Dublörün Dilemması İnceleme


Murat Menteş

“Peygamberin otlattığı kuzular kadar masumdu. Ya da bana öyle gelmişti. Zira ilk an ne kadar kalıcıysa masumiyet de o kadar kalıcıdır”.

Dublörün Dilemması-Murat Menteş

Kitabın yazarı: Murat Menteş

Yayınevi: İletişim Yayınları

On Birinci Baskı: 2005

Sayfa Sayısı: 263

Bu kitabı okumamdaki en büyük etken çevremdeki herkesin Murat Menteş’i okuyup kitapları hakkında yorumlar yaparken benim bu konuda hiçbir fikrimin olmamasıydı. Özellikle bu kitabı hakkında çok güzel eleştiriler duyduğum için ilk olarak bu kitaptan başlayıp bu büyük yazara saygımı sunmak istedim. Gerçekten ne kadar büyük bir yazar olduğunu onu tanımamaktaki cahilliğime söverek öğrenmek acı bir tecrübe oldu benim açımdan. Kitap dedikleri kadar şaşırtıcı, yok artık, süper, inanılmaz kelimelerinin anlamlarını bana TDK’den sonra ikinci kere gösterdi.

Kitabın konusuna gelince; ne yok ki arkadaş. Aşk, ihanet, kimsesizler yurdunda büyümüş bir çocuğun o tecrübelerle hayata karşı tutunduğu tavır ve acıları. Ama konuyu daraltmak gerekirse; Nuh Tufan adındaki kimsesizler yurdunda büyüyen ve albino olduğu için kimse tarafından evlat edinilmeyen konservatuar öğrencisinin para kazanmak için yapmaya çalıştığı işler ve bu işler sonucunda kendi başına açtığı belalardır.

Başlangıçta da belirttiğim üzere bu kitabı Murat Menteş’i tanımak ve yazar hakkında bir fikrimim oluşması için okudum. Ama özellikle bu kitabı incelemememin sebebi olay örgüsü. “Olay örgüsü bu kadar hızlı başlayıp da nasıl bu kadar karmaşık olmadan anlaşılabilir” sorusuna Dublörün Dilemması mükemmel bir şekilde cevap vermiş. Ayrıca olay örgüsü kahramanların gözünden ayrı ayrı işlendiği için kimin aslında kim olduğu sorusuna aradığımız cevaplar için duyduğumuz heyecanda gittikçe artıyor.

“1974 yılında İstanbul’da doğan Murat Menteş, çağdaş Türk Edebiyatı’nın sıra dışı kalemlerinden biridir. Dublörün Dilemması adlı romanıyla tanınmaya başlayan Murat Menteş, 2009 yılında yayımlanan Korkma Ben Varım adlı kitabıyla Türkçe edebiyatın seçkin yazarları arasında yer almaya başlamıştır.

Çağdaş Türk Edebiyatı’nın diğer sıra dışı yazarlarından Alper Canıgüz ve Ah Muhsin Ünlü ile arkadaştır. Roman türünün yanında şiir türünde de eserler veren yazarın “Garanti Karantina” adında şiir kitabı da bulunmaktadır.   Murat Menteş Kitapları: Dublörün Dilemması, Korkma Ben Varım, Ruhi Mücerret, Garanti Karantina (Şiir)[1]

Özet: Kitap, Nuh Tufan adında albino rahatsızlığı olan bir konservatuar öğrencisinin yaratıcı zekasını kullanarak başına açtığı belaları anlatır. Kitap, Murat Menteş’in olay örgüsüne yaptığı birden ve ani girişler ile bir otobüste Nuh Tufan’ın bir kızdan çok etkilenmesiyle başlar. Nuh, kızlar konusunda beyaz teninden dolayı çekingen ve kendine karşı kötümser bir tavır sergiler ve bu tavrı aşık olduğu, kitabın diğer kahramanlarından olan Dilara Dilemma ya karşı da devam eder. Nuh Tufan, en yakın arkadaşı İbrahim Kurban’a bu kıza nasıl aşık olduğunu anlatır. İbrahim Kurban dinlese de Nuh’un nerdeyse her kıza aşık olduğunu bildiği için dinliyormuş gibi yapar ve geçiştirir. Nuh Tufan, öksüz ve yetim olduğu için parasını kendi kazanmak durumundadır ve zengin arkadaşı İbrahim Kurban’ın aksine hemen bir iş kurmak durumundadır. Konservatuar okuduğu ve senelerce sınıfta kaldığı için bu mesleğini bir işe dönüştürmeye karar verir ve Şant Ajans isimli bir ajans kurar. Bu ajansın amacı rakip firmalardan para alıp birbirine kötüleme ve o markayı düşürmektir. Bir meyve suyu markasının diğer meyve suyu markasını kötülemek içi Nuh’a yüklü miktarda para vermesiyle Nuh ekibi kurar. Yeteneğini sahnede değil; metroda, sokakta meyve suyunu içermiş gibi yapıp içine gizlice kurt koyup bunun içinden kurt çıktı deyip marka değerini sıfırlamak için gösterir. Gayet de başarılı olan Nuh, iyi para alsa da vicdanına yenilip ajansı kapatır. Tabi bu vicdanın daha neler ile kapışacağından bir haber olan kahramanımız başka bir sorunla karşılaşacaktır. Nuh Tufan, ev arkadaşı Baretta ile yaşar. Baretta, Nuh’un kapattığı ajanstaki ekibinde çalışan çocuklardan biridir ayrıca. Bir gün Baretta’nın, zengin bir adamın köpeğini çalıp eve getirmesiyle belalar silsilesi başlangıç gösterir. Baretta, Umur Samaz adlı bir profesörün köpeğini çalıp fidye isteyerek para kazanmaya ve Nuh’u da bu işe bulaştırmaya başlamıştır. Nuh başından beri bu işe karşı çıksa da Baretta, köpeği yani Havana’yı bırakmaz ve köpeğe  kendi köpekleri gibi birlikte bakmaya başlarlar. Yalnız işin tuhaf tarafı fidye parasının hep eksik gelmesidir. Sanki Umur Samaz köpekten kurtulmak istercesine köpeğe bakmaları için eksik para vermektedir. Bir gün Havana tutsaklıktan kaçıp aynı zamanda Nuh’un ve Baretta’nın yan komşuları da olan Umur Samaz’ın yanına koşarak gelir ancak o anda gizemli bir arabadan çıkan silahlı adamların çıkardığı ateş ile Havana ve Umur Samaz delik deşik olur. Nuh ve Baretta ne olduğunu anlayamaz ve hemen köpekle ilgili delilleri ortadan kaldırmaya başlarlar. Hatta köpek maması bile yerler. Nuh’un aklı o adamların kim olduğu sorusunu sormakla geçse de daha büyük bir sorun vardır: Geçim sıkıntısı. İbrahim çıkıp deli bir icat buldum diyerek Nuh’a bu icadını anlatır ve Nuh’un yeni işi o an aklında şekillenir: BİR BAŞKASININ YERİNE GEÇMEK. Bu icat İbrahim’in gerçek yüz ile tıpatıp aynı olan maskesi ve elektronik banttan başka bir şey değildir. Maske ile diledikleri kişinin yerine geçip elektronik bant ile yerine geçtikleri kişinin sesiyle konuşulabilme imkânı sağlarlar. Nuh gazeteye şu ilanı vererek yeni işine başlar: AYNI ANDA İKİ YERDE BİRDEN OLMANIZ MI GEREKİYOR? BİZİ ARAYIN (sayfa 248). Kısa bir süre geçmeden Nuh’a çocuk bezlerinin kralı Ferruh Ferman ulaşır. Ferruh Ferman, zengin ve aynı zamanda kekemedir. Nuh’u iş yoğunluğundan dolayı yerine geçmesi için tutar. Tabi sıcak para olduğu için de Nuh kabul etmekte hiç ikileme düşmez. Yine bir gün Ferruh, Nuh’a kız arkadaşımla yemeğe gitmen gerek dediğinde Nuh hiç ikiletmez. Bir yandan da hayatında hiç kız arkadaşı olmayıp genelde platonik takıldığı için bu durum ona tuhaf gelir. Ferruh’un kız arkadaşıyla görüşmeye gittiğinde gözleri yerinden fırlayacakmış gibi olur ve otobüs anısı canlanır, yüreği çarpar. Çünkü bu gördüğü kız Dilara Dilemma’dan başkası değildir. Nuh, ağzı açık kalsa da suratında Ferruh’un yüzü ve boğazındaki elektronik bant ile Ferruh’un sesini canlandırarak durumu çaktırmaz. Hayalindeki kız tam karşısındadır. Kekeme rolünü de iyi oynayan Nuh, Dilara ile harika vakit geçirir. Tabi bu harika vakit bir gün kabusa dönüşür. O gün, Ferruh’un düğüne davet edildiği gündür ve gitmek istemez. Tabi ki usta dublörümüz Nuh’a görev düşer. Dilara’nın düğüne gelmesi de Nuh’u görevini aşk ve şevk ile yapmasına sebebiyet verir. Nuh, damadı tebrik etmeye giderken damadın kulağına söylediği şu sözler Nuh’a bu işte bir bit yeniği olduğu hissiyatını verir. Damat: CANINA MI SUSADIN? RIZA SİLAHLIPODA SENİ GÖRMESİN!                         

Rıza Silahlıpoda’nın kim olduğunu Ferruh Ferman’a soran Nuh, onun ünlü bir piyanist olduğunu ve bir bilgisinin olmadığını söyler. Ancak Nuh endişelenmiştir. Bir yanda biricik aşkı Dilara ve bir yanda kendi canı. Nuh için zor seçim. Özellikle bir albino olup, kimsesizler yurdunda büyüyüp sevgiye muhtaçsanız; en kötüsü de sırf renginiz beyaz diye evlatlık bile alınmıyorsanız o zaman aşkın 100 adım daha öne çıkması kaçınılmaz bir durum oluverir. Nuh içinde öyle oldu. İbrahim Kurban’ın bütün işi bıraktırma gayretlerine rağmen Nuh, Dilara’dan vazgeçmiyordu. Bir gün Nuh sivil gezerken (yani Ferruh Ferman maskesi ve elektronik bantlı seslendirici olmadan) İbrahim ile Baretta adlı bara giderler. Sırf Nuh, ismi eski arkadaşıyla aynı olduğu için rastlantı sonucu bu bara gitse de sahibi de eski arkadaşından başkası olmayacaktır. Görünce şaşırıp sohbet muhabbet etseler de bu muhabbet Baretta’nın sevgilisi ile tanışılan süreye kadar devam edecektir. Çünkü bu kız gözünün nuru Dilara Dilemma çıkınca Nuh, beyninden vurulmuşa döner. Hem Ferruh’u hem de kendisini iç dünyasında aldatan bir kız vardır karşısında. İbrahim işin tehlikesini yine hatırlatsa da Nuh, Ferruh olmaya devam edecektir. Bu yüzden bir gün sokakta Ferruh Ferman kılığında gezerken Rıza Silahlıpoda’nın adamları etrafını sarar ve kendisine selamlarını güzelce döverek iletmeye başlarlar. Nuh, sağlam bir şekilde dayak yerken esrarengiz biri bir anda ortaya çıkıp bu adamları güzelce pataklar. Nuh, darmaduman bir şekilde adamın sırtında giderken adam ‘Nuh Bey’ diye seslenince kendisini bırakmasını söyler ve kendisini nereden tanıdığını anlamaya çalışır. Bu kadar belirsizlik varken birde Ferruh Ferman’ın Dr.Tornado’nun ( Ferruh Ferman’ın sahibi olduğu bebek bezinin adı) 10.kuruluş yıldönümü için Nuh’a tekrar kendisini oynamasını istemesi ortalığı karıştıran son damla olur.

İbrahim Tufan: Ailem o kadar dindar değildir. Beni, şeyhin yanına gittiğim ve dindar olduğum için garipsiyorlar. Tamam, biraz garibim. Ancak uyuşturucu kullanıyorum muamelesi yapmaları gerçekten ilginçti. Nuh’a gelirsek; Nuh’a bu işi (Ferruh Ferman kılığına girme meselesini) bırakmasını söyledim. Nuh’u tanıdığım için bu işin peşini bırakmayacağını biliyordum. Bu yüzden Nuh’a göz kulak olmam gerekti. Nuh’un yanında gezen bir adam fark ettim farklı kılıklarda. En son Nuh’u taksici kılığında izliyordu. Evimden silahımı aldım ve taksiye bindim. Dayadım silahı alnına ve ‘kimsin lan sen?’ sorusunu sordum. Sakin ol, ben Habip Hobo. Umur Samaz’ın öğrencisi ve sağ koluydum…

Habip Hobo: Gizli ajanım. Benim akıl hocam Umur Samaz’dır. Kendisi köpeği Havana ile birlikte kurşuna dizildi. Evine girip masasını incelediğimde bilgisayarında kendi görüntüsü vardı. Sonradan fark ettim ki kendisi Havana sayesinde ekranda gözüküyordu. Nasıl mı? Havana’yı yani köpeğini elektronik bir köpek haline getirmişti. Havana’nın gördüğü her şeyi kendisi de görebiliyordu bu sayede. Ve böylelikle aslında köpeğinin nerede olduğunu en başından beri biliyordu. İlk önce köpeği kaçırma olayını kimin işlediğini öğrenmek için bilerek eksik para vermeye başladı. Tabi bunun diğer sebebi de köpeğini sevmemesiydi. Aslında köpeği seven rahmetli eşi Su Samaz’dı. Eşi ölünce köpekten kurtulmak için bahane ve macera arayan hocama Baretta ve Nuh’dan daha iyi fırsat çıkamazdı. Önce olayların arkasında Baretta’nın olduğundan şüphelendi. Ancak sonra Nuh’un konuşmalarından, tavırlarından dolayı şüpheyi ona çevirdi. Hocam, Nuh’dan o kadar etkilenmişti ki onun hakkında kitap bile yazıyordu. Öldüğü gün katili bulacağıma ve kitabını tamamlayacağıma söz verdim. Bu yüzden Nuh’u takip etmeye başladım. Rıza Silahlıpoda’nın adamları gelince onları haklayan da bendim. Bu arada katili de buldum. Hocamın öldürülmesi emrini veren Rıza Silahlıpoda’ydı. İntikamını almam gerekti.

Ferruh Ferman: Bebek bezi kralıyım. Anlayacağınız bebek b.k’undan para kazanıyorum. İlk başta işsiz, parasız bir adamdım. Gönül’e sevdalıydım. Roza’nın gönlü ise bendeydi. Roza, Rıza Silahlıpoda’nın kız kardeşi. Gönül ise cehennem uyruklu Neanderthal Nadir ile birbirlerine sarılmışlardı. Gönül’den yüzüm gülmedi. Roza ile evlendim. Rıza Silahlıpoda her işe girme çabalarıma taş koyuyordu. Sonra zenginliklerinden destek alıp bebek bezi işine girdim ve Dr.Tornado bebek bezi böyle ortaya çıktı. Çocuğumuz olacağını düşünürken aslında Roza’nın karnındakinin bebek olmadığını öğrendik ve rahim kanseri olduğunu da. Morali iyice bozulan eşim kendini alkole verdi. Bir gün alkollüyken kaza geçirdi. Komaya girdi. Doktorlar eşimin 5 senedir komada kalacağını söylememişlerdi. Tipimi değiştirmeye ve kendime bakmaya karar verdim. Dilara Dilemma ile tanıştım ve samimiyetimden dolayı Rıza Silahlıpoda iki adam saldı peşime. Nereye gidersem peşimden geliyorlardı. İyice bunalmıştım. Bir gün gazetede bakınırken AYNI ANDA İKİ YERDE BİRDEN OLMANIZ MI GEREKİYOR? BİZİ ARAYIN yazısını görmemle Nuh Tufan’ı tanımış oldum. Ona iş teklif ederek Rıza Silahlıpoda’nın baskısından kurtulacaktım. Beni takip ettirdiği adamlarından, Dr.Tornado’nun 10.kuruluş yıldönümünde beni öldüreceğini öğrendim. Bu yüzden Nuh Tufan’a o gün oraya gitmesini söyledim. Böylelikle beni öldürdüğünü zannedecekti ve onu polise ihbar ederek bende ondan kurtulmuş olacaktım.

Kitabın aslında her kitleye yazıldığını söylersem abartmış olmam. Çünkü her şekilde kitap sizi sürüklüyor ve eğlendiriyor. Bu eğlencenin de her yaşa hitap ettiği bir tat bırakmış Murat Menteş. Bence herkesin okumasında fayda var. Çünkü aşk, kimsesizlik, başımıza gelmeyecek ‘oha’ dediğimiz rastlantılar bizi bulabiliyor hayatta. Hatta bazılarını daha da sık ziyaret edebiliyor.

Kitaptaki dil mevzusunda ise; yazarın okuma seviyesine göre değerlendirecek olursam sonuç, benim çok cahil olduğum ve yazarın çok bilgili olduğudur. Çünkü bazen okuyorum ve bilmediğim kelimelerin sayısının fazla olduğunu görüyorum. Ama bu da Murat Menteş’in özelliği değil mi zaten? Kelimelerle oynayan bir adam var. Kelimeler bu yüzden arada bana zor geldi; ama olay örgüsü bakımından cümleler yerinde ve anlaşılır. Burada kelimeler ve cümleler arasındaki farkları da belirtmek istedim.

Kitap dışı kapak fotoğrafı efsane. Ah Muhsin Ünlü, Gökdemir İhsan Gürsoy, Alper Canıgüz’ün pozları kitaba ayrı bir hava katmış. Kitabı daha okumadan bizi içine çekeceğini bildiren üç haberci misali gözükmüşler.


[1] https://www.dr.com.tr/Yazar/murat-mentes/s=252575


Like it? Share with your friends!

Batuhan Ulaş
Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olup şu an avukat olarak çalışıyorum. Mesleğimden ziyade edebiyata daha meraklıyım. Edebiyatın insanı insan yapan değerlerden biri olduğunu düşündüğüm için bu sitedeyim.

2 Yorum

Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  1. Sanırım bu önemli yazar hakkında ben de cahil kalmış durumdayım. İlk fırsatta kitaplarını okuyacağım. Elinize sağlık Batuhan Bey 👏🏾