Tatar Çölü-İnceleme


Kitabın Yazarı: Dino Buzzati

Yayınevi: İletişim

Basım tarihi: 1991

Sayfa Sayısı: 232

Bu kitabı seçmemin nedeni, kitabın arka kapağındaki yazıda belirtilen “Kafka, Sartre, Camus’nün uğraştığı hayatın anlamı ve insanın kaderine teslim olmasını sorgulaması” cümlesidir aslında. Bu sorularla geçmiyor mu ömrümüz sizce de? “Hayatın anlamı ve kadere teslim olmak” kurguları benim beynimi yıkarken bir de Dino Buzzati de cevabı arayayım dedim. Bakalım o daha da mı beynimi yıkayacak; yoksa bir cevap bulabilecek miyim? diye sorgulamamla bir sorgunun içine kendimi atasım geldi.

Kitabın konusu: Genç Teğmen Giovanni Drogo’nun, Bastiani kalesine atanması ve kaledeki herkes gibi bir gün savaş çıkacağı inancıyla hayatını, gençliğini orada geçirmesi kitabın konusunu oluşturuyor. Ama esaslı bir cümle isterseniz; Bastiani kalesi gibi ıssız, çölün ortasında kalmış bir yerin savaş çıkacağı inancıyla düşmanla çarpışılacak bir er meydanı olduğuna duyulan umut ve hayatın anlamı olma durumudur kitabın konusu. En azından genç teğmenimizin gözünden böyle…

Kitabın kendi alanı içindeki yeri ve önemi: Kitabın kendi alanı içindeki yeri ve önemine değinecek olursam, Kafka’nın, Sartre’nin, Camus’nün hayatı sorgulama bakış açılarına değinmek ve kader denilen olguya bir de Dino Buzzati’nin gözünden bakabilmek zaten bu kitabın farklılığını oluşturuyor. Dino Buzzati’nin “insanın kaderine teslim olma” temasını sorgulaması günümüzdeki çoğu kitaptan kendini ayıran bir özellik olmuş.

Dino Buzzati’nin Biyografisi: Dino Buzatti, 16 Ekim 1906 tarihinde İtalya’da San Pellegrino’da doğdu. Ailesi sonradan Milano’ya yerleşti. Buzzati, hukuk fakültesini bitirdikten sonra, Corriera della sera gazetesinde çalışmaya başladı. Onu sonraki yazarlık yaşamına hazırlayan üç tutkusu vardı: Dağ, resim, şiir. İlk romanı olan Barnabo delle Montagne’yi 1935’te yazdı. Başyapıtı sayılan Tatar Çölü’nü 1940’da yayınladı. 1939’da Corriera della sera adıans avaş muhabiri olarak Addis Ababa’ya gitti ve gözlemci olarak da olsa, katıldığı çarpışmaları yazdı. Buzzatı’nin ayrıca Il Segreto del Bosco, Vecchio, I sette messaggeri, Paula alla Scala, Il gtande ritratto, Sessanta racconti Il Colombre gibi yapıtları yanında tiyatroya uyarlanmış çalışmaları ve resimleri de vardır.

Üslubu, birçok bakımdan Kafka’ya benzetilen Buzzati değeri geç anlaşılmış bir yazardır. Hatta önce kendi memleketi olan İtalya’da değil, Fransa’da ilgi görmüştür.

28 Ocak 1972’de Milano’da ölmüştür.

Dino Buzzati Eserleri

Roman

  • Bàrnabo della Montagne (Dağların Bàrnabo’su, 1933)
  • Il Secreto del Bosco Vecchio (Eski Korunun Gizemi, 1935)
  • Il deserto dei Tartari (Tatar Çölü, 1940)
  • Il grande ritratto (Yaşamdan da Üstün, 1960)
  • Un Amore (Bir Aşk, 1963)

Öykü

  • I Sette Messaggeri (Yedi Ulak, 1942)
  • Il crollo della Baliverna (Baliverna’nın Çöküşü, 1957)
  • Sessanta racconti (60 Öykü, 1958)
  • Il colombre (Colombre, 1966)

Çocuk romanı

  • La famosa invasione degli orsi in Sicilia (Ayılar Baskını, 1945)
  • Tiyatro oyunları
  • Un caso clinico (Klinik Bir Vaka, 1953)
  • L’uomo che andrà in America (Amerika’ya Gidecek Ressam, 1962)
  • Il mantello (Palto, 1960)

Kitabın Özeti: Hikayemiz, Giovanni Drogo’nun teğmen olarak Bastiani kalesine atanmasıyla başlar. Bastiani kalesi yıllar önce Tatarların saldıracağı düşüncesiyle kurulan çölün ortasında kalmış bir kaledir. Drogo, atandığı yere ulaşmaya çalışırken yolun uzunluğuna şaşırır ve yolda karşılaştığı Yüzbaşı Ortiz ile birlikte Bastiani kalesine varabilir. Ancak kalenin yeri ve durumu konusunda hiçbir sıcaklık hissetmeyen Drogo, daha ilk gününden tayini için yetkililerle konuşur ve kendisinin 4 ay kalırsa alacağı rapor ile sorunsuz bir şekilde tayin olabileceğini, ama hemen gitmek isterse de kendi tercihine saygı duyulacağı cevabını alır. Sorunsuz bir şekilde buradan ayrılmak isteyen Drogo, 4 ay kalmaya razı olur. Bu kalenin şehre nazaran hiçbir özelliği ve cazibesi olmamasına rağmen, aklında “ya Tatarlar saldırırsa” şüphesi Drogo’nun hayatını değiştirir ve 4 ayın sonunda kalmaya karar verir. Bu karar onun gençliğini, tanışacağı arkadaşlarını ve yuva kurma ihtimalini; yani kısacası her şeyini değiştirir çünkü Tatarların gelme ihtimali ve bu ihtimal üzerine dayanan kahraman olma hayalleri Drogo için hep ilk sıradadır. Burada geçirdiği yıllar boyunca hayat onun için tekdüze kalır. Annesi onun şehre geri dönmesini ister; ancak Drogo fark eder ki Bastiani kalesinde kaldığı süre boyunca bakış açısı değişmiştir. Hoşlandığı kadınla bile konuşamayacak bir hevessizlik içinde kalır. Yuva sahibi olmak bir yana şehir de de yapamaz olur. Ömrünün çoğu zamanını bir ihtimal üzerine geçirmiş, kaderini buna adamış ya da kaderine boyun eğmiş bir adamdır artık Drogo. Bastiani kalesinden dürbünle bakarken bir siyah lekelenme belirir karşı tarafta. Bu olay “Tatarların gizlice yol yapma düşüncesi” sonucunu dahi doğurur. Ancak hiçbir sonuç çıkmaz. Yıllar sonra artık Bastiani yüzbaşıyken; yaptığı davranışlar ile tıpkı yıllar önce karşılaştığı Yüzbaşı Ortiz gibi davrandığını fark eder. O genç adam kendini bu kaleye hapsetmiş yaşlı bir adam olmuştur artık. Aradan o kadar yıl geçmiş olmasına rağmen içini kemiren heyecan ya da umut da denebilecek “savaş” onu beklemekte midir gerçekten; yoksa kaderi yine ona oyunlar mı oynamaktadır?

Kitabın hedef kitlesi: Felsefi yaklaşımlara merak duyanlar için güzel bir kitap olabileceğini düşünüyorum. Yani Sartre sevenler, buyursunlar diyebilirim. Zaten kitabın arka kapağında da belirtildiği üzere, Sartre, Kafka, Camus’nün “hayatın anlamı ve insanın kaderine teslim olma” kavramlarını sorgulama üzerine yazılmış bir kitap. Eğer bu yazarları seviyorsanız Dino Buzzati’yi de seveceksiniz diye düşünüyorum.

Kitapta kullanılan dil: Kitapta kullanılan dile gelecek olursam, gayet rahat ve akıcı bir dil kullanıldığını söyleyebilirim. Kader gibi felsefi kavramlar üzerine bir yorum olmasına rağmen felsefenin zorlu ve bilinmeyen kelimelerinden sıyrılmış bir kitap. Yazarın üslubu da kitabı daha anlaşılır kılmış. Bizlere yazar, konuyu rahatlatmış bir üslup sunmuş. Okuduğum kitabın çeviri olduğunu bir kez daha hatırlatayım.

Kitap dışı kapak tasarımı da gayet sade ve ne anlatmak istediğini net olarak ortaya koyan bir resmi barındırıyor. Çöl ve Bastiani kalesi tıpkı kitabın içindeki gibi dış kapağında da bizi karşılıyor.


Like it? Share with your friends!

Batuhan Ulaş
Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olup şu an avukat olarak çalışıyorum. Mesleğimden ziyade edebiyata daha meraklıyım. Edebiyatın insanı insan yapan değerlerden biri olduğunu düşündüğüm için bu sitedeyim.

7 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  1. Emeğine sağlık Batuhan. Yine dolu dolu, merak uyandıran bir inceleme olmuş. En kısa zamanda okumayı düşünüyorum. Tebrik ederim.

  2. Batuhan bey öncelikle ellerinize sağlık çok güzel açıklamalarda bulunmuşsunuz yalnız bir şey söylemek istiyorum kitabın hedef kitlesi kitapta kullanılan dil de yazmışsınız ki gayet rahat ve akıcı bir dil kullandığını söyleyebilirim yazar ve çevirmen mi bence kitabın orijinal hali ve çevirmen arasında fark olabilir mi acaba? 1940yazılmış bir kitap eski latinceyide kullanmış mı? İncelediniz mi? Yanlış anlamayın Eğitim hayatının içinden emekli olduğum için çevirmenlerin de bu konuda çok önemli olduğunu hep öğrenmişimdir çok merak ettiğim için yazdım iyi çalışmalar diliyorum

    1. Hülya hanım, sorunuz için çok teşekkür ederim ve mesajınızı yeni görüp cevapladığım için de kusura bakmayın, lütfen. Türkçe olarak İletişim yayınlarından Tatar Çölünü okudum ve inceleme kısmını Hülya Tufan’ın çevirisiyle aktarmaya çalıştım. Evet, 1940’larda yayınlanan bir eser 1949’da Fransızcaya çevrilmiş olup Türkiye’de Nihal Önal (Varlık yayınları, 1968) ve Hülya Tufan (İletişim yayınları, 1991) tarafından çevrilmiş. Kitapta kullanılan dil kısmında yazarın konuyu rahatlatan bir üslup kullandığını belirtmemle birlikte çeviri olduğunu yazmamdan dolayı aslında çevirmenin üslubuna vurgu yaptım. Ancak çevirmene daha belirtici bir vurgu yapmam gerekirdi. Eleştiriniz için çok teşekkürler. İyi günler diliyorum, saygılarımla.