Evrimi Gerçekleştiren Gerçek


Sorular ömrümüz boyunca devam eden, çoğu insan için hayatı zora sokan bir kasırga gibi. Halbuki soru sormak ilmin yarısıdır diyorlar. Sizce öyle mi?

İşlek bir cadde de insanlara bu soruyu sorsak ‘Evet’ diyen kadar ‘Hayır’ diyen de çıkar. ‘Evet’ ya da ‘Hayır’ demeyi çok sevenler ülkesi belki de bizizdir. Bu konuda araştırma yapılmaya kalkışılsa birbirine muhalefet olan insanların savaşını her akşam televizyonda izleriz. Tartışmayı bir yana bırakabilsek, son üç günde internete hangi sorunun daha çok girileceği, bir hafta önceden belirlenip, yönlendirildiği, bir nevi mecbur bırakıldığını anlayabiliriz.

Sosyal medya; dünyada olan biteni anlatırken de insanların hayatındaki anları gösterirken de asla şeffaf değildir. Ve hiçbir zaman da olmayacaktır, tıpkı masum olmayacağı gibi. Hal böyleyken sosyal mecralarda bolca vakit geçirmek ve haberleri her akşam oturup, bir hap gibi alıp beynimize atmak insanlığa ne katar? Sadece dinleyenlerin -bir de dinliyormuş gibi görünenler var ki onları hiç konuşmuyorum- çoğunlukta olduğu bu toplumda sizce google en çok hangi soru giriş yapılmıştır? Sormak için değil de öğrenmek için hadi google soralım; En çok sorulan sorular nedir?

Maalesef bu istatistikleri burada paylaşamayacağım. Çünkü sorular iç açıcıydı diyemiyorum. Bu zaman da bu sorular sorulmamalı gibi tuhaf cümleler de kurmayacağım. Hatta sorulması gereken sorular bunlar. Kafamıza gökyüzünden koca koca dolular düşerken, oradan buradan duyulan sözlerle ‘Şöyle diyorlar…’ diyenler, oldukça bu istatistikler beni şaşırtmayacak.

Sokak başında karşılaştığımız tanıdık, elmanın neden yere düştüğünü tanımlamaya çalışan Newton gibi olsaydı ne olurdu? Evrim geçiremeyen insan kalmazdı… İşte o zaman rant peşinde koşan, gözlerinde paracıklar uçuşan kişiler olmazdı. Ağaçtan düşmeyen elmayı yapmak için uğraşılmaz ve yapılmazdı. Asfaltın az olduğu, ayakkabımıza bulaşan çamur ile yaşanılası, hoş sohbeti hiç bitmeyen bir evren ortaya çıkardı.

Para, altın, stres, diyet ve önümüze yeni oyuncak diye sunulan slime ile ilgili sorular en çok sorulan sorular arasına girmezdi. Peki çocukların ilgileneceği alanlar sizce ne kadar süre önce belirleniyordur? Slime hayatımıza ne zaman girdi? Neden böyle bir oyuncak yapıldı? Zamanın getirilerinden geri mi kalınmalı? Tabiki hayır. Birisine iyilik yapmaya gelince, doğru olduğundan eminken bile kırk kere düşünüp, bir yapışkanı, ‘Yeni çıkan şu oyuncaktan var mı?’ diyerek alınmasaydı iyi olurdu.

Piri Reis, Hezarfen Ahmet Çelebi o günlerde ellerinde beyaz kağıt, kalem, silgi yokken destanlar yazıp bırakmışlar, bilgilerini aktarmışlar. Araştırılacak, öğrenilecek o kadar güzel anlamlı miraslar var ki bunlar da sık sorulan sorular arasına girseydi güzel olurdu.

Gılgamış Destanı

Taşın üstüne bile cümlelerini işleyen lisanın, beyinle seması, aklımda sona ermeyen bir tat bırakıyor. Bu duygunun sadece bana has olmadığından eminim. İsimleri farklı, yolları aynı, dili, zihni özgün insanların çoğunlukta olması doğal bir akış olmalıyken, ne yazık ki değil. Maalesef çağın hastalığı, bir sürü insanla semaya çıkmak. Halbuki beyin iki kişi ile semaya çıkamaz ki!

O zaman bu doğal akışı bozan nedenin, sorunu gibi çözümü de kişinin kendisinde olmalı. Soyut veya somut fark etmeksizin her durumu, oturduğu yerden kendine katışsın isteyen insanları gördüğümde çok sevdiğim bir hocamın söyledikleri aklıma geliyor. ‘İnsan dünyaya uygun bir varlık değil. Atıldığımız bu yerde, cennette sahip olduğumuz bütün hizmetlerden mahrumuz. İşte tam da bu sebepten kendini her an çalışmaya alıştırmalısın.’ İnsanlığın tembelliğe daha yatkın olması çok da yadırganılası bir olay değil de beyin tembelliği deyince oradaki sorunu kabul etmek doğru olmayacaktır. Bu sorunun ortaya çıkmasına izin veren kişinin kendisidir. İşte bu yüzden semaya en az iki kişi ile çıkmaktan vazgeçilmeli. Buradan doğru olmayan bir çıkarım da yapılsın istemem, sadece kendi bildiğin de demiyorum. Üstatlardan asla vazgeçilmemeli. Bilgi tek kişi de veya tek yerde hiçbir zaman olmadı. İlk insanda olmadığı gibi, son insana dekte asla olmayacak.

İnsanın evrimi sadece soru sormakla, sadece dinlemekle, sadece kendi bildiğiyle yaşamakla hiçbir zaman olmadı.

Evrimi ve dünyayı devam ettiren nefis değil, ruhtu…


Like it? Share with your friends!

Merve Yıldız Özbek
Uluslararası Ticaret mezunuyum. Yazmak, insana dair gördüğüm anları ve duyguları tanımladığım yer.

9 Yorum

Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  1. Merve hanım ;
    Yazınızın ufku açık olsun 🌹
    “ Ne isterseniz onu değil , ne iseniz onu çekersiniz “

    1. “ kişi ne olmak istiyorsa , olabilsin “ yerine ,
      İyi kişilerin istediği iyilikler gerçekleşsin desek daha doğru bir dilek olacak .
      Sevgiyle kalın 😊💐

  2. Tabiki deriz; Bir görünüp bir yok olmayan her an var olan iyilikler hep var olsun ve bütün iyi dilekler gerçekleşsin… 💐

  3. Kalemine sağlık Merve’cim hep ileri her zaman daha da ileri gideriz insallah. Birey olarak insan olarak toplum olarak dünya olarak. Sormaya sorgulamaya devam ama en önemlisi senin de dediğin gibi ruhsal varlık olduğumuzu hiç unutmadan hiç unutturmasın. Sevgililerle başarıların bir olsun 👧🌹

  4. Teşekkür ederim canım benim. Ruh ile var olanlardan olduğun için hep ileri gidenlerden ve hep bir arada olanlardan olacağız 💐