Kibele


Bir varmış, bir yokmuş, biraz kalçalı, biraz göbekli,  biraz sarkık memeli bir kadın varmış. Kibele kadın kendinden bir parça doğurduğu gün dünyanın en mutlu insanı olmuş.

Savunmasız minik bebeğini kucağına aldığı vakit ondan mutlusu yokmuş bu dünyada.

Tüm sevgisini ona vermiş. Varını, yoğunu, gecelerini… Ondan gayri bir şey düşünemez olmuş.

Hele bebeğini emzirdiği anlar onun en büyük trans haliymiş.

Çocuğunu hissettiği zaman memede ki süt kanalları hemen çalışmaya başlar, süt emerken uyuklayan yavrusunu seyredişi ise bir ömre bedelmiş.

Hep böyle kalacak sanmış,  Hayat boyu oksitosin patlaması yaşayacak sanmış.

Gel gör ki çocuğu büyümeye başladığında mutluluk hormonu azalmaya, o güzel bedeni sinyal vermeye başlamış.  Bir bebek daha… Bir bebek daha… 

Kibele bir çocuk daha dünyaya getirmiş ve yeni bir yükleme daha devreye girmiş.

Bebeği ile karşılaşmasında bu sefer tecrübeliymiş. Daha rahat gözlemlemiş tüm olup biteni. 

Gözyaşları içinde buluşmuş yavrusuyla. Doğum esnasında kadının bedenine mutluluk yüklemesi devam etmiş. Kibele kendi mucizevi bedeninin farkında olamadan hayata sunduğu mucizesine hayran-hayran bakmış. Sevincini yaşamış günlerce, aylarca…

Dünyanın en güzel şeyi emzirme hallerine tekrar kavuşmuş, yaşamış-yaşamış…  Erkeklerin emzirme duygusunu yaşayamadıkları için üzülmüş o anlarda.

Oysa erkeklerinde meme ucu var. Anne karnında embriyo, cinsiyeti belirlenmeden önce dişi vücut yapısına benzediğinden, meme uçları kalmış kadınlardan hatıra erkeklere. Ama bir işe yaramaz halde.

Bebeği gaz çıkardığında mutlu, kaka yapabildiğinde en mutlu kadınmış.

İçindeki Demeter tanrıça hâkimmiş hayatında. Tek isteği çocuğunu büyütebilmesiymiş. Bir yandan da kendindeki değişiklikleri fark etmiş. Bebeğine bakabilsin diye içindeki sistem kadını büyütmüş.

Çocukları büyürken sadece kendi yaratımını düşünmüş daha büyük bir yaratım hakkında kafa yormamış. Varsa yoksa çocuklarıymış. Bol-bol yavrularının fotosunu paylaşır olmuş cümle âlemle. Gülse, düşse, koşsa, parka gitse hemen foto çekip koymuş. Görsün istiyormuş herkes bu mutluluğu.

Çocuk önce memeden ayrılmış, sonra 2 yaş sendromu yaşamış, sonra okul öncesi çağı, sonra okul çağı. İlk çağ, orta çağ, yeni, yakın çağ gibi…

Çocukları bağımsızlaşmaya başladığında çocukları ile göbek bağını koparmak istememiş.  Kendisine ihtiyaç duyulsun istemiş.

Ancak ya çocuklarının büyümesine izin vermeyerek, onların hayat boyu çocuk kalmasını sağlayacaktı ya da evcil bir hayvan sahibi olup bol-bol yeni yavrusunun fotoğrafını paylaşacaktı yada rahim gücünün ötesinde olanın farkına varacaktı…

Aynur Güleçal


Like it? Share with your friends!

İncetezat Edebiyat
Kişisel yazılarınızı bize göndererek sitemizde yer almasını ve daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz. https://www.incetezat.com/misafir-yazarlik/

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir