DEĞİŞTİN


Üzerine toprak atılana, “Neden yoksun?” diye sorulur mu hiç?

Yosun tutmuş ruhumun rimellerini siliyorum bu gece. Çok değil kısa bir süre önce duyduğum bir cümle ile aktı… Boğazımda bir yumru ile kalakaldım… Ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi, nasıl davranacağımı bilmeden öylece baktım boşluğa, kalbime baktım, biraz daha…

Su oldum şimdi…

Bittim…

Bir martı çığlık attı, bir balık denizinden oldu.

İçim dışıma çıkmak istedi durdurdum… Acılarımı demlenmeye bıraktım. Düşündüm…

Hayat, “Gitme!” diyemediklerimize kurduğumuz “hoşça kal” cümlesinden ibaretti aslında. Bazen de “Seni seviyorum,” demek yerine “sıkı giyin üşütme,” demekti ya da onu bile diyememekti. Hayat söyleyemediklerimizden mi ibaretti?

Ya da düşünmeden söyleyebildiklerimizden… “Değiştin!” ifadesi gibi mesela.

Hangi sanatçı el işi göz nuru eserinin karşısına geçerek sen çok değiştin der ki? Düşünsenize… O halde değişen heykel mi suçlu yoksa onu değiştiren heykeltıraş mı? Dili olsa “Ben bir şey yapmadım, beni sen yarattın diyecek,” ama öylece bakıyor garip.

Denize dökülen ayın yansımasını düşünün mesela. Deniz mi suçludur yoksa ay ışığı mı? Neden bu kadar parlaksın diyebilir mi ay kendi yansımasına?

Aynaya baktığında kendi yüzünü tanıyamıyorsa insan durup düşünmelidir. Hayatına müdahil olan herkesi, her şeyi, yaşadıklarını… Hele bir de alnının ortasındaki koca çizginin selamını alıyorsa vermelidir karşılığını hiç vakit kaybetmeden.

Su vermediğinde solan çiçeğe, “Neden soldun?”diye sorulur mu hiç? Ya da bisikletten düşerek üstü başı çamura bulanmış çocuğa neden düştün denir mi? Düşmüştür bir kere. Gözyaşını siler, tutar kaldırırsın kolundan üstünü temizlersin ya da kendi kalksın istersin, gözyaşını kendi silsin…

Harcadığın onca emeğin karşılığını “Değiştin,” olarak ödersin sonra… Üstü kalsın dersin. Söyleyemediklerinin altında ise ezilirsin…

İpi koparıldığı için gökyüzünde gelişigüzel salınan uçurtmaya, “Neden uçuyorsun?” diye sorulur mu?

En çok da “Sen çok değiştin,” diyen değişmiştir bu hayatta. Farkında olmasa da…

Duygularını mezara koyup üzerine diktiği çiçekleri sulamıştır çoktan ama açmaz o çiçekler… Toprağı değişmiştir bir kere… Tutunamaz artık… Çok geçtir.

Üzerine toprak atılana, “Neden yoksun?” diye sorulur mu?                                                                                                                                                                               

 Aslı GÖKMEN


Like it? Share with your friends!

Aslı Gökmen
“İnsan, kalbinde yaşadıklarını bir kitap gibi gözlerinde taşır ve bir insanı tanımak, kitabını okumak ile başlar.” Türkçe öğretmeni ve yazarımsı.

2 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir