Bir alt sokaktan çocuklar gelir, maç teklif ederlerdi. Aramızda istişare eder, çoğu zaman kabul ederdik. ‘’ Kolasına !’’ derdik. Kola alacak paramız olmasa da cebimize değil ayaklarımıza güvenirdik. Heyecan büyüktü.
Yazısız kurallar vardı. Mahalle maçının töresi… Topu uzak bir yere atan gider alırdı. Forvet oynamak bir statüydü. Penaltıda kaleci değişirse iki defa kullanılırdı. Üç korner, bir penaltıydı vesaire…
Zaman zaman tansiyon yükselirdi. Gol mü değil mi, faul var mı o pozisyonda… Birinin dürüst davranıp kendi takımı aleyhine yorumda bulunması pozisyon konusunda belirleyici kabul edilirdi.
Bazen büyükler gelir, bizimle iki topa vurur giderlerdi.
Klişe olacak ama yeni nesil bilmez bunları.
Dün bir rüya gördüm. Mahalle maçı oynuyorduk işte. Allah bana o günleri tekrar yaşattı. Uyanınca iki defa üzüldüm. Artık çocuk değildik, bir. Ve artık mahallede maçlarına salça olabileceğimiz çocuklar yok.
Artık daha çok saha ve park var. Ama mahalle yok. Mahalle kültürü yok. Biz son çocuklardık. Doksanların uzatmalarını yaşadık.
Biz mahalle maçlarında Ronaldinho olurduk. Thierry Henry olurduk. Şimdiki nesil youtuber oluyor azizim. Çok şanssızlar.
Küçükken en büyük idealim mahalle maçında kadroda olup maçta da yıldızlaşmaktı. Şimdiki nesil kendini sanal yollarla ispatlama peşinde. Daha yirmili yaşlarımın başında kuşak çatışması mı yaşıyorum ne.
Tunahan Alaftekin
Mükemmel bir yazı her zaman ki gibi 🙂
teşekkürler 🙂
Mahalle maçlarına giderdik biz. Hatta şehirden uzak bir köye gitmiştik ortaokulda, peder bir güzel sopalamıştı 🙂 tekrar gelmeyecek günlerin anısı bile güzel.
Aynen öyle. anısı bile güzel 🙂
Ah çocukluğumuz… Ben de abimlerle az top koşturmadım 🙂
Yüreğine, kalemine sağlık 🙂