Merhaba İnce Tezat okuyucuları. Sevilen yazarlarla yaptığımız söyleşiler devam ediyor. Sayın Tuncay ile yaptığımız söyleşi şimdi sizlerle. Okuduğunuzda size yeni ufuklar açacak bir söyleşi oldu. Hızlıca sorulara geçelim isterseniz.
Sonuç olarak yaşamdan şunu öğrendim. Pişman olma ve “asla” deme.

- Bize kendinizden kısaca bahseder misiniz? Orhan Tuncay kimdir?
1952 Ankara doğumluyum ve 30 yılı aşkın süredir İstanbul’da yaşıyorum. ODTU İşletme bölümü MBA mezunuyum. Evliyim. Bir kızım ve bir kız torunum var.
Yazdığım şiirler hariç (kendimi bildim bileli yazıyorum) diğer ürünlerim (çevirilerle başlayarak) 50 yaşından sonra üretilmiştir. Hâlihazırda bir sektör derneğinde genel sekreter olarak çalışıyorum.
Aralarında Darwin, Kafka, Nietzsche, Pessoa gibi yazarların da bulunduğu 60 adet civarında eseri Türkçeye çevirdim.
Biri basılmış, ikincisi editörde basılmak üzere hazırlanan iki kitabı İngilizceye çevirdim.
500 adet şiirim 7 şiir kitabı halinde yayınlandı. Yeterli miktara ulaşınca İngilizce yazdığım şiirleri de yayınlamayı planlıyorum (Şu an 30 adet)
100 adet öyküm 3 öykü kitabı halinde yayınlandı.
1 adet İngilizce fantastik öyküler kitabım (İngilizce yazdım) yurt dışında yayınlandı.
1 adet Bilge Öyküleri adlı derleme kitabım, 1 adet Kafka incelemesi kitabım var.
Trip dergisinde aylık makale yazıyorum.
Düşünüyorum adlı felsefe dergisinde zaman, zaman makaleler yazıyorum.
Büyüklere masallar adlı bir söyleşimi çeşitli ortamlarda sunuyorum
ODTÜ İstanbul Mezunları Derneği Edebiyat Kulübü üyesiyim (15 yılı aşkın süredir). Burada da zaman, zaman kendi kitaplarımı veya başka yazarların kitaplarını sundum.
Bir roman üzerinde çalışıyorum.
Şiirlerimin kalıcı olabilmesi amacıyla, bazılarının bestelenmesi için çalışıyorum.
Festival filmlerine ve seçtiğim yönetmenlere odaklanarak oldukça çok miktarda film izliyorum.
Bu faaliyetler kitap okuma hızımı oldukça azaltmakla birlikte, edebiyat kulübünde sunulan kitaplar (okumak mecburiyeti yok) hakkında fikir ediniyorum.
Düzenli spor yapıyorum (Yaz mevsimi haricinde haftada en az bir veya iki kez fitness).
Ve dolaşıyorum.
- Edebiyata giriş maceranız nasıl başladı?
Lise yıllarında edebiyat öğretmenim kompozisyonlarımı beğenmediği için yazma konusu ile fazla ilgilenmedim. Ayrıca fen kolu öğrencisiydim. Öte yandan yılda 100 adede yakın kitap okuyordum. Şiir yazma serüvenim sürüyordu ama ailem dışında kimse bilmiyordu. Babam şiirlerimi Ümit Yaşar Oğuzcan’a göstermiş, o da çok karamsar bulmuştu. Düzgün ve akıcı cümleler kurabildiğimi ilk kez, kızım, (45 yaşındaydım) bana bazı tamlamalar kullanarak anlamlı bir kısa öykü yazmamı istediğinde fark ettim. 7 adet tamlamayı, kalem kâğıt kullanmadan ve hiç düşünmeden bir öyküye çevirdim. Kızım ağzımdan dökülen öyküyü duyunca çok şaşırdı. Ben de şaşırmıştım. Demek ki bardak dolmuştu.
50 yaşıma ulaştığımda 2001 krizinin etkileri görülmeye başlamıştı. Emekliliğim de yaklaşıyordu. Şansımı çeviride denedim ve hemen iş buldum. Darwin çevirmem isteniyordu. Yayınevleriyle kurduğum çeviri ilişkisi daha sonra kendi yapıtlarımın da basılmasında bana kolaylık sağlayacaktı. İlk yapıtım, Bilge Öyküleri oldu. Bu bir derlemeydi. Daha sonra Kafka söyleşileri notlarımı genişleterek Kafka’yı Kullanma Kılavuzu adlı incelememi yayınladım. Bu arada şiirlerden etkilenme biçimim gibi (bir konuşma, bir kuş sesi, bir müzik), bir arkadaşın yaşamından, dinlediğim bir müzikten, gece gördüğüm bir düşten vs. etkilenerek öyküler yazmaya başladım. Bu nedenle şiirlerimin de, öykülerimin de konuları çok farklıdır.
Amacım bende olanın yayınlanabilmesiydi. Önceleri tanıtımla hiç ilgilenmedim. Son beş senedir sosyal medya ve kitap ekleri tanıtımlarıyla ilgileniyorum. Bu da ayrıca zaman gerektiren bir meşguliyet oluyor.
- Okuduğunuzda sizi en çok etkileyen kitap hangisiydi ve ne şekilde etkilendiniz?
Birçok kitap sayılabilir. Zor ve çok katmanlı bir kitap olan Fuco Sarkacı- Umberto Eco ve Aynalar- Galeano birinci sırayı beraberce paylaşırlar. Birinci kitap (ECO her zaman bunu yapar) birçok ek bilgi gerektiren bir romandır. En hoş kısmı da büyük bir yayınevinin, arka sokağa açılan kapısından kabul ettiği yazarların kitaplarının parayla basılmasıdır. İkinci kitap ironik bir denemeler kitabıdır. Bir başucu kitabı olarak öneririm.
- Sizi en çok etkileyen kitap kahramanı kimdir?
Yine birkaç diğer roman kahramanına haksızlık yaparak Yer Altından Notlar’ın adsız kahramanını birinci sıraya koyuyorum. Adsızdır, çünkü hepimizin bilinç yeraltında gizlenen ve çoğu zaman da açığa çıkmayan pis kokulu notlar anlatılmaktadır. Ben bu temaya, öykülerimden birisinde gönderme yapmıştım. Demek ki beni çok etkilemiş.
Dostoyevski şöyle diyor: “Bu notlar da, bunların yazarı da besbelli hayal ürünüdür. Bununla birlikte, toplumumuzun durumunu, yapısını göz önüne alacak olursak, bu notların yazarı gibi kişilerin aramızda bulunmasının yalnızca mümkün değil, aynı zamanda zorunlu olduğunu kabul ederiz.”
- Yazmak konusundaki motivasyon kaynağınız nedir?
Sistematik yazan birisi değilim. Aklıma estikçe yazarım. Söylediklerim, çeviri ve düzenli makaleler için geçerli değil. Motivasyonun karşılığı işte bu esinti oluyor. Bu nedenle de en çok romanda zorlandım ve yazımı oldukça uzun sürdü. Bir yapı kurdum. Bir editörle çalıştım. Şimdi, temel aynı kalmak kaydıyla odaların yerlerini değiştiriyor ve tuğlaları sağlamlaştırıyorum.
- Hayatınızın bir film olsa müziği ne olurdu?
Şöstakoviç; 2 numaralı Vals Müziği (Bu arada klasik konser müziklerine de aboneyim (Borusan Flarmoni)).
- En sevdiğiniz ve en çok kullandığınız cümle nedir?
En sevdiğim cümle: Yapabileceklerim için cesaret, yapamayacaklarım için sabır, ikisinin farkını anlamak için akıl dilerim.
En çok kullandığım cümle: şeytanın avukatı olmayı seviyorum.
- Fırsatınız olsaydı bütün insanlara okutacağınız kitap hangisidir?
Küçük Prens
- Hayatta en heyecanlandığınız an hangisiydi?
Yunus Emre ve Şiirleri adlı amatör bir tiyatro oyununa (Yazan ve sahneye koyan Tevfik Gelenbe idi) adeta sırtımdan itildim. 3 kez sahneye çıktığım bu eserde rol almak istemiyordum çünkü şiir ezberlemekte çok zorlanırım. Kendi şiirlerimi de ezbere bilmem. Bütün oyuncular tiyatro sahnesine ilk kez çıkıyorlardı. Bir anlatıcı vardı, biz de ezberlediğimiz şiirlere uygun hareketlerle tiyatro oynuyorduk. Sporcu olduğum için seyirci önüne çıkmaktan heyecanlanmam. Birçok amatör spor müsabakasına çıktım, alkışlandım yuhalandım. Ama ilk tiyatro oyunumda birbirimize sarıldığımız sahnede aldığımız alkış sırasında heyecanlandığım kadar heyecanlandığımı hiç anımsamıyorum.
- Türk ve dünya edebiyatından en beğendiğiniz yazar kimdir?
Yine saymadıklarımıza haksızlık yaparak iki isim vereyim:
Amin Maalouf
Leyla Erbil
- Gerçekleşmesini istediğiniz en büyük hayaliniz nedir?
Bir önceki büyük hayalim yurt dışında kitabımın basılmasıydı. Bunu başardım.
Bundan sonraki daha zor olan hayalim de İngilizce yazdığım şiirlerin yurt dışında basılması.
Beste işi de var ama onu hallederim diye düşünüyorum.
- Mezar taşınıza ne yazılmasını isterdiniz?
Bir nefeste
Bazen ince bir örümcek ağında tülden örülür gönlüm
Tüyden hafif, kılıçtan keskin, kıldan ince, şiirden dingin
Bazen Gordion kapısındaki düğüm gibi çözülmez ömrüm
Oysa basittir yaşam, bir nefeste doğar diğerinde ölürsün
- Yazmayı amaç edinmiş okuyuculara yazarlık yolunda ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?
Kitap hem bir eser, hem bir metadır (Ticari mal).
Ne olursa olsun ben kitabımı yayınlatacağım diyenler için iş kolay. Önce yazarlar, parayla basan bir yayın evinden editör desteği alırlar ve parayla bastırırlar. “Hadi canım olur mu öyle şey!” demeyin. Bu yolla o kadar çok kitap basılıyor ki.
Bir de zor yol var:
1. Yazacaksınız.
2. Akıcı yazacaksınız.
3. Farklı yazacaksınız.
4. Basacak yayınevi bulacaksınız.
5. Bu yayınevi kitabınızı iyi tanıtacak.
6. Bu yayınevi kitabınızı iyi dağıtacak.
İyi bir ürününüz olduğunu varsayarsak. Ortama girmeniz gerekiyor- Edebiyat kulüpleri, Yazar söyleşileri, yazarlık atölyeleri.
Veya Kafka iseniz: Kimseyi takmadan bunalımlarınızı yazarsınız. Hatta arkadaşınıza bunları yayınlama yak dersiniz. (Kafka’nın Max Brod’a söylediği gibi)
Ve “Kafka” olduğunuzu göremeden ölürsünüz.
- Okurlara önerebileceğiniz 3 kitap hangileridir?
Bir uçtan bir uca gidelim
Devlet Ana- Kemal Tahir
İsa’ya göre İncil- Saramago
Kapalı Çarşı- Fuat Sevimay
- Ayrıca eklemek istediğiniz bir husus var mı?
Yaşam, siz planlar yaparken başınıza gelenlerden oluşur. Ben yine de planlar yapmaya devam ediyorum. Üstelik bazen plan gerçekleşmediği için seviniyorsunuz bazen gerçekleşen plan nedeniyle üzülüyorsunuz, çünkü beklemediğiniz ağır bir bedeli oluyor. Sonuç olarak yaşamdan şunu öğrendim. Pişman olma ve “asla” deme.
İnce Tezat ailesi olarak bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
0 Yorum