“İnsanın nesli, sevdiklerinden koparıldıkça tükenir…”
Nihavent makamında salınıyordu düşünceleri, güneşe karşı boynunu eğmişti deniz kenarında kum zambakları. Nim sofyan usülü çarpan yaşlı kalbinin sesi, dalgaların sesine karışırken açtı yıllardır ihmal ettiği en nadide dostları kalemi ile defterini. Aklının kıyısına vuran duyguları; köpük köpük dökülürken kâğıdın üzerine, gelgitlerinde boğuldu bazı kelimeler. Karpuz kabuğu çarptı bazılarına kirletti. Üşenmeden temizledi cümlelerini ve devam etti…
“Duygular susarak mı gizlenirdi yalnızca? Sevgi, aşk, nefret, tutku, mutluluk, hüzün, acıma… İnsan bazen konuşarak gizlerdi, bazen bakarak, bazen gülümseyerek, bazen hıçkırarak, bazen derinlerine gömerek… En hüzünlü anları bir melodiye sığdırıp yüksek sesle söyleyerek mi yoksa ışıkları kapatarak mı gizlediğini sanırdı?
Işıkları kapatarak kendini benden saklamaya çalışma, seni gör(me)mem için gözlerimi kapatmam yeterli… Gerçek sevgi, ne kadar kırgın olsa da üşümesin diye üstünü örten vicdandır… Sen üşütüp de hasta olma diye iyice ısıttığım vicdanımı örtmüştüm üstüne ben… “Kaçırma gözlerini benden asırlarca bak,” demiştim. Nicedir özledim, o kiraz ağacının dibinde sana sarılmayı. Gizlice beni okuduğunu biliyorum kalbimi, beynimi, hatta yazdıklarımı bile hissediyorsun, biliyorum çünkü ben de hissediyorum…
En güzel hikâyemi sana yazdım ben ama hepsi bir rüyaydı. Uyandım… Mavi sularda batan bir ışık oldum sanki günlerim kısaldı. Ben bekledim, sen gelmedin. Geciktin. Söndüm. Kapımı ardına kadar açtım belki dönersin diye. Rüzgârla çarptı yüzüme…
Şimdi deniz kenarında, nesli tükenmekte olan bir kum zambağıyım…”
Cümlesini bitirdiğinde, kafasını kaldırdı. Yaşlı gözleri, bir çocuğun sahildeki kum zambağını koparmaya çalıştığını fark etti. Burak geldi aklına, üç sene önce trafik kazasında kaybettiği engelli oğlu… Koşarak çocuğun yanına gitti ama geç kalmış, toprağından ayrılmasına engel olamamıştı çiçeğin. Masumdu çocuk. Annesine sürpriz yapmak istemişti sadece. Güzellikler koparılmaya mahkûm muydu? Kendi ömrünü düşündü Mâhide Teyze. Toprağından mahrum kalan kum zambağı, henüz olgunlaşmadan dalından koparılan meyve, kesilen bir ağaç gibi sevdiklerinden koparılarak tüketilen ömrünü… Bir günde hayatını almışlardı elinden, hayallerini, oğlunu… Nesli tükenmekte olan kum zambağından geç kaldığı için özür diledi.
“İnsanın nesli, sevdiklerinden koparıldıkça tükenirmiş…” diye son cümlesini yazarak kalemi bıraktı.
Aslı GÖKMEN
Ne kadar zarif bir anlatım… Her kelimesi ayrı güzel, her cümlesi birbirinden anlamlı. Kaleminize sağlık.
Çok teşekkür ederim 😊🥰❤️🙏🏻
Nihavent makamında salınan düşüncelerle en başından içine çekiyor yazınız, çok keyif aldım, tebrikler Aslı Hanım
Var olun Arzu Hanım çok teşekkürler 😊🥰😘
Edebî açıdan bir bakış
“Ebedî bir kopuş” 👏🏻
Teşekkür ederim. Edebiyatla kalın. Sevgiler🌷 👩🏼💻