Bekle Beni Dağ Evi


Kışın kendini iyiden iyiye hissettirdiği bugünlerde , Tarık’ın aklını kurcalayan bir soru vardı , insanlara nasıl hizmet edebilirim diye düşünüyordu devamlı. Bir ay önce kızı, damadı ve çok sevdiği birkaç yakın dostu ile yeni yaşını kutlamışlardı, o günden beri bu soru zihnini kurcalamaya devam ediyordu.

Mesleğini seviyordu, iç mimardı. İnsanların evlerini, iş yerlerini onların zevklerine, kişiliklerine ve yaşam tarzlarına göre oluşturmak, ince ince planlamak, sonra müşterilerinin sevinç gözyaşlarına tanık olmak mutlu ediyordu onu ama yetmiyordu sanki son zamanlarda.

Önce haftanın iki gününü boşaltarak yarı zamanlı çalışmaya karar verdi, kendi firması olduğu için kimseye hesap verme ve ikna durumu söz konusu değildi bu onu rahatlattı. Zaten çok sevdiği kızı da evlenmişti, masraflar azalmıştı. Bir başınaydı artık, yedi yıl önce çok sevdiği biricik eşini kaybettiğinden beri hayatına kimse girmemişti.

Karar verdi artık sonuca odaklı değil, sürece odaklı yaşamaya, hayatın ritmine akışına bırakmak istiyordu, kendini bildi bileli yazardı bir şeyler, denemeler, kısa hikâyeler, şiirler… Önce onları bir toparlamaya ve birkaç yayınevine götürmeye karar verdi, sonra öğrendiklerinden toparladığı notları vardı, o notları elden geçirdi ve gördü ki elinde değerli bir kaynak oluşmuştu.

Yakın çevresinde zekâsı, mizahi bakış açısı ve derin sohbetleriyle sevilen ve tercih edilen biriydi. Oldum olası kalabalık grupları sevmez ama küçük samimi gruplarda kendini iyi hissederdi.

Tüm bunları birleştirince aklına bir fikir geldi. 21. Yüzyıl şehir insanı için onları düşünmeye sorgulamaya teşvik edecek, deyim yerindeyse kulaklarına kar suyu kaçıracak, içinde somut çözüm yollarının da bulunduğu fazla bilimsel olmayan bir kitap yazmaya ve sonrasında da imza günleri ile birlikte sohbetler düzenleyerek insanlara ulaşmaya karar verdi.

Doğaya âşık bir insandı Tarık, yıllardır gitmediği dağ evi akına düşünce çok sevindi. Tüm bu hazırlıklar için bulunmaz fırsattı. Kızını arayarak on beş gün için şehirden uzaklaşacağını söyledi. Arabasının bagajına tüm yazdıklarını, eski notlarını doldurdu. Yanına dinlemeyi sevdiği müzik cd lerini aldı. Dağ evindeki bekçiyi arayarak evle ilgilenmesini rica etti.

Yolda giderken marketten alış verişini de yaptı ve sonrasında mutluluk ıslıkları çalarak yola koyuldu. Ne zamandır hissetmediği bir hafiflik kaplamıştı yüreğini, çok ama çok mutluydu daha şimdiden. Kendiyle buluşmaya, içindeki özü doğurmaya gittiğini hissediyordu sanki bir tarafı, diğer tarafı ise eşiyle ilgili güzel anılarının onu orada tüm sıcaklığıyla beklediğini söylüyordu. Derin bir nefes çekti içine ve haykırdı olabildiğince  ‘’bekle beni dağ evi”.


Like it? Share with your friends!

Arzu Ayman
Marmara Üniversitesi PDR mezunuyum. Yazmak benim için yaşam tarzım diyebilirim. Ögrendiklerim ve hissettiklerimle yüreklere dokunabilirsem ne mutlu bana...

2 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir