Gece puslu, ıssız, kimsecikler yok ortada. Sanki zaman durmuş kelimeler susmuş, sadece nefes sesimi duyuyorum bu sessizlik içinde. Hayat belirtisi olmayan bu yerde bir tek kendimi duyuyorum. Peki diğerleri nereye kaybolmuşlardı. Ben bu karanlık gecede yapa yalnız ve tek başıma mı kalmıştım. Yoksa herkes kendi hikâyesini tek başına mı yaşıyordu.
Büyük bir haksızlık var ortada kimse yalnız yazmamalı hikâyesini ve yalnız yaşamamalı da. İşte o zaman aydınlanacak karanlık gece. Kar üşütmek yerene kardan adama dönüşecek belki de bir oyun oluverecek. Yediğin bir ekmeği sohbetle, muhabbetle paylaştığın zaman daha fazla doyuracak kalbini. Soğuk kış günleri kendini ılık ilkbahar günlerine bırakacak. Biz hep birlikte hikâyemizi yemyeşil çimenlerin üzerinde hep birlikte yaşayacağız. Orada gülün, papatyanın, kır çiçeklerinin, gelinciğin hiçbir farkı olmayacak. Hepsi aynı bahçenin çiçekleri olarak aynı hikâyenin başrolleri olacaklar.
Yalnızlığın içinde bunun hayali daha doğrusu bu umut ışık oluyor bana. O ışığa doğru yürüyorum. Evet, şu an tekim ama hikâyemi tek yazmayacağımı biliyorum. Çünkü biliyorum ki uzaklarda da olsalar her zaman yanımda olan kocaman bir ailem, kalbimi sıcacık tutan dostlarım ve kalpleri tertemiz olan öğrencilerim var. Onları gördükçe, sevdikçe daha da güçlü hissediyorum kendimi ve yalnız değilim hikâyemde. Kısacası umudum var artık bu dünya denen bahçenin bir gün yeşereceğine ve inanıyorum insanlara, insanlığa. Belki yarın değil ya da bir ay sonra belki de yıllar sonra değişir her şey ama sonunda kazanan sevgi olacak…
Sevgi kazanmalı zaten. Karanlığa baksa da yüzümüz, o dört mevsim rengiyle içimize umut olan sevgi kazanmalı. Hikayemizin sonu bir uğur böceğinin sek sek oynaması gibi sevgiyle dolu olmalı. Yeisler içinden alan, kurtaran ve bahar aşısı fısıldayan bir yazı. Teşekkürler Şeyma Hanım. Kaleminize sağlık
Ben teşekkur ederim içimde küçük kızın fısıltıları umutları benim kalemim sadece onun hislerinin tercümanı