Toplumların bazı dönemlerde yanlış yöneticilerle buluşmaları tarihte sıkça gördüğümüz durumlardan biri olmuştur. Bazen ise yönetici doğru olmasına rağmen yönetim şekli toplumun ilerlemesinin önünü kesmiştir diyebiliriz. Otoritenin karşılık bulduğu şekli sadece toplumsal olarak incelemek elbette mümkün değildir ancak otorite, çoğunlukla belli bir grup insanı ya da sınıfı kontrol ve etki altında tutmak üzerine kullanılan araçları içermektedir. Günümüzde manipülasyonların medya aracılığıyla yapıldığını görürken tarihin medya dışı zamanlarında yönlendirilmek istenen kitleden öncelikle bilginin alınmasının söz konusu olduğunu görürüz. Buna en ilginç örnekler ise geçmişte kitap yakma tarihini incelediğimizde karşımıza çıkar. Defalarca kez yakılmış olan İskenderiye Kütüphanesi örneklerden biridir. Nazi Almanya’sında da topluca kitap yakıldığını görürüz.
Konuya buradan baktığımızda Hitler döneminin Alman toplumu açısından etkilerini daha iyi anlayabiliriz. Edebiyat ve sinemaya sıkça konu olan dönem 2013 yapımı Kitap Hırsızı filminde de bir halkın yozlaşmasında kitapların etkisi yönü ile ele alınmış. Markus Zuzak’ın aynı isimli kitabından uyarlanan filmi izlerken kurguya hâkim olmama rağmen bir sonraki sahneyi beklediğimi söylemeliyim. Dönemin siyasi ve toplumsal yapısını güçlü betimlemeler ile anlatan kitaba kıyasla film, aynı hislere birebir kapılmanızı sağlayamasa da başarılı bir sinema uyarlaması olmuş. Hikâye Liesel Meminger’in tren yolculuğuyla başlıyor. Bu yolculuk sırasında kardeşinin ölümü ile birlikte ilk kitabını çalıyor (Mezar kazıcının el kitabı) ve bu ilk hırsızlığı başka kitaplar takip ediyor. Kardeşinin ölümüyle birlikte 1938 Almanya’sında başka bir ailenin yanına evlatlık olarak veriliyor. Sürekli olarak bağıran, etrafa küfürler yağdıran otoriter bir anne Rosa ve akordeon kalpli olarak betimlenen, Liesel’i Cennet Sokağındaki evlerine bağlayan Hans ile birlikte yaşamaya başlıyor. Kitaplara ulaşmasının bu kadar zor olduğu bir dönemde Liesel henüz okuma yazma bile bilmiyor. Ancak Hans’ın şefkatli yardımları ve bodrumun bir duvarını boyayıp tahta olarak Liesel’in kullanımına açmasıyla birlikte kısa sürede okumayı söküyor. Öne çıkan bir diğer karakter ise Limon saçlı çocuk olarak anlatılan Liesel’le aralarında masum bir aşkın bulunduğu Rudy oluyor. Karakterlerin canlı ve içinize işleyecek biçimde aktarılması filmin en sevdiğim yanlarından birisi oldu diyebilirim. Çünkü bir yanıyla sizi tutup savaşın kollarına doğru gidişinizi, dramatik hikâyeyi benimsemenizi ve onlarla birlikte yaşamanızı sağlıyor.
Hikâyenin size sunuluşunda ise farklı bir yöntem seçilmiş. Savaşın en yıkıcı etkilerinden biri olan ölümü daha iyi hissedebilmeniz için Liesel’in yazdığı hikâyeyi ölüm meleği sizlere anlatıyor. Filmde tam olarak bu durumu hissedemeseniz de kitap boyunca bu duygu sıkça veriliyor. Dönemde yaşanılan toplumsal olayların etkilerinin filme nasıl yansıdığına baktığımızda Meydanlarda yakılan kitapları, Yahudi olduğu belirlenen kişilerin maruz kaldığı yaptırımlardan bazılarını ve tarihe 9 Kasım kristal gecesi olarak geçen Yahudilere karşı şiddet hareketlerini içeren olayları görüyoruz. Kristal gecede kaçıp Hans Huberman’ın evine sığınan Max iki yıl boyunca Liesel ile güçlü bir dostluk bağı kuruyor.
Filmde tam olarak bu durumu hissedemeseniz de kitap boyunca bu duygu sıkça veriliyor. Son dakikalarda ise savaşı ve ölümü zihninize kazıyacak sahnelerle dramatik bir kurgu sergileniyor. Böylesi güçlü bir anlatımın sizi duygulandırmaması da mümkün değil çünkü film, o insanların yaşadıklarını hissetmenizi sağlayabilmiş.
Elinize sağlık .
Sizin paylaşımınız ile yine gönüllerde essin
hiç eskimeyecek duygular . Kitaplar ile
İnsanlar ile
Hayat ile kurulan derin bağlar
2005 ‘ten bu yana eskitilmeye çalışılsa da …
Okumaya ,izlemeye ve yaşamaya değer değerler …
Teşekkürler .
Yorumunuz icin tesekkur ederim. Degerlerimizi ve insanligimizi korumak umuduyla..
Öncelikle ince ve zarif kelimelerle bezenmiş yazınızdaki emeğinize sağlık! İtiraf etmeliyim ki kelimeleri kullanma biçiminiz ilgi çekici ancak diğer taraftan eleştiri olarak dile getirmek istediğim hususlar var:
film incelemenizde kitabı veya söz konusu filmi izlemeyen kişilerin, filmin karakterleri ve aralarındaki ilişkileri konusunda fikir sahibi olması hususunda yetersiz bir anlatım olduğunu söyleyebilirim, bir diğer husus incelemenize zenginlik katmak adına film müziklerinin seçimi konusuna değinebilir, kitaptan uyarlama filmler kategorisinde başarılı filmler arasında yer alıp alamayacağı ve sebepleri vs. hakkında görüşlerini bildirebilirsiniz.
Yorumunuz ve eleştiriniz için teşekkür ederim Can bey.