
Çaydanlığın altı hala yanıyordu…
Birbirlerini asla temsil etmeyen sözleri çok can yakarken kadın daha fazla dayanamadı ve kapıyı çarpıp gitti…
Her öfke her zaman unuttuğu yollardan er ya da geç geçer. İkisinin öfkesi de o yolu az önce geçmişti ama birisi bir önceki durakta inmişti. Adam kadının gideceğine hiç ihtimal vermiyordu oysa her ihtimalin aşklarda her zaman kişilerin sol yanından başlamadığını bilmiyordu.
Kadın dışarıya çıktığında ilk önce ne tarafa gideceğine karar veremedi. Ağlamaya başladı ve o an az önceki öfkesinin göz kalemi kalbinden gelerek gözlerinden akmaya başladı. Yürürken önce kendisinin sonra da bıraktığı adamın içini okumaya başladı. Sokağın ucuna geldiğinde bütün okuduklarını bitirdi ve az önceki yaşadıklarının şubesini orada kapatıp yoluna devam etti.
Adam gidenin yokluğunun kalsiyum ilaçlarını çoktan almaya başlamıştı çünkü her yokluk önce görünerek başlar sonra görünmeden kanar. Evin en ücra köşesine gitti oturdu, bir süre…
Onunla geçirdikleri zamanlarla yakınlık kurdu, gülümsedi. Sonra tekrar kalbinde ekmek kızartan kadının yokluğunun kokusuna geri döndü. Bu sefer ağlamaya başladı çünkü her yokluk önce gülümsetip sonra ağlatır da ondan.
Adamın kadından ayrı geçirdiği zamanlar iyice ciğerlerine dolmuş, kalbindeki sulh mahkemesi bu davadan çoktan çekilmişti. Ya kadın…
Aylar sonra karşılaştılar başka bir sokağın ucunda.
Adam ilk önce gözlerine baktı kadının çünkü gerçekten seven ve özleyenin göz rengi, seni asla unutmaz. Kadın hiç bakmadı adama ve yönünü hiç değiştirmedi bakışlarının.
Adam bu bakışlardan sonra bütün öğelerini sildi umutlarının… Tam bir şey söyleyecekken kadın dönüp gitti. Adam aklının dört bir yanından düşen düşüncelerle oradan uzaklaşırken kadın karşı kaldırımdaki sokak müzisyenlerine çoktan eşlik etmeye başlamıştı.
Unutmadan…
Çayın altı artık yanmıyordu çünkü kadın evden çıkarken onu kapatmıştı.
Kadın asla unutmaz!..
Özgür YALNIZÇA
Kadınlar asla unutmaz ve asla ani kararlarla çekip gitmezler kim bilir neler biriktirtmistir yüreğin de gitmeden … nicelerine 👍🌹