
Yazmak özgürlüktür. Çünkü yazarken yazarın beyninde yazardan daha yüksek hiçbir otorite yoktur. Allahtan başka hiç kimse onun aklından neler geçtiğini bilemez.
Yalnız başına neler yazdığını da. Düşüncelerini ve yazdıklarını hiç kimse susturamaz ya da engelleyemez. Eğer susuyor ve yazmak istediklerini özgürce yazıyorsa ya başına bir silah dayanmıştır ya da kendi kafasında yarattığı engeller neticesi demir parmaklıklar arasında yatan bir mahkûm olmuştur. O yüzden mahkûmluktan çıkması gerekir.
Kimseyle paylaşmadığı duygu ve düşüncelerini kendisi gibi düşünen insanlara ulaşacağını düşündükleri kâğıtlarla paylaşırlar ama aslında gene paylaştığı kişi sadece kendisidir. Hem mağarada yaşayan ilken bir yabani gibi. Hem de kişiye verilmiş dehaya sahip bir bilge gibi. Yazmak böyle tufan bir şeydir işte.
İç dünyasını herkese açmak, herkesin önünde çırılçıplak soyunmaktır. Ölümü dahi göze alıp tüm çıplaklığı ile insanların önüne çıkmaktır. Çobanına güvenen kurbanlık bir kuzu gibi. Sonunun ne olacağını bilmeden yaratanına güvenip ona teslim olup yaşamaktır. Allah’a teslim olanlardanım demek gibi bir şeydir. O yüzden yazar aslında kendini çok seven bir insandır.
Çünkü yazarın hikâyesi ya da anlatmaya çalıştığı şey aslında tüm insanlığın hikâyesidir. Yazabilmek için hem hayatın içinde hem de dışında olmak gerekir. Kısacası yazabilmek için önce insan olmak gerekir.
Sonay SALMAN
0 Yorum