Yerlere göklere sığmayan dev vücudumla dünyanın tam da tepesine çöreklendim. Gittikçe genişleyerek oturuyorum burada ne zamandır. Olanların hepsi benim suçum. Havadaki bu koca karaltı benim gölgem. Sussam ayrı dert, konuşsam ayrı; şimdiden sonra…
Bazen çok olmakla, hiç olmak aynı kapıya çıkıyor. Alabildiğince kum tanesi alıyorum avuçlarımın arasına. Parmaklarımın arasından kayıyorlar yerçekimine yenik düşüp. Saniye başına milyarlarca kum taneciği, yuvalarına geri dönüyorlar istekle. Haklılar, haddinden fazlasını avucumda tutamazdım ki.
Ben ağladıkça denizler taşıyor, hıçkırdıkça depremler oluyor. Nefesimi tutuyorum bazen. İçime atıyorum yaşananları, yaşanmayanları. Nereye kadar nefessiz kalabilirim? Yirmi saniye? Otuz? Serbest bırakıyorum ciğerlerimi, dünyanın dönüş hızı değişiyor, daha da hızlanıyor, daha da savuruyor beni.
Geçmişi önüme alıyorum. Bazı sayfaları kopmuş gitmiş. Paramparça edip savurmuşum yere doğru. Ne vardı o sayfalarda hiç hatırlamıyorum. Bazen mutlu anılara takılı kalıyorum, uçuk yeşil rahat elbisem ya da yaz sıcağında parmaklarımın arasından akan dondurmaya dakikalarca bakıyorum. Bazen de geleceği açıyorum önüme. Anlamıyorum olasılık hesaplarından. Biraz formülleri siliyorum, biraz da güneş çiziyorum boş sayfalara.
Konuşmayı unutmuşum. Ağzımı açsam doğru kelimeleri bulamıyorum. Kime ne anlatayım kimsem kalmamış ki. Rüyalarımda konuşuyorum bazen bilmediğim dillerde. Rüya dediğime bakma çoğu kabus. Geçen gece rüyamda elim kadar bir kanatlı evime düşüyor. Bir evim varmış o zamanlar. Öldü sanıyorum, ölse bile tutup atamam ölü böcekleri. Sonra canlanıyor, gittikçe büyüyor, bana doğru yuvarlanıyor. Çığlık atıyorum korkudan beni kim kurtaracak? Uyandığımda sanki boynumda dolaşıyordu. Korkudan gözümü açamadım. Sol tarafıma dönsem yere düşeceğim.
Artık karmaşık toplama çıkarmaları yapamıyorum. Gittikçe daha da manasız geliyorlar gözüme, anlardım eskiden ne işe yaradıklarını. Şimdiyse tarih öncesinden kalma bir dil.
Dünyanın uğultusundan başka şey duymuyorum yıllardır. Ne çok müzik dinlerdim bir zamanlar. Her türlüsünü. Artık ne kulaklık işe yarar ne kaset çalar. Sahi eski kasetlerim nerelerde…
Sonu gelsin artık bu yolculuğun diyorum kendi kendime. Kendime sarılasım yok, omzumdan öpesim yok. Takatim de yok çözümlere isteğim de.
İşte bu yüzden yanmaya geldim güneşin yakınına ama yanamıyorum.
Hepsi benim benim suçum.
Dilek GÜLCÜ
o kadar güzel ki..