
Bugün eve sığındım, soğuktan, hiç dışarı çıkmadım. Çıkmak istemedim…
Genelde dışarıdayım ve bir hengâmedir gidiyor. Hayat gidiyor ve bende peşinden koşuyorum. Ellerimde kollarımda topladıklarımla, ayağıma dolananlarla ve kafamda gerekli gereksiz bin türlü soru işaretleriyle birlikte, geçen hayatımın soğukkanlı akışkanlığına tezat bendeki yetişme telaşıyla. Hayatın ne telaşı olsundu ki, o yorum yapmadan akıp gidiyor, ona anlamlı anlamsız o bir an’ları biz katıyoruz. Ona kendimizce bir misyon yüklüyor ve seyrine eşlik ediyoruz. Daha çok seyrine ayak uydurmaya çabalıyoruz demeliydim. Ne de olsa İstanbul gibi güzide bir şehrin bütün ruh halleriyle çalkalanmaktan kendimizi alamıyoruz.
“Öyle yoruldum ki yoruldum dünyayı tanımaktan
Saçlarım çok yoruldu gençlik uykularımda”
Diye bir şimşek çaktı zihnimde, sağanak şiir mısralarına tutuldum. Gene tüm şiiri bir solukta okumaktan kendimi alamadım. Öyle güzel, öyle içli anlatmış ki söylemek isteyip de söyleyemediklerimi sevgili İsmet ÖZEL, o dile geldikçe, içim dinginleşti;
“Acılar çekebilecek yaşa geldiğim zaman
Acıyla uğraşacak yerlerimi yok ettim.
Ve şimdi birçok sayfasını atlayarak okuduğum kitabın
Başından başlayabilirim.”
Böyle bir mısranın ardından ancak ‘âmin’ diyebilirim.
Dilek KAĞIT
Tebrik ederim. Başarılıydı.
Teşekkürler Tuğba 😊
Tebrik ederim. Naif, dokunaklı bir yazı olmuş.
Teşekkür ederim Mine 😊