Şehrin hava durumunun bu şehirde yaşayanların hücrelerine kadar işlediğini düşünüyorum. Zira buz gibi havayı insanların davranışlarında da gözlemek mümkün. Alışveriş yerlerine gittiğinizde insanların suratlarının asık olduğunu gördüğünüzde şaşırmayın. Zira ben sizin yerinize de şaşırdım. Kızları çok güzel ve erkekleri çok yakışıklı olan bu düzenli şehrin adı Moskova. Rusya’nın başkenti kendisi. Matruşka bebekleri ile çok sevimli olmakla beraber dünyanın en eski ve büyük metrosuna da sahip. Nizamı güzel olan bu şehri sevmeme rağmen içimde bir gurbetçi havası da olmadı değil. Sadece dört gün gezme amaçlı gittiğim bu şehirde çok sevdiğim arkadaşlarımla eğlenmeme rağmen kendimi yad ellerde hissetmemin sebebi neydi? Bir örnek vereyim; bizim büyük marketlerimiz de bile kasada oturan kasiyer kızlar hoş geldiniz deyip bir tebessüm bırakırken bu çok güzel kızların suratı asık ve ürünleri okuttuktan sonra sanki kafana atarcasına yan bölmeye koyması.
Şehirde bir çok şey çok güzel. Masal şehri gibi. Hele o Katedral yok mu? İnsan sanki bir çizgi filimin içerisinde gibi hissediyor kendini. Sebepsiz çok mutlu oluyor. Sokak şarkıcıları şarkılarını söylerken çok mutlu. Ülkedeki disiplin, nizam ve kuralların güzel işleyişi hissettiriyor kendini. Ancak Türkiye ile kıyaslandığında hizmet anlayışları çok kötü. Bizdeki restoranlar da hizmetin geciktiğini söyleyenler bir de Moskova da yemek yesin diyorum. Ülkemize dönünce şükür edeceklerdir.
Kaliteli, nezih bir restoran da arkadaşlarımızla yemek yemeğe gittiğimiz bir akşam ve dört gün boyunca her akşam farkettiğimiz bir durum oldu. Masaya önce salata geliyor. Siz o salatayı bitirip iyice hazmettikten ve içeceklerinizi bitirdikten sonra bir saat kadar önce sipariş verdiğiniz ana yemek teşrif ediyor. Rusların nasıl böyle zayıf olduklarını şimdi daha iyi anlıyorum. Çünkü doyma yirmi dakika da gerçekleşiyor. Moskova’nın ilginç bir tarafı da bu hizmetten dolayı hiç kimsenin çıkıp da şikayetçi olmaması. Herkes halinden çok memnun. Türkler hariç.
Masal dünyası olan bu şehri buz gibi havasına rağmen gezdikçe gezmek istiyorsunuz. Ayrı bir havası var. Hem insana kendini iyi hissettiriyor hem de yabancı ellerde olduğunu hatırlatıyor. Mezarlıkları bizim piknik yerlerimizden daha temiz ve daha görkemli. Zira çiçekler içerisinde özenle resimlenmiş otantik çerçevelerin önünde çektirdiğim o mutluluk pozunun ardından rehberden o çerçevelerin içinde ölülerin külleri olduğunu duyunca şaşkınlığımı gizleyemedim doğrusu. Ölmüş olan kişilerin mezarlarının başında heykellerinin de yaptığı işle resmedilmesi şaşkınlığımı bir kez daha artırdı. Örneğin; yaşamında kemancı olan bir kişinin mezarı başında da kendisinin keman çalarken heykeli olması insanlarına verdiği değeri bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Tüm güzelliklerine rağmen memleketim demekten kendinizi alıkoyamadığınız bu şehri mutlaka gezin derim. Dönüş uçağına bindiğinizde iyi ki gitmişim iyi ki görmüşüm deme zevkini kendinize yaşatın.
Aylin Kaya USTAMEHMETOĞLU
Aylincim çok sıcak ve içten bir yazı olmuş … sanki seninle gezdin… tebrikler ve sevgiler 💚💛💙
Çok teşekkür ederim… Umarım sağlıklı günler de beraber de gezeriz:)❤