Düşüncelerin dalgalı sularında sörf yapar bazen zihin. Ayaklar mıh gibi olduğun yere çakılı, zihin seyyah gibi hiç bitmeyen yolculuklarda. Hancı misali uğradığı durakları sıralar durur anıları yazan bellek. Grafiği olsa, neye göre tasnif edilir acaba insanlık ya da harcanan emek?
Süzgeç gibi olan yüreklere, yürek adı yakışır mı onca mermiye denk geldikten sonra. Ya gözün dalıp kaldığı o nokta, buğulu bakıyorsa etrafa, görebilene göz değil de ne demeli mesela? Bir sevgiyi kaç boyutta yaşayabilir insan? Kaçından ilk gün olduğu gibi diri çıkar hissettikleri? Hepimiz anılar biriktiriyoruz ya hani, kaç anı, an geldiğinde hatırlatır yüreğe vurduğu damgasını? Kaç insan aslını yansıtmayan bir surete teslim eder özünü? Kaç insan suretlerden arınmaya çalışırken tüketir gider tek seferlik ömrünü?
Yolculuk uzundu, yolcular yorgun. Sorular çarşaf gibi beyinlerin üzerinde serili. Can yakmasın diye mi üzerleri nakışlıydı, görselleri gökkuşağı gibi renklerle bezeli?
Bencil duygularla besleniyor insanoğlu. Tek oluşun doğurduğu korku, yek menfaatlerle yarışta. Can yanınca ses veriyor bir diğeri, aslında her yürek kendine uğrar diye yakarışta…
Cemile ÇALIŞKAN DEMİRKOL
0 Yorum