Ölümün Bilinmezliği
Ölüm nedir? Meteorun dünyaya balıklama atlaması mı? Yıldızın sinirden evreni toz duman içinden bırakması mı? Balığın çok sevdiği kovada yüzmesi mi? Buğdayın hasat zamanında yan...
Ölüm nedir? Meteorun dünyaya balıklama atlaması mı? Yıldızın sinirden evreni toz duman içinden bırakması mı? Balığın çok sevdiği kovada yüzmesi mi? Buğdayın hasat zamanında yan...
Nasılsın orada? Üşüyor mu kalbin yokluğumda Yerime koyduğun da Isıtıyor mu benim sıcaklığımda Bakıyor mu gözleri, ben gibi aşkla Atıyor mu kalbi, ilk günden de...
Eski yıpranmış fotoğrafları yavaş yavaş inceliyordu Tevfik Bey. Sakince tutuyordu fotoğrafları incitmemeye çalışır gibi. Oysa şu an elinde tuttuğu bu fotoğraf ona çok farklı duygular...
İnceden inceye yağıyor . Kör ufuklar, sağır umutlar… İçli bir nâme yazılıyor. Kör aydınlar, sağır yarınlar… Zarif gönlüne sımsıkı sarılıyor. Kör yaşamlar, sağır duygular… Ölüm ile...
Şimdi başlayabilirim işte, bir iki kelime tükenmezimin döndüğünce saçlarına tokalar takmaya. E tabi, ben normal bir adam değilim. Uzanamasam da sana; bir iki dize ile...
Gergefte bir gülüşİç içe geçmiş düşİpeksi dokunuşlarlaİşlenmiş bir gülmüş. Zadelerden bir zedeDamlar kızıl yüreğineSimli yıldızlar üstündeSönmüş bir günmüş. Nalan BİLEN
Mahrum olduğunu düşündüğü her şeyin mahkûmuydu aslında insan… Hani genelde hikâyelerde, şehirlerin hareketli ve sahte dünyasından koparak kendini tamamen doğaya adamış, ruhani bir yaşam...
Ben neredeyim bilemiyorum. Hangi durakta kalmış bedenim çözemiyorum. Kilometrelerce uzağa göçmüş ruhum hislerimi bulamıyorum. Ellerim uzaklaşıyor benden nereye bilemiyorum. Düşüncelerim ağırlaşıyor zihnimde. Zihnim bulanıyor, şüphem...