doğal yaşamına zarar vermeyin” yazısıyla bile karşılaştım.

The post William Wallace Anıtı-Stirling first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/william-wallace-aniti-stirling/feed/ 1
Tercan-Erzincan Gezi Yazısı https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/tercan-erzincan-gezi-yazisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=tercan-erzincan-gezi-yazisi https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/tercan-erzincan-gezi-yazisi/#respond Mon, 20 May 2019 09:00:49 +0000 https://www.incetezat.com/?p=2878 Fark ettim de hiç gezi yazısı yazmamışım. Hoş, pek gezen biri olduğum da söylenemez ya… Her neyse, kolları sıvayalım. Size, en son geçen kurban bayramında bulunduğum baba toprağımı anlatayım: Erzincan – Tercan. Etrafı dağ, ortası bağ derler Erzincan için. Tercan, dağ kısmında yer alıyor.  Erzincan ve Erzurum il merkezlerinin tam ortasında kalıyor. Batıdan giriyoruz ilçeye....

The post Tercan-Erzincan Gezi Yazısı first appeared on İnce Tezat.]]>
Fark ettim de hiç gezi yazısı yazmamışım. Hoş, pek gezen biri olduğum da söylenemez ya… Her neyse, kolları sıvayalım. Size, en son geçen kurban bayramında bulunduğum baba toprağımı anlatayım: Erzincan – Tercan.

Etrafı dağ, ortası bağ derler Erzincan için. Tercan, dağ kısmında yer alıyor.  Erzincan ve Erzurum il merkezlerinin tam ortasında kalıyor.

Batıdan giriyoruz ilçeye. Solumuzda Tercan çarşı pazarı var. Sağımızda da Tercan’ımızın simgesi Bülbül Yuvası adlı çay ocağı… Çarşı Pazar kısmında adım başı çay ocağı var. Adam başına bir tane düşüyor neredeyse. Kadın başına düşmüyor. Zira pek kadın göremiyoruz ilçe merkezinde.


Tercan-Erzincan

İlçede biraz turlayıp, alışveriş yapıp köye doğru yol alacağız. Mamahatun Kervansarayını görmeden olmaz.  1192 yılında, İzzettin Saltuk’un kızı Mama Hatun tarafından yapılmış bir külliye burası. Buranın en turistik mekânı. Mamahatun, aynı zamanda ilçenin eski adı. Böyle eski bir yapının bulunması ilçenin tarihçesinin ne kadar gerilere gittiğini gösteriyor.

Alışverişimizi yapıp köyümüze doğru yol alıyoruz. Yanlışım yoksa yirmi dakikada varıyoruz arabayla.

Bayrama kadar köydeyiz. Köy usulü, doğal ve kalabalık kahvaltılar yapıyoruz. Telefon çekmediği için zaman zaman dağa çıkıyoruz. Ama sadece bunun için çıkmıyoruz yükseklere. Höbek Baba denilen bir yer var. Orada piknik yapıyoruz. Festival gibi bir şey yapılıyor hatta burada her yıl.

Tercan’ı coğrafi açıdan betimleyecek olursak şunu görürüz. İlçe merkezine yakın bir baraj var. Köylere doğru ilerledikçe ağaçsız dağlar var. Su kaynakları sınırlı. O yüzden köyler, az sayıdaki çeşmelerin etrafına kurulu.

Kurbanımızı kesip iki arabayla İstanbul’a dönüyoruz. Dönüşte Erzincan merkezde biraz oyalanıyoruz. Ekşisu denen bir yer var. Yeraltından maden suyu akıyor. Şişeleri dolduruyoruz ve yola devam… Mola vere vere nihayet İstanbul’dayız ve gezi bitiyor.

The post Tercan-Erzincan Gezi Yazısı first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/tercan-erzincan-gezi-yazisi/feed/ 0
İsfahan-Gezi Yazısı https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/isfahan-gezi-yazisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=isfahan-gezi-yazisi https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/isfahan-gezi-yazisi/#comments Tue, 16 Apr 2019 12:31:46 +0000 https://www.incetezat.com/?p=2672 Yunan’ın Aspadana’sı, Sasanilerin başkenti, Persepolis’in koruyucusu, Melikşah’ın kıymetlisi… Ama aslında her şey Elamların İslamiyet sonrası yerleşik hayata geçmesiyle başlar…  Mezopotamya’ya, Asya’ya yakınlığı ve İpek yolunun merkezlerinden biri olmasına kadar İsfahan “dünyanın yarısı” (nesfe jahan) olmayı haketmiştir. En azından bir Azeri çıkıp “Eğer Tebriz olmasaydı” (Age Tabriz nebashe) diyene kadar. Nesfe Jahan İsfahanlılar ve Tebriz Azerileri...

The post İsfahan-Gezi Yazısı first appeared on İnce Tezat.]]>
Yunan’ın Aspadana’sı, Sasanilerin başkenti, Persepolis’in koruyucusu, Melikşah’ın kıymetlisi… Ama aslında her şey Elamların İslamiyet sonrası yerleşik hayata geçmesiyle başlar…  Mezopotamya’ya, Asya’ya yakınlığı ve İpek yolunun merkezlerinden biri olmasına kadar İsfahan “dünyanın yarısı” (nesfe jahan) olmayı haketmiştir. En azından bir Azeri çıkıp “Eğer Tebriz olmasaydı” (Age Tabriz nebashe) diyene kadar. Nesfe Jahan İsfahanlılar ve Tebriz Azerileri arasında uzun süre tartışmalara sebep vermiş bir deyiştir.

Zagros’un eteklerinden Zayende nehrinin her iki kıyısını da kaplayacak şekilde uzanan İsfahan İran’ın eski başkenti, en büyük üçüncü şehridir. İran’ın birçok şehrine nazaran bir başka akar hayat. Günümüze sadece kalıntıları kalmış olan Şiraz civarındaki Persepolis’in (ya da Farsça’da söylendiği gibi Takhte Camshid’in) yeniden doğuşu gibidir. Persepolis’e giden yolu korumak amacına sahip olan İsfahan Türkçedeki sipahi kelimesi ile de kardeştir. Atlıların konakladığı yer manasına gelir.  Sadece İranlılar için değil Selçuklular için de mühim bir merkezdir. Melikşah bu bölgeyi yapısal olarak zenginleştirmek için çok çaba harcamıştır.

  Saib-i Tabrizi’ye göre İsfahan; “Işıktan parlayan bir kalbe sahiptir.” İsfahan’ın kalbi ise Zayende nehri’nin üzerinden geçen meşhur 33 Köprü (Si-o-se pol) ‘dür ve köprünün ışıkları sadece yas günlerinde söner.

33 Köprü

Şehrin sembolü gibidir bu 33 köprü. Zayende ülkenin su ihtiyacına merhem olmak için yılın çok kısıtlı zamanlarında akabiliyor olsa da; insanlar bu güzel köprünün hatrına akşam vakitlerini buralarda geçiriyorlar ve su barajlarından kopup yeniden akmaya başladığı zamanlarda köprü bir şölen havasına bürünüyor. Yeniden akan suyun şerefine amatör müzisyenler küçük konserler vermeye başlıyorlar. İnsanlar şehir merkezinin tam ortasında bulunan köprüye varmadan önce kebab ve safranlı pilavdan oluşan (Chelo Kebab) akşam yemeklerini yakındaki bir restoranda yiyor ya da Türk Kebabı (Kebab Torki) olarak andıkları döner ekmeklerini paket yaptırarak köprüdeki eğlenceye katılıyorlar.  Işıklarla derinlik hissinin çok iyi yansıtılmış olması insanların kendi derinliklerinden bir parça bulmalarına vesile oluyor diye düşünüyorum.

Derinlik demişken; kaybolma hissiyatını derinden yaşatan, dünyanın en eski tarihi meydanı Nakş-ı Cihan’dan bahsetmek isterim. Sanatın başkentidir burası. Etrafında İmam Camii, Şeyh Lütfullah Camii Ali Ghapoo Sarayı ve genişliğince kapalı bir tarihi çarşı bulundurur. Hediyelik eşyalardan, el dokuması halılara, tahta işçiliği, hat ve minyatür eserleri gibi birçok güzellik barındırır.  Genel itibariyle turistler köşedeki büfeden aldıkları gaz (isfahan’a özel bir şekerleme) eşliğinde at arabaları ile meydanın dört bir yanını dolaşarak bu güzelliklerin tadını çıkarıyorlar. Yerliler ise geç saatlere doğru piknik sepetleri ve nargilelerini alıp geniş havuz ve yeşillikle dolu meydanda akşam sefası yapıyorlar.  Bu mekanın tarihsel dokusu dışında etrafında bulunan Ali Ghapoo Sarayı içerisindeki rezonans yapısı nedeniyle çok ilginçtir. Farklı odalara bakan bir duvar, kubbenin sesi genleştirmesi sebebiyle fısıltı seslerini karşı tarafa geçirebilme özelliğine sahiptir. Yıllardır burası aşıkların gizli buluşma mekanı olarak kullanılmıştır.

Derken biraz ötede 40 Sütun (Chehel Sotoun) Sarayı misafirlerini karşılamaya hazır bekler.

Pers Bahçeleri ismine yakışır bir biçimde geniş botanik bahçelerden ve önünde yirmi ince Sütun bulunan saraydan oluşur. 40 Sütun ismini, yirmi sütunun, önünde bulunan havuza yansımasıyla oluşan yirmi gölge sütunun varlığından almıştır. Safevi Şahı 1. Abbas bu sarayı önemli misafirlerini kabul etmek amacıyla yaptırmıştır. İran mimarisinde görülen ışık ve ahenk derinliği bu sarayda da kendini hissettirmektir. Sarayda göze çarpan başka bir durumda seramik üzerine fresklerle bazı tarihi olayların canlandırılmasıdır. Bunlardan birisi de Osmanlı Sultanı 1. Selim ile yapılan Çaldıran Savaşıdır.

Osmanlılarla komşu olmalarından mütevellit yolları hep kesişen Safevi Devleti 1603-1618 yılları arasında gerçekleşen Osmanlı-Safevi Savaşları sonucunda Aras nehri kıyısından çektiği Ermeni vatandaşlarını İsfahan’a getirmesi üzerine inşa edilen Vank Katedralinden de bahsedilmesi gerekir.

Bu yapı fıkıhta geçen zımmîlerin ibadette ve adalette özgür olması farzından ötürü İsfahan’da Ermeni mahallesi olan Jolfa’da inşa edilmiş apostolik bir katedraldir.  İsmi Ermenice’de manastır manasına gelen katedral, cami kubbesine benzer çatılı bir tapınaktır, ancak batı kiliselerinde genellikle görülen yarı-sekizgen apsis ve yükseltilmiş bir mihrabın eklenmiş olması önemli bir ayrıntıdır. Dolayısıyla tam bir doğu-batı sentezidir. Katedralin dış cephesi iç mekanlarına kıyasla son derece sadedir. Uzun zamandır Ermeni Soykırımının gerçekliğini kanıtladığı iddia edilen kanıt ve delillerin bulunduğu bir müze olarak hizmet vermektedir.

Tarihi, mimarisi ile Perslerin elinden çıkmış bir şiire benzeyen İsfahan havası solunması gereken bir şehirdir.  Sakin yapısı, ağaçlıklı yolları, tarihi dokunun hala korunuyor olmasıyla İnsanı düşünmeye iten ama aynı zamanda tatlı tatlı yorgunluğunu alan bir duruşa sahiptir.  Yorgunluğunuzu bir kenara attıktan sonraki tavsiyem; bir kitapçıdan edinebileceğin ya da yoldan geçen herhangi bir İsfahanlıdan rica edebilebileceğiniz Hafız Divanı ile Hafız Falınıza bakın. Bırakın iziniz kalsın bu diyarlarda. Ya da ben susayım Nedim anlatsın iz bırakma sevdasını:

Deste yine o nây-ı Irâkîyi al Nedîm
Gitsin nevâ-yı nazm-ı nevîn Isfahâna dek
İran-zemîne tuhfemiz olsun bu nev-gazel
İrgürsün Isfahâna Sıtanbul diyârın

Tuğba BEYCA

The post İsfahan-Gezi Yazısı first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/isfahan-gezi-yazisi/feed/ 8
Deniz Lavantaları https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/deniz-lavantalari/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=deniz-lavantalari https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/deniz-lavantalari/#comments Tue, 12 Mar 2019 09:00:25 +0000 https://www.incetezat.com/?p=2514 Assos’a dar, toprak yollardan aşağı, denize doğru ilerliyoruz. Bir yanımız kuru tepe ve çalılıklarla çevrili,  onları saran göz alıcı surlar dikkatimizi çekiyor. 1881 yılında başlayıp yaklaşık üç yıl süren kazı çalışmalarında bu küçük kentte M.Ö VII. yüzyıl başlarından itibaren yerleşim olduğu belirlenmiş. Solumda, Klantes’in öğretmeni Aristo’nun felsefe okuluna da üç yıl ev sahipliği yapmış, boz...

The post Deniz Lavantaları first appeared on İnce Tezat.]]>
Assos-Çanakkale

Assos’a dar, toprak yollardan aşağı, denize doğru ilerliyoruz. Bir yanımız kuru tepe ve çalılıklarla çevrili,  onları saran göz alıcı surlar dikkatimizi çekiyor. 1881 yılında başlayıp yaklaşık üç yıl süren kazı çalışmalarında bu küçük kentte M.Ö VII. yüzyıl başlarından itibaren yerleşim olduğu belirlenmiş.

Solumda, Klantes’in öğretmeni Aristo’nun felsefe okuluna da üç yıl ev sahipliği yapmış, boz renkte yıkık yapılar duruyor. Sağda ise lav akıntılarından oluşmuş kayalıklar, kuzey ve güneyde tabakalar halinde denize iniyor. Gün batımının en güzel izlendiği yerlerden burası. Kaçırmamak istiyoruz güneşin göz kırpmasını. Denizin harika turkuaz rengini alan kayalık ve tepeler dar yolda yüksekliğin de etkisiyle daha da artırıyor ihtişamını. Hafif bir korku eşlik ediyor bu doyumsuz seyre. Belki de en büyük sanatçının görkemli dokunuşlarının bizdeki hayret dediğimiz yankısı bu.

Teraslarla denize iniliyor. Şehrin en yüksek noktasında güzellik yarışmalarına tanıklık etmiş Athena tapınağını da görmek mümkün. Pavlik kiliselerinin kurucusu Tarsuslu Pavlus, Yeni Ahit ve Luka İncili’nde çok önemli bir yere sahip. Aziz Pavlus’un  burayı ziyaret etmiş olması nedeniyle aynı zamanda Hristiyanlarca kutsal kabul edilen bir mekan.

İskeleye doğru ilerliyoruz. Bir yanımız toprak, bir yanımız deniz. Eski antrepolardan restore edilen butik otellerden birine bırakıyoruz kendimizi. Ahşap iskemlelerde oturuyor ve bekliyoruz kızıl görkemin mavi sulara çekilişini. Deniz sakin, sular ışıltılı. Dalıp gidiyorum karşı kıyılara, Midilli’ye. Eskilere, Banker Eubolos’a, bankerin mirasçısı azatlı köle Hermias’a. Platonun öğrencisi Hermias, Aristo ile nasıl arkadaşlık ederdi? Neler konuşurlardı? Antik çağda onlar da hangi enginlere dalarak felsefeye, insana ilişkin sorunları çözümlemeye çalışmışlardı? Onlarla olmak ve şimdi burada olmak. Aydınlık mavi göz alıcı. Güneş pembe, turuncu, eflatun fırça darbeleriyle bırakıyor kendini  derin mavi suların gölgesine. İnsan mekâna sığıyor ama düşünceleriyle zamana sığamıyor. Gelip sarıyor bizi derinlik sarhoşluğu.

Gülgün BİLGİÇ

The post Deniz Lavantaları first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/gezi-yazilari/deniz-lavantalari/feed/ 26