Söyleşi | İnce Tezat https://www.incetezat.com Fri, 29 Jan 2021 22:05:59 +0000 tr hourly 1 https://www.incetezat.com/wp-content/uploads/2018/09/thumbnail_favicon.png Söyleşi | İnce Tezat https://www.incetezat.com 32 32 Beyza Mutlu Söyleşisi https://www.incetezat.com/soylesi/beyza-mutlu-soylesisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=beyza-mutlu-soylesisi https://www.incetezat.com/soylesi/beyza-mutlu-soylesisi/#comments Sat, 30 Jan 2021 09:00:00 +0000 https://www.incetezat.com/?p=5551 Merhaba İncetezat Edebiyat okuyucuları. Yazarlarla söyleşilerimiz devam ediyor. Şimdiki söyleşimiz Yazar Beyza Mutlu ile. Verdiği samimi cevaplar için teşekkür ediyoruz. Keyifli okumalar. Bilmeyenler için bize kendinizden kısaca bahseder misiniz? Beyza Mutlu kimdir? Beyza Mutlu, bir temmuz sabahı kuru bir Ankara sıcağında gözlerine dünya yükü değmiş bir kul her şeyin ötesinde. Dünyadaki herkes gibi sıradan ve...

The post Beyza Mutlu Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>

Merhaba İncetezat Edebiyat okuyucuları. Yazarlarla söyleşilerimiz devam ediyor. Şimdiki söyleşimiz Yazar Beyza Mutlu ile. Verdiği samimi cevaplar için teşekkür ediyoruz. Keyifli okumalar.

Bilmeyenler için bize kendinizden kısaca bahseder misiniz? Beyza Mutlu kimdir?

Beyza Mutlu, bir temmuz sabahı kuru bir Ankara sıcağında gözlerine dünya yükü değmiş bir kul her şeyin ötesinde. Dünyadaki herkes gibi sıradan ve aynı zamanda her insan gibi biricik. Anlatmayı, yazmayı, gezmeyi, okumayı, kaç yaşına gelirse gelsin gün be gün kendini geliştirmeyi, son sekiz yıldır da eşliği ve anne olmayı seven ve içinde hala küçük bir kız taşıyan bir kadın.

Bir matematik öğretmeni olarak edebiyata giriş maceranız nasıl başladı?

Aslına bakarsanız cevabım soru cümlenizin tersinde gizli. Benim edebiyata girişim, matematik öğretmeni olmamdan çok önceye dayanır. Kitabım Son Matruşka’ nın kapağında:

‘İlk şiirimi seksek oynarken yazdım
Attığım taş annemin gözyaşına düştü.’

Diye ifade ettiğim gibi, gerçekten de ilk şiirimi sekiz yaşındayken bebek olan kardeşime yazdım. Sonra da zaman zaman hayat şartlarından dolayı ara versem de günün sonu hep kaleme çıktı benim için. Sait Faik gibi ‘Yazmasam deli olurdum.’ diyen, çoğu duygumda kalemin gölgesine koşan biriyim.

Yazdığınız kitabın ilk baskısını elinize aldığınızda neler hissettiniz?

Şu an siz bu soruyu sorarken dahi yüzümde bir tebessüm oluştu. Aynı heyecanı içimde, aynı kıpırtıyı kalbimde hissettim. Kitabı elime ilk aldığımda yıllardır yolunu gözlediğim birine kavuşmuş gibi, yeni doğan bir bebeği elimde tutar gibiydim. Bakmaya doyamıyor, kendim yazmamış da o satırları ilk kez görüyor gibi sayfaları açıp açıp içini inceliyordum. Bütün dünyaya haykırmak istedim yılların hayalinin ellerimde yeşermiş o halini. Bir ağaçtı o. Yıllarca suladığım, başını beklediğim, bazen başında sabahladığım, zaman zaman pes edip zaman zaman yeni bir besmele çekip yeniden doğrulduğum. O an kim okumuş, kaç satmış bunların önemsiz olduğu, sadece bir kitapta adım olmasının mutluluğunu yaşadığım eşsiz bir andı.

Psikoloji sizin için ne ifade ediyor ve bu bağlamda yazı dilinizin ne şekilde etkilendiğini düşünüyorsunuz?

Aslına bakarsanız psikoloji üzerine derinlemesine okumalar yapmadığım okullu yıllarımda da insan üzerine, hayat üzerine, insanların duyguları, iç dünyaları üzerine yazmayı severdim. Ancak psikoloji okumak perspektifimi çok genişletti. En başta kendi iç dünyamı, sonra da insanları daha derinden keşfetmemi, hayat ve topluma daha farklı bakmamı sağladı. Yazılarım da bu açıdan daha farklı bir yere ve amaca evrildi. Hem edebi bir eser ortaya çıkarmak, hem de cümleleri bir hamur gibi şekillendirirken psikolojiyle harmanlayabildiğim yazılar yazmak dünyama böylece dahil oldu. Yeni bir şeyler öğrendikçe, hayatına kattıkça insanın bunları yazılarına da yansıtmaması imkânsız. Benim için de öyle oldu.

Okuduğunuzda sizi en çok etkileyen kitap hangisiydi ve ne şekilde etkilendiniz?

O kadar fazla ki, birini söylesem diğerinin hatırı kalır. O yüzden ben farklı türlerden örnekler vererek bu sorunuzu yanıtlamak isterim. Psikoloji alanında okuduğum ilk kitap olan ve beni çok etkileyen Mustafa Ulusoy’un Giderken Bana Bir Şeyler Söyle romanının bende yeri ayrı. Ölüme bakış açısıyla birçok soruma cevap olmuş ve Ulusoy’un tüm kitaplarını okumama vesile olmuştur. Distopya eserlerden Körlük ve Cesur Yeni Dünya insanların ve dünyanın gelebileceği noktayı apaçık ve sarsıcı şekilde gözler önüne serdiğinden tesirleri epey süre üzerimden gitmemişti. Deneme türünden de aynı zamanda eşimin hediye ettiği ilk kitap olan Tarık Tufan’dan Bir Adam Girdi Şehre Koşarak ile Ali Aycil’ den Kovulmuşların Evi, edebi cümlelerinin lezzetiyle ve değindikleri konularla beni benden alır. Bu iki kitap altı çizili yerlerini defalarca okuduğumdan eserlerdir. Öykü dalında ise Sur Kenti Hikayeleri ve Keyfekader Kahvesi’ni insanların iç dünyalarını olaylar çerçevesinde ustaca gösterdikleri için bu alanda ayrı tutarım. Psikolojik yanı olan öyküleri daha çok seviyorum. Son Matruşka gibi En iyisi burada susayım. Yoksa diğer sorulara geçemeyeceğim

Yazmak konusundaki motivasyon kaynağınız nedir?

İlginç bir şekilde bu sorunuzun karşısında bir duraksadım. Çünkü yazmak için bir motivasyona ihtiyacım oldu mu, bir motivasyon kaynağım var mı hiç düşünmedim. Biraz iddialı gelebilir ama yazmak benim bir parçam. İnsanın neden yemek yiyorum, neden su içiyorum demediği gibi ben de neden yazıyorum diye sormadım hiç kendime. Yaşadıkça yazdım, yazdıkça yaşadım. Ama bir şey söylemem gerekirse, yazarken aynı zamanda birilerinin kalbine dokunmak, bir ışık yakmak, bazen birinin gözündeki yaş, bazen birinin dudağındaki tebessüm olmak paha biçilemez. Bir motivasyon kaynağım olması gerekiyorsa, herhalde budur.

En sevdiğiniz ve en çok kullandığınız cümle nedir?

Yine kuralı bozup iki örnek vereceğim. Sürekli kullandığım değil ama kalbime çok tesir eden, yeri geldikçe söylemeyi sevdiğim cümleler var. Bir tanesi son yıllarda içime çok dokunan ve beni iyi eden şu cümledir: ‘Umma ki küsmeyesin.’

Diğeri ise bir şiirden parça:

‘Seni de vururlar bir gün ey acı,
Uçuşup durduğun kanatlarından
Sazın, sözün, türkülerin tükenir
Ellerin koynunda kalakalırsın.’

Fırsatınız olsaydı bütün insanlara okutacağınız kitap hangisidir?

İnsanların yazdığı kitaplar içinden bir tane seçecek olursam, benim kendimi onarmamda rehber olan kitap; Bırak ve Rahatla. Başkalarına da bir ışık, bir yol, bir rehber olur umuduyla…

Hayatta en heyecanlandığınız an hangisiydi?

Çok ayrıntıya girmeden kısa ve öz ilk aklıma geleni söylemek istiyorum. Bir sebeple aylarca ayrı kalmak zorunda kaldıktan sonra eşimi karşımda gördüğüm ilk andır.

Türk ve dünya edebiyatından en beğendiğiniz yazar kimdir?

Daha önceki bir sorunuza cevap verdiğim gibi, benim hayatımda en’ler kategorisinde belirli bir isim yoktur. Bu yüzden tutkuyla bağlandığım özel bir yazar yok ama okumayı, tarzını sevdiğim ve tüm kitaplarını okumaktan zevk aldığım yazarlar var. Dünya Edebiyatından Stefan Zweig diyebilirim. Türk Edebiyatından ise günümüz yazarlarından çok bahsettim. Bu kez biraz daha geçmişten birkaç isim sayacak olursam, Sezai Karakoç, Necip Fazıl, Mehmet Akif Ersoy diyebilirim.

Gerçekleşmesini istediğiniz en büyük hayaliniz nedir?

Kitabım çıkana kadar en büyük hayalim yazar olmaktı. Fakat son yıllarda yaşadıklarım bana bir şey öğretti. Hayal kur, ama hiçbir hayali hayat gayesi haline getirme. Çünkü insan bir hayal kurunca, o gerçekleştiğinde tamamlanacağı, hayatın bambaşka bir yer olacağı yanılgısına kapılıyor. Ama öyle olmuyor. Bir hayalin elini diğer hayal tutuyor hep ve zincirleme devam ediyor hayat boyu. Sorunuza tam cevap vermemiş oldum ama şu an için bu düşünceyle baktığımda kocaman kocaman hayaller göremiyorum. Kalbimdeki hayallerden vazgeçmemekle birlikte, hayatı akışında yaşamak istiyorum. Çaba ve nasiple birlikte…

Mezar taşınıza ne yazılmasını isterdiniz?

İçim titreyerek şunu söylemek isterim ki, herkesin mezar taşında ne yazıyorsa o. Bu dünya ve bu dünyadan ayrılmak bundan daha fazlası değil çünkü. Ben de mezar taşıma büyük büyük sözler yazdırmak isteyen iddiada bir insan değilim. Ama ille de bir şey yazılmak zorunda olsa, ‘Bir kuldu, dünyadan geçti.’ yazılmasını isterdim.

Yazmayı amaç edinmiş okuyuculara yazarlık yolunda ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?

Vazgeçmeyin. Yazdıklarınızı küçümsemeyin ama büyük de görmeyin. Yazılarınızı beğenmediklerinde pes etmeyin. Fakat yazdıklarınızı yırtmaktan da korkmayın. Her yazar bu yollardan geçmiştir unutmayın. En çok çalışın. Yazmak, çoğu yerde romantikçe söylendiği gibi ilhamdan ibaret değildir. En çok çalışmaktır.

Okurlara önerebileceğiz 3 kitap hangileridir?

Diğer sorulara önerdiğim kitaplardaki edebi, olay ve anlatım zevkinin dışında insana fayda sağlayabilecek birkaç kitap önermek isterim. Psikoloji severlere ezberden uzak, birçok kuramı ve filozofu her yönüyle ele alan Dokuz Yüz Katlı İnsanı önerebilirim. Bir uyanış ve silkelenmek isteyenlere İbrahim Paşalı’dan Öğle Uykusu’ nu muhakkak öneririm. Bir de kitap değil ama yazar bazında Rasim Özdenören, Nurettin Topçu ve Cemil Meriç denemelerini herkesin okumasını çok isterim.

Ayrıca eklemek istediğiniz bir husus var mı?

Sorularınız çok orijinal ve cevaplaması keyifli idi. Bu güzel söyleşiye beni davet ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Tüm okuyuculara selam ederim.

incetezat.com ailesi olarak bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

The post Beyza Mutlu Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/soylesi/beyza-mutlu-soylesisi/feed/ 1
Gaye Boralıoğlu Söyleşisi https://www.incetezat.com/soylesi/gaye-boralioglu-soylesisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=gaye-boralioglu-soylesisi https://www.incetezat.com/soylesi/gaye-boralioglu-soylesisi/#respond Wed, 13 Jan 2021 09:00:00 +0000 https://www.incetezat.com/?p=5459 Merhaba İncetezat Edebiyat okuyucuları. Bu söyleşimiz ödüllü bir romancı, gazeteci, felsefeci, reklam yazarı, senaryo yazarı gibi on parmağında on marifet bir yazar ile. Yakında yeni eseri de çıkacak kendisini takip etmeyi unutmayın. Gaye Boralıoğlu söyleşisi sizlerle. Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Gaye Boralıoğlu kimdir? Önce yazarım, sonra kadınım, takdir edenler için iyi bir arkadaşım. Edebiyatla ilişkiniz...

The post Gaye Boralıoğlu Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>
Merhaba İncetezat Edebiyat okuyucuları. Bu söyleşimiz ödüllü bir romancı, gazeteci, felsefeci, reklam yazarı, senaryo yazarı gibi on parmağında on marifet bir yazar ile. Yakında yeni eseri de çıkacak kendisini takip etmeyi unutmayın. Gaye Boralıoğlu söyleşisi sizlerle.

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Gaye Boralıoğlu kimdir?

Önce yazarım, sonra kadınım, takdir edenler için iyi bir arkadaşım.

Edebiyatla ilişkiniz ve yazma maceranız nasıl başladı?

Üniversite yıllarımdan itibaren yazmak benim kendimi ifade yolum ve aynı zamanda da hayatımı kazandığım mecra oldu. Gazetecilik, reklam yazarlığı ve senaryo yazarlığı yaptım. Ne var ki bunların hepsi başkaları için, belirli bir sebep ve amaç çerçevesi içinde yapılan yazma biçimleri. Bundan tam da yirmi yıl önce, kendim için, hiçbir zorunluluk olmadan yalnızca yazının büyüsüne kapılarak yazmak istedim ve böylece ilk kitabım Hepsi Hikâye çıktı.

İlk kitabınızın ilk baskısını elinize aldığınızda ne hissettiniz?

İlk kitap, ilk aşk, ilk iş… ilklerin garip bir kaderi vardır. Belirgin bir lezzet, hafızanızda sarih bir anı kalmaz. Kaygılarla, idrak eksikliğiyle, anlayamama ve anlaşılamama dertleriyle birlikte var olur o an. Bu yüzden size tam olarak o anı tarif edemeyeceğim. Sadece şu söyleyeyim: Çok güzel bir kapağı vardı ve kapakta benim terliğimin ve babamın eski bir ayakkabısının tekleri vardı, ve biraz da bu yüzden her şeyiyle bana ait bir nesneydi.

Felsefe alanında uzmanlığınızın olması yazarken işinizi kolaylaştırıyor mu zorlaştırıyor mu?

Kolaylaştırmak demeyeyim ama benim çok işime yaramıştır. Üniversitede felsefe okuduğum için her zaman şükretmişimdir ve okuldan sonra da şu güne kadar okumalarımı hiç bırakmadım. Her kitabıma muhakkak muhtelif felsefe okumaları da eşlik eder. Hayatı anlamlandırma çabasının felsefenin esas amacı, edebiyatın ise örtük niyeti olduğunu düşünüyorum. Her iki alan da bence birbirini besliyor, zenginleştiriyor.

Romanlarınızdaki karakterleri ve mekânları yazarken nelerden besleniyorsunuz?

Muhakkak ki roman ya da öykü yazmak aynı zamanda yazarın kendi geçmişine doğru yaptığı bir kazı faaliyetidir. O yüzden de insanlara dair hafızamdaki izler, gözlemlerimin, fark ettiklerimin sonuçları yazarken kullandığım ana malzemeler. Öte yandan bir yazarın en önemli besin kaynağının başka yazarlar, başka eserler olduğunu düşünüyorum. Sevdiğim yazarlar ya da iyi bir edebiyat eseri okumak hatta bazen büyülü bir cümle bile benim yeni bir edebi serüvene başlamama neden olabilir.

Fırsatınız olsaydı bütün insanlara okutacağınız bir kitap var mı?

Çok var, bir kitap hiçbir şey demek değil. Mümkün olsa, bütün insanlar, bütün kitapları en azından klasik eserleri okusalar… Eminim dünya daha iyi bir yer olur.

Türk ve dünya edebiyatından en beğendiğiniz yazarlar kimlerdir?

Çok var, ama size başucu kitaplarımı sayayım: Klasiklerden, Dostoyevski, Kafka, Edgar Allan Poe, Merquez, Mishima diyebilirim. Türkçe edebiyattan Tanpınar, Oğuz Atay, Sevim Burak, Tomris Uyar’ı sayabilirim.

The post Gaye Boralıoğlu Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/soylesi/gaye-boralioglu-soylesisi/feed/ 0
Ömer Ünal Söyleşisi https://www.incetezat.com/soylesi/omer-unal-soylesisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=omer-unal-soylesisi https://www.incetezat.com/soylesi/omer-unal-soylesisi/#comments Sun, 08 Mar 2020 09:14:43 +0000 https://www.incetezat.com/?p=4248 Merhaba İncetezat Edebiyat okurları. Bir söyleşi ile daha sizlerleyiz. Yazar Ömer Ünal ile yaptığımız söyleşiye hızlıca başlıyoruz. İyi okumalar. Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Ömer Ünal kimdir? 1987 yılında Hatay’da dünyaya geldim. Lise sıralarında başlayan yazın serüvenim birçok dergide yayın kurulu üyeliği yapmama, editörlük görevini üstlenmeme neden oldu. MEB’te Türkçe Öğretmeni olarak görevime devam etmekteyim. Türk...

The post Ömer Ünal Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>

Merhaba İncetezat Edebiyat okurları. Bir söyleşi ile daha sizlerleyiz. Yazar Ömer Ünal ile yaptığımız söyleşiye hızlıca başlıyoruz. İyi okumalar.

  • Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Ömer Ünal kimdir?

1987 yılında Hatay’da dünyaya geldim. Lise sıralarında başlayan yazın serüvenim birçok dergide yayın kurulu üyeliği yapmama, editörlük görevini üstlenmeme neden oldu. MEB’te Türkçe Öğretmeni olarak görevime devam etmekteyim. Türk halk bilimi alanında master yaptıktan sonra Türk mitolojisi alanında daha çok yazmaya başladım.

  • Edebiyatla ilişkiniz ve yazma maceranız nasıl başladı?

Yazma maceram çok eskilere dayanıyor. İlk edebi eserlerimi ise lise yıllarında kendi çabalarımla çıkardığım duvar gazetesinde ve yine lise dergimizde verdim.

  • İlk kitabınızın ilk baskısını elinize aldığınızda ne hissettiniz?

Elbette heyecanlı bir serüvenin ilk adımını attığımı hissettim. Fantastik evrene attığım bu adım, bana büyük bir mutluluk verdi.

  • Fantastik hikâyeler yazmak konusundaki motivasyonunuz neydi ve diğer türlerde eserler yazmak konusunda düşünceleriniz nelerdir?

Fantastik hikayeler her zaman ilgimi çekmiştir. Motivasyonum ise Türk mitlerinin oldukça derin bir kaynak olmasından ileri geliyor. Çünkü okudukça ve öğrendikçe aslında mitlerin dünyamıza yeniden dönme zamanının çoktan geldiğini görüyorum. Diğer türlerde yazılmış çok değerli eserler var ve onları da okumaktan büyük bir zevk alıyorum ancak herkes kendi alanında kalem oynatmalı diye düşünüyorum.

  • Hikâyelerinizdeki karakterleri ve mekânları yazarken nelerden besleniyorsunuz?

Türk mitolojisi, Dede Korkut ve destanlarımızın hepsi esin kaynağım diyebilirim.

  • Fırsatınız olsaydı bütün insanlara okutacağınız bir kitap var mı?

Her milletin düşün dünyası ve olayları kavrama gücü birbirinden farklıdır. İranlı bir çocuk mutlaka Behrengi’yi, bir Rus okur Suç ve Ceza’yı, İngiliz ise Shakespeare’i okumalı. Türk okur için ise sadece benim değil alanımızdaki tüm kalem sahiplerinin işaret ettikleri gibi Dede Korkut’u okuturdum diyebilirim.

  • Türk ve dünya edebiyatından en beğendiğiniz yazarlar kimlerdir?

Türk edebiyatında Mehmet Berk Yaltırık, Çağlayan Yılmaz, Emrullah Özdemir son dönemlerde sıklıkla okuduğum yazarlar. Dünya edebiyatında ise Neil Gaiman’ı okumanın verdiği tat apayrı.

  • Gerçekleşmesini istediğiniz en büyük hayaliniz nedir?

Türk ve dünya sinemasında kendi mitlerimizi konu edinen animasyon filmleri görebilmek. Bu Yeşim Taşı olur ya da bu minvalde bir kitabın uyarlaması olur hiç fark etmez.

  • Mezar taşınıza ne yazılmasını isterdiniz?

Gaiman’ın Mezarlık Kitabı’nda geçen bir sözünü isterdim. “Nereye gidersen git kendini de yanında götürürsün.”

  • Okurlara önerebileceğiz 3 kitap hangileridir?

Yedikuleli Mansur, Deli Kurt, Börü

  • Ayrıca eklemek istediğiniz bir husus var mı?

Dünya kendisine ayna tutanların değil kendi kurgusal evrenlerinde yaşama olanağına kavuşanların ellerinde yükselecek. Bu nedenle ne kadar çok fantastik edebiyat okunursa o derece daha da sağlıklı bir dünyaya kavuşacağız.

incetezat.com ailesi olarak bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

The post Ömer Ünal Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/soylesi/omer-unal-soylesisi/feed/ 1
Erol Çelik Söyleşisi https://www.incetezat.com/soylesi/erol-celik-soylesisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=erol-celik-soylesisi https://www.incetezat.com/soylesi/erol-celik-soylesisi/#comments Sat, 18 Jan 2020 09:00:00 +0000 https://www.incetezat.com/?p=4015 Merhaba İncetezat okuyucuları. Söyleşi serimize bir edebiyat aşığı ile devam ediyoruz. Kendi tabiri ile yazmayınca uyku tutmayan, on parmağında on marifet dediğimiz kişilerden. İsterseniz artık soru cevap kısmına geçelim. İyi okumalar. Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Erol Çelik kimdir? Şimdiye kadar 5 tane kitabım yayınlandı ve iki tane kolektif kitapta öykülerim yer aldı. Diğer yandan 13...

The post Erol Çelik Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>
Merhaba İncetezat okuyucuları. Söyleşi serimize bir edebiyat aşığı ile devam ediyoruz. Kendi tabiri ile yazmayınca uyku tutmayan, on parmağında on marifet dediğimiz kişilerden. İsterseniz artık soru cevap kısmına geçelim. İyi okumalar.

  • Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Erol Çelik kimdir?

Şimdiye kadar 5 tane kitabım yayınlandı ve iki tane kolektif kitapta öykülerim yer aldı. Diğer yandan 13 tane, senaryosunu ve yönetmenliğini üstlendiğim kısa filmim var.

Bütün bunların yanında hayatımı bir özel televizyon kanalında, ses operatörü olarak kazanıyorum. Yazdıklarımdan ve çektiğim filmlerden karnımı doyuracak parayı kazanamadığım için maalesef hayatımı tamamen sanata adayamıyorum.

Özetle Erol Çelik, yazmayınca rahat uyuyamayan, yazmak için daha fazla zamana ihtiyaç duyan, son zamanlarda bir bilim-kurgu kitap hazırlayan ve hayalindeki uzun metraj filmi çekmek için zaman kollayan bir adam.

  • Edebiyatla ilişkiniz ve yazma maceranız nasıl başladı?

Her şey okumakla başladı.

Aslında kitap okumaya geç yaşta başladım denebilir. VHS kasetlerden, Evil Dead gibi filmler izleyerek büyüyeceğim zannediyordum. Bulduğu her fırsatta kitap okuyan bir babanın evladı olarak, çok geç yaşta (Yaşın kaç olduğunu utancımdan söylemeyeceğim) okumaya başladım. İlk okuduğum kitap, Dean R. Koontz – Gecenin Tam Yarısı isimli kitaptı. Sonrasında Koontz ve King’in neredeyse tüm kitaplarını yuttum. İzlediğim korku filmlerindeki karakterlerle okuduğum karakterler arasında dağlar kadar fark vardı.

Okudukça kendi karakterlerimle tanıştım ve gizliden gizliye onları kaleme aldım. Cesaretimi toplayıp ilk kitabımın öykülerini düzenlediğim de yayınlatmak için altı yıl mücadele verdim. Kitabı beğenmedikleri için değildi ısrarım, en azından birinin, birkaç satırını okumasını istiyordum. Nihayet ilk okuyan yayın evi Avrupa Yakası Yayınları kitabımı bastı ve her şey peşi sıra geldi.

  • İlk kitabınız Heyula’nın ilk baskısını elinize aldığınızda ne hissettiniz?

Bence yazdığım en güzel öyküler o kitaptadır ve yayınlatmak için çok uğraştığımdan dolayı, basılmış halini görünce gerçekten çok mutlu olmuştum.

Yayınevinin editörü, yazar ismi yabancı olsa bu kitap çok satar demişti. O zamanlar bunu biraz rahatsız edici bulmuştum ama şimdilerde altıncı kitabını çıkartmaya hazırlanan bir Türk yazarı olarak, editörün ne demek istediğini çok iyi anlıyorum.

  • Kısa Film yapmak mı Roman yazmak mı?

Elbette roman yazmak.

Nedeni şu; kısa filmlerimin senaryolarını, yazdığım öykülerden oluşturduğum için ve iyi bir öykücü olamazsam, iyi bir görüntü aktaramayacağımı anladığım için önce yazmalıydım.

Zaten bir kitabı okurken, eğer olayları seyredebiliyorsanız, o iyi bir kitaptır.

Hiç film çekmeden yaşayabilirim ama öykü yazmadan yaşayamam diye düşünüyorum.

  • Korku hikâyeleri yazmak konusundaki motivasyonunuz neydi ve diğer türlerde eserler yazmak konusunda düşünceleriniz nelerdir?

Korku ve gerilim hikayeleri yazmak bir tercih değildi aslında. Okuduğum kitaplar ve izlediğim filmler benim tarzımı yansıtıyordu ve kaleme aldığım her öykü, oldukça gerilim içerir olmuştu. Yani hiçbir öyküme gerilim yazayım, insanları korkutayım diye başlamadım. Her şey kendiliğinden vücut buldu.

Size bir sır vereyim: sessizlik benim hayal gücümü harekete geçirir. Geceleri uyurken muhakkak televizyonu açık bırakırım. Kulağımda, bildiğim bir ses beni meşgul etmezse, hayal gücümün çalışmasını engellemezse rahat uyuyamam. Eğer televizyonun sesi kapalıysa, duyduğum her se; aklımda, başka yollara sapar ve hayal kurmama sebep olur.

Evet, bildiğin korkuyorsun diyebilirsiniz ama bu o kadar basit değil.

Mesela, öykü yazarken de aynı taktiği uygularım. Bazı ambiyans müziklerim vardır, yağmur sesi, saatlerce süren fırtına ve tipi sesi veya Dark Scifi diye bulabileceğiniz ortam seslerini dinleyerek yazarım. Böylelikle; dikkatimin dağılmasına sebep olacak sesleri duyarak aklımın dağılmasını engeller, kendimi kurgumdan uzaklaştıracak dış etkenlerden korurum.

Başka türlerde yazma konusu şöyle; son zamanlarda distopik ve kıyamet sonrası öykülerine takılmış durumdayım. Yeni kitabım bu türdeki öykülerden oluşuyor. Elbette bilim-kurgu yazarken de kendi tarzıma uygun olarak gerilim dozu yüksek şeyler yazıyorum.

Gelecek konusunda başka zaman uzun uzun konuşuruz.

  • Hikâyelerinizdeki karakterleri ve mekânları yazarken nelerden besleniyorsunuz?

Burada biraz dürüst davranacağım. İlk kitaplarımda karakterlere pek önem vermezdim, hatta benim için olay kurgusu önemlidir, karakterler ikinci plandadır zannederdim ama sonraları karakterlerin ne kadar önemli olduğunu çok iyi anladım.

Sonuçta tecrübe yaşanarak öğrenilir.

Son kitabım Cellatlar Kahvesi’ndeki karakterler üzerinde çok çalıştım. Her karaktere ayrı bir dosya açtım ve her birine minik öyküler yazarak, onların karakterlerini analiz ettim. Her birine otuzun üzerinde soru sordum ve her birinin cevabını kendi dosyasında saklı tuttum. İlerde her karakterin öyküsünü ayrıca yazabilecek hale geldim.

Cellatlar Kahvesi’ndeki karakterler ve mekanlar, çevremde kolaylıkla karşılaşabileceğim türden olmadıkları için her birine oldukça kafa yordum. Mesela; kahvenin krokisini çizdim, olayların geçtiği mekanların kuşbakışı haritalarını çıkarttım ve çıktılarını alarak duvara astım. (Böylelikle yeni arkadaşlara güzel tüyolar vermiş olalım)

Özetle, bir kitap yazmak hem sanat, hem de matematik gerektirir.

  • Fırsatınız olsaydı bütün insanlara okutacağınız bir kitap var mı?

Bu sorunun cevabı çok tehlikeli aslında. Ben, Trevanian’ın Şibumi eserini okuduktan sonra başka hiçbir kitaptan keyif almam zannediyordum. Hatta bunu herkese böyle lanse ettim ama öyle değil, zaman insanı farklılaştırıyor ve farklı yönlere itiyor. Şimdilerde, Stephen King okuyamıyorum mesela.

Kaçamak cevap vermek istemem ama babamın meşhur sözünü söyleyerek konuyu kapatmak istiyorum. “Oku da ne okursan oku!”

  • Türk ve dünya edebiyatından en beğendiğiniz yazarlar kimlerdir?

Ülkemde oldukça iyi yazarlar var ve var olmaya devam ediyor. Yaşar Kemal gibi büyük ustaların yanı sıra birçok kalemi güçlü ve tematik yazar var. Buradaki temel mesele; gruplaşmak, sınıflaşmak, diğerlerini görmezden gelmek. Bu yüzden yurdum okuyucusu hala yabancı yazarları okuyor, bu yüzden yayınevleri Türk yazarlara pek şans tanımıyor.

Konuyu biraz daha açayım; mesela ülkede kitap yazan guruplar bile kendi aralarında ayrışmış durumda, bilim-kurgu yazanlar filanca derneğe üye, korku yazanlar falanca oluşumda, polisiye yazanlar şuradaki internet sitesinde gibi. İşin kötü tarafı, her biri kendilerince yarışmalar yapıyor ve kendi üyelerine ödülleri dağıtıp, diğerlerini ayrıştırıyor. Bakın bu gerçekten kendimize zarar veriyor. Eğer ben polisiye yazacaksam bir mecraya üye olmalıyım, korku yazacaksam diğerine, bilim-kurgu yazacaksam öbürüne. Elbette dernekler olmalı ama bizdekiler biraz sıkıntılı. Şimdi bu yazıyı okuyan arkadaşlarım beni topa tutabilirler ama sıkıntı yok, iyi ki bir yere bağlı değilim ve o yüzden özgürce sallayabilirim.

Bütün bu karmaşanın içinde, zaten az okuyan bir toplumda iki sıfır geride başlamak biraz zor. Hem yabancı yazarlardan hem de kendi içimizdeki ayrışmalardan geriye kalan fırsatta öykülerimizin okunmasını başarmak oldukça yıpratıcı.

Elbette bıkmadan usanmadan yazmaya devam.

  • Gerçekleşmesini istediğiniz en büyük hayaliniz nedir?

Çok net bir cevap yazacağım. En büyük hayalim, hayatımı yazarak kazanmak.

  • Okurlara önerebileceğiz 3 kitap hangileridir?
  1. Trevanian – Şibumi
  2. Aldous Huxley – Algı Kapıları
  3. Yaşar Kemal – Binboğalar Efsanesi

Aslında okunması gereken çok kitap var muhakkak, bunlar ilk aklıma gelenler.

  • Ayrıca eklemek istediğiniz bir husus var mı?

Hayal kurmayan insan mutlu olamaz ve hayal kurmanın en kolay yolu okumaktır.

incetezat.com ailesi olarak bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim.

The post Erol Çelik Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/soylesi/erol-celik-soylesisi/feed/ 1
Onay Durgun Söyleşisi https://www.incetezat.com/soylesi/onay-durgun-soylesisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=onay-durgun-soylesisi https://www.incetezat.com/soylesi/onay-durgun-soylesisi/#respond Fri, 06 Dec 2019 09:00:00 +0000 https://www.incetezat.com/?p=3791 Merhaba sevgili İncetezat Edebiyat okuyucuları. Tabiri caizse 10 parmağında 10 marifet olan, yetenekli yazar Sayın Onay Durgun ile söyleşimizi yayınlamaktan mutluluk duyuyoruz. Kendisi tıp doktoru, kitap yazarı, senarist… Kardeş Payı, İşler Güçler, Ailecek Şaşkınız gibi çok izlenen dizi ve filmlerin senaristlerinden. Belli ki biyografisi yazmakla bitmeyecek biz en iyisi söyleşimize geçelim. Tanımayanlar için kendinizi kısaca...

The post Onay Durgun Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>
Merhaba sevgili İncetezat Edebiyat okuyucuları. Tabiri caizse 10 parmağında 10 marifet olan, yetenekli yazar Sayın Onay Durgun ile söyleşimizi yayınlamaktan mutluluk duyuyoruz. Kendisi tıp doktoru, kitap yazarı, senarist… Kardeş Payı, İşler Güçler, Ailecek Şaşkınız gibi çok izlenen dizi ve filmlerin senaristlerinden. Belli ki biyografisi yazmakla bitmeyecek biz en iyisi söyleşimize geçelim.

Tanımayanlar için kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Onay Durgun kimdir?
Ben Onay. 78 Trabzon doğumluyum. Aile hekimi ve senaristim. Senaryo doktorluğu da yapıyorum. ‘Bİ’milyoncu’ diye bir kitap yazdım. İyi bir insan sayılırım.

Edebiyatla ilişkiniz ve yazma maceranız nasıl başladı?
Okumayı ve izlemeyi seven biri olarak zamanla yazmaya merak saldım. Şiir yazıp sıra arkadaşlarına okutmakla başladı her şey. Zamanla öykü, kısa oyun, kısa film yazmaya dönüştü. Sonra da biraz da şansla ‘İşler Güçler’ dizisi ile profesyonel bir hal aldı. Temelde utangaçlık ve konuşmayı çok sevmemekle ilgili sanırım.

İlk kitabınızın ilk baskısını elinize aldığınızda ne hissettiniz?

İlk kitap çok hızlı gelişti. Bir projenin öykü toplantı planlamasını yaparken diğerlerinin hafta sonu imza günü olduğu ortaya çıktı. Kitap yazmamış tek ekip elemanı bendim. Esprisini yaptık, ‘seneye benim de imza günüm olacak’ dedim. Seneye o gün imza günüm olmadı ama daha önce dergisinden tanıştığımız ‘Tefrika Yayınevi’nden arkadaşların desteği ile bir kitabım oldu. İlk baskıyı da yayınevinde gördüm. Değişik bir duyguydu, tek sıfatla tarif etmek zor. Ama mutluydum. Önünü arkasını iyice fotoğrafladım, eşe dosta göstermek için. İstediğim herkese gösteremedim açıkçası. ‘sevinci paylaşmak’ ile ‘hava atmak’ arasında ince bir çizgi var. Kabaca mutluydum evet ama hemen ikincisine girişeyim gibi bir motivasyonum olmadı.

Bir Hekim olarak komedi filmleri senaryosu yazma hikayeniz nasıl başladı?
Aslında ‘işler Güçler’den önceki kısa filmler, komedi daha koyuydu. Komedi diye güldüğüm şeyler daha kara komedi tabir edilen filmlerdi. Yazdığım kısa filmler de… Komedi her zaman çok etkili bir yöntem bence, ama dizi yazma ile birlikte ‘sadece komedi’ yazmayı bir şekilde öğrendim (ne kadar öğrenebildiysem artık). Hekim olma kısmı ise konuyla daha bağlantısız. Hekim olmak, çok hasta görmek, gözlem yapabilmek, senaryoya kuşkusuz fayda sağlıyor. Ama aynı oranda sosyal hayat, sosyal medya, televizyon ve hatta Netflix bile yazma kaynağı. Bana kalırsa hekimlikten daha çok tıp fakültesinde yaşadığım İstanbul Tıp Fakültesi Tiyatro Topluluğu ve İTF sinema kolu deneyimi daha fazla yardımcı oldu. Onun dışında okul dışı bir kısa film grubumuzda vardı, 2-3 kısa film çekmişliğimiz var. Yani… Süreçti, birden alınmış bir karar değildi

Senaryo yazmak mı roman yazmak mı?
Senaryo tek başınıza yazdığınız ama yönetmenin yapımcının ve oyuncunun işinize ‘karıştığı’ bir eserimsi. Roman ise sadece sizin. Daha özgürsünüz. Kıyas illa gerekiyorsa özgürlük her zaman iyi bir şey değil. Senaryoda yani. Tv’nin ya da sinemanın dinamikler gereği, uygulanabilirlik ve devam edebilirlik için ‘izlenme’ diye bir kıstas oluşuyor ister istemez, ve iyi bir ekip (yönetmen, oyuncu, yapıcı) yaptığınız işi parlatabiliyor. Tersi de geçerli. Ama romanda gene okuyucuya ulaşabilme bir gereklilik olsa da daha özgürüm. İstediğim yerde kısıp istediğim yerde uzatıp istediğim yerde de finalimi yapabildim. İyi bir histi. Bıraz şımarık bile hissettim ama iyi bir histi.

Fırsatınız olsaydı bütün insanlara okutacağınız bir kitap var mı?
Bir kitap yok. Mümkün olsa herkes her kitabı okusa. Mutlaka okunması gereken kitap , kitap okuyun reklamı gibi bir şey. Okumayı sevmek , her şeyi okumak … Okudukça insan yepyeni şeyler keşfediyor. Yeni dünyalar , bildiğin ama isimlendiremediğin duygular, fikirler. Okumak güzel.

Türk ve dünya edebiyatından en beğendiğiniz yazar kimdir?
Erlend Loe’nin ‘Norveç Tipi Depresyon’ diye dalga geçtiğimiz şeyi anlatışını çok başarılı buluyorum. Merakla yeni eserini beklediğim bir yazar yok. Ama eskilerden sevdiğim çok.

Gerçekleşmesini istediğiniz en büyük hayaliniz nedir?
Hayal işi hem yok hem çok. Bir hayal kurup onun için uğraşacak kadar motivasyonum yok açıkçası. O anlamda hırslı biri değilim. Ama hayal çok da öte yandan, neden olmasın. Hem daha yazacak çok şey var.

Mezar taşınıza ne yazılmasını isterdiniz?
Ona kalanlar karar versin.

Okurlara önerebileceğiz 3 kitap hangileridir?
Ursula L. Guin- Mülksüzler
Lev Tolstoy- Anna Karenina
Yaşar Kemal- İnce Memed

Ayrıca eklemek istediğiniz bir husus var mı?
Yok. Havalı bir final bulamadım.

incetezat.com ailesi olarak bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim. Selamlar.

The post Onay Durgun Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/soylesi/onay-durgun-soylesisi/feed/ 0
Adem Yazıcı Söyleşisi https://www.incetezat.com/soylesi/adem-yazici-soylesisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=adem-yazici-soylesisi https://www.incetezat.com/soylesi/adem-yazici-soylesisi/#comments Thu, 26 Sep 2019 09:00:17 +0000 https://www.incetezat.com/?p=3468 Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Âdem Yazıcı kimdir? Bir zamanlar Sivas’ta bir şubat günü dünyaya gelmişim. İlk orta ve liseden sonra en şanslı erkeklerden biri olarak istediğim bölüm olan edebiyat fakültesinden mezun oldum ve askerliğimi kütüphaneci olarak Ankara gibi önemli bir şehirde yaptım. Öncelikle herkes gibi bir gölgelikte nefes almaya çalışan bir yolcuyum. Adımla müsemma bir...

The post Adem Yazıcı Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>
  • Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Âdem Yazıcı kimdir?

Bir zamanlar Sivas’ta bir şubat günü dünyaya gelmişim. İlk orta ve liseden sonra en şanslı erkeklerden biri olarak istediğim bölüm olan edebiyat fakültesinden mezun oldum ve askerliğimi kütüphaneci olarak Ankara gibi önemli bir şehirde yaptım. Öncelikle herkes gibi bir gölgelikte nefes almaya çalışan bir yolcuyum. Adımla müsemma bir sorumluluk bilincinde, her günü çırpınarak yaşayan, hayatla ve insanla küçük de olsa bir rabıta kurmuş biriyim. Çünkü üç şiir kitabım yayımlandı: Taş Beşik, minyatür Okuyucuları ve Türkçenin Göklerinde.

  • Edebiyatla ilişkiniz ve yazma maceranız nasıl başladı?

Samimiyetle cevap vermek gerekirse şöyle oldu: Bir sıkışmışlıktan kitaplara, kitaplardan yazmaya geçen bir süreç oldu. Ortaokula başladığımda bir hastalık geçirdim. Her gün bir şekilde okula, hastaneye yolum düştü. İlk dönem sonunda tatile girdiğimizde notlarım pek iç açıcı değildi. Lisede parasız yatılı okuyan küçük amcamdan bir roman ile tarih kitabı aldım okumak için yarıyıl tatilinden sonra hem derslerim hem hayatım değişti. Çok daha farklı, zengin bir kişi olarak hissettim kendimi.    

  • İlk kitabınızın ilk baskısını elinize aldığınızda ne hissettiniz?

İlk kitabım birçok kişinin ilk kitabı gibi çok sancılı bir süreç sonunda çıkabildi. O heyecanı anlatamam size. Sözleşme imzalamak, kapak tasarımı ve diğer süreçler şiir kadar, yazmak kadar olağanüstü bir şeydi. Sanki ağır bir yükten kurtulmuştum ve yıllarca verdiğim emek sanki zayi olmaktan kurtulmuştu. Elime aldığım bir kitap değil de koparılmış bir parçam, en mahrem duygularımdı. Biraz utanıyorsunuz, böyle ortalıkta ifşa olmuş duygularınız, nasıl utanmazsınız ki!

  • Türkçenin edebiyatla ilişkisi hakkında neler söylersiniz?

Canım Türkçemiz bizim. Varlığımızı neredeyse ona borçluyuz biz. Türkçe ve edebiyat deyince ta Orhun Abideleri ’ne oradan 4.5.yüzyıllara ve o Türkçe zevkiyle de çok daha eskilere gidebileceğiniz bir büyük Türk şiiri ile karşılaşırsınız. Sözlü edebiyat olsun yazılı dönem olsun insanın kaderiyle paralel yaşar Türk edebiyatı. En kötü dönemlerimizde bile dünyayı aşan eserler veren bir Türkçemiz var bizim. 

  • Edebiyat alanında gayret göstermek isteyenlere neler önerirsiniz?

Edebiyatın bir yaşam biçimi olması kaçınılmazdır. Bu yüzden yol arkadaşınızı daha en başta uyarın, ilişkilerinizi ona göre ayarlayın. Edebiyat kopukluğu asla kaldırmaz. Hangi mesleği yaparsanız yapın rol yapmak zorundasınız çünkü sizin mesleğiniz de hayatınız da aslında edebiyattır. Kolay kolay kabul etmeyecekler sizi, hor görecekler, mallarıyla mülkleriyle, şatafatlı yaşamlarıyla hep üzerinize gelecekler ama içten içe kıskanacaklar, tuzaklar kuracaklar, size gereksiz muamelesi yapacaklar, kral da, bakan da, müdür de olsalar gözleri hep sizin krallığınızda olacak. Martin Eden gibi yaşamaya hazırlıklı olun. Türk edebiyatını ve dünya edebiyatını genel olarak en az birer eserle bitirin. Her yerinizde kitaplar olsun, balkonda, oturma odanızda, TV’nin yanında, yatağınızda, arabanızda… Yazmak için acele etmesinler, yazarın ünlüsü hayattayken makbul değil çünkü alkışlara aldırmadan hep niteliği ön planda tutsunlar.   

  • Fırsatınız olsaydı bütün insanlara okutacağınız bir kitap var mı?

Suç ve Ceza’dır. Bana göre bu eser aslında dünyadaki insanın macerası, hepimiz aslında birer Raskolnikov’uz.

  • Türk ve dünya edebiyatından en beğendiğiniz yazar kimdir?

Birçok yazar var elbette. Birer yazar söylemek gerekirse, hayır asla olmaz. Dünya edebiyatından Dostoyevski desem Gogol kalır, T.S. Eliot desem Franz Kafka kalır, Kafka desem Charles Baudelaire kalır.

Türk edebiyatında Yunus desem Karacoğlan kalır, Fuzuli desem Neşati kalır, Şeyh Galip desem Nedim kalır, Ahmet Haşim desem Yahya Kemal kalır, Ömer Seyfettin desem Sait Faik kalır, Oğuz Atay desem Turgut Uyar, Tarık Buğra, Yaşar Kemal kalır. Sezai Karakoç desem, İsmet Özel kalır.

  • Gerçekleşmesini istediğiniz en büyük hayaliniz nedir?

İstiklal Marşı, Mevlit kadar çok okunan büyük bir şiir yazmaktan başka hayalim yok.

  • Mezar taşınıza ne yazılmasını isterdiniz?

Şeyh Galip’in şu beytinin yazılmasını isterim.

Hoşça bir bak zatına zübde-i âlemsin sen

Merdüm-i dide-i ekvan olan âdemsin sen

  • Okurlara önerebileceğiz 3 kitap hangileridir?

Yunus Emre Divanı

Hüsn-ü Aşk

Erbain

  • Ayrıca eklemek istediğiniz bir husus var mı?

Kendinize iyi bakın çünkü kendine iyi bakmak sanattır.

incetezat.com ailesi olarak bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Rica ederim, benim için en büyük zevk edebiyat konuşmaktır.

The post Adem Yazıcı Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/soylesi/adem-yazici-soylesisi/feed/ 1
Yüce Zerey Söyleşisi https://www.incetezat.com/soylesi/yuce-zerey-soylesisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=yuce-zerey-soylesisi https://www.incetezat.com/soylesi/yuce-zerey-soylesisi/#respond Sun, 19 May 2019 09:00:20 +0000 https://www.incetezat.com/?p=2867 Merhaba İncetezat okurları. Söyleşi serimize iş dünyasının önemli bir ismi ile devam ediyoruz. Kendisi okumak ve yazmak konusunda da oldukça maharetli. 100’den fazla ödülü olan, kitapları ve konuşmaları ile bir çok insana ilham veren sayın Yüce Zerey. Kendisine, bize gösterdiği ilgi ve alakadan ötürü teşekkür ederek sorulara geçelim isterseniz. Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Yüce Zerey...

The post Yüce Zerey Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>
Merhaba İncetezat okurları. Söyleşi serimize iş dünyasının önemli bir ismi ile devam ediyoruz. Kendisi okumak ve yazmak konusunda da oldukça maharetli. 100’den fazla ödülü olan, kitapları ve konuşmaları ile bir çok insana ilham veren sayın Yüce Zerey. Kendisine, bize gösterdiği ilgi ve alakadan ötürü teşekkür ederek sorulara geçelim isterseniz.

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Yüce Zerey kimdir?

Bursa doğumluyum. Evli ve bir çocuk babasıyım. Pazarlama profesyoneliyim. Pazarlamanın pratik söylemlerine teorik altyapı olması için de, 18 senelik akademisyenim. Okumaya ve yazmaya çalışan biriyim.

Edebiyatla ilişkiniz ve yazma maceranız nasıl başladı?

Her ne kadar The Profesyonel kitabım 2014’te ve Fabrika Ayarlarına Dön kitabım 2016’da yayınlansa da tahmin edeceğiniz gibi yazma hikâyem çok uzun bir geçmişe sahip. Bence insan eline herhangi bir kitabı alır almaz yazmanın hayalini kurar. Ben de kurmuştum. Uzun okumalarımın neticesi değildir yazmak, zaten okurken yazmayı bir usul hâline getirdim diyebilirim. Sürekli not almak, bir şeyleri kayda geçirmek bu anlamda besleyici oluyor. Eğitim hayatım biterken kafamdaki yazmaya dair fikirlerim iyice belirginleşmiş ve profesyonel dünyada ilerlerken de dosyamı açmıştım. Bu dosya aslında tek bir dosya değil. Alt klasörlere ayrılan sonsuz bir süreç. Hayatımın hangi döneminde hangi klasörün bir dosyaya dönüşeceği meçhul… Yani aslındaki sorudaki gibi bu “macera” hem doludizgin giden hem de insanı ansızın durdurup “acaba doğru zaman mı?” diye sorgulatan bir süreç. Edebiyat, bu maceranın ara istasyonları demek zorundayım. Zira her molada “şimdi ne yazılabilir?” ve şimdi ne okunabilir?” diye düşünüyor insan.

Yüce Zerey Kitapları

Distopik eserler yazmak mı ütopik eserler yazmak mı?

Mima, distopik bir eser. Arka kapağında sevgili Hakan Günday’ın dediği gibi; her distopya birileri için bir ütopyadır. Dolayısıyla her ütopya da bir distopyadır. Aslında birinde yaşamı diğerinde yaşamsızlığı anlatıyoruz. Bir olumluluk ve olumsuzluk durumu var yani. Bunu da kişinin içinde bulunduğu hayat ve durumlar belirliyor. Yazarken duygular ve hisler ortaya çıkıyor ve roman kendine bir kategori seçiyor. Mima bu anlamda distopyayı seçti ama içinde bir ütopyayı da gizledi. Umarım başarılı olmuştur.

Çok çalışan bir insan olarak yazmak ve okumak sizin için ne ifade ediyor?

Hem nefes almak hem de bu nefesi doğru yerlerde doğru biçimde kullanabilmek için yazmaktan ve okumaktan maksimum düzeyde yararlanıyorum. İkisinin de birbirini kesintisiz olarak beslediğini düşünüyorum. Ne yazmadan okunabilir ne de okumadan yazılabilir. Bu düşmek ve kalkmak gibi bir şeye benziyor. Hayat insanı düşürmeye oldukça konsantre vaziyette ilerliyor. Okumak ve yazmak da insanı kaldırmaya and içmiş gibi. Bu iki eylem, ayakkabının bağacığı gibi. Görünüşte tek bir bağacık vardır ama ancak iki ucu birleşince bağacık gerçekten bağlanmış olur. Kısacası okuma-yazma eylemi beni hayata bağlıyor diyebilirim.

En sevdiğiniz ve en çok kullandığınız cümle nedir?

Sıkıntı yok

Fırsatınız olsaydı bütün insanlara okutacağınız bir kitap var mı?

Bu soruyu tek bir kitaba indirgeyerek cevaplamak belki haksızlık olabilir. Yani sadece Freud’u önerirsek İhsan Oktay Anar’a haksızlık etmiş oluruz. Sadece İhsan Oktay Anar önererek de Filibeli Ahmed Hilmi’yi unutmuş oluruz. Böylece okumuş olduğum alanlara dair de bir işarette bulunmuş oldum aslında. Psikolojiden tarihe, felsefeden tasavvufa kadar insanın yaratılış gayesini ön plana çıkaran her konudan yararlanmayı önerebilirim mesela. Elbette araya romanlar da girecek, öyküler de, denemeler de…

Türk ve dünya edebiyatından en beğendiğiniz yazar kimdir?

Türk edebiyatında benim için bilhassa Peyami Safa çok önemli bir yer tutuyor. Çağın çok ilerisini gördüğünü düşünüyorum ve görüşlerini dile getirirken de harikulade bir dil ustası olduğunu gösterdiğini ifade edebilirim. Ahmet Hamdi Tanpınar da yine romanlarıyla çağın çok ilerisine ulaşmış, nitekim hâlâ kitapları baskı üzerine baskı yapan bir ustamız. Dünya edebiyatından da Neil Gaiman, George Orwell, Ray Bradbury, Aldous Huxley gibi isimleri sayabilirim.

Gerçekleşmesini istediğiniz en büyük hayaliniz nedir?

En büyük hayalimi gerçekleştirmeyerek hayalimi sürdürebilmek.

Mezar taşınıza ne yazılmasını isterdiniz?

Bir mezar taşım olmasın isterim. İnsan yaşarken ne söylüyorsa odur. Ne öldükten sonra “ben öldüm!” diye bağırmanın bir gereği olduğunu düşünüyorum ne de yaşarken konuşmaktan ve yazmaktan kaçmış gibi öldükten sonraya bir mesaj bırakmayı anlamlı buluyorum. Hiçbir şey olmasın. Bu belki sınırsız ve sonsuz bir boşluğu, sessizliği çağrıştırır. Yani insanın yaşarken en çok ihtiyacı olan şeyleri…

Okurlara önerebileceğiz 3 kitap hangileridir?

Jean Baudrillard – Simularklar ve Simülasyon

Sigmund Freud – Uygarlığın Huzursuzluğu

Cemil Meriç – Bu Ülke

Ayrıca eklemek istediğiniz bir husus var mı?

Ben eklemeyeyim, Goethe eklesin: “İnsan her gün bir parça müzik dinlemeli, iyi bir şiir okumalı, güzel bir tablo görmeli ve mümkünse birkaç mantıklı cümle söylemelidir.”

incetezat.com ailesi olarak bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Bu keyifli söyleşi için ben teşekkür ederim.

The post Yüce Zerey Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/soylesi/yuce-zerey-soylesisi/feed/ 0
Ahmet Gencal Söyleşisi https://www.incetezat.com/soylesi/ahmet-gencal-soylesisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=ahmet-gencal-soylesisi https://www.incetezat.com/soylesi/ahmet-gencal-soylesisi/#comments Fri, 19 Apr 2019 09:00:56 +0000 https://www.incetezat.com/?p=2695 Yazarları sizlerle buluşturmaya devam ediyoruz. Bu seferki söyleşimiz Yazar Ahmet Gencal ile. Kendisi bir öğretmen olarak sorularımızı titizlikle cevapladı ve edebiyatla alakalı bizlere çok şey öğretti. Umarım siz de beğeneceksiniz. Fazla bekletmeden sorularımıza geçelim; Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Ahmet Gencal kimdir? Sevmiyorum ben bu kendini tanıtma faslını nedense, hem de hiç sevmiyorum. Adını, doğum yılı...

The post Ahmet Gencal Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>
Ahmet Gencal

Yazarları sizlerle buluşturmaya devam ediyoruz. Bu seferki söyleşimiz Yazar Ahmet Gencal ile. Kendisi bir öğretmen olarak sorularımızı titizlikle cevapladı ve edebiyatla alakalı bizlere çok şey öğretti. Umarım siz de beğeneceksiniz. Fazla bekletmeden sorularımıza geçelim;

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Ahmet Gencal kimdir?

Sevmiyorum ben bu kendini tanıtma faslını nedense, hem de hiç sevmiyorum. Adını, doğum yılı ve yerini, mezun olduğun okulları söylemek… CV yazmasını da sevmem zaten…

Beni başkaları tanıtmalı size, bir arkadaşıma sorsaydınız ne derdi acaba? Resmi, soğuk, asık suratlı mı derdi? İnsanlardan geri çekilir, sanki ilk günkü gibi, yeni gelmiş gibi davranır mı derdi? Çok hassas, romantik kendini soyutlayan birisi mi derdi?

Peki, ben ne derdim mi dediniz?

Kim kendini tanıyabilmiş ki tanıtsın derdim herhalde…

Kendini tanıma yolunda ağır aksak ilerleyen birisi derdim belki.

Sonra, yirmi yıldır öğrencilerimle aynı havayı solumanın, onlara küçücük şeyler katmanın mutluluğunu yaşamaya çalıştığımı derdim.

Derdim de derdim…

  • Edebiyatla ilişkiniz ve yazma maceranız nasıl başladı?

İlişki mi dediniz? Bir ilişkinin olabilmesi için önce tanışmak gerekir, ben henüz tanışma aşamasındayım… Demin söylemiştim ya kendimle ilgili konuşmayı hiç sevmem diye, tanıştırmayı da beceremiyorum çoğu zamanlar. Kim bilir belki tanıştırılmalıyım değil mi? Yavaş yavaş olsun ama, öyle birden bire tanırlarsa beni heyecanlanırım ben. Gümbür gümbür tanınan dostların, sessiz sedasız tanıştırmalarında geçmeliyim…

Sonra; gelsin çaylar, kahveler…

  • İlk kitabınızın ilk baskısını elinize aldığınızda ne hissettiniz?

O anı çok çok iyi hatırlıyorum… Organ bağışı yapmış gibi hissetmiştim. Ben habire organlarımı bağışlayıp duruyorum zaten…

Önce “Hayatım Çaykara”, sonra “Baba ile Oğul Arasında”, sonra “Keşke Bugün Yarın Olsa”, sonra şu an ameliyat masasında dizgi aşamasında olan “Turuncu Mandal”.

Ayrıca “Karınca Faytonları” var, bir yayınevine yolladım bu yakınlarda, kim bilir hangi doktor bakıyor sağına soluna, işe yarar görürse onu da sürecekler piyasaya…

Bu aralar içimi kıpır kıpır ettiren “Verbotene Liebe – Frau Cevher” var. Ve yirmilik yaş dişim gibi sancılandığım “Deveye Diken” de var…

İlk kitap diye sormuştunuz, ben neler dedim böyle…

İlk ve son yoktur… İlk kitap, son kitap da neyin nesi…

  • En sevdiğiniz ve en çok kullandığınız cümle nedir?

Yok. Ne en sevdiğim cümle var, ne de en çok kullandığım cümle.

Bilmem… Belki en sevdiğim ve en kullandığım kelimedir bilmem…

  • Fırsatınız olsaydı bütün insanlara okutacağınız bir kitap var mı?

Bu sorunuza son kitabım “Turuncu Mandal” dan bir alıntı ile cevap vermek istiyorum…

Sıra Bende

Kesinlikle böyle olmalı… Yeni çıkmalı fırından, baskıdan. Yüz binlercesi…
Paketlenmeli, sarmalanıp sarılmalı, kasalanmalı, belki de milyon adet…
Ülkenin her tarafına ulaştırılmalı, her kitapçının rafına girebilmeli,
En çok okunanlar listesinde yıllarca tepede kalmalı, okunmalı, okunmalı…
Başka dillere çevrilmeli, bütün herkese ulaşmalı, tüm dünya insanlarına…
Turuncu Mandal’ı herkes okumalı, tatmalı, hissetmeli, anlamalı…

  • Türk ve dünya edebiyatından en beğendiğiniz yazar kimdir?

Gerçekten cevaplaması çok zor bir soru.

Sorunuzu okuyunca;

Sabahattin Ali ve Tomris Uyar ile Hasan Boğuldu’da piknik yapmak istedim nedense. Uzaktan klarnet seslerini duya duya…

Sonra, Zülfü Livaneli ve Selda Bağcan ile “Uğurlar Olsun” u mırıldanmak istedim Şener Şen’in yazlığının bahçesinde. Metin Akpınar tatlı bir fırça çekmeliydi bize neden beni çağırmadınız diye…

Sonra, William Golding ve Ernest Hemingway ile beraber Bohemian Rhapsody mırıldanırken J.K. Rowling’in yanımıza gelip bizleri Robin Sharma’nın The Titan Summit’ine davet ediyor, yanımda oturan Jim Carry’ye ”Günaydın ve olur da görüşemezsek iyi günler, iyi akşamlar ve iyi geceler.” diyorum…

Yazar deyince, kitap, sinema ve müziği beraber hissediyorum…

Gibi, gibi, gibi…

  • Gerçekleşmesini istediğiniz en büyük hayaliniz nedir?

TDK Türkçe sözlükte geçen kaç kelime vardır sizce?

Öyle bir şey yazmak isterdim ki, içinde hepsi olsun…

Siz sordunuz… Hayal dediniz… Hayal bu ya…

Ben sadece cevapladım…

  • Mezar taşınıza ne yazılmasını isterdiniz?

Bu soru geldiğine göre söyleşimizin sonuna yaklaştık demek ki.

Mezar taşı denince herkesin aklına son gelir nedense. Oysa benim için mezar taşı son demek değildir…

Ölmek ölmek değildir aslında, ölmek görmemektir sadece, görememektir, öpememektir, koklayamamaktır, kıvrılamamaktır yanına, nazlanamamaktır…

2011 yılına ait bir “Turuncu Mandal” sayfasını sizinle paylaşayım ister misiniz?

İKİ SATIR

İki satır olacak veda mektubun sevdiklerine
Sığdıracaksın iki satıra tüm söyleyemediklerini.
Belki bir damla gözyaşı, dağıtacak mürekkebi, iz bırakacak.
Yazdığın kâğıttan kalplere giden bir iz olacak,
İki satır ve bir damla…

Sarhoş olacaksın, içi bomboş bir sarhoş,
Tokuşturacaksın kadeh yerine pişmanlıklarını.
İki satır olacak, vazgeçmeyeceksin bundan.
Keşkelerin sona erecek, bir damla olacak.

İki satır yazılacak mezar taşına ancak,
Özetleyecek, kısaltacak, sonsuzluğun kapısı olacak…
Elveda diyeceksin, yoksa hoş geldiniz mi?

İki satır ancak anlatacak, koşmaya başlayacaksın…
İki kere öpeceksin, seveceksin gönülden,
Bırakıp gideceksin, istemeden, ağlayarak…

Geriye ne mi kalacak koskoca bir ömürden?
İki satır olacak, bir de bir damla gözyaşı…

  • Yazmayı amaç edinmiş okuyuculara yazarlık yolunda ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?

Yazmak hiçbir zaman amaç olmamalıdır, yazmak için yaşamamalılar, yaşamak için de yazmamalılar…

Sadece bir an olsun kendilerine kalabilmeyi alışkanlık haline getirdiklerinde “Kendim olsaydım kendim için ne yapardım?” diye sorabilsinler cesurca…

Hani o resmi yeni çekilen kara delik ile göz göze gelmek gibi aslında, tüm mesele içerde miyiz yoksa dışarda mı sorusunu cevaplayabilmekte…

İçimizdeki kara deliklere bakmanın zamanı geldi de geçiyor…

Şimdiye kadar deliler gibi okudular, ellerine geçen her şeyi okudular, yorumladılar, eleştirdiler, gözlük camlarını çok kere değiştirdiler, şimdi sıra yazmakta. Okumadan yazsınlar ama. Tek satır okumadan deliler gibi yazsınlar…

Her şey o iki satırı yazmaya başlamakta, önce iki satır yazacaklar, sonra neler kusacaklar onlar da şaşıracaklar…

Mükemmel bir terapi, inanın buna…

  • Okurlara önerebileceğiz 3 kitap hangileridir?

Bir öğretmene sorulabilecek en zor soru. Bir öğretmen hangi öğrencisini ayırabilir ki?

Özel alanımıza, burnumuzun dibine en sevdiklerimizden başka kimler girebiliyor? Burnumun dibinden o kadar çok kitap geçti ki benim. Kimini ben okudum, kimi beni okudu, kimi ise beni bana okudu…

Aylarca bir kitap okudunuz mu siz hiç? O kadar çok kitabın içine girdim ki ben, o kadar çok tekrar yaptım ki…

Kitap okurken filmini, röntgenini çekerim ben… Önce televizyondaki haber spikerlerinden birisi okur bana kitabı. Sonra bir karakterin gözünden okurum, daha sonra öbür karakterin gözünden okurum, anlatıcının gözünden değil de onun dilinden sesli okuma yaparım sonra. Daha sonra hava durumuma göre kimi zaman bir dağ başında, kimi zaman oturma odamda çay kahve eşliğinde o kitabın yazarıyla karşılıklı okurum, daha doğrusu o bana okur, ben ikide bir okumasını, sözünü falan keserim. Sonra gıcık olur bana, terk eder…

Pardon bu arada en son sorduğunuz soru neydi?

  • Ayrıca eklemek istediğiniz bir husus var mı?

Bu aralar oturma odam çok kalabalık, bu aralar eline mandal alan kutlamaya geliyor. Tamam diyorum, az kaldı “Turuncu Mandal” dizgi aşamasında diyorum, sabredin diyorum…

Hadi diyorlar, gideceğiz diyorlar, bizi bekletme diyorlar…

Ben, olmaz diyorum, hadi boş durmayın işe yarayın, şöyle bol şekerli kahve yapmasını öğrenin, önce İnce tezat okuyucularına sonra da tüm kahve sevenlere…

Kahve içtik diye kırk yıl sonra gelmeye falan kalkmayın olur mu? Daha sık uğrayın, baksanıza yavaş yavaş da kahve yapmasını öğreniyorlar içeridekiler…

The post Ahmet Gencal Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/soylesi/ahmet-gencal-soylesisi/feed/ 1
Merve Göntem Söyleşisi https://www.incetezat.com/soylesi/merve-gontem-soylesisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=merve-gontem-soylesisi https://www.incetezat.com/soylesi/merve-gontem-soylesisi/#respond Sat, 06 Apr 2019 09:00:58 +0000 https://www.incetezat.com/?p=2634 Merhabalar, söyleşi serimize devam ediyoruz. Yine sizlerle birlikte genç ve edebiyat sevdalısı birini buluşturmak istedik. Bizce çok keyifli oldu. İlk kitabı “Kurumuş Yeşil Bitkiler” isimli roman tarzında kitabı da sizlere önermekteyiz. Gelecekte çok daha fazla eseri ile göreceğimizden emin olduğumuz Merve Hanımla olan söyleşimize geçelim isterseniz; Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Merve Göntem kimdir? 25 yaşındayım....

The post Merve Göntem Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>
Merve Göntem

Merhabalar, söyleşi serimize devam ediyoruz. Yine sizlerle birlikte genç ve edebiyat sevdalısı birini buluşturmak istedik. Bizce çok keyifli oldu. İlk kitabı “Kurumuş Yeşil Bitkiler” isimli roman tarzında kitabı da sizlere önermekteyiz. Gelecekte çok daha fazla eseri ile göreceğimizden emin olduğumuz Merve Hanımla olan söyleşimize geçelim isterseniz;

  • Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Merve Göntem kimdir?

25 yaşındayım. İstanbul Üniversite’sinde Sinema Televizyon okudum.  Yaklaşık 8 yıldır yoğun bir şekilde bu sektörde çalışıyorum. Şimdilerde bir yapım şirketde creative director olarak çalışıyor, eş zamanlı dizi ve sinema filmleri için senaryolar yazıyorum. Bu işi seviyorum.

  • Edebiyatla ilişkiniz ve roman yazma maceranız nasıl başladı?

İlk nasıl başladığımı tam olarak tanımlayamıyorum ama okumakla başladığı kesin. Okumayı öğrendiğim günden beri okuyorum. Buna hayatımın hiçbir döneminde ara vermedim. Ortaokul ve lise yıllarında hayatıma giren “kompozisyon” yazma zorunlulukları, etrafımdaki insanlardan “bunu sen mi yazdın cidden?” sorusunu duymama neden oluyordu. Bu soru benim ilgimi çekti. Üzerine düşünmeme sebep oldu. Belki bu sorunun peşine takılmamdır edebiyatla olan ilişkimin ilk bağlantısı.

Roman yazmayı hiç düşünmedim. Yazdığım şeyin roman olduğundan da bugün bile emin değilim. Novella olarak tanımlamaya daha uygun belki, kendi içinde biçim değiştiren bir anlatı Kurumuş Yeşil Bitkiler.

  • İlk kitabınız olan “Kurumuş Yeşil Bitkiler” kitabının ilk baskısını elinize aldığınızda ne hissettiniz?
Merve Göntem-Kurumuş Yeşil Bitkiler

Taksim’de bir kitapevinde ilk defa elime aldım. Böyle bir tepki vereceğimi bilmiyordum o ana kadar ama kitabı elime alınca ağladım. Eşim inanamadı o halime. Çok istemiştim bunu.

  • En sevdiğiniz ve en çok kullandığınız cümle nedir?

Ne çağırırsan o gelir, cümlesini çok kullanır ve buna çok inanırım. Hayatım boyunca çağırdığım her şey bir şekilde yoluma çıktı.

  • Fırsatınız olsaydı bütün insanlara okutacağınız bir kitap var mı?

Emile Ajar’ın Onca Yoksulluk Varken kitabını herkesin okumasını isterdim…

  • Türk ve dünya edebiyatından en beğendiğiniz yazar kimdir?

Klişe olacak ama bu soruya cevap vermek gerçekten çok zor. Öyle çok yazar sözcükleriyle hayatımda büyük izler bıraktı ki birini söyleyip diğerini sonradan hatırlamaktan korkarım.  Ama Türkiye’de şu an en sevdiğim yazarların neredeyse tamamı kadın, bu bana cesaret veriyor.

Bu soruya yaşayan yazarlar içinde en sevdiğimi söylerek cevap vereyim: Alejandro Zambra!

  • Gerçekleşmesini istediğiniz en büyük hayaliniz nedir?

Benim yazdığım bir kitabı eşimin sinemaya uyarlaması şu an için en büyük hayalim.

  • Mezar taşınıza ne yazılmasını isterdiniz?

J hiç düşünmedim…

  • Yazmayı amaç edinmiş okuyuculara yazarlık yolunda ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?

Yolun çok başında olan biri olarak haddim olmasa da, bu işin tamamen okumaktan geçtiğine inanıyorum. Her şeyi okumak. Mesela beni  yazarlık üzerine yazılmış kitaplar çok motive ediyor. Hırslanıyorum. Tembelliğime sinirleniyorum. Onları okumak da çok önemli. Ben yazarken (henüz) o kadar da disiplinli biri değilim ama Hemingway lanet olası bir disipline ihtiyacımız olduğunu söylüyor. Tabii ki çok haklı.

  • Okurlara önerebileceğiz 3 kitap hangileridir?

Alejandro Zambra – Eve Dönmenin Yolları

Alejandro Zambra – Bonzai

Alejandro Zambra – Ağaçların Özel Hayatı

Bu adamı gerçekten çok seviyorum.

  • Ayrıca eklemek istediğiniz bir husus var mı?

Çok teşekkür ederim…

incetezat.com ailesi olarak bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

The post Merve Göntem Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/soylesi/merve-gontem-soylesisi/feed/ 0
Hakan Özer Söyleşisi https://www.incetezat.com/soylesi/hakan-ozer-soylesisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=hakan-ozer-soylesisi https://www.incetezat.com/soylesi/hakan-ozer-soylesisi/#respond Thu, 21 Mar 2019 09:13:31 +0000 https://www.incetezat.com/?p=2559 Yazarlarla yaptığımız söyleşilere devam ediyoruz. Bugün Hakan Özer’e sorduk ve güzel cevaplar aldık. 2019 Şubatta kendisinin Derin İzler isimli romanı yayınlandı. Okumanızı tavsiye ederiz. İsterseniz sorulara geçelim şimdi; Bize kendinizden kısaca bahseder misiniz? Hakan Özer kimdir?      Yıllarca bu soruyu ben de kendime sordum. İkna edici bir cevap bulamadım. Görünende; evli ve iki çocuk babasıyım....

The post Hakan Özer Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>
Derin İzler-Hakan Özer

Yazarlarla yaptığımız söyleşilere devam ediyoruz. Bugün Hakan Özer’e sorduk ve güzel cevaplar aldık. 2019 Şubatta kendisinin Derin İzler isimli romanı yayınlandı. Okumanızı tavsiye ederiz. İsterseniz sorulara geçelim şimdi;

  • Bize kendinizden kısaca bahseder misiniz? Hakan Özer kimdir?

     Yıllarca bu soruyu ben de kendime sordum. İkna edici bir cevap bulamadım. Görünende; evli ve iki çocuk babasıyım. Müzikle uğraşan, yazmayı seven, sanata âşık birisiyim.

  • Edebiyatla ilişkiniz ve roman yazma maceranız nasıl başladı?

Sevdiğim için edebiyata ilgim hep vardı. Çünkü edebiyat; güzel olan her şeydir. Sanatın her dalında mevcuttur. Nasıl bir resimde ve müzikte matematik varsa, edebiyatta var. Güzel giyinmekte, güzel yemek yapmakta, güzel konuşmakta, dökülen bir gözyaşında bile edebiyat var. Bana göre sadece dille ifade edilen, kaleme dökülen değildir.

Roman yazma macerası, çocukluğumdan beri vardı. Ben buna macera diyemem o sebepten. Hayatın akışı ister istemez insanı farklı yollara sokuyor. Yanlış tercihlerde bulunuyoruz. Ve zaman o kadar çabuk geçiyor ki, keşkeler ile ömrümüzü bitiriyoruz.

  • Kitabınız Derin İzler’in ilk baskısını elinize aldığınızda ne hissettiniz?

     İşte; ….. kendi kendime, demek ki oluyormuş dedim.

  • Okuduğunuzda sizi en çok etkileyen kitap hangisiydi ve ne şekilde etkilendiniz?

Evim de ki kitaplıkta Mevlana’nın, Sabahattin Ali, Gazali’nin eserleri mevcuttur. Mevlana’nın Mesnevisi aşka, Gazali’nin ölüm ve ötesi   hayatıma büyük anlam kattı. Yine de ben, benim hayal dünyamla, benim dilim ve kalemimle, kendime bir yol çizdim. Bu yolda ilerlemeye karar verdim.

  • Yazmak konusundaki motivasyon kaynağınız nedir?

     Öyle bir kaynağım olmadı. Yazmak istediğim de oturup yazdım.

     Sanırım motivasyonum istemek.

  • En sevdiğiniz ve en çok kullandığınız cümle nedir?

     “İnşallah hayırlısı olur.”Hiç cümle kuramıyorsam, …. susarım.

  • Fırsatınız olsaydı bütün insanlara okutacağınız kitap hangisidir?

    Gerçekten böyle bir fırsatım olsaydı; sevgiye, affetmeye, önemsemeye, dürüstlüğe dair bir kitap olurdu.

  • Hayatta en heyecanlandığınız an hangisiydi?

Eşimle evlendiğim an, ilk kızım Cemre’nin doğduğu an ve ikinci kızım Elif’in doğduğu an diyebilirim.

  • Türk ve dünya edebiyatından en beğendiğiniz yazar kimdir?

     Yunus Emre

  • Gerçekleşmesini istediğiniz en büyük hayaliniz nedir?

    Hayal etmeyen insanın bir hedefi de yoktur. Hayalim o kadar çok ki. Hepsi de büyük. Sıralasam sayfalar yetmez. İnsanı güçlü kılan da bu değil midir? Hayal ederek çabalar ve hedefe ulaşırız.

  • Mezar taşınıza ne yazılmasını isterdiniz?

     Mezar taşım olsun da, varsın istediklerini yazsınlar.

  • Yazmayı amaç edinmiş okuyuculara yazarlık yolunda ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?

     Yazmak güzel bir eylem. İnsan düşüncelerini her zaman dile   getiremiyor. Kimse ben yazamam demesin. Günlük hayatımızı kayıt altına alsak ve akşam eve gelince gün boyunca neler konuşmuşuz deyip dinlesek, ortaya zaten bir hikâye çıkıyor. Sırf konuşulanları yazsak bir kitap oluyor. Geriye sadece yapılan yemeğe tuz koymak, aynanın karşısına geçince saçı taramak kalıyor.

  • Okurlara önerebileceğiniz 3 kitap hangileridir?

     Mevlana’nın Mesnevi’si

     Yunus Emre’nin Divan-ı

     Franz Kafka’nın Dönüşüm’ü

  • Ayrıca eklemek istediğiniz bir husus var mı?

     Şunu söyleyebilirim ki,

     Hayatı yaşamaya dair verilen çabaları boşa   harcadığımızı görmenin bir      yolunu öğrenmek için değil de, aldırış etmeden geçirdiğimiz zamanın tüketiminde erittiğimiz eğlencelere ayırdığımız tercihler sabitlemişiz.

Oysaki kısa ömrümüz de, asıl yapılması gerekenlerin beklediğini ve önem arz ettiğini fark etmemişiz.

     Fark edilebilmesi ümidiyle…

incetezat.com ailesi olarak bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

The post Hakan Özer Söyleşisi first appeared on İnce Tezat.]]>
https://www.incetezat.com/soylesi/hakan-ozer-soylesisi/feed/ 0