Batuhan Ulaş | İnce Tezat https://www.incetezat.com Sun, 06 Jun 2021 21:51:28 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.8 https://www.incetezat.com/wp-content/uploads/2018/09/thumbnail_favicon.png Batuhan Ulaş | İnce Tezat https://www.incetezat.com 32 32 Leyli https://www.incetezat.com/deneme/leyli/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=leyli https://www.incetezat.com/deneme/leyli/#respond Mon, 07 Jun 2021 09:00:00 +0000 https://www.incetezat.com/?p=6112 Sönmeye yüz tutmuş içmediğim sigaram ve dizeleri üstünde söndürdüğüm kül tablam… Ne de berbat bir ‘üç silahşördük’. Şimdiyse söndürdüm dertleri, tütsün nerede tütüyorsa… Bıraktım Parlament mavisi dertleri ve sardım keyiflerimi ‘kıvırcık’ saçlarına. İşte, şimdi okunur bir şiir bu dört duvar arasında. Elimde evvelden çaldığım mürekkep bir de sol yanıma sakladığım mahlasın. Evet, ‘Leyli’. Şimdi anlıyorum...

The post Leyli first appeared on İnce Tezat.]]>

Sönmeye yüz tutmuş içmediğim sigaram ve dizeleri üstünde söndürdüğüm kül tablam… Ne de berbat bir ‘üç silahşördük’. Şimdiyse söndürdüm dertleri, tütsün nerede tütüyorsa… Bıraktım Parlament mavisi dertleri ve sardım keyiflerimi ‘kıvırcık’ saçlarına. İşte, şimdi okunur bir şiir bu dört duvar arasında. Elimde evvelden çaldığım mürekkep bir de sol yanıma sakladığım mahlasın. Evet, ‘Leyli’. Şimdi anlıyorum neden gece yıldızları saydığımı, neden geceleri şu dirsek çürüttüğüm masalarda şiirleri yastık yapıp yattığımı… Şimdi apaydınlık Leyli! Apaydınlık yıldızlar ve biliyor musun ay, demlemiş çayı. Gel, senin gibi, gece gibi demli bir çayda yanalım, pişelim. Ham olmak haram olsun bize. Ve koynunda uyusam bu gece. Gökyüzünde sevişsek ve güller bitse her bir yıldızın dikeninde. Batsa güneş ve her yerde sen… Tebessümünde, acı kahvende, gözlerinde yansam, şakaklarında güneşi görmeden. Güneş de haram olsun, boş ver. Sadece sen ve ben… bir ömür yıldızların üstünde şiir okuyalım. Ne de güzel olurdu, değil mi Leyli? Leylim…

Lafügüzaf bir dikende biter
Ekmekten de sıcak şair bozmasında şiirler
Yumsan gözlerini şakaklarında doğar heceler
Lale değil de yırtık ceplerimde dolu güller
İnan ki Leyli, bu bozma bir ömür gözlerinde biter.

The post Leyli first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/deneme/leyli/feed/ 0
Simyacı-İnceleme https://www.incetezat.com/inceleme/simyaci-inceleme/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=simyaci-inceleme https://www.incetezat.com/inceleme/simyaci-inceleme/#comments Sun, 30 May 2021 09:00:00 +0000 https://www.incetezat.com/?p=6086 “Kendi Kişisel Menkıbesini yaşayan kimse neye ihtiyacı varsa hepsini bilir. Bir düşün gerçekleşmesini tek şey olanaksız kılar: Başarısızlığa uğrama korkusu.” Paulo Coelho Yazarın Adı: Paulo Coelho Yayınevi: Can Yayınevi 143.Baskı: Mart 2018 Çeviri: Özdemir İnce Sayfa Sayısı: 184 Kitabın incelenme sebebi: Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerinin ölümsüz eseri Mesnevi’deki hikâyeden esinlenerek yazılan ve bir nasihatname özelliği...

The post Simyacı-İnceleme first appeared on İnce Tezat.]]>

“Kendi Kişisel Menkıbesini yaşayan kimse neye ihtiyacı varsa hepsini bilir. Bir düşün gerçekleşmesini tek şey olanaksız kılar: Başarısızlığa uğrama korkusu.”

Paulo Coelho

Yazarın Adı: Paulo Coelho

Yayınevi: Can Yayınevi

143.Baskı: Mart 2018

Çeviri: Özdemir İnce

Sayfa Sayısı: 184

Kitabın incelenme sebebi: Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerinin ölümsüz eseri Mesnevi’deki hikâyeden esinlenerek yazılan ve bir nasihatname özelliği taşıyan bu eserin incelenme sebebi: siz değerli okuyucularımıza çok kısa ve faydalı bir şekilde, geniş bir bakış açısıyla sunma isteğimdir. Böylelikle Doğu klasiği olan ve dünyaca tanınan alim Mevlana’nın eserine az da olsa (en azından ismimin geçmesini sağlayarak) iltifatta bulunmakta güzel bir sebep olur diye düşünüyorum. Kendi Kişisel Menkıbemizi gerçekleştirme amacı ile hayatımıza bakmamızı sağlamaya çalışan bir eserdir Simyacı ve bu yönden de incelenmesinin çok faydalı olacağını düşünüyorum.

Kitabın Konusu: Rüyasında Mısır Piramitleri yakınında bir hazinenin olduğunu gören Endülüslü çoban Santiago’nun hazineyi ararken yaptığı yolculuk diyebilirim kısaca. Ama bana göre kitabın vurgulamaya çalıştığı en önemli konu: “Kişisel Menkıbenin peşinden gidilmesi ve onun gerçekleştirilmesi.” 

Kitabın kendi alanı içindeki yeri ve önemi: Dünya klasikleri arasına girmiş bu eserin kendi alanından ziyade dünya alanındaki öneminden bahsetmek zannedersem daha doğru olacaktır. Kitabın yazarı Paulo Coelho’nun bu kitabı yazarken ilham aldığı kaynak şahsımca kitabın yerini ve önemini başlı başına artırmış çünkü Doğu klasiği olan, en önemli eserlerden sayılan ve yazarı alim olanMevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerinin kalemiyle ortaya çıkmış “Mesnevinin” hikayesinden alınan ilhamla “Simyacı” yazılmış. Mevlâna ilham alınan hikayesinde “kişinin kendisinin bir hazine olduğunu” vurgulamıştır. Kitapta da aynı sonuca varmak mümkün.

Yazarın Hayatı: Paulo Coelho yazarlığa başlamadan önce ülkesinde tanınan bir şarkı sözü yazarıydı. Bir süre gazetecilik de yapan Paulo Coelho, 1986 yılında Hıristiyanların Batı Avrupa’dan başlayıp İspanya’da Santiago de Compostela kentinde sona eren geleneksel hac yolculuğunu yaptı. Bu deneyimini Hac (özgün adı: “The Pilgrimage”) adlı kitabında anlattı. 1988 yılında yayınlanan romanı Simyacı, Coelho’yu en çok okunan çağdaş yazarlardan biri yaptı. 42 ülkede yayınlanan, 26 dile çevrilen Simyacı, benzersiz bir başarıya ulaştı ve bu kitap sayesinde Gabriel Garcia Marquez’den sonra en çok okunan Latin Amerikalı yazar oldu. Paulo Coelho’nun kurduğu Paulo Coelho Enstitüsü, ülkesindeki yoksul çocuk ve yaşlılara yardım etmektedir. Coelho, UNESCO’nun Kültürlerarası Diyaloglar programında danışman olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda İsviçre’nin Davos kentindeki Dünya Ekonomik Forumu’nu düzenleyen Schwab Vakfı’nın yönetim kurulundadır. Paulo Coelho pek çok saygın ödülün sahibi oldu; bunlar arasında Dünya Ekonomik Forumu’nun verdiği Crystal Award ve Fransız Légion d’Honneur nişanı da vardır. Yazar 2002 yılında Brezilya Edebiyat Akademisi’ne kabul edildi. Coelho, ayrıca pek çok saygın basın kuruluşu için haftalık köşe yazıları yazmaktadır. Paulo Coelho Rio de Janerio’da yaşamaktadır.

Son romanı Elif, Portekizceden sonra ilk olarak Türkçeye çevrildi ve Mart 2011’de yayınlandı. Romanda, yazar ve yetenekli bir keman virtüözü, sıra dışı genç bir Türk kızı Hilal’in Sibirya’yı baştan başa geçecekleri bir yolculuk sırasında, kendileri, birbirleri ve varoluşları ile yüzleşmeleri anlatılmaktadır. Kitabın tanıtımı için açtığı yarışmayı Aleph by Raif Kurt videosuyla, Türk sanatçı Raif Kurt kazanmıştır.

Özet: Kahramanımız Santiago, babası her ne kadar rahip olmasını istese de dünyayı dolaşma hayalinden dolayı çoban olmayı tercih eder çünkü çobanlar rahatlıkla gezebilir. Çobanlık yaptığı sırada koyunlarının ona çoğu şeyi öğrettiğini inanan Santiago yaşayacağı olaylarla hayatının ve bakış açısının değişeceğinden habersizdir. Uykusunda gördüğü düşlerden dolayı kahramanımız uzun bir yolculuğa çıkacaktır. Üst üste gördüğü düşlerde Mısır’da piramitlerin yakınında bir hazine görür ve bunu yorumlamak için bir Çingeneye gider. Çingeneye gördüğü düşleri anlattıktan sonra çingene ondan para istemeyeceğini ancak hazineyi bulduktan sonra hazinenin onda birini kendisine vereceği konusunda söz ister. Kahramanımız Endülüslü çoban Santiago bu duruma şaşırsa da hayatını aynı şekilde idame ettirmeyi düşünmektedir çünkü yaklaşık 1 sene önce gördüğü tüccarın kızını, koyunlarını kırkma bahanesiyle tekrar görmeyi düşünür. Ayrıca koyunları hakkında da her şeyi öğrenen çoban hayatını da değiştirmek istemez. Santiago şehirde kendi halinde kitap okurken yanına yaşlı bir amca gelir ve sohbet ederken yaşlı amcanın aslında Şalem Kralı Melkisedek olduğunu öğrenir. Ancak Melkisedek, kral olsa da onu farklı yapan Endülüslü çobanın gördüğü düşten bahsetmesidir. Santiago bu duruma çok şaşırır ve Melkisedek ona “kişisel menkıbeden” bahseder. Santiago’ya kendisinin kişisel menkıbesini gerçekleştirmesi gerektiğini, kendisinin çobanlığı seçmesiyle zaten bunu yapabileceğini belirtir. Santiago ikilem arasına düşse de hazineyi almak için bu düşün peşinden gitmeye karar verir. Melkisedek, Santiago’ya işaretler ile hazinenin yerini bulacağından bahseder ve ayrılmadan önce kendisine Urim ile Tummim adında iki taş verip işaretleri yorumlayamazsa bunları kullanmasını öğütler. Böylelikle kahramanımız koyunlarıyla beraber yola çıkar. Mısıra ulaşmak için Afrika’ya geçer ve gittiği şehirde herkesin Arapça konuştuğunu fark eder. Kendi dilinden anlayan birini bulur ve ondan yardım ister. Ancak yardım istediği kişi parasını çalıp ortadan kaybolunca Santiago beş parasız kalıp dilini bilmediği, insanlarını tanımadığı bir yerde adeta hapsolur. İçine bir pişmanlık duygusu düşen Santiago, kişisel menkıbesini gerçekleştirmek için çıktığı bu yolculukta adeta kendisini sorgular hale gelir ve koyunlarını, parasını kaybetmiş bir adam olarak bir iş bulup kendi topraklarına dönmeye çalışır. Bir billuriyeci dükkanında iş bulur ve fikirleriyle eski günlerini arayan billuriye dükkanının sahibini çok memnun eder. Kristal camları temizlemek, bu camlarla müşterilere içecek servisi yapmak billuriye dükkanına iyi para kazandırır. Yaklaşık 11 ay bu dükkânda çalıştıktan sonra kişisel menkıbesinin peşine gitmeye karar verir. Billuriye dükkanında kazandığı parayla Mısır’a gidecektir. Önce çölü geçmesi gereken kahramanımız burada Simyacı’yı arayan bir İngiliz’le karşılaşır. “Simyanın ne demek?” olduğunu soran kahramanımız “kurşunu altına çevirmek (madeni altına çevirmek)” cevabını alır. Aslında Santiago ve İngiliz kendi kişisel menkıbesini aramaya çıkmıştır. Çölde yollarına devam ederken Santiago iki kuşun birbirine saldırdığını, bu olayın savaşın habercisi olduğunu gezdikleri kervandaki yetkiliye bildirir ve silahlı adamlarla bir tuzak kurulduğu böylece ortaya çıkar. Böylelikle çölün ve evrenin dilini anlamaya başlayan Santiago, Simyacı ile tanışır ve Simendülüslyayı öğrenir. Simyacı da kral gibi ona kendi kişisel menkıbesini yerine getirmesini, eğer gerçekleştirmezse ileride pişman olacağını söyler. Simyacı ile çıktıkları yolculukta, çölde kabileler arası savaş çıktığı için askerler ile karşılaşırlar. Hatta Santiago, bir gün Rüzgar’a dönüşmesi şartıyla hayatının bağışlanacağı tehdidi ile karşılaşır. Simyacı ’ya nasıl dönüşeceğini bilmediğini, eğer dönüşemezse ikisinin de öldürüleceğini söylese de “Seni öldürürler. Ben rüzgâra dönüşmeyi biliyorum.” cevabı ile karşılaşır. Güneş ve rüzgârın yardımıyla rüzgâra dönüşür çünkü evrenin dilini konuşabilir duruma gelir. Artık kurşuna altına dönüştürmeyi de öğrenmiştir. Çoban olarak başladığı bu yolculukta gördüğü düş sayesinde Mısır’a yolculuk etmiş, parası çalınmış, billuriye dükkanında çalışmış, rüzgâra dönüşmüş, simyacı olmuştur. Hepsinden de önemlisi kişisel menkıbesinin peşinden gitmiştir. Çölü aşan Santiago’nun karşısında şimdi Mısır Piramitleri vardır. Ama hazineyi bulmak için yüreğinin sesini dinlemesi gerekmektedir. Yüreğini dinler ve kazacağı yeri bulduktan sonra sürekli kazmaya başlar. Kazarken savaş mültecileri onu görür ve ne yaptığını sorar. Başta cevap vermese de Santiago’yu döverek altınını alırlar ve en sonunda kahramanımız, düşünde bir hazine gördüğünü ve burada olduğunu söyler. Bunun üzerine savaş mültecilerinin reisi “insanın bu kadar budala olmaya hakkı olmadığını öğreneceğini, iki yıl kadar önce kendisinin de üst üste aynı düşü gördüğünü ve düşünde İspanya’ya gitmesi gerektiğini, çobanların koyunlarıyla birlikte içinde uyudukları, ayin eşyalarının konulduğu, yerde büyümüş bir firavuninciri bulunan yıkık bir köy kilisesi araması gerektiğini ve bu firavunincirinin dibini kazarsa gizli bir hazine bulacak olduğunu söyler.” Ve Endülüslü çoban Santiago bunun üzerine gülümserve aradığı hazineyi böylelikle bulmuş olur.

Kitabın bölümlerinde işlenen konular: Mevlana’nın Mesnevisindeki ana temanın işlenen konu olduğunu, asıl mesajın (kişinin kendisinin hazine olduğu kıssası) vurgulandığını söyleyebilirim. Endülüslü çoban Santiago’nun yolculuğundan çıkarmamız gereken “kişisel menkıbemizin peşinden gitmek ve onu gerçekleştirmek” konusunun da vurgulandığını söyleyebilirim.

Önemli ve ilgi çekici yerlerden alıntılar: Henüz sahip olmadığın bir şeyi vaat ederek gidecek olursan, onu ele geçirme arzusunu yitirirsin. (Sayfa 41)

“Bir an önce koyunlarıma kavuşmak istiyorum. Talih bizden yanayken bundan yararlanmalıyız; talihin bize yardımcı olması için biz de ona yardımcı olacak şekilde davranmalıyız, gereken ne varsa yapmalıyız. Buna ‘lütuf kuralı’ derler. Ya da acemi talihi.” (Sayfa 71)

“Bir şeyi gerçekleştirmek istersen,” demişti yaşlı adam ona, “onu gerçekleştirmek için bütün Evren iş birliği yapar.” (Sayfa 56)

“Yüreğimizi neden dinlemeliyiz?” diye sordu, mola verdikleri akşam. “Çünkü yüreğin neredeyse hazinen de oradadır.” (Sayfa 151)

Kitabın Hedef Kitlesi: Kendini arayıp bulmak isteyen, içindeki hazinenin farkında olup da kendini hatırlamak isteyen, Mesnevi okuyan ya da okumak isteyen herkese yazılmış bir kitap diyebilirim. En önemlisi de kendi kişisel menkıbesini gerçekleştirmek isteyen herkese yazılmış olduğunu söyleyebilirim.

Kitapta Kullanılan Dil: Dil konusuna gelecek olursam, kitaptaki dil çevirmenin başarısıyla ustaca bir şekilde okuyucuya aktarılmıştır. Kendi açımdan söylemem gerekirse hiçbir kelimeyi ikiletmeden rahatlıkla anlayabildiğimi söyleyebilirim. Okuyunca siz de “ne kadar rahat anlaşıldığını fark edeceksiniz.” diye düşünüyorum.  Bu sebeple akıcılık ve üslup da çok başarılı.

Kitap Dışı Kapak Tasarımı: Gönül isterdi ki 25. Yıl baskısı elimde olsaydı. Ancak eski baskısı da gayet başarılı ve Kahramanımız Santiago’nun kişisel menkıbesini gerçekleştirmek için gittiği Mısır’daki piramit resmedilmiş. Böylelikle ana temayı da dış kapak tasarımında görerek olayın kafamızda daha da bir canlanma ihtimalinin arttığını söyleyebilirim, en azından kendi açımdan.

Batuhan ULAŞ

The post Simyacı-İnceleme first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/inceleme/simyaci-inceleme/feed/ 1
Dost https://www.incetezat.com/deneme/dost/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=dost https://www.incetezat.com/deneme/dost/#respond Wed, 05 May 2021 09:40:14 +0000 https://www.incetezat.com/?p=6016 Bugün Dostları gördüm. Ve zannediyorum yine yanlarına uğrayacağım. Ne garip aslında fark edememek hep baktığımız yerleri, görememek içinde bulunduğumuz halleri. Her adımı attığında son bulacak nefesine yaklaşıyorsun; dursan bu sefer o sana yaklaşıyor. Kimsenin çivisi yetmedi kazığı çakmaya. Çok uğraşan oldu da nefesimiz bile emanetken nedir bu toprağı sahiplenmeler? Attığımız adım sayılı ve şu midenin...

The post Dost first appeared on İnce Tezat.]]>

Bugün Dostları gördüm. Ve zannediyorum yine yanlarına uğrayacağım. Ne garip aslında fark edememek hep baktığımız yerleri, görememek içinde bulunduğumuz halleri. Her adımı attığında son bulacak nefesine yaklaşıyorsun; dursan bu sefer o sana yaklaşıyor. Kimsenin çivisi yetmedi kazığı çakmaya. Çok uğraşan oldu da nefesimiz bile emanetken nedir bu toprağı sahiplenmeler? Attığımız adım sayılı ve şu midenin doyacağı ekmek, su bile belli. Nedir bu açgözlülük, bu “Ben” deyişimiz? “Cahil bütünü yarımdan çok sanır” diye bir sözü vardır Heriodes’in. Yıllar önce söylense de bu söz yetti mi bencillik yaramızı kapatmaya? Selam vermeyi bile unuttuk be! Kimse kimseyi tanımıyor ve sevmiyor da. Mesela bir an oluyor ki alıp başımı gidesim geliyor; çok uzaklara falan da değil. Sadece … sadece çöp tenekemin kiracısı olan bir sokak köpeğinin gözlerine sarılmak istiyorum. Çünkü o yargılamıyor ve rızkını da paylaşıyor. Rızık deyince akla bir parça ekmek gelse de öyle bir şey değil bu; paylaştığı şey sevgi hem de yargısız ve dürüstçe yapıyor bunu. Belki de bu yüzden hayvanları daha çok seviyor ve onlara Dost diyorum. Bu dünyadaki en tehlikeli yaratığın insan olduğu mıh gibi çakılıyor aklıma ve yine bir tebessüm kayboluyor tıpkı rüzgâra hasret bir uçurtma gibi… Özgürlük desen yanı başından geçen bir yıldız gibi kaymış gitmiş. Çünkü bakacak zamanın bile yok o yıldızlara. Her şey o kadar hızlı ve hemen gerçeklemeli ki sabır denen akrebi yere çalıyor insan. Yelkovanı da ne sen sor ne ben söyleyeyim. Anlayacağın sevgili Dost, bir kere de olsa yıldızlara bakmaya çalış olur mu? Ve unutmadan, bir hayal kurup uyu bu gece. Çünkü onlardan başka ne kaldı ki elimizde! Biraz sitemkâr yazdım bugün. Neyse, unutma çöpünün yanından geçen Dostları ve esirgeme bir kap suyu. Allah’a emanet ol, Dost.

The post Dost first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/deneme/dost/feed/ 0
Ayaz https://www.incetezat.com/siir/ayaz/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=ayaz https://www.incetezat.com/siir/ayaz/#comments Sun, 11 Apr 2021 09:00:00 +0000 https://www.incetezat.com/?p=5936 Ayaz tutmuş parmaklarımda yanıyor Yaprakları sonbahar takviminde saklı şiirlerim Şad oldu gölgene kavuşunca şu nasırlı dimağ Evvel bir bozmaydım, şimdiyse şair Ruha üflenmiş senden bir bakış Usanmam anlayacağın, başı sonu kıvırcık bir şiir yazmaktan Meskenlerimiz farklı olsa da ben akrep sen yelkovan Evvel bir bozma, ondan evvel dilenciydim seninle tanışmadan Yaşmağının aşığıyım, yüzünü görmek bir...

The post Ayaz first appeared on İnce Tezat.]]>

Ayaz tutmuş parmaklarımda yanıyor

Yaprakları sonbahar takviminde saklı şiirlerim

Şad oldu gölgene kavuşunca şu nasırlı dimağ

Evvel bir bozmaydım, şimdiyse şair

Ruha üflenmiş senden bir bakış

Usanmam anlayacağın, başı sonu kıvırcık bir şiir yazmaktan

Meskenlerimiz farklı olsa da ben akrep sen yelkovan

Evvel bir bozma, ondan evvel dilenciydim seninle tanışmadan

Yaşmağının aşığıyım, yüzünü görmek bir ömür cennet

Saat emanet, gömlek yamalı, kravatsa tam tamına sana bağlı

Allah’ın izniyle bu şair sen de nokta olmalı.

The post Ayaz first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/siir/ayaz/feed/ 1
Kujo Kitap İncelemesi https://www.incetezat.com/inceleme/kujo-kitap-incelemesi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kujo-kitap-incelemesi https://www.incetezat.com/inceleme/kujo-kitap-incelemesi/#respond Mon, 29 Mar 2021 09:00:00 +0000 https://www.incetezat.com/?p=5859 Orijinal İsim: CujoKitabın Yazarı: Stephen KingYayınevi: ALTIN KİTAPLAR8.Basım Nisan 2020Çevirmen: Oya Çakır Kujo adlı kitabı incelememin sebebi: Korku üstadı denilince akla gelen Stephen King’in karanlık ve gizem dolu dünyasına geç de olsa gelmek istemem diyebilirim. Evet, geç kaldım ama bütün kitaplarını okuyarak en azından yaşayan bir efsaneden feyz alıp ileride yazacağım kitabıma da bir katkıda...

The post Kujo Kitap İncelemesi first appeared on İnce Tezat.]]>
Orijinal İsim: Cujo
Kitabın Yazarı: Stephen King
Yayınevi: ALTIN KİTAPLAR
8.Basım Nisan 2020
Çevirmen: Oya Çakır

Kujo adlı kitabı incelememin sebebi: Korku üstadı denilince akla gelen Stephen King’in karanlık ve gizem dolu dünyasına geç de olsa gelmek istemem diyebilirim. Evet, geç kaldım ama bütün kitaplarını okuyarak en azından yaşayan bir efsaneden feyz alıp ileride yazacağım kitabıma da bir katkıda bulunur düşüncesini de göz ardı edemedim.

Kujo’nun konusuna gelecek olursam, Maine Eyaletindeki Castle Rock Kasabasında yaşayan Trenton ailesinin vahşi bir canavarla yollarının çakışması diyebilirim. Tabi bu canavarın aynı zamanda kasabalılara yaşadığı dehşeti de saymadan geçemeyeceğim.

Kitabın kendi alanı içindeki yeri ve önemi: Eğer kitap yazmayı ve özellikle korku kitabı yazmayı düşünüyorsanız Stephen King’in ayrıcalığı saymakla bitmez. Her ne kadar Hayvan Mezarlığı, O, Yeşil Yol, Kara Kule serileri gibi sinemaya uyarlanan ünlü kitaplarla beraber Kujo’da aynı üstadın kaleminden çıktığı için şahsımca aynı yere ve öneme sahip. Özellikle kaleminizi karanlık bir şekilde yazmaya kararlıysanız karanlığın efendisiyle tüm kitaplarında tanışın, derim.

Yazarın Hayatı: Genellikle gerilim ve korku türünde eserler vermiştir. Kitaplarının çoğu Türkçeye de çevrilmiştir. İlk romanı Göz (Carrie) 1974 yılında yayımlanmıştır. Özellikle 1982 yılında başlayıp 2005 yılında sona erdirmiş olduğu Kara Kule (The Dark Tower) serisi ile ünlüdür. Yeşil Yol (The Green Mile), Esaretin Bedeli (the Man Who Loved Rita Hayworth aka the Shawshank Redemption) gibi pek çok kitabı senaryolaştırılıp beyaz perdeye aktarılmıştır. İlk profesyonel kısa öykü satışını The Glass Floor adlı öyküsüyle Starling Mystery Stories’e yapmıştır (1967). Kendisini tekrar ettiği gerekçesiyle 2002 yılında yazarlığı bıraktığını açıklamıştır.[1] Ancak bu açıklamadan sonra birçok yeni eser vermiştir. King’in en son romanı 2019’da yayımlanan The Institute’dür. Kitaplarının çoğu memleketi Maine’de geçer. Şu ana kadar Bram Stoker Awards, Dünya Fantezi Ödülü, British Fantasy Society Awards ve PEN America Literary Awards gibi prestijli ödülleri almıştır.

Türkiye’de Yayımlanmış Romanları:
Göz (Carrie)
Korku Ağı (Salem’s Lot)
Medyum (The Shining)
Mahşer(The Stand)
Çağrı (The Dead Zone)
Tepki (Firestarter)
Kujo (Cujo)
Christine
Hayvan Mezarlığı (Pet Sematary)
Ceset (The Body)
Ateş Yolu (Roadwork)
Azrail Koşuyor (The Running Man)
Uzun Yürüyüş (The Long Walk)
Ejderhanın Gözleri (The Eyes of the Dragon)
Sadist (Misery)
Şeffaf (The Tommyknockers)
Hayatı Emen Karanlık (The Dark Half)
Ruhlar Dükkanı (Needful Things)
Oyun (Gerald’s Game)
Dolores Claiborne
Uykusuzluk (Insomnia)
Falcı (Thinner)
Çılgınlığın Ötesi (Rose Madder)
“Yeşil Yol” roman dizisi (The Green Mile)
Yaratık (Desperation)
Kemik Torbası (Bag Of Bones)
Maça Kızı (Heart In Atlantis)
Yüzyılın Fırtınası (Storm Of The Century)
Tom Gordon’a Aşık Olan Kız (The Girl Who Loved Tom Gordon)
Rüya Avcısı (The Dreamcatcher)
Buick 8 (From A Buick 8)
Cep (Cell)
Bir Aşk Hikâyesi (Lisey’s Story)
Duma Adası (Duma Key)
Düzenleyiciler (The Regulators)
Yüzyılın Suçlusu (Blaze)
Colorado Kid
Kubbe’nin Altında(Under the Dome)
Gece Yarısını Dört Geçe (Four Past Midnight)
O (It)
Sis(Skeleton Crew)
Kurtadam’ın Döngüsü (Cycle of the Werewolf)
22/11/63 (11/22/63)
Eğlence Parkı (Joyland)
Doktor Uyku (Doctor Sleep)
Holly Gibney I:Bill Hodges Üçlemesi I: Bay Mercedes (Mr Mercedes)
Diriliş (Revival)
Holly Gibney II:Bill Hodges Üçlemesi II:Kim Bulduysa Onundur (Finders Keepers)
Kabuslar Pazarı (The Bazaar of Bad Dreams)
Holly Gibney III:Bill Hodges Üçlemesi III:Son Nöbet (End of Watch)
Uyuyan Güzeller (Sleeping Beauties) (Oğlu Owen King ile beraber)
Holly Gibney IV: Yabancı (the Outsider)
Kuşku Mevsimi (Different Seasons)
Türkiye’de yayımlanmış hikâye derlemeleri
Hayaletin Garip Huyları (Night Shift)
Sis (Skeleton Crew)
Gece Yarısını Dört Geçe (Four Past Midnight)
Rüyalar ve Karabasanlar (Nightmares and Dreamscapes)
Rüyalar ve Karabasanlar 2 (Nightmares And Dreamscapes)
Rüyalar ve Karabasanlar 3 (Nightmares And Dreamscapes)
Karanlık Öyküler (Everything’s Eventual)
Karanlık Çökünce (Just After Sunset)
Zifiri Karanlık Yıldızsız Gece (Full Dark, No Stars)
Kâbuslar Pazarı (The Bazaar of Bad Dreams)
If It Bleeds

Kitabın Özeti: Maine Eyaletine bağlı Castle Rock kasabasında Frank Dodd’un ölümünün ardından yıllar geçmiş olmasına rağmen büyükler, geceleri onun hayaletinin geleceğini söyleyerek çocuklarını korkutur ve uyumazlarsa geleceğini söylerlerdi. Frank Dodd sapık bir katildi ve aynı zamanda polis memuruydu. Yakalanacağını anladığında cezasını kendisi vererek ayrılmıştı dünyadan.

Trenton ailesi de Castle Rock kasabasında yaşayan üç kişilik bir aileydi. Tad Trenton adlı çocuk bir gece vakti yatağının yanındaki yüklükte bir çift korkunç gözler görür. Tad’e bu gözler hiç de yabancı gelmez. Ancak olayın telaşıyla annesi Donna Trenton’ı ve babası Vic Trenton’ı ayağa kaldırır. Her ne kadar çocuk yüklükte canavar gördüğünü söylese de ebeveynleri ona inanmaz. Yüklüğe baktıklarında battaniye görürler. Tad sakinleşsin diye yüklüğü boşaltırlar. Ancak Tad olayı unutmaz.

Günlerden bir gün Vic’in arabası bozulur ve şehrin dışında bir tamirci bulurlar. Tamircinin işini halletmesini beklerken bir Saint Bernard (100kg’ı bulabilen bir köpek türü) görürler. Bu köpeğin adı Kujo’dur. Kujo insanlara karşı çok sevecendir ve Tad’e karşı da çok iyi davranır. Her ne kadar ailesi köpeğe mesafeli davranması gerektiğini düşünse de Kujo’nun ılımlı tavırları ailenin içini az da olsa ferahlatır.

Kujo, bir gün bir tavşan görür ve onu kovalamaya başlar. Tavşan bir mağaraya doğru kaçar ve Kujo’da onun peşinden gider. Tavşanı yakalayamayan Kujo mağarada bir yarasa tarafından ısırılır ve bu dost canlısı köpek için artık çok geçtir. O artık Kujo değil başka bir yaratıktır. 100 kg’lik bir öldürme makinesi ve bu makine sadece ve sadece kanla beslenecektir. Tad ile zaman içinde ikinci bir oyun oynayacaktır ve bu oyunun adı “Canavarlar Asla Ölmez.” olacaktır.

Kitabın Hedef Kitlesi: Kitap, korku kitaplarına düşkün olanların yanı sıra yazara hayranlığı olan kişilere de yazılmış diyebilirim. Stephen King’in hayal dünyasıyla tanışmak isteyenlere ve korku kitabı çıkarmak isteyenlere yeni noktalar, virgüller, paragraflar katacağını düşündüğüm bir kitaptır Kujo. Kitabı beğenip beğenmemenin yanı sıra, ayrıca Üstadın eserini okumak bir senfoni tadı veriyor. Kısacası bu kitap Stephen King’in farklı bir senfonisini dinlemek isteyenlere yazılmış diyebilirim.

Ayrıca çevirmene teşekkürlerimi sunmayı da borç biliyorum. Çünkü Altın Kitaplar yayınevinin çevirmeni Oya Çakır gayet sade bir dille Stephen King ve okuyucuların arasındaki köprüyü kurmuş.

Kitap Dış Kapak Tasarımı: Kujo’nun yarasa tarafından ısırılmasından sonraki hali bizi selamlıyor. Kitabı okuduktan sonra bir daha dış kapağına bakınca tek diyebileceğim şey sadece: “Zavallı Tad.” oluyor.

Batuhan ULAŞ

The post Kujo Kitap İncelemesi first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/inceleme/kujo-kitap-incelemesi/feed/ 0
Momo-Kitap İncelemesi https://www.incetezat.com/inceleme/momo-kitap-incelemesi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=momo-kitap-incelemesi https://www.incetezat.com/inceleme/momo-kitap-incelemesi/#respond Sat, 27 Feb 2021 09:00:00 +0000 https://www.incetezat.com/?p=5729 Yazarın Adı: Michael EndeYayınevi: Pegasus1.Baskı: Eylül 2017ISBN: 978-605-299-301-9Çeviren: Leman Çalışkan Momo adlı kitabın seçilme sebebi: İnternette alabileceğim kitaplar konusunda araştırma yaparken kapağının ilgimi çekmesiyle tanışmam diyebilirim kısaca. Tabi, biraz da üzerinde araştırdığınızda kitabın yazarı olan Micheal Ende’ye de Alman Gençlik Edebiyat ödülünü kazandıran bir kitap olduğunu görüyor ve daha da bu kitabı okumak istiyorsunuz. Kısaca...

The post Momo-Kitap İncelemesi first appeared on İnce Tezat.]]>

Yazarın Adı: Michael Ende
Yayınevi: Pegasus
1.Baskı: Eylül 2017
ISBN: 978-605-299-301-9
Çeviren: Leman Çalışkan

Momo adlı kitabın seçilme sebebi: İnternette alabileceğim kitaplar konusunda araştırma yaparken kapağının ilgimi çekmesiyle tanışmam diyebilirim kısaca. Tabi, biraz da üzerinde araştırdığınızda kitabın yazarı olan Micheal Ende’ye de Alman Gençlik Edebiyat ödülünü kazandıran bir kitap olduğunu görüyor ve daha da bu kitabı okumak istiyorsunuz. Kısaca özetlemek gerekirse seçme nedenim arasında bunlar sayılabilir.
Momo adlı kitabın konusuna da kısaca değinecek olursam: Tiyatro harabesinde yaşayan Momo adlı küçük bir kızın; yaşadığı kentteki insanların, dostlarının hayatını mahveden, onları zamanı daha verimli kullandırmak adına adeta köleleştiren “Duman Adamlar” adlı zaman hırsızlarının elinden kurtarmaya çalışması diyebilirim.

Kitabın kendi alanı içindeki yeri ve önemi: Momo bir masal niteliğinde olsa da her yaştan insanın okuyup -hatta- yaşamının farklı dönemlerinde tekrar okumasını gerektiren bir eser. Tıpkı Küçük Prens gibi. “Neden?” diyecek olursanız kitaptaki ögeler bizim gibi hayat telaşıyla uğraşan insanların sıklıkla unuttuğu konuları Momo ile hatırlatıyor. Bu ögeleri sayacak olursam: “Dostluk” birinci sırada olur çünkü küçük bir kız çocuğunun dostlarını kötülerin elinden kurtarmak için bütün kötü adamlara karşı -her ne kadar korksa da- dimdik karşılarına çıkıp mücadele edişini görüyoruz. İkinci öge ise “İnsanları dinlemek”. Bunun sebebi ise Momo’nun insanların derdini dinlerken onları sorgulamadan sadece ve sadece susup onlara odaklanması ve böylelikle insanların sorununu çözmesi. Sorgusuz sualsiz susup dinlemek belki de insanların en çok ihtiyacı olan, arayıp da bulamadığı dermanlardan biri. Momo’nun da bu dermanı bizlere hatırlatmasından dolayı yeri en azından benim için daha ayrı. Zaten dikkatlice düşünecek olursak iki ögenin de aslında birbirinin kesişim kümesi olduğunu rahatlıkla fark edebiliriz: Dostluk ve İnsanları dinlemek, Dostluk ve İnsanları dinlemek… Teşekkürler Momo.

Micheal Ende:
12 Kasım 1929’da Garmisch-Partenkirchen, Almanya’da dünyaya geldi. Gerçeküstücü bir ressam olan Edgar Ende ile fizyoterapist Louise Bartholomew Ende’nin tek çocuğuydu. Altı yaşındayken ailesiyle birlikte Münih’in kuzeyinde sanatçıların yoğun olarak yaşadığı Schwabing ilçesine taşındılar. Büyüdüğü bu edebi ve sanatsal yönden zengin ortam daha sonra yazılarını etkiledi. 1936 yılında babasının işi Nazi yönetimi tarafından “dejenere” olarak ilan edildi ve yasaklandı. Bu yüzden babası gizli çalışmak zorunda kaldı. II. Dünya Savaşı’nın ağır dehşeti çocukluğunu etkiledi. Münih’e ilk hava saldırısı gerçekleştiğinde on iki yaşındaydı. 1945’te on altı yaşındayken askere çağrılınca eğitimini sürdürdüğü Waldorf okulundan ayrıldı. Savaştan sonra 1948-1950 yılları arasında bir drama okuluna katıldı, aktörlük yaptı, skeçler ve kısa oyunlar yazdı, Münih Halk Tiyatrosu’nda yönetmenlik ve Bavyeralı bir yapım şirketi için film eleştirmenliği yaptı. 1952 yılında bir yılbaşı partisinde tanıştığı Ingeborg Hoffman ile 1964 yılında Roma’da evlendi. Hoffman hümanist değerleri sürdürmek için kararlı bir örgüte, Hümanist Birliğine katılmak için Ende’yi teşvik etti. Birlikte insan hakları için çalıştılar. Eşinin rehberliğinde çeşitli gruplarla tanıştı. 1985 yılında Hoffman’ın ani ve beklenmedik ölümüyle Ende, İtalya, Casa Liocorno daki evlerini sattı ve Münih’e döndü. 1992 yılında, Ende’ye mide kanseri teşhisi konuldu. İki yıl süren tedavi sonunda 28 Ağustos 1995’te hastalığa yenik düşerek 64 yaşındayken Filderstadt’ta yaşamını yitirdi. Yazın hayatına 1950’lerde kabare senaryoları yazarak başlayan Ende’nin en çok ses getiren kitabı 1979’da yayımlanan Bitmeyecek Öykü adlı romanıydı. Roman 30’dan fazla dile çevrildi ve uluslararası alanda çok satanlar listesine girdi. Ayrıca Momo adlı kitabı ise büyük ses getirdi. Kitabında zamandan bahseden yazar, bu romanın hikâyesini birinden duyduğunu, duyduklarını hiç değiştirmeden bize aktardığından bahseder. Ende, 20. yüzyılın en popüler Alman yazarlarından biridir. Genelde çocuk kitaplarındaki büyük başarılarından söz edilse de yetişkinler için de kitaplar yazmıştır. Ende “Hikayelerimi içimdeki çocuk ve hepimiz için anlatıyorum” ve “benim kitaplarım 8 ve 80 yaş arasındaki tüm çocuklar içindir” demiştir. Fantezi dünyasını seçen, fakat gerçek dünyayla olan bağlarını da koparmayan öyküleriyle pek çok övgü ve ödül almasına karşın alçak gönüllülükten vazgeçmemiştir.
Ödülleri:
1961 Alman Gençlik Edebiyatı Ödülü -Cim Düğme ve Lokomotifçi Lukas (Jim Knopf und Lukas der Lokomotivführer)
1967 Hugo-Jacobi Ödülü
1974 Alman Gençlik Edebiyatı Ödülü -Momo
1979 Buxtehude Bull – Bitmeyecek Öykü (Die unendliche Geschichte)
1980 Çocuk Edebiyatı Derneği Volkach Alman Akademisi Büyük Ödülü
1980 Wilhelm Hauff Ödülü -Bitmeyecek Öykü
1981 Uluslararası Janusz Korczak Edebiyat Ödülü -Bitmeyecek Öykü
1982 Accademia Internazionale Medicean Lorenzo il Magnifico Ödülü (AIM)
1983 Gümüş Kalem- Bitmeyecek Öykü
1989 Almanya Federal Cumhuriyeti Liyakat Nişanı
1990 La vache qui lit Ödülü -Der satanarchäolügenialkohöllische Wunschpunsch
1996 Kurt Lasswitz Ödülü -Santa Cruz’a Giden Uzun Yol (Der lange Weg nach Santa Cruz)

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Michael_Ende

Kitabın Özeti: Büyük bir kentin tiyatro harabesinde Momo adlı küçük bir kız çocuğu yaşar. Çevrede yaşayan insanlar Momo’nun varlığını zaman geçtikçe fark eder, Momo’nun yaşadığı harabeyi güzelleştirir ve ona her gün yiyecek bir şeyler getirirler. Zaman geçtikçe Momo’ya daha çok alışan insanlar gelip ona dertlerini anlatmaya başlar ve böylelikle sorunlarının çözüldüğünü, daha da rahatladıklarını fark ederler. Çünkü Momo’nun en büyük özelliği karşısındaki insanı sabırla, sorgusuz sualsiz sadece ve sadece dinlemektir. Hatta bu özelliğinden dolayı Momo, duvar ustası olan Nicola ve meyhane sahibi Nino’yu bile barıştırır. Artık insanlar arasında “Bugün Momo’ya uğradın mı?” diye bir deyim de oluşmaya başlar. Çocuklar bile tiyatro harabesine gelip Momo’nun yanında hayal kurup o hayal üzerine oyun oynamaya başlar. Zamanla Momo’nun ziyaretçisi kesilmez ve herkes bu kızın arkadaşı olur. Ancak kahramanımızın dostu diyebileceği, en iyi anlaştığı iki kişi vardır: “Birisi yaşlı Çöpçü Beppo diğeri de genç Turist Rehberi Girolamo (Gigi) dur. İkisinin de karakteri birbirinden çok farklı olsa da Momo ikisinin de en yakın arkadaşı, dostudur. Kentte her şey Momo ve diğer insanlar için güzel giderken “Zaman Tasarrufu Şirketi” adı altında ağızlarında sigarası, tenleri kül rengini taşıyan Duman Adamlar insanların zamanını çalmaya çalışır. Hatta bir gün annesine vakit ayıran, sevdiği kadınla ilgilenen Berber Bay Fusi’nin aklını çelip annesini Huzurevine bile göndertirler. Tabi, sevdiği kadınla da “zamanını çalıyor!” bahanesiyle daha az ilgilenmesine sebep olurlar. Duman Adamlar insanların kafasını zehirlerken şu argümanı kullanırlar: “Dostlarla, aileyle, insanlarla ilgilenmek bir zaman kaybı ve insan zamanını sadece kendine ayırırsa ancak zaman tasarrufu edebilir.” Bu fikirle kentteki bütün insanları ikna ederler ve zaman geçtikçe insanlar birbirine selam vermez olur. Bundan Momo’da etkilenir çünkü ne artık kendisini ziyaret eden arkadaşlar ne de onunla oyun oynamak için gelen çocuklar tiyatro harabesine uğrarlar. İlk başta Momo, Beppo ve Gigi ve çocuklar bu duruma direnip “Büyük Bir Çocuk Gösteri Yürüyüşü” yaparak isyan etseler de Duman Adamlar buna da Çocuk Depoları (Çocukları sokakta oynamak yerine sabahları ebeveynlerinin bıraktığı yerler) kurarak karşılık verir. Momo artık iki dostuyla beraber direnmeye çalışsa da Duman Adamlar onları da Momo’dan uzaklaştırır. Momo deyim yerindeyse yapayalnız kalır. Duman Adamlar bir gün Momo’yu ziyarete gelip onu da Zaman Tasarrufu bahanesiyle kandırmak istese de görevli olarak gelen Duman Adam, Momo’nun içinde gizemli bir güç fark edip sırlarını Momo’ya anlatmaya başlar. Böylelikle Momo onlar için çok tehlikeli hale gelir. Ancak günlerden bir gün Momo, Kassiopeia adlı geleceği bilen bir kaplumbağa ile tanışır. Momo’yu arayan Duman Adamlar, Kassiopeia’nın sayesinde Momo’yu yakalayamaz. Kaplumbağa onu zamanı yöneten, Hiçbir Yerde Sokağının bulunduğu Hiçbir Yerde Evinde oturan Secundus Minutius Hora Usta’ya götürür. İnsanların zamanını çalıp bu çaldıkları zamanla varlığını sürdüren Duman Adamlar ile Hora Usta arasında süren bir mücadele başlayacaktır ve kahramanız Momo’da bu mücadelenin ana karakteri olacaktır.
Bakalım, Momo’nun dostlarını kurtarmak için yapacağı bu büyük mücadele nasıl sonuçlanacaktır?

Kitabın Hedef Kitlesi: Yazarın kendi sözüyle bunu cevaplamak daha doğru olur: “Benim kitaplarım 8 ve 80 yaş arasındaki tüm çocuklar içindir.” Kitabı okuduğunuz da tıpkı Küçük Prens gibi her yaşta okumamız gereken bir kitap olacağını fark edeceğinizi düşünüyorum. Dostluk ve İnsanları Dinlemek ögeleri kitapta vurgulansa da bu ögeleri unutmamak hayat telaşında pek de kolay olmuyor. Bu yüzden ara da Momo’nun tiyatro harabesindeki evine uğrayıp dertleşmemiz gerektiğini düşünüyorum. Sahi, kitapta da dediği gibi “bugün Momo’ya uğradın mı sevgili okur?”
Kitapta Kullanılan Dil: Pegasus yayınlarından biz okurlara Almancadan çeviren Leman Çalışkan’a teşekkür etmem gerektiğini düşünüyor ve onu rahmetle anıyorum. Çevirmenin üslubuyla okuduklarımı rahat bir şekilde anladım. Bir masal niteliğinde olan bu eser her ne kadar çocuklara özgü gibi olup rahat bir dille bizlere sunulma zorunluluğuna sahip gözükse de “Momo’nun 8 yaşından 80 yaş arasındaki tüm çocuklara yazıldığını düşünürsek” dilin ne kadar akıcı bir şekilde “büyük çocuklara” aktarıldığını görür ve önemini daha rahat bir şekilde kavrarız. Bu yüzden tekrardan Leman Çalışkan’a teşekkür ediyor ve onu rahmetle anıyorum. Mekânı Cennet olsun.

Kitap Dış Kapak Tasarımı: Dış kapak tasarımında bizi bir kaplumbağa, sırtı dönük kıvırcık saçlı bir çocuk ve önlerindeki bir sürü saat karşılıyor. Arka kapakta bulunan Hora Usta’nın Hiçbir Yerde evindeki bir sürü saat de onlara eşlik ediyor.

The post Momo-Kitap İncelemesi first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/inceleme/momo-kitap-incelemesi/feed/ 0
Gözlerinin Kahvesinde https://www.incetezat.com/deneme/gozlerinin-kahvesinde/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=gozlerinin-kahvesinde https://www.incetezat.com/deneme/gozlerinin-kahvesinde/#respond Tue, 16 Feb 2021 09:00:00 +0000 https://www.incetezat.com/?p=5684 Sonbahara hazırlarken şiirlerimi, artık hüzün gocuğunu almayacaklar yanlarına. Bu bile bir yaprağın düşmeme ihtimali, yani bir şiirin intihar etmeyeceğinin habercisi. Ve o haber bir mektubun içinde gizli. Ne o mektup, kara trenden geliyor ne de ben kaldırım taşlarına şiirler yazıyorum. Bir kıvırcık rüzgâr getiriyor o mektubu… öyle ki tokalar saklı içinde. Rengarenk ama kahve tonu...

The post Gözlerinin Kahvesinde first appeared on İnce Tezat.]]>

Sonbahara hazırlarken şiirlerimi, artık hüzün gocuğunu almayacaklar yanlarına. Bu bile bir yaprağın düşmeme ihtimali, yani bir şiirin intihar etmeyeceğinin habercisi. Ve o haber bir mektubun içinde gizli. Ne o mektup, kara trenden geliyor ne de ben kaldırım taşlarına şiirler yazıyorum. Bir kıvırcık rüzgâr getiriyor o mektubu… öyle ki tokalar saklı içinde. Rengarenk ama kahve tonu daha ağır. Toprakta yeni bitmiş bir gül kokuyor sanki. Alamancı işçilerin memlekete dönüş hasreti ya da bir kâğıt toplayıcısının sıcak bir mercimek çorbasını bekleyişi gibi işte, sana olan özlemim. Ceplerim yırtık ve yanımda onlarca sokak köpeği, evsiz kediler ve daha sana yazılmayı bekleyen şiirler… Bendeniz Şair Bozması… kıvırcık saçlarına doladığın, üşümeye yüz tutmuş ellerini tutmaya çentik atan bir mahkûmun duvarı gibi ciddiyetim. Ve bak, işte seni bekliyorum. Artık dizelerinde ver hükmümü ve kır kalemimi. Zaten cürmüm, müebbettir gözlerinin kahvesinde. Ne de güzel mahpusmuş bu kahverengi duvar ve ne de güzel ellerinden içtiğim çay. Elhamdülillah.

Batuhan ULAŞ

The post Gözlerinin Kahvesinde first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/deneme/gozlerinin-kahvesinde/feed/ 0
Bir Gün Bukowski Okursam https://www.incetezat.com/deneme/bir-gun-bukowski-okursam/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=bir-gun-bukowski-okursam https://www.incetezat.com/deneme/bir-gun-bukowski-okursam/#respond Mon, 01 Feb 2021 09:00:00 +0000 https://www.incetezat.com/?p=5600 Eğer bir gün Bukowski okursam demek ki vazgeçmişim senden, hayattan ve şiirden. Her bir dize sana akarken durdurmak istemişimdir demek ki gözyaşlarımı. Artık dolunay da bile yazamıyorsam şiir, bil ki Bukowski okuyorumdur. Ona anlatmışımdır seni. O da “şair bozması biraz sus da geceyi dinleyelim.” demiştir. İşte bu hazin sonla yazıyorum son dizelerimi sana. Yemin ediyorum...

The post Bir Gün Bukowski Okursam first appeared on İnce Tezat.]]>

Eğer bir gün Bukowski okursam demek ki vazgeçmişim senden, hayattan ve şiirden. Her bir dize sana akarken durdurmak istemişimdir demek ki gözyaşlarımı. Artık dolunay da bile yazamıyorsam şiir, bil ki Bukowski okuyorumdur. Ona anlatmışımdır seni. O da “şair bozması biraz sus da geceyi dinleyelim.” demiştir. İşte bu hazin sonla yazıyorum son dizelerimi sana. Yemin ediyorum her bir virgüle, noktaya “bir daha adınla bitirmeyeceğim hiçbir hecemi.” diye. Çok iyi biliyorum ki yarın yine bozacağım bu yemini. Tövbesini bozan bir şarapçı gibi yine aynı parkta diğer filozoflarla dertleşirken unutacağım. Ama ne zaman bitse o siyah poşetin içindeki zıkkım, yine bir camide imamın üstümü örttüğü battaniyeyle uyanacağım. İşte, yine yarı sarhoş bir şekilde oturacağım o sakallarıma değen küçük not parçalarına. Senin ismini tamamlayan her bir harfe değdirirken gözlerimi, kayacak bir yıldız yine. Ve ben yine dilek tutmayacağım. Olmayacak duaya âmin demektir bu, nasıl olsa. Bu satırları yazarken bile “geçmiş” bir celladın elindeki giyotin; “gelecekse” bir işkence aleti. Geçmişte yokluğun öldürdü beni, gelecekse senin olmadığın her gün yavaş yavaş öldürüyor. Bildiğin işkence aleti değil de nedir bu? Ölünce alışıyorsun yokluğa da yaşarken sıkıntı, tıpkı gözlerine değen şiirlerim gibi… Bir gün hepsini okuman dileğiyle…

The post Bir Gün Bukowski Okursam first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/deneme/bir-gun-bukowski-okursam/feed/ 0
Çekilmemiş Fotoğraf https://www.incetezat.com/deneme/cekilmemis-fotograf/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=cekilmemis-fotograf https://www.incetezat.com/deneme/cekilmemis-fotograf/#respond Sun, 24 Jan 2021 09:00:00 +0000 https://www.incetezat.com/?p=5538 Bu dizeleri yazıyorsam demek ki gece yine harap etmek üzere kendini. Çünkü nedense geceleri yazarım hep ben. Yatağıma bile dar gelirken gönül kalemi; upuzun geceye sığdırırım hecelerimi. Tıpkı içmediğim… içemediğim sigaranın son dalı gibi. Çayı koymadım bu sefer. Yani anlayacağın, demlenen benim bu sefer. Biliyor musun, iyi ki varsın Kıvırcığım, Güzelim. Çekilmemiş fotoğrafımsın sen benim....

The post Çekilmemiş Fotoğraf first appeared on İnce Tezat.]]>

Bu dizeleri yazıyorsam demek ki gece yine harap etmek üzere kendini. Çünkü nedense geceleri yazarım hep ben. Yatağıma bile dar gelirken gönül kalemi; upuzun geceye sığdırırım hecelerimi. Tıpkı içmediğim… içemediğim sigaranın son dalı gibi. Çayı koymadım bu sefer. Yani anlayacağın, demlenen benim bu sefer. Biliyor musun, iyi ki varsın Kıvırcığım, Güzelim. Çekilmemiş fotoğrafımsın sen benim. Biraz garip oldu değil mi bu iltifat? Şaşırma, şaşırma çünkü… çünkü yok, olmadı hiç benim fotoğraf makinem. Hem fotoğraf makinesinin sahibi değil midir ki her şeyi yaratan? Şimdi söyle, senin bir anlık gülümsemeni çekmek nasıl da günahkâr bir kulun davranışı olurdu? Bilmiyorum… Bilmiyorum Güzelim. Vallahi de billahi de bilmiyorum. Tek bildiğim heybemde kurumaya yüz tutmuş birkaç damla şiir bir de bana taktıkları ad. Adım ne dersen kimileri Şair Bozması der, kimileri de Sokak Köpeği. Kaç diyar gezdim hayal aleminde de hep bir sokak buldum çıkacak. Ama Elhamdülillah, bir tek sende… bir tek sende bulamadım bir yol, alıp başımı çıkacak. İlk kez dikenler ayağıma değil de gönlüme battı batacak. Zaten gül dediğin gönülde biten değil midir?

Batuhan ULAŞ

The post Çekilmemiş Fotoğraf first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/deneme/cekilmemis-fotograf/feed/ 0
Tesirsiz Parçalar (İnceleme) https://www.incetezat.com/inceleme/tesirsiz-parcalar-inceleme/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=tesirsiz-parcalar-inceleme https://www.incetezat.com/inceleme/tesirsiz-parcalar-inceleme/#respond Sat, 09 Jan 2021 09:00:00 +0000 https://www.incetezat.com/?p=5440 Tesirsiz Parçalar İncelemeAli Lidar’ın yazdığı Tesirsiz Parçalar adlı kitabı incelememin sebebi: İyi bir yazar olma hayalini taşıyan biri olarak çok okuyan bir yazarın nasıl yazdığını, neler yaşadığını öğrenebilme isteği aslında. Bu kitabı yaklaşık 2 yıl önce okumama rağmen “büyük kederler küçük öyküler” adlı kitabın incelemesini yaptıktan sonra yazarı bir daha dinlemek istemem ve siz İncetezat...

The post Tesirsiz Parçalar (İnceleme) first appeared on İnce Tezat.]]>
Tesirsiz Parçalar İnceleme
Ali Lidar’ın yazdığı Tesirsiz Parçalar adlı kitabı incelememin sebebi: İyi bir yazar olma hayalini taşıyan biri olarak çok okuyan bir yazarın nasıl yazdığını, neler yaşadığını öğrenebilme isteği aslında. Bu kitabı yaklaşık 2 yıl önce okumama rağmen “büyük kederler küçük öyküler” adlı kitabın incelemesini yaptıktan sonra yazarı bir daha dinlemek istemem ve siz İncetezat okurlarına bu kitabı da tanıtma fırsatını yakalamam da diğer sebepler arasında sayılabilir.

Ali Lidar-Tesirsiz Parçalar

Yazarın Adı: Ali Lidar
Yayınevi: İthaki
Yayın Tarihi: Ekim 2017
ISBN: 978-605-375-540-1

“Tesirsiz ne kadar söz varsa ruh cebimde biriktirdim ki zaten ben küçükken de meraklıydım suya yazılar yazmaya.”

Ali Lidar

Tesirsiz Parçalar’ın Konusu: Acı, aşk, hüzün, keder, parklar, dertler… kısacası Ali Lidar’ın gözlemlediği hayattan kesitler deneme türü olarak karşımıza çıkmakta. Tabi bu türler yazarın mürekkebinden çıkarken usta yazarların kitabındaki kahramanlar da bizi karşılıyor. Jerome David Salinger’in “Çavdar Tarlasında Çocuklar” adlı eserindeki kahramanı Holden Caulfield’dan Türk edebiyatının en usta yazarlarından biri sayılan Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ındaki Selim Işık’a kadar…

Kitabın kendi içindeki yeri ve önemi hakkında konuşacak olursam: Ot, Kafa gibi dergilerde yazı yazmak gibi hayallere sahip biri olarak deneme türünde kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Bu denemelerin sonunu da şiirle birleştirip yazıyı sonlandırıyorum. Ali Lidar ise hem şiir hem de deneme türünde eserler verdiği için kendimi geliştirme açısından onun kitaplarının kalemime yararı olabileceği düşüncesindeyim. Bu sebeple kitabın benim için önemi daha da büyük oldu. Siz okurlar da kaleminizi daha da sağlamlaştırmak isterseniz buyurun… Tesirsiz Parçalar sizi bekliyor.

Yazarın Özgeçmişi:
Ali Lidar Eskişehir doğumlu öğretmen ve yazardır. Eskişehir Üniversitesinde Felsefe Öğretmenliği bölümünden mezun olmuş ve Anadolu Lisesinde öğretmenlik yapmaktadır. Yaşamı hakkında çok fazla konuşmayan Ali Lidar tam bir Eskişehir hayranıdır. Ayrıca Küçük Prens kitabına olan ilgisini okulunda sergi açması ve ileride Eskişehir’de Küçük Prens müzesi kurmak istemesinden anlayabiliyoruz. Ali Lidar’ın ilk kitabı olan Tesirsiz Parçalar kitabının kapağında yer alan arabanın Plakası merak uyandırmış onun için 26 ŞRT 26 plakasını şu şekilde anlatmıştır; ŞRT Şirintepe anlamına gelirken 26 da Eskişehir tutkusundan kaynaklı bir seçimdir. 5 Çocuklu bir ailede büyüyen Ali Lidar Şeker Fabrikasında çalışan işçi bir babanın çocuğu için genç yaşta çalışmaya başlamış. Bunun yanı sıra İnsomnia hastası olan yazar bu hastalığı ile zaman içinde barışmıştır. Kitaplarında kullandığı üslubu ve dili bakımından kendini diğer yazarlardan ayrı bir özelliği ile öne çıkarmaktadır. Kitap okuma aşığı bir yazar olarak İlhan Berk, Oğuz Atay ve Murat Menteş gibi yazarlardan etkilendiği söylemiştir. Calvino ve Perec’den ise daha fazla etkilenmektedir. Lidar şiirlerini sohbet havasında yazar, dile dökülmesi kolay olmayan şeyleri kolaylıkla anlatabilmesi, yazdıklarında herkesin kendinden bir parça bulabilmesi günümüzün en sevilen yazarlarından olmasını sağlamıştır. (https://kidega.com/yazar/ali-lidar-094661)

Tesirsiz Parçalar’ın Özeti: Ali Lidar’ın hayattaki gözleminin mürekkebine yansımasıyla oluşmuş bu kitap aşkı, hasreti, derdi, kederi… kısacası insanı anlatıyor. Tabi… bunun yanında Ali Lidar’ın sosyoloji okuyup çalıştığı yıllarda çevresindeki insanlardan dinlediği hayatlar da bu kitabı diğer kitaplardan ayırıp bize camı çatlamış bir pencereden acı hayatın manzarasını sunuyor. Bu küçük örneğin yanı sıra Bukowski, Oğuz Atay, Jerome David Salinger gibi yazarlar da bize okurken eşlik ediyor. Susmanın ne demek olduğunu, neden bağırıldığını, şu hayatın insanlara neler yaşattığını bizlere hatırlatıyor. Kısacası şu içinde bulunduğumuz ve varlığını bile unuttuğumuz hayat, yazarın penceresinden bizlere tekrar anlatılıyor.

Kitapta kullanılan dile gelecek olursam, serbest bir şekilde yazılmış olup okuyucular tarafından rahatça anlaşılacak şekildedir.

The post Tesirsiz Parçalar (İnceleme) first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/inceleme/tesirsiz-parcalar-inceleme/feed/ 0