Gecenin körü ve önümdeki sokak lambası bana tarif ediyor yolumu. Soğuk, kirpiklerime değerken ellerim yazdığım şiirleri tutuyor. Sanki ısıtacakmış gibi iki elle sımsıkı tutuyorum onları. Etrafta kimse yok yolumu soracağım, kayboldum. Ama neyse ki alıştım kaybolup yolumu şaşırmaya. Sen gittiğinden beri şiirlerim de alıştı kime yazıldığına. Hep aynı nokta ve virgül birbirleriyle kesişirken şiirlerimde, ben yine isminin ilk harfinde kayboluyorum. Başlarken şiirlerime de bir besmele duyuluyor sol yanımdan, sonra başlıyorum gazama ve yine iki ölü bir yaralı. Kalp ve kalem dayanamayıp dizelerine, canlarını veriyorlar hem de ilk dizede. Bense sol yanımdaki çiziklere bir yenisini ekleyip yolumu bulmaya çalışıyorum hem de her gece, kimsesiz bir sokak lambasının dibinde. Sonra da bir fısıltı duyuyorum, bakıyorum ki yanımda cılız bir kedi elimde tuttuğum şiirlerime bakıyor. Beraber okumaya başlıyoruz sonra da yazdığım iki satırlık tebessümü ve nefreti. Bana öyle bir bakış atıyor ki insanın ne kadar aciz olduğunu gösterir gibi. Sonra da gözlerini kısıp veda ediyor; veda da değil aslında, bir hoşça kal bu. Görüş alanım sokak lambasından yayılan ışık kadar olduğu için gecenin karanlığına kayboluyor. Ve yine bir şiir kopuyor.
Gece soyununca şiirler noksan
Gündüzse derbeder
Kalemin mürekkebinde kan
Kâğıtta tütense keder
Gözlerinde buluşunca
Yanıma gelir bir kedi
Seni anlatır ben susunca
Ve değişir gecenin seyri…
0 Yorum