Murakami’nin Masası


Bazen o çok sevdiğiniz yazarları tanımak için eserlerini okumak yetmez. Yazdığı eve girmek, masasına bakmak gerekir. Edip CANSEVER’in “Masa da Masaymış Ha” şiirinde de söylediği gibi…

“…
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı masaya sonsuzu koydu…”

İşte Murakami’nin daha önce “Monkey” adlı dergide bölüm bölüm yayımlanan yazılarından derlediği “Mesleğim Yazarlık” adlı kitabını okuduğunuzda onun masasında misafir oluyorsunuz. Roman yazmak isteyen sıradan bir insan olan Murakami Ricky Nelson’ın Garden Party’sini açarak size masasında eşsiz güzellikte kurduğu cümlelerinden kadeh kadeh ikram ederken siz de yavaş yavaş yazma sarhoşluğuna kapılıyorsunuz. Başarılı bir yazarın yazma konusundaki en özel sırlarını öğrenmenin keyfini sürüyorsunuz örneğin Sahilde Kafka’yı yazarken elli yaşını geçmiş olmasına rağmen kendisini on beş yaşında hissettiğini o zamanlarda gördüğü gökyüzünün onda uyandırdığı hisleri paylaşıyorsunuz. Yarattığı karakterlerin ayakkabı numarasına göre ayakkabı giyip ona göre hareket ettiğini öğrenerek onun karakterleri yaratmadığını karakterlerin onu yarattığını fark edip şaşırıyorsunuz. Değer verdiği yazarları ve eserlerini de bu masadan öğreniyorsunuz. Kim için yazdığını, yazmanın zor bir iş ama bir o kadar keyifli ve disiplin gerektiren bir iş olduğunu, neden yazmayı sevdiğini, okul yaşantısını, Okul hayatındaki başarısızlığına kadar anlıyorsunuz. Roman veya hikâye herhangi bir yazı yazmaya istekli olan herkesi masasına davet ediyor Murakami. Yazma konusundaki görüşlerimizde çok fazla orta nokta bularak keyifle okudum. Notlar aldım, okunacak kitaplar listesine eklemeler yaptım. Bu değerli kitabı Türkçemize kazandıran Ali Volkan Erdemir’e de sonsuz teşekkürler… Çok detay vermeden kitapta ele alınan başlıklara, altını çizdiğim bir iki cümle ile değinmek istiyorum:

1.Roman Yazarları Neden Hoşgörülü İnsanlardır?
Roman yazmak-ya da öykü yazmak-denilen eylem oldukça düşük hızda, küçük vitesle yapılan bir iştir. Gerçek düşüncemi söylersem bu iş, yürümekten biraz daha hızlı, bisiklete binmekten biraz daha yavaş yapılan bir iştir. Böylesine düşük hızdaki bir bilinç eylemine uyum sağlayan insanlar olduğu gibi uyum sağlamayı başaramayan insanlar da vardır.
2.Roman Yazarı Olduğum İlk Zamanlar:
İlk romanımı yazarken hissettiğim, yazma hissinin güzelliği ve eğlencesi şimdi de değişmedi. Her sabah erkenden uyanıp kahve demler, büyük bir kupaya kahve doldurur, kupamla birlikte masanın başına geçer, bilgisayarı açarım.
Roman, içinden taşıp geldiği gibi kolayca yazdığın bir şey değil midir ki?
3.Edebiyat Ödülleri Hakkında:
Gerçek bir yazar için ödülden çok daha önemli şeyler vardır.Bu çok daha önemli şeylerden biri anlamlı bir yaşam doğurması, bir diğeri ise anlamı doğru olarak değerlendiren okurun-sayıya bakmadan- tam olarak orada var olmasıdır.
4.Özgünlük Üzerine:
Eğer senin için önemli olduğunu düşündüğün bir amaca göre hareket ederken ortaya kendiliğinden doğal haliyle eğlence ve sevinç çıkmıyorsa bunu yaparken yüreğin heyecanla çarpmıyorsa orada bir sorun bir uyumsuzluk var demektir.
Kendi özünü ifade edemeyen insanlar sıradan bir yaşam sürdürürler.
5.Peki Ama Ne Hakkında Yazmalıyım?
Günlük basit materyallerden başka bir şey olmasa da sade ve yalın sözcüklerden başka bir şey kullanılmasa da eğer orada büyü varsa bizler bu şeyden şaşılacak denli arı bir değer ortaya çıkarabiliriz.
6.Zamanı Yanına Almak- Uzun Romanlar Yazmak:
Roman ne kadar uzun olursa olsun, yapısı ne kadar katmanlı olursa olsun, en başta bir plan yapmada, gelişme ve sonucu bilmeden, gelişigüzel, aklıma estiği gibi, hızlıca, doğaçlama halinde hikâyeyi geliştirmişimdir. Bu şekilde yazmak, kesinlikle ilginçtir ama bu yazım tarzıyla roman içinde uyumsuz kısımlar, mantığa uymayan kısımlar da çokça çıkar. Karakterlerin etkileşimleri ve özellikleri yarı yolda beklenmedik şekilde değişiverir.
Bu yönüyle kendime çok benzetirim belki de bu sebepten seviyorum yazılarını. Hiçbir şeyde planlı olamadığım gibi yazarken de bir taslak oluşturmuyorum ben de onun gibi.
7.Tamamen Kişisel Fiziksel Aktivite:
Sabah erkenden uyanıp her gün beş ya da altı saat odaklanıp yazarım. Öğleden sonra öğle uykusuna yatar, müzik dinler kitap okurum. Böylesi bir yaşam sürünce ister istemez hareketsiz kalınır bu yüzden de her gün yaklaşık bir saat dışarı çıkar, spor yaparım.
8.Okul Hakkında:
Annem babam öğretmendi. Benim de ABD’de üniversitede birkaç ders vermişliğim oldu. Dürüst olursam okulla aram oldum olası iyi değildir.
Benim okullardan beklentim, hayal gücü olan çocukların hayal güçlerini öldürmemeleridir. Bu kadarı yeterlidir. Çocukların her birine kendilerine özgü şekilde yaşayacak bir yer vermelerini isterim.
9.Nasıl Karakterler Yaratalım?
…önceden verdiğim bir karar yoktur. Yazmaya devam ettikçe ortaya çıkan karakterlerin durumlarının ana hatları doğal olarak belirir. Sonra bu ana hatlara çeşitli ayrıntılar eklenir. Mıknatısın demiri çekmesi gibi. Bu şekilde bir insan imgesi oluşur.
10.Kime Yazarız?
“Kendim yazarken eğlenirsem okurken eğlenenler de mutlaka olacaktır,” diye düşünüyorum.
“Ne derlerse desinler. Nasıl olsa kötü bir şey söyleyeceklerse kendi istediğim şeyi istediğim gibi yazayım,” demiştir. Bu konuda da hemfikiriz.
11.Yurt Dışına Açılıyorum Yeni Sınırlara:
Ben önce Japonya’da bir yazar olarak kendime bir yer kurdum, sonra yurt dışına çevirdim gözümü. Okur kitlemi genişlettim ve sanırım bundan sonra da kendi içime doğru inip orayı daha derinlere en dibine kadar araştıracağım. Bu benim için yeni bir bilinmeyen yer, muhtemelen de son sınırım olacak.
Sonuç olarak Murakami’nin yazmayı seven ve nasıl yazdığını merak eden okurlarına cevap niteliğinde yazmış olduğu bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum. Yazamadığım zamanlarda ara ara açıp baktığım, sürekli elimin altında olan kitabı anlatmaya çalıştım kalemim yettiğince…
Edebiyatla kalın…

Aslı GÖKMEN


Like it? Share with your friends!

Aslı Gökmen
“İnsan, kalbinde yaşadıklarını bir kitap gibi gözlerinde taşır ve bir insanı tanımak, kitabını okumak ile başlar.” Türkçe öğretmeni ve yazarımsı.

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir