Kimi kandırıyorum ki ben ne yaparsam yapayım olmuyor. Hangi bardağın taşan hiçliklerinde kayboldu düşlemelerim bilemiyorum. Hikmetinden sual olunmaz Allah’ın bilirim fakat nedir bu dinmeyen yangının hikmeti bilemedim. Ben sular durulsun diye can yürekte kanarken sessiz çığlıklarımla boğuşuyorum. Ya da boğuştuğumu zannediyorum. Peki, bu neyin tecellisi?
Kim vakitli vakitsiz yüreği kanarken gözyaşlarını hep geceye saklar ki?
Kim ulan sen neyin derdindesin hala olmadığını göreli aylar geçti diye kelimelerden iğnelerini saplayıp yine de olmuyor diyebilir ki?
Bütün bunlara ne denir bilemiyorum. Zaman ne kadar geçerse geçsin geçen zaman ölü bir bedeni ayakta tutmaya çalışıyor sadece o kadar. Kimi kandırıyorum ki ben sildim diyorum, umurumda değil diyorum, artık bende yoluma bakacağım diyorum söylediklerim yüreğimde yanan ateşe bir çiğ tanesi kadar etki etmiyor. İnsan adını anmaktan korkar mı? Ben korkuyorum. Hani düşünmek denen rezil bir istila var ya akıl da işte o aklı duvarlara vurayım diyorum dinmiyor. Kitap okuyorum düşünmeyeyim diye insan her satırda yüreğinin lisanından okuduğu satırlara istemsiz isim taşır mı? İşte ben taşıyorum. Kendimi sahillerin en ücra köşelerinde kanatıyorum gün aşırı. Hani sıksam diyorum bir kurşun yüreğime beden ölür yürek o yüreksizi silemez biliyorum. Şehirler değiştiriyorum unuturum diye şehrin azizliği olacak ya her sokak dünyam dediğim insanın suretine bürünüyor. Ey yıkılmayasıca dünya ne elem zindansın ruhuma yeter dinsin acım azat et gideyim diyorum inadına her dil de adını duyuyorum. Şehirler boğuyor beni. Ve ben beni boğanın aslında şehirler mi yoksa sensizlikler mi olduğunu anlayamıyorum. Ve biliyorum bu amansız çığlıkta sesim göğe çıksa muradım Azrail olur ve sen diri bedenimin ölü ruhunun katili olduğunu bile inkâr ederek sessizce yaşıyorsun hayatını.
Gülüyorum eğleniyorum mutlu oluyorum geziyorum iş yapıyorum hatta etrafıma bile bakıyorum ama ben kimi kandırıyorum ki?
Oynadığım rollerle belki de değme oyunculara taş çıkartırım ama yüreğimdeki taşı çıkartıp atamam işte. Bazen kestiğim rollerle mutluymuş gibi iyiymiş gibi görünürken bir de dolu bardağa su ekleyim taşarsa yer açılır diyorum ama meğer aşk suyu can suyuymuş dökülen her damla da bin kez daha ölüyorum.
Kâbuslar görüyorum ardı ardına düşünmeyeyim diyorum düşünmemeyi düşünürken bile adını bile söyleyemeyip o dediğimi düşünüyorum. En berbatı da kalbim de bir takım sızılar var ve ben hissettikçe tükeniyorum.
Ey kanatlarına hayran kaldığım martılar uçuşan yüreklerinize sığınarak kanadınızda bana da yer var mı göğe uçurun da yerin izini bulamayım diyorum. İsyanım yaşama değil biliyorum ama ne yapayım yaşam dediğim kalbimdekiyle var ve ben en acı bunu biliyorum. Sen maviyi aşk bilip aşka tutunan deli sen papatyaların hiç büyümediği kıymetsiz serseri hani değerin hani sevgin nerede ömrüm dediğin deli. sen sen ey gecelerin güne çalan umut eşiği bil isterim bir tek bana kardığın bu aşk zulümü elbet can tenden gidince bitecek o zaman ebedi ahımı hangi kör karanlıkların saklayacak? Ve sen ey delim dediğin deliyi sensizliğe özgür bırakan papatya çiçeği üzerimdeki ölü toprağın kini yok diye neden hala yakarsın bu bedeni?
Biliyorum ben deliyim ama ben neyin ahıyla bu kadar sevgisizliğine maruz kaldım bilemedim.
Bak sen şimdi uyuyorsun bense yanaklarım ıslak daha bir saat önce titreye titreye çırpınan yüreğimle sana attığım mesajın ardından hala uyuyamadım. Sen şimdi güzel rüyalarda kim bilir hangi yüreğe değiyorsun bense sensizliklerimi kanatıyorum satırlara. Bilmeni isterim diyeceğim ama biliyorum bilmeyeceksin duymanı çok isterim duysan bu kadar zulmetmezsin. Sesini duyayım diyorum ey papatya çiçeği biliyorum ki sesin sesime uzak
Sahi sesinin rengi neydi?
Utanıyorum unutamadığım yüzünü baktığım yerlerde görmekten nefret etmelerimden ama öyle bir hak ediyorsun ki bendeki seni söküp atabilmemi güçsüz bu kalp ona bile yüreği yok işte.
Ne olacak bilmiyorum bildiğim tek şey kalbim sızlıyor.
Bilirim gerçekler acıdır.
Bilirim gerçekler bilinmeyende gizlidir.
Bilirim benim tek gerçeğim olan sen benim ruhumda ki ecelim.
Söyle artık bütün bu yok edişlerin neydi?
Söyle de bileyim, hiç olmazsa öyle öleyim.
0 Yorum