Uzak bir otobüs yolculuğu gibi gözlerini gölgelerin çocukluğuna dikip ağırdan yürüdüğü nefes yolculuğunun henüz başında anlamıştım kesici sessizliğin içinde ki kanamış ruhların, yalnızlığı birbiriyle paylaşabildiğini.
Susarak da sarılabiliyormuş ruhlar!
Kanamışlığı, acıyı, umudu, sevinci sağır edici bir sessizlikle birbirine verebiliyormuş.
Aynı türkünün aynı ezgisi gibi bam teline dokunabiliyorlarmış insanın
Birikmiş yorgunlukların usangaç yalnızlığında kederi ve kaderi reddeden bir kimlikle bakabiliyormuş o ruhların yaşam dolu gözleri.
Susarakta anlaşabiliyormuş insan!
Ürpertici bir sessizlikle, duvarların ağlayan yüzünü yontan bir sessizlikle, öksüz seslerin tümüne ses olabiliyormuş insan.
Sesimdeki vebaya vefa olduğunda anladım. Duvardaki fotoğrafına bakmakla yetindiğimi anladıktan sonra anladım.
İçimi kemiren sesin çıngıraklı bir yılanın zehrine şifa olduğunu öğrettiğinle başlayan anlam arayışının, yüzyıldır aynı yolu koşmanın yarattığı yorgunluğun sona ermesiyle kavramsal bir ruha bürünen bu durakta hürriyetin sözcük gruplarının ahenkli dizelenişinden ibaret olmadığını gördüm, hissettim ve öğrendim.
Anlaşılmaktan çok anlaşılmak için sarfedilen cümlelerin karşılıksız kalmasıyla duyulan hüzünden korktuk biz.
Kaygılarımızın birçoğu niteliksiz cümle kurgularının yarattığı yorgunluktu sadece
Ve sadece bir şeyleri sözsel ifadelerle sağlayabileceğimiz yanılgısıyla hislerimizi devrettik boşluklara.
Hissiz ruhları ergonomik olmayan bedenlere yerleştirdikten sonra hislik zannıyla yavaşça kendi sonumuzu getirdik
Susarakta duygudaş olabileceğimiz gerçeğini unutarak.
Susarak aynı paydada birleşebiliyormuşuz. O paydadaki sen olunca anladım. Tüm yitikliğimin karşılıklı susuşlarımızın içinde yitip gitmesiyle anladım. Anladım birçok şeyi ruhunun et yığını bedeninden çıkıp gezintiye çıkmasıyla o akşamüstünde, vakit geçmişken, ayak izlerine sığmaya çalışan bir yürüyüşle.
Demem o ki
Yıpratmayın kendinizi, dilinize prangalar vurun bazen, bazen susmasını bekleyin evrendeki boşluklara yerleştirilmiş parçaların, kendinizi rüzgârın serseriliğine bırakın ve hissin değdiği yerde olun, hissedin.
Kırmadan dökmeden incitmeden dinleyin, dilin varamadığı hisleri.
Mert ATAL
Tebrikler bu güzel yazı için.
Teşekkür ederim, yürekliliğiniz için..
Uzun olmasına rağmen yormayan ve şiirsel bir bütünlükteki cümleleriniz hoştu. Okunası, güzel bir yazıydı. Tebrikler.
Teşekkür ederim içine çekebilmişse nu u-mutlu..