İkinci Doğuş


Bugün benim ikinci doğuşum

Nereye gittiğini dahi bilmediğim bir trende sarı vagonların birinde uyuklarken düşledim seni

Dokunamadığım ellerini

Uzanamıyorum hiçbir şeye

Her seferinde annesinden koparılan bir çocuk gibi kalakalıyorum ortalıkta

Okuduğum hiçbir şiirde bulamıyorum yazdığım dizeleri

Elleri ceplerinde insanların görüp de bastıkları su birikintilerinden sıçrayan damlalar kadar dağınığım

Sanki bu dünyanın etine batan çürük tırnağı.

Sanki birilerinin beni kesip atmasını bekliyorum.

Bugün benim ikinci doğuşum

Sesime sinmiş kokuna sığınıyorum

Zaten insanlar bir tek geceleri sığınır birbirlerine

Bir tek geceleri iner yeryüzüne tanrı

Bir tek geceleri…

Ellerim her zaman yazdığım kalemlerin mürekkeplerini yaladı

Bağlardan kopardığım üzümlerin çekirdeklerinden daha acı bir tad bıraktım bana dokunan insanların damağında

Fesleğen kokan iklimlerde açan cennet elmalarına ne zaman dokunacağım

Uyandığım her sabaha ağır bir yük gibi doluyorum

Sokaktaki kediler

Kaldırımdaki kokusuz reyhanlar

Top koşuşturan çorapsız çocuklar

Tütün kokan ölü eller…

Herkes niye bu kadar yabancı.

Hiçbir kilidi açamayan bir anahtar gibi kalakalıyorum her seferinde

Okuduğum kitaplarda kaybettim parktaki salıncaklar kadar soğuk çocukluğumu

Sokaklarda bir kambur gibi gizlenirken

Kıskanıyorum tüneyerek elma yiyen kargaları

Ey tanrım, geceler niye bu kadar anlam yüklü

Niye gece ölen insanlar bu kadar şanslı

Niye geceleri bu kadar terliyor kirpiklerim

Ey tanrım, öleceğim güne değin

Kurutma dudaklarımdan dökülecek cümleleri

Özür dilerim anne

Sabah serinliğinde sana yazdığım şiirleri okumayamadım hiçbir zaman

Dünyanın hamurunu elime yüzüme bulaştırdım

Bir kağıda yazılmış anlamsız cümleler gibi ellerde dolaştım

Rüzgarın elediği otlar gibi savruluyorum kendi çöplüğümde

Sonbahar yağmuru kesiyor gözlerimi

Ve içimde bilmediğim pişmanlık sarkaçlarının aksi sesi

Bu benim ikinci doğuşum

Ama

Ama bir kelebekle yarıştı ömrümün yitik günleri

Bir banka oturttuğum yalnızlığıma dokundum

Su topladı ellerim

Kokladığım çiçeklerin kılçıkları kaldı kursağımda

Hâlâ kokladıkça yutkunamam

Gözlerine yazılmamış cümlelerin küllerini kavanozlara doldurup şiir balkonlarına sığınıyorum

Bugün benim ikinci doğuşum.

Hayatın karın boşluğuna denk geliyorum

Kan soluyor gözlerim

Bir daha gelip gelmeyeceğimi bilmediğim dünyayı kızıl bir tülün ardından izliyorum

En güzel saatlerde kırptım gözlerimi

Nereye gideceğimi bilmediğim bu taş sokaklarda

Yeniden ölüyorum

Yeniden belirsiz bir griye dönüşüyor ellerim

Yeniden güneşin kızıl tebessümüne tutunuyorum

Ve yeniden titriyor dudaklarım.

Avuçlarımda biriktirdiğim duaları demir kapılı mahzenlerdeki şarap şişelerinde saklıyorum

Buruk, aksi, sevgisiz ve yalnız

Bunlardan ibaret benim hayatım.

Buruk…

Aksi…

Sevgisiz…

Ve yalnız…


Like it? Share with your friends!

Ferhat Birlik
Uzun zamandır yollardayım. Elimde yeni yetme bir çanta. Güler yüzlü. Kendimi bilmediğim günlerden beridir yazıyorum. Bileceğim güne değin de yazacağım gibi. Yazacağız hayatı, ince elediğimiz tezatlıklarıyla.

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir