Hadi


Önümü ilikleyip yavaşça dışarıya çıktım. Hayatımda ilk kez böyle bir hisse kapılıyordum. Bir rüyada olabileceğimi düşündüm ya da bir hikayenin içinde. Aklımda kaçıp kurtulmam gerektiği fikri takılı kalmıştı. Bir bankta otururken, orada usulca çekirdek çitlemeye devam ederken bir güvercinin gagasında taşıyıp getirdiği saman parçalarını önüme koyuşunu izlemeye benziyordu. Herkes yaptıklarıyla övünüp duruyordu. Bense yalnızca orda oturmuş dünyanın çivisinin çıktığını düşünüyordum. Bu kadar insan hızla nereye yürüyordu?

Hayatım boyunca en çok sevmediğim kelimenin hadi olduğunu fark ettim o an. Her şey yerli yerinde ve zamanında olmalıydı. Neden hadi deyip duruyordu dünya bana. Bu bazen bir çocuğun diline pelesenk olmuş tuhaf bir kelimeye dönüşüyor, bazense otobüs sırasında beklerken durağa gelen ototbüse hızlıca binmeye çalışan insanların diline yapışıyordu.

Sanki herkes bir ağızdan hadi diyor, dünyaya inat ağır ağır ilerlemeye devam eden ruh halime kapitalist bir hız katmaya çalışıyordu.

Şu güvercin kadar acelesiz olamaz mıydım? Çocukluğumun doyasıya yaşadığım yıllarının verdiği o zamansızlık hissine geri dönemez miydim? Gözüm hep saatteydi yaşarken. Bir bukalemun gibi hissettiğim oluyordu bazen. Aynı anda birkaç işi yapmaya çalışırken gözlerini ayrı ayrı hareket ettirebilen o bukalemundan bir farkım kalmıyordu. Gözüm hep saatteydi çalışırken. Uyuyordum uyanıyordum. Biyolojik saatim bile odadaki duvar saatinin tıkırtılarına eşlik ediyordu. Hep bir kamçı gibi.

O sırada düşüyor jeton tabi. Makine çarklarının çalışmasını sağlayan gres yağı görevi gördüğünü fark ediyorum. Kapitalist sistemin çarklarını hadi kelimesi yağlıyor.

Hadi şimdi al!
Hadi tükenmeden!
Hadi kampanya bitmeden!
Hadi hala vaktin varken!
Hadi neyi bekliyorsun?

Bir kısmına katılıyorum. Ama hala dünyanın bu kadar hızlı dönmesine alışamadım. İnsanlara hadi demeye çekiniyorum. Daha öncede orada durmuştum. Otobüs durağının gerisine baktım. Orada duran abimin hayaleti şu saatler yine oradaydı sanki. Bana gülümsüyor ve el sallıyordu. Aradan geçen sadece zamandı. Aynı an yaşanıyordu. Kafamda bu anı ayırt edebilmemi sağlayan sadece zamandı. Bazen, geride bir çizgide duruyor bazense geleceğin gaipten bilgisiyle çizginin ilerisinde bir noktaya geçiyordum. Orada durakta dikilirken dünyayı zamanın tuttuğunu fark ediyordum. Belli bir zaman için dönüyor, belli bir zaman çizgisinin sadece bize ayrılmış kısmında dikiliyorduk. Hadi kelimesi belki böyle baktığımda anlamlıydı benim için.

Ama bir kazağı diğer insanlardan önce alabilmek için dünyanın bana hadi deyişi sinirlerimi bozmaktan öteye gitmiyordu.


Like it? Share with your friends!

Mine Türk
İstanbul Üniversitesi Sosyoloji mezunu, kendi yolunu bulmaya çalışan bir birey. Bu süreçte yolda olmanın keyfini sürüp bunu diğer insanlarla da paylaşma taraftarı

2 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir