Yine bir çıkmaz yine bir belirsizlik. Umut ile gerçekler arasında gelgitler. Bir bakmışsın sığ sulardasın bir bakmışsın azgın dalgaların içinde çırpınıyorsun. Bu debelenmeler nerede ne için belli değil.
Bazen her şey koca bir hiçken diğer gün küçücük bir şey büyük hayallere sürüklüyor bizi. Aslında hayatın kendisi de bu demek değil mi? Belki de insan olmak. Evet! Sanırım insan olmak bunu gerektiriyor. Bazen bu durumu bir dengesizlik kendime, düşüncelerime bir saygısızlık olarak geçiriyorum kafamdan. Kendi kurduğum yüce divanda yine kendimi yargılıyorum. Diğer insanlara karşı merhametli ve hoşgörülü iken neden kendime karşı bu kadar katı oluyorum? Adalet hoşgörü diyorum ama bir tek kendimi bundan mahrum ediyorum. Hem de kendime hiç adil olamayacak bir mahkemede… İnsanın bunu kendisine yapması ne acı.!
Yukarıda da dediğim gibi insanın yapısından kaynaklanıyor her şey, anlamı bile unutmak kavramından gelen bir varlık insan. Ve unuttuğumuz yegâne şey de kendimiz oluyoruz. Belki bazılarımız unutmanın da ötesinde yok sayıyordur kendini, benliğini, hislerini, hayallerini. Bilemiyorum. Ama kesin olarak bildiğim ve emin olduğum şeyse unuttuğumuz. Kendimizi, sevmeyi, sevilmeyi, emeği, saygıyı, korkuyu, ayrılığı, hasreti, ölümü…
Tüm bu unutulanlar içinde de unutmadığımız tek şey unutmak. Dediğim gibi her şeyi herkesi unutuyoruz ama unutmak eylemi her daim yanı başımızda bizimle birlikte. Kimisi unutmayı bir lütuf olarak da görebilir. Bu da mümkün. Ama acısıyla tatlısıyla yaşanılanlar değil midir bizi biz yapan. Belki unutmasaydık daha adil olamaz mıydık kendimize ve her şeye rağmen sevemez miydik kendimizi ve diğerlerini. Bunun olmaması için bir neden yok ama bir engel var. O engeller kalktığı zaman ancak bir bütün olabilir insan. Parçaları eksik bir puzzle tam olarak bir şey ifade etmediği gibi insan da unuttuklarıyla eksik kalmıyor mu zaten?
O zaman hep hatırlayalım sevdiğimiz her şeyi, sevildiğimizde pır pır eden yüreklerimizi, korktuğumuzda damarlarımızdan çekilen kanı, mutlu olduğumuzda açan çiçekleri, ayrıldığımızda parçalanan kalbimizi, öfkelendiğimizde basan ateşi… Velhasıl unutmamalı insan “insan” olduğunu ve hatırlamalı her şeyiyle kendini…
Şeyma GENÇ
0 Yorum